Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Semra Çomu Yapıcı'nın yürüttüğü araştırma projesi kapsamında, inşaat işçilerinden alınan fizyolojik veriler, istatistiki data ile karşılaştırılacak ve elde edilecek bulgularla kazaların önlenmesi yönünde yapılabileceklere dair çözüm önerileri ortaya konulacak.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Semra Çomu Yapıcı, "İnşaat Sektöründe Meydana Gelen İş Kazaları için Fizyolojik Risk Faktörlerinin Analizi" konulu bir araştırma projesi yürütüyor. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nde tamamlayan ve yüksek lisansını ABD'de Columbia University'de yapan Yapıcı, doktora derecesini Virginia Polytechnic Institute and State University'den aldı.
Yapıcı, araştırma kapsamında inşaat sektöründe çalışan işçilerden biyometrik (fizyolojik) veriler toplayarak kazaların sıklıkları ile bu veriler arasındaki ilişkiyi analiz edeceklerini belirterek, projede temel istatistiki verileri SGK'den aldıklarını aktardı.
İnşaatlarda çalışan işçilerden alınacak fizyolojik veriler kapsamında kan şekeri ölçümlerinin literatürde ilk kez bu araştırmada kullanıldığına dikkati çeken Yapıcı, proje hakkında şu bilgileri verdi:
"SGK'den aldığımız verilerle elimizde inşaat sektöründe geçmiş yıllarda gerçekleşen kazaların hangi gün ve saatte olduğu gibi detayları da içeren geniş bir veri tabanı oluştu. Örneğin inşaatlarda kazaların sıklıkla pazartesi ve salı günleri olduğunu görüyoruz. Yaz döneminde kazaların gerçekleşme oranı kış dönemine göre daha fazla ve kazaların sabah saatlerinde gerçekleşme sıklığı yine daha yüksek. Sabah 10.00-11.00 arası ya da öğle yemeği molası öncesinde kazalar daha sık gerçekleşiyor. Fizyolojik verileri almak için ise iki farklı sensörle çalışıyoruz, bileklik ve kan şekeri. Kan şekeri iş kazaları özelinde literatürde ilk defa değerlendirilen bir faktör. Daha önce nabız, kalp atımı, tansiyon, vücut sıcaklığı gibi değerler kullanılmış. Biz bu ölçümlere ek olarak sahada çalışan işçilerle kan şekeri ölçümlerine başladık. Şeker ölçümü önemli zira kan şekeri seviyesi vücutta uyku hali, yorgunluk ve dikkat dağınıklığına neden olan faktörlerin başında geliyor. Ayrıca, kişi stresli olduğunda şeker seviyesinin yükseldiği de biliniyor. Dolayısıyla bu çalışmada 'SGK'den elde ettiğimiz istatiksel verilerle işçilerden topladığımız fizyolojik veriler arasında bir korelasyon var mı? İşçilerin bedenlerinin belirtileri bize kaza olma ihtimalini gösteriyor mu?' gibi sorulara cevap arayacağız."
Yapıcı, proje kapsamında kullanılan kan şekeri ölçüm sensörünün, diyabet hastalarının kullandığı sürekli kan şekeri takip cihazı olduğunu kaydederek, fizyolojik verilerin kablosuz olarak alıcıya aktarıldığını ve kan şekeri seviyelerinin gerçek zamanlı takip edildiğini, çalışmada kullanılan bileklik şeklindeki diğer sensör ile de avuç içi terlemesi, kalp atım hızı ve vücut ısısı olmak üzere üç farklı veri daha toplandığını anlattı.
"En sık rastlanılan kaza tipi nedeni yüksekten düşme"
Araştırmada en fazla riskle karşı karşıya olan yüksekte görev alan işçilerle çalıştıklarını belirten Yapıcı, ocak-şubat döneminde kış verisini toplama aşamasına geçileceğini, detaylı bir analizin ardından uygulamada olabilecek iyileştirmelere dair öneriler getirmeyi planladıklarını ifade etti.
Dr. Öğretim Üyesi Semra Çomu Yapıcı, inşaat sektöründeki kazalara ilişkin şunları aktardı:
"Literatüre baktığınızda dünyanın neresinde olursa olsun bu sektörde en sık rastlanılan kaza tipi nedeni yüksekten düşme. ABD veya Avrupa'da da inşaat sektörü iş kazalarında başı çeken bir sektör. 2017 yılı SGK istatistiklerine göre Türkiye'de ölümlü kaza sebeplerinin başında yüzde 44,4 oranıyla yüksekten düşme geliyor. Ardından yüzde 17,8 oranıyla trafik ve iş makineleri kazaları izliyor. Sağlık sorunları nedeniyle olan ölümlerin oranı ise yüzde 10,4. Yine SGK istatistiklerine göre 2017 yılında ülkemizde 359 bin 653 iş kazası gerçekleşmiş olup bu kazaların 62 bin 802'si inşaat sektöründe meydana gelmiş durumda. İnşaat, doğası gereği çok riskli bir sektör ve kolektif çalışmayı gerektiriyor. Dolayısıyla bu sektörün gerçeklerini de düşünürsek, iş güvenliği kültürünün oluşması sadece Türkiye özelinde bir problem olarak görülmemeli. Ancak Türkiye'de maalesef denetim konusunda bilhassa henüz istenen noktada değiliz. Kazaların yüzde 88'i işçinin iş güvenliği açısından hatalı davranışları nedeniyle gerçekleşiyor, bu çok büyük bir oran. Bu aslında sıfıra indirebilecek bir oran. Bu noktada önlem alınabilmesi için işverenin işçiye rahat çalışabileceği ekipmanı sağlaması ve eğitimler vermesi, işçilerin de iş güvenliği konusunu daha ciddiye almaları gerekiyor."