Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kabe örtüsü ve kutsal emanetler de karantinaya alınmış

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Çelik: 'İstanbul'a gelen sefirlere de uygun vilayetlerde karantina uygulaması yapılmış. Osmanlı Devleti'nin aldığı bu tedbirler, salgına karşı mücadeledeki ciddiyetini göstermesi açısından çok önemlidir'

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-05-01 12:58:53

Kabe örtüsü ve kutsal emanetler de karantinaya alınmış
Günümüzde dünyanın güçlü devletlerinin yeni tip koronavirüs (Kovit-19) salgını nedeniyle başvurmak zorunda kaldığı, şehirlere girişin yasaklanması ve karantina gibi sıkı tedbirlerin 19'uncu yüzyılda Osmanlı Devleti tarafından da uygulanmak zorunda kalındığı ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri'nde yer alan belgelere göre, 1847-1848 ila 1892-1895'te Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da ve diğer vilayetlerinde görülen, halkı korku ve endişeye sürükleyen kolera salgını ülkeyi yangın yerine çevirdi.

Ortaya çıktığı dönemlerde "illet-i adiyye" olarak da anılan kolera pandemisi, çok sayıda insanın ölümüne neden olduğu için Osmanlı Devleti yöneticileri, bu salgına karşı ciddi ve çok yönlü tedbirler aldı. 

Yaşamsal tedbirler ve karantina uygulamaları İstanbul'dan Kudüs'e, Beyrut'tan Bağdat'a ve Mekke'ye kadar uzandı.

1847-1848 yıllarında İstanbul'da yaşanan kolera salgınına karşı alınan tedbirler çerçevesinde, o dönemde Mekke'den getirilen Kabe örtüsüne uygulanan karantina dikkat çekiyor. Alınan bu tedbir, 12 Ocak 1848 (H. 5 Safer 1264) tarihli Osmanlı arşiv vesikasına yansıdı. Kabe örtüsü, 3 günlük karantina sonrası Topkapı Sarayı Hümayunu'nda Hırka-i Şerif Dairesi'ne nakledildi.

 Kudüs'e ziyaretler yasaklanmış

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Orta Doğu Tarihi Uzmanı Dr. Mehmet Çelik, Osmanlı'nın salgınlarda aldığı kararlara ve o dönemde yaşananlara yönelik açıklamada bulundu.

Çelik, Osmanlı Devleti'nin farklı dönemlerde çok defa salgınla mücadele ettiğini ve katı önlemler aldığını söyledi.

Osmanlı'nın İstanbul'un yanı sıra hakim olduğu coğrafya itibarıyla pek çok vilayette katı kurallar uygulayarak salgınla mücadele belirten Çelik, şunları anlattı:

"İlk dönem salgınının etkileri geçmesine rağmen tedbiri elden bırakmayan Osmanlı İdaresi, 9 Kasım 1889 tarihli Osmanlı arşiv belgesine göre, Bağdat'ta yaşayan Yahudilerin kolera salgını yüzünden şehir merkezine defin yapma yasağını ihlal etmelerinden dolayı Yahudilere tolerans gösterilmemiş. Basra, Samarra ve İran'daki Müslümanların hac ziyaretleri salgın münasebetiyle yasaklanmış. Kolera salgınından dolayı Kudüs'e ziyaretin yasaklanması da 18 Ağustos 1891 tarihli gazetelerde basına yansımış. Bu uygulamalar merkezden verilen kararların vilayetlerde ciddi şekilde uygulanması ile başarıya ulaşmış."

Sefirlere karantina 

Bu dönemde İstanbul'a gelen sefirlere katı karantina uygulaması yapıldığını aktaran Çelik, 24 Eylül 1893 tarihinde Alman sefirini karantinada tutmak için bir baraka yapıldığını ve sefire tahsis edildiğini söyledi. 

"25 Eylül 1892 tarihli bir evrakta Rus sefiri Mösyö Nelidof'un, ailesiyle beraber Osmanlı'ya gelirken karantinaya alındığını ve Osmanlı idaresinde Kosova Vilayeti'ne bağlı olan günümüzde Sırbistan'ın Vranja kentine bağlı Zibefçe'de (Zibevche- Viševce) yataklı barakada karantinada kaldığını görüyoruz." diyen Çelik, 4 Kasım 1894 tarihli diğer bir belgede de Fransa sefiri Mösyö Kambon'un İstanbul'a gelen sefirin karantinada bekletilmeye mecbur tutulduğunu aktardı.

Kutsal topraklardan gelen hediyelerin Osmanlı payitahtına taşındığı feraşet torbalarına da karantina uygulandığını aktaran Çelik, "5 Şubat 1850 tarihli arşiv belgesinde de Haremeyn'den gelen feraşet torbalarıyla, kutsal emanetlere karantina uygulandığı görülürken, bu eşyaların karışmaması için de dikkat edilmesi çalışanlara bildirilmiş." diye konuştu.  

Mehmet Çelik, sonraki yıllarda kolera salgını nedeniyle Topkapı Sarayı'nda görevli memurların sıhhi tedbirlere titizlikle uymaları, temastan uzak durmaları gerektiğinin tebliğ edildiğini kaydetti.

Meyve, sebze ve deniz ürünleri satışına kısıtlama

Çelik, Osmanlı idaresinin, İstanbul'u kasıp kavuran kolera salgınına karşı 9 Kasım 1893'te açıkta satılan sebze, meyve ve etlerin satımını yasaklandığının da tarihi belgelere yansıdığını, salgına karşı alınacak tedbirler kapsamında 1895'te midye, salyangoz, ahtapot ve benzeri deniz ürünlerinin satışına da yasak getirildiğini bildirdi. 

Devletin karşı karşıya kaldığı bu salgına yönelik yaptığı mücadelelerin dönemin şartlarına bakıldığında oldukça dikkat çektiğini belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arşiv belgelerinden de görüldüğü üzere bu salgının Osmanlı vilayetlerinde yayılmasının önüne geçmek ve etkileri azaltmak amacıyla Osmanlı İdaresi, alınan tedbirlerin etkili şekilde uygulanması ve üst düzeyde devlet temsilcilerinin de bu tedbirlere riayet etmeleri için birçok uygulama getirmiştir. Osmanlı Devleti'nin aldığı bu tedbirler, salgına karşı mücadeledeki ciddiyetini göstermesi açısından çok önemlidir."

Kaynak: AA

Haber Ara