Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kur Korumalı ezberleri bozdu: Sırada enflasyon var

Kur Korumalı Hesap uygulamasının devreye alındığı tarihin Türkiye ekonomisi için bir milat olduğuna işaret eden İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “20 Aralık 2021, o güne kadar bildiğimiz, bize öğretilen, dayatılan veya içselleştirdiğimiz, doğru olduğunu kabul ettiğimiz çerçevenin dışına çok net bir şekilde çıkıldığı gündür” dedi.

2 Yıl Önce Güncellendi

2022-12-24 13:12:48

Kur Korumalı ezberleri bozdu: Sırada enflasyon var

Başkan Avdagiç; bir yıldır uygulanan Türkiye Ekonomi Modeli, azalan kur baskısı, enflasyonla mücadele, yatırımcıların talebi, enerji maliyetleri, dış ticaret, EYT ve ücret politikaları konularında önemli açıklamalar yaptı. İşte Avdagiç'in açıklamaları:

Kur Korumalı Mevduat adımı ve sonrasında yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçen yıl yazın 7 liralarda sabit giden bir dolar kuru varken, sonbahara doğru hızlı bir şekilde yukarı doğru çıkmaya başladı. Çok sıra dışı, bildiğimiz tüm kalıpların dışında devreye alınan bir paketle Cumhurbaşkanı'mız ve ekibi bu duruma müdahale etti. 20 Aralık 2021, o güne kadar bildiğimiz, bize öğretilen, dayatılan veya içselleştirdiğimiz, doğru olduğunu kabul ettiğimiz çerçevenin dışına çok net bir şekilde çıkıldığı gündür. Kurların indiği dönemi dikkate alırsak, enflasyonla paralel bir artış gösterdi.

Biz son yıllarda yakaladığımız ivmeyi, daha kuvvetli, daha istikrarlı bir bölgesel güç olma iddiasında olan Türkiye'yi daha ileri noktaya taşımak istiyorsak, en önemli konuların başında dış ticaret dengesinin sağlanması geliyor. Şu an Türkiye'nin bekası anlamında bir numaraya koyduğum konu bu. Bence Türkiye'nin bir numaralı konusu dış ticaret dengesinin sağlanması. Bütün kurgularımızı, politikalarımızı, iş dünyası olarak buna göre yapmamız lazım.

ENFLASYONLA ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI

İşletmeler açısından bu yeni süreçte en önemli beklentiniz nedir?

Çözmemiz ve aşmamız gereken en önemli konu bence bundan sonra enflasyon. Evet, bu konuda çok önemli adımlar attık. Ama bundan sonra artık Türkiye'nin çok hızlı ve kalıcı bir şekilde enflasyonu gündeminden çıkarması lazım. Çünkü enflasyon gündemden çıkarılmadığı sürece, birçok riskler ve çözümü güç konular masada kalmaya devam edecek. Dolayısıyla bundan sonra gündeme getirmeye çalıştığımız konu, enflasyonun aşağı çekilmesinin birincil konu olduğu. Buna bağlı olarak iş dünyası olarak bizim de ileri tarihli fiyatlama yapmamamız gerektiğini dile getiriyoruz. Hep söylediğimiz şu: Kimseyi dövmeye gerek yok. O ürünü en uygun şartlarla, fiyatla satandan alarak o satıcıyı ödüllendirin. Otomatikman kalitesiz fiyatlama yapanı cezalandırmış olursunuz. Onu başka türlü cezalandırmaya gerek yok bence. Tüketiciye çok önemli görev düşüyor. Devletin tabii ki bir denetleme, düzenleme görevi ve sorumluluğu var. Bunun yanında tüketicimizi daha fazla bilinçlendirmemiz gerekiyor.

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, kendisine hediye ettiğimiz Kemal Tahir'in kitap setinden “Rahmet Yolları Kesti”yi inceledi. Ketebe Yayınları'ndan çıkan kitaptan bir pasaj okuyan Avdagiç, yazarın halk diline olan yatkınlığına dikkat çekti.

AVRUPA ENERJİ MALİYETİNİ FİYATLARA YANSITIYOR

Kur korