habervakti yazarı Abdurrahman Dilipak, Kemalizm'in “dinleştirilmiş bir ideoloji” olduğuna dikkat çekti.
Dilipak'ın “Modern tassub” başlıklı yazısından önemli bir bölüm:
Kur'an “Atalarının dini”ni de yasaklar. Düşünmeyi, istişare, şura, ehliyet ve liyakati öğütler ama, bugün İslam dünyasının geldiği yere bakın. İlah ve Rab konumuna yükseltiler, liderler, şeyhler. Mutlaklaştırılan partiler, tarikatler, politik programlar.
Kemalistler, kendini ilerici sanan gericiler. Bunların çoğu Cumhuriyetin bile ne anlama geldiğini bilmezler. Taksim anıtındaki Rus generallerin oradaki varlığının sebebini de bilmezler. İngiliz'le, Fransız'la, Yunan'la savaştık, sonra nasıl dost, kardeş, stratejik ortak, eş başkan olduk. Bunun nasıl olduğunun birçok kişi farkında bile değildir. Bunu bilmezler, bilmediklerini de bilmezler ama halka akıl vermekle kalmaz, ezberledikleri sloganları dayatırlar. Bu anlamda Kemalistlerin çoğu Nutuk'u bile okumamışlardır. Kulaktan dolma bilgilere sahiptirler. Mektepli olmak, “diploma” sahibi olmak, partiye “mürid” olmak, irade sahibi olmak değil, iradesini bir üst makama bağlamak, aklını kiraya vermek, kendini o iradeye nisbet etmek onlar için her şeydir.
“Mustafa Kemal dinleştirilmiş, tapınılması gereken bir kişiliktir”
"Cult" kelimesi Türkçe'de genellikle "tarikat", "mezhep" veya "fanatik grup" olarak çevrilir. Bağlama göre, bir grup insanın belirli bir kişi, fikir, inanç veya nesneye aşırı bağlılık göstermesi, bazen saplantılı bir şekilde tapınma veya hayranlık anlamını taşır. Modern kullanımda, özellikle popüler kültürde, bir şeyin aşırı hayran kitlesi için de kullanılabilir. Bu anlamda Kemalizm bir kültür. “Dinleştirilmiş bir ideoloji”dir. Mustafa Kemal dinleştirilmiş, tapınılması gereken bir kişiliktir. Bu anlamda Fanatik Kemalistlerin Laiklik telakkisine göre, Kemalizmin devletten ayrıştırılması gerekir. Kaldı ki, adeta “iman ettikleri” Laikliğin, gerçekte böyle bir anlamı da yoktur. Yani en iyi bildiklerini zannettikleri şeyin cahilidirler. İngilizce'de "cult", genellikle küçük, aşırı bağlı ve marjinal bir grubu ifade eder. Dini, ideolojik veya kültürel bir odak noktası etrafında toplanan bu gruplar, çoğunlukla ana akımdan ayrılsa da Kemalistler, bütün bir toplumu kendilerine benzetmeye çalışır ve ötekileri dışlar, onları düşmanlaştırır. 28 Şubat'ta BÇG'nin, ADD ve ÇYDD'nin nasıl agresif bir fanatizme dönüştüğünü gördük.
Latince'de "Cultus", "bakım, özen, ibadet, tapınma" anlamına gelir ve "colere" (ekmek, yetiştirmek, tapmak) fiilinden gelir. 17. yüzyılda İngilizce'ye giren kelime, başlangıçta dini ritüeller veya ibadet için kullanılıyordu. 19. yüzyıldan itibaren, daha spesifik olarak küçük ve fanatik gruplar için kullanılmaya başlandı. Aslında bu şekli ile Cultur, dinin yerine ikame edilmeye çalışılan bir yaşam tarzını ifade eder. Bitkilerin aşılanarak dönüştürülmesi gibi toplumun eğitim yolu ile yeni fikirler aşılanarak dönüştürülmesi, ıslahı gibi bir anlam taşır. Kemalistler bu anlamda bir seyis ya da bahçıvan, diğer insanlar ise bir bitki ya da at gibi görülür. Aslında Cult/Kült, bugün tam da, bir takın fanatik dini akımlar, ideolojiler ve Kemalizm için uygun bir tanım olsa gerekir.
