Dolar

32,5310

Euro

34,8993

Altın

2.438,56

Bist

9.716,77

Uğur Mumcu ölümünün 29. yılında anıldı

Araştırmacı gazeteci-yazar Uğur Mumcu, ölümünün 29. yılında, bombalı saldırıya uğradığı evinin önünde anıldı

2 Yıl Önce Güncellendi

2022-01-24 15:26:10

Uğur Mumcu ölümünün 29. yılında anıldı

24 Ocak 1993'te bombalı saldırıya uğrayan araştırmacı gazeteci yazar Uğur Mumcu, öldürüldüğü evinin önünde yapılan törenle anıldı.

a2_99

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı ve Çankaya Belediyesi'nin düzenlediği anma törenine çok sayıda kişi katıldı.

a3_98

Kurulan sahnede Mumcu'nun yaşamı, mücadelesi ve çalışmalarının anlatıldığı bir konuşma yapıldı. Konuşmanın ardından Redd grubu sahne alarak şarkılarını Uğur Mumcu nezdinde katledilen gazeteciler için söyledi.

chpli-vekiller-mumcu-650x488

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'li milletvekilleri, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu önce Mumcu ailesinin sokakta bulunan evini ziyaret ederek kısa bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından Güldal Mumcu, Özgür Mumcu, Özge Mumcu Aybars ve CHP heyeti önce Faili Meçhul Cinayetler anıtına, sonra Mumcu'nun arabasının patlatıldığı yere yapılan anıta karanfil bıraktı.

a5_69

Buradaki anmanın ardından Mumcu'nun mezarının bulunduğu Cebeci Asri Mezarlığı'na geçildi.

Anmadan fotoğraflar

Uğur Mumcu suikastının üzerinden 29 yıl geçti

20220124_5_0A80820B2F50241A886BB97494A37043B
Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu'nun Ankara'daki evinin önünde bombalı suikast sonucu hayatını kaybetmesinin üzerinden 29 yıl geçti.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Mumcu, 22 Ağustos 1942'de, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi ile Nadire Mumcu'nun dört çocuğundan biri olarak Kırşehir'de dünyaya geldi.

Ailesinin Ankara'ya taşınması üzerine ilk ve orta öğrenimine burada devam eden Mumcu, 1965'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" makalesiyle "Yunus Nadi Ödülü"nü alan Mumcu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Kürsüsü Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanlığını yaparken Milliyet gazetesine incelemeler yazdı.

Mumcu, 12 Mart 1971 dönemindeki bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı.

Mamak Askeri Cezaevi'nde birçok aydınla bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan 7 yıl hapse mahkum edildi. Mumcu, kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine tahliye edildi.

Serbest bırakılmasının ardından hemen askere alınan Mumcu, askerliğini "yedek subay" olarak yapması gerekirken kendi tabiriyle "sakıncalı piyade" ilan edildi.

Mumcu, Tuzla Piyade Okulunda 10 Ocak'a kadar süren üç aylık eğitimden sonra, 1973'te okul yönetimi tarafından "kötü hal ve düşünce sahibi" diye suçlanarak "er" çıkarıldı ve Ağrı Patnos'a yollandı.

Askerlikten sonra üniversitedeki görevinden ayrılan Mumcu, profesyonel gazeteciliğe 25 Şubat 1974'te Yeni Ortam gazetesinde "Anarşist!.." başlıklı yazısıyla başladı.

Köşe yazılarında hem sorunları dile getiren hem de hukuka aykırı ve yasa dışı uygulamaların üstüne giden Mumcu, yazdığı kitaplarla da ses getirdi.

"Ağca ve bağlantılarını araştırdı"

Güldal Homan ile 19 Temmuz 1976'da evlenen Mumcu'nun bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) oldu.

Usta gazetecinin 1977'de yayımlanan "Sakıncalı Piyade" kitabı tiyatroya uyarlandı ve Ankara Sanat Tiyatrosu'nda yüzlerce kez sahnelendi.

Mumcu, terörün silah kaçakçılığıyla ilişkisini ortaya koymak ve bu yönde kamuoyu oluşturmak için 1981'de "Silah Kaçakçılığı ve Terör" kitabını okurlarıyla buluşturdu.

Papa 2. Jean Paul'e düzenlediği silahlı saldırıya ilişkin Mehmet Ali Ağca ve bağlantıları hakkında araştırma yapan Mumcu'nun, "Rabıta" ve "12 Eylül" kitapları 1987'de, önemli araştırmalarından kabul edilen "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" eseri ise 1991'de yayımlandı.

"Sis perdesi aralanamadı"

Uğur Mumcu, Yazar Musa Anter'in öldürülmesinden sonra 27 Eylül 1992'de Cumhuriyet gazetesinde kaleme aldığı "Dipsiz Kuyu" başlıklı yazısında, "Orta Doğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleri ile çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık dipsiz bir kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Orta Doğu'da 'kimin eli kimin cebindedir' bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı!" ifadelerini kullandı.

Mumcu, 24 Ocak 1993'te arabasına yerleştirilen bombalı saldırıyla hayatını kaybetti. Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de aradan geçen 29 yıla rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi aralanamadı.

Türkiye'yi sarsan suikasta ilişkin ilk yargılamalar, Mumcu'nun ölümünden 7 yıl sonra başladı. Mumcu suikastı ile Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerini de kapsayan davanın adı "Umut" oldu.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, cinayetlerin ardındaki sırrı tam olarak ortadan kaldıramadı.

Yargılamalar oldu

İlk dereceli mahkemenin kararının Yargıtay tarafından bozulmasının ardından yeniden görülen davada, 3 sanık "yasa dışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü kurmak ve yönetmek" suçundan, 5 sanık ise aynı örgüte üyelikten çeşitli sürelerde hapis cezalarına mahkum edildi.

Bu kapsamda sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, "silahlı suç örgütü kurma ve yönetme" eylemlerinden 12 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırıldı.

Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın'a ise "silahlı suç örgütü üyesi olmak"tan 6 yıl 3'er ay hapis cezası verildi.

Anayasa Mahkemesi, gözaltında tutuldukları tarihlerdeki mevzuatın, gözaltı süresinde avukata erişim imkanı tanımadığı gerekçesiyle sanıklar Aydın, Tekin, Kılıç ve Karakuş'un yeniden yargılanmasına hükmetti.

Haber Ara