Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Unutmayınız, vatanı önce dil ondan sonra ordu bekler'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde 'Bizim Yunus' Yılı Açılış Töreni'ne katılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Vatanı önce dil sonra ordu bekler, bunun için Türkçe'mize çok sıkı sahip çıkmalıyız. Dilimiz güç kaybettiği sürece, siyasi sınırlarımızın da ortak kültür ve medeniyetimizin de haritalarda yalnızca bir çizgiden ibaret kalmasına mani olamayız. Yunus Emre'nin 700'üncü vefat yılına istinaden 'Dünya Dili Türkçe' adıyla bir seferberlik ilan ediyoruz.' dedi.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-02-16 19:08:36

'Unutmayınız, vatanı önce dil ondan sonra ordu bekler'

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

Sevgili Yunus dostları, kıymetli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Vefatının 700. sene-i devriyesinde Yunus Emre'yi rahmetle, minnetle yadediyorum. 2021 senesi tarihimiz ve kültürümüz açısından birçok önemli yıl dönümünü barındırıyor. Bu sene İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 100. yılı olmasının yanısıra Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin 750. sene-i devriyesidir.

Bizim için böylesine mühim bir yıl olan 2021 senesini manasına yakışır şekilde idrak etmek istedik. 2021 yılını İstiklal Marşı, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli Yılı ilan ettik. UNESCO 1991'i Yunus Emre Sevgi Yılı olarak belirlemişti. Bu defa UNESCO vefatının 700. yılı olması münasebetiyle 2021 yılını Yunus Emre'ye adadı. Bu konudaki desteklerinden dolayı özellikle Azerbaycan, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Özbekistan'ın UNESCO'daki temsilcilerine teşekkürü borç biliyorum.

Yunus Emre ve Türkçe Yılı kapsamında bizim Yunus ve dünya dili Türkçe temalarıyla Cumhurbaşkanlığı himayesinde birçok etkinlik düzenleyeceğiz.

1071 Malazgirt zaferinin hemen ardından ecdadımızın bu topraklarda inşa ettiği cami, medrese, kütüphane, çeşme, köprü, çarşı, hanlar ve kervansaraylar Anadolu'ya yepyeni bir kimlik kazandırmıştır. Türk-İslam mührünü bu topraklara vuran asır müessese dergâhlar olmuştur. Hoca Ahmet Yesevi'den aldığı destur ile Türkistan'dan Anadolu'ya hicret eden dervişler yeni vatanın dört bir yanında dergahlar kurdular.

Yunus Emre ve Türkçe

Bu dergahlar sevgi, merhamet ve kardeşlik ikliminin bütün Anadolu'yu kuşatmasını sağladı. Bir taraftan gaziler eliyle şehirleri fetheden ecdadımız, diğer tarafından ilim, irfan, hikmet eli bilgiler marifetiyle gönüller kazandı. Fütuhat ile fütüvvetin elele kök saldığı geniş coğrafyada medeniyet atılımı gerçekleşti. Şiirleriyle gönüllerimizi taht kuran Yunus Emre de bu dergâhlardan birinde yetişmiştir. Hacı Bektaş hazretlerinden nefes almak, bu çıktığı yol onu Taptuk Emre hazretlerinin dergâhına götürmüştür. Taptuk Emre, Yunus Emre'yi bir insan-ı kâmil olarak yetiştirdi. Yunus, Taptuk Emre'nin ocağında 40 yıl boyunca yavaş yavaş piştikten sonra hayata ve mahlukata aşk nazarıyla bakma yolunun mihmandarı oldu.

Allah güzeldir, güzelliği sever hadisine mütenasip şekilde âşık Yunus da İslâm'da tecelli eden bütün güzellikleri aşk imbiğinden geçirerek şiirlere, ilahilere, kelimelere döktü.

Vefatının üzerinden tam 7 asır geçmesine rağmen Yunus Emre'yi her dem taze tutan sır işte bu aşktır. Mecnun'a çölleri aştıran, Ferhat'a dağlara deldiren, pervaneyi ateşe atan, bülbülü ağlatan, neyi inleten de yine aynı aşktır. O aşk ki, Alparslan'ı Anadolu'nun, Selahaddin-i Eyyübi'yi Kudüs'ün, Sultan Fatih'i İstanbul'un yollarına düşürmüştür. O aşk ki Hazreti Mevlana'ya hamdım piştim elhamdülillah demiştir.

Aşk odunda pişirdiği şiirleri, ilahileri ve sözleriyle Yunus Emre de aşk medeniyetinin bayraktarı olmuştur. Yunus Emre, Ahmet Yesevi'den, Hacı Bektaş'a bizim illere bir köprüdür. 700 yıllık varlığımızı temsil eden gönül eridir. Bir garip derviş, bir usta şair, bir büyük mürşit, bir derin mütefekkirdir.

‘Türkçemiz dertlilerin iç sızısı, şairlerin alın yazısıdır'

72 millete bir göz ile bakabilmeyi öneren vicdani bir duruştur. Yunus Emre aynı zamanda güzel Türkçemizin de mimarıdır. O Türkistan'da Ahmet Yesevi ve dervişlerin hikmetleriyle başlayan çığırı Anadolu'da daha da geliştirmiştir. Türkçenin aşk ve mana dili olmasını sağlamıştır. Onun bize bıraktığı en büyük miras her bir dizesinin kelime kelime, her bir hecesinin harf harf saçaklanarak 700 yıllık tarihimizi bizim kılan Türkçemizdir.

Türkçemiz dertlilerin iç sızısı, şairlerin alın yazısıdır. Öyle diyor Nihad Sami Banarlı. Ketebü yektübü Arabındır, kitap kâtip benimdir. Çörek otundan güneşe kadar düşüncemiz, fikrimiz, duygumuz, anlayışımızdır. Aşkımızın da, hasretimizin de, matemimizin de dilidir. Yiğitlenirken koçaklama, ölürken ağıttır.

‘Unutmayınız vatanı önce dil ondan sonra ordu bekler'

Merhum Ali Fuad Başgil hoca, Türkçemizin her kelimesinde asil milletin mana ve hatıralar bulunan lisan şekline girmiş milli ruhumuz olarak tarif eder. Dilini kaybeden millet hafızasını, benliğini hatta ve hatta inancını kaybeder. Ana dili ile bağını kaybeden toplumların zamanla sömürgeleşmesi, kimliksiz hale gelmesi kaçınılmazdır. Avrupa kıtasındaki soydaş toplulukların önemli bir bölümün dilleriyle bağları kopunca nasıl Slavlaştıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Aynı şekilde Afrika'da sömürgecilerin işgal ettiği yerlerde insanların inançlarıyla birlikte dillerini de hedef aldıklarına şahit oluyoruz. Unutmayınız vatanı önce dil ondan sonra ordu bekler.

Türkçe'ye özen göstermeyen akademisyenler, gazeteciler

Türkçemize yalnızca sahip çıkmakla kalmamalı dünya dili haline getirmeliyiz. Bugün 35 ülkede ya ana dil, ya yardımcı dil ya da yabancı dil olarak Türkçe anlaşılıyor. Üzülerek ifade etmek isterim ki, bugün dilimizde bir çoraklaşma sürecini yaşıyoruz. Yabancı dile verilen önem maalesef Türkçemizi gölgede bırakıyor. Kimi yerlerde yabancı dille eğitim Türkçe eğitimin önüne geçiyor. Kimi üniversitede öğrencilerimiz bırakınız Yunus, Emrah, Refik Halid, Peyami Safa, Tanpınarları okumadan, hatta adını duymadan diploma alabiliyor. Gazetecilerimizden akademisyenlere kadar okumuş yazmış insanlardan bir bölümü Türkçe'ye özen göstermiyor.

Haber Ara