Türkçe'de "kült" ve "kültür" kelimeleri aynı kökten gelir ve anlam açısından da bu anlamda birbiriyle ilişkilidir. Kült ve Kültür kelimeleri, Latince "colere" den gelir. Bu fiil, "ekmek, yetiştirmek, bakım yapmak, tapmak" gibi anlamlara sahiptir. Latince'de "Cultus": İbadet, tapınma, özen gösterme veya bir şeye bağlılık anlamında kullanıldı. Buradan "cult" kelimesi doğdu. "Cultura" daha önce tarım ve toprağı işleme (örneğin, "agri cultura" = tarım) anlamındayken, zamanla zihinsel ve toplumsal gelişim anlamında "kültür" olarak dönüştürüldü. Aslında bu durumda “Kültürlü bir toplum” dediğinizde devlet ya da eğitici iradenin dönüştürdüğü bir toplumsal yapıdan söz ediyorsunuz. Ehlileştirilmiş sürüler ve kültür ırkı mantar gibi bir edilgen yapıdan söz ediyoruz.
Kültür bakanlıkları, eğitim kurumları
Mesela belirli bir gruba, kişiye, inanca veya nesneye yönelik yoğun, bazen fanatik bir bağlılığı ifade eden bakış açısı tam da Kemalizm'i ifade eder. Bu anlamda Kültür bakanlıklarının işlevi de umarım daha iyi anlaşılıyordur ve tabii Eğitim kurumlarının da. Tabii bu arada, geleneği de, toplumun gelecek hayalini, tarihini de yeniden yapılandırarak, dönüştürerek topluma aktarmanız gerekir, kültürlü bir toplum inşa etmek için. Bugün Değerler eğitimi denilen şey de aslında böyle bir bakış açısını ifade eder. Tanımlanmış bir din algısı ile toplumu dönüştürmek de işte böyle bir şey.
Bir toplumun veya bir kişinin yaşam biçimini, değerlerini, sanatını, geleneklerini ve bilgi birikimini yansıtır ya da dönüştürürseniz ve bunu toplumsal bir norm'a dönüştürürseniz, işte o zaman Kültürlü bir toplum üretmiş olursunuz. Bu toplumun merkezi iradesi cazibesini ve gücünü kaybetmeye başlarsa, marjinal alt kültürler ortaya çıkar. Irkınız korumadığınız taylar, başkaları ile birleşirse safkan yavrular doğmayacaktır. Alt grublar oluşacaktır. Onun için kültür ırklarının saflığı için insan topluluklarında da üst irade politik anlamda bir çapalama yapar!?. Oysa toplumun bunu tek elden değil, kendi iç dinamikleri ile başarması gerekirdi. Maarif yoluyla “Tearüf ederek/bilişerek” Arif ve Münevver insanlar üzerinden bir irfan üretmesi gerekirdi. “Aydın” dedikleriniz “aydınlanma felsefesinin ürünü olan “Varoluşçu”, Hakikat bilgisinden uzak, “İlluminati” toplumunu ifade eder. Onlar “Olimpos dağı”ndan Tanrı'dan ışığı/ateşi çalan Prometeus'un çocuklarıdır. Dünyadaki karmaşa Pandorasa kutusundan kaçan şeytanların fesadını ifade eder.
Kültür bu anlamda bir topluluğun yaşam tarzını, değerlerini ve sanatsal-bilimsel birikimini kapsar. Bu yapı tepeden ya da iç dinamiklerle kendini onarıp yenilemiyorsa, bir süre sonra çökecek, dağılacaktır. Değişen şartlara uyum performansını kaybeden, kendini yenilemeyen sistemler bu anlamda itibar, değer ve hayatiyetini kaybedecektir. Evet Kültür "yetiştirme, özen, tapınma" anlamına gelir. Hakikat bilgisini kaybetmiş bir toplum, gerçeklik düzleminde, korku ve umutları ile ayrışmışsa, kültürdeki, hayat tarzı, çıkar, inanç alanlarındaki farklılaşma çatışmayı beraberinde getirir. Değişen şartlara uyum performansını kaybedenler.
Malazgirt'in, 30 Ağustos'un ardından okullar açılırken, bir de Kültür bakanlığının Kültür politikalarını, diploma sahtekarlığını, diyanet ve cemaatın halini düşününce efkar bastı, bunları yazdım. Halimiz malum: “cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkün oluyor”. Selam ve dua ile.
Kaynak: habervakti