Dolar

34,8722

Euro

36,7414

Altın

3.038,21

Bist

10.058,47

Muhalif BirGün yazarı Çelik'in yorumu: Boş tencere neden iktidarı yıkmadı?

Muhalif basından BirGün gazetesi yazarı Aziz Çelik, Demirel'in 'boş tencerenin yıkamadığı iktidar yoktur' sözünden hareketle muhalefetin galibiyet beklentisinin neden boşa çıktığını yazdı...

2 Yıl Önce Güncellendi

2023-05-29 12:12:01

Muhalif BirGün yazarı Çelik'in yorumu: Boş tencere neden iktidarı yıkmadı?

BirGün'ün sosyal politikalar yazarı Prof. Dr. Aziz Çelik'in seçim sonuçları değerlendirmesinden önemli bir bölüm:

BOŞ TENCERE NEDEN İKTİDARI YIKMADI?

Elbette asimetrik olanaklar ve kirli propaganda seçim sonuçlarını bir yere kadar etkiler ama seçim sonuçlarını sadece bununla açıklamak mümkün değildir. Seçimlere ilişkin en önemli tartışma kuşkusuz Demirel'e atfen söylenen “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” iddiasının gerçekleşmemesidir. Bir diğer ifadeyle yoksulların, ücretlilerin, işçilerin önemli bir kesiminin iktidar blokuna oy vermeye devam etmesi bu seçimin en önemli tartışma konusudur. Peki, “Boş tencere” bu sonuca nasıl yol açtı?

Seçimleri sadece değerler ve kimlikler üzerinden okumaya çalışanlar bu boyutu atlıyor. Seçmen sadece değer ve kimliğe dayalı oy vermez. Demirel haklıdır. Boş tencerenin götürmeyeceği iktidar yoktur. Örneğin 12 Eylül dönemi sonunda ANAP'ın yıkılması ya da 2002'de MHP-DSP-ANAP koalisyonun yaşadığı büyük hezimet. İkisinde de yaşanan büyük yoksullaşma ve boş tencere hükümetleri yıkmıştı. Ancak bu her ekonomik çöküntünün iktidarı götüreceği anlamına gelmiyor. Öte yandan tencerenin ne kadar boş ne kadar dolu olduğuna bakmadan, siyasal iktidarın yoksulluğu nasıl yönettiğine bakmadan boş tencereye bel bağlamak boş bir hayal olabiliyor. Gelir dağılımındaki bozulmaya ve pahalılığa rağmen Erdoğan iktidarının yoksullardan ve işçilerden aldığı oyları büyük oranda koruması üzerinde kapsamlı olarak durulmalıdır. Bunun birkaç unsuru olduğunu düşünüyorum. Bunlardan bazılarını burada ele alacağım. İlki adeta bir müşteri (kliyentalist) ilişkiye dönüşen “cömert” sosyal yardımlar, diğeri düşük gelirlerdeki görece yüksek ve asimetrik artışlar ile son olarak çeşitli teşvik ve destekler ile işsizliğin sınırlanması ve istihdamın korunması. Bunlara başka faktörler de eklenebilir ancak bunların hayli önemli olduğunu düşünüyorum.

2022 yılı itibariyle tüm sosyal yardımların tutarı 152 milyar, Sosyal Yardımlaşma Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yardımların tutarı 87 milyar TL'dir. Sosyal yardımlardan yararlanan toplam hane sayısı ise 4,4 milyondur. 65 yaş ve engelli aylığı alanların sayısı 1,5 milyondur. 9,5 milyon kişinin genel sağlık sigortası primi devlet tarafından sağlanmaktadır. Son yıllarda yoğunlaşan Ulusal Hane Ziyareti Yardım Programı ile milyonlarca yoksul aile ziyaret edildi. Nail Dertli'nin vurguladığı gibi bu ziyaretler iktidarın yoksullarla, emeklilerle birebir iletişim kurmasına olanak sağlıyor. Dahası bu yolla sosyal yardımlar bir hak olarak değil iktidara bağlı bir imkân olarak sunuluyor.

YOKSULLUĞU YOK ETMEDİLER AMA YÖNETTİLER

Boş tencerenin kısmen dolmasını sağlayan bir diğer politika ise düşük gelirlerde sağlanan görece yüksek artışlardır. Örneğin asgari ücret AKP döneminde 45 kat arttı. Evet, asgari ücret hâlâ çok düşük ancak asgari ücretteki artış azımsanmayacak bir boyutta. Böylece toplumun ezici çoğunluğu asgari ücretli hale geldi. Metropollerde asgari ücret düşük ancak Anadolu'da küçük şehir ve kasabalarda asgari ücret azımsanmayacak bir gelir. Aynı şekilde emekli aylıkları düştü ancak tamamlama işlemiyle 7 bin 500 TL'ye çekilen emekli aylıklarının da bir ferahlama sağladığını unutmamak lazım. 65 yaş aylığı 20 yılda 76 kat arttı. Engelli aylıkları 92 kat arttı. Bütün bu aylık ve ücret düzeylerinin yaşanacak bir düzeyde olmadığı aşikâr ancak bunların bir ferahlama sağladığı da unutulmamalı. Son olarak kamu işçilerine sağlanan ücret artışının da altını çizmek lazım. AKP yoksullara dönük çeşitli nefes alma mekanizmalarını devreye soktu ve bunların vatandaşta bir karşılığı oldu.

Son olarak yüksek teşviklerle desteklenen istihdama dikkat çekmek lazım. Özellikle İŞKUR'dan aktarılan devasa kaynaklar ve düşük faizlerle dar tanımlı işsizlik belirli bir düzeyde tutuldu. Pandeminin ardından istihdam eski seviyelerine döndü. İstihdam nitelikli ve güvenceli değil ancak istihdamın belirli bir düzeyde tutulması mümkün oldu. Kısaca şunu söylemek mümkün: Evet pahalılık yoksulları ve işçileri olumsuz etkiledi ancak siyasal iktidarın kullandığı çeşitli yardım programları ve gelir politikalarıyla tencerenin tümüyle boş kalması önlendi. Siyasal iktidar yoksulluğu yok etmedi ancak yönetebildi. Yoksullar ve düşük gelirli işçiler bu politikalarla nefes alabildi. Bunların üstüne gelen İHA, SİHA, TOGG vb. hamasi söylem ise yoksulluğun ve ekonomik sıkıntının itiraza dönüşmesini engelledi. Değer ve kimlik siyaseti rıza ve itaat üretilmesini sağladı. Otoriter popülizm yoksulluğun yönetilmesini ve toplumsal tepkinin emilmesini sağladı. Seçmen şuursuz değil! Soğan 30 liraya kadar çıkarken TOGG'un bu gerçeği örtebilmesinin bir ekonomi politiği var. Yoksulların ve işçilerin her ekonomik sıkıntıda itiraz ve isyan edeceklerini beklemek boş bir avuntudur.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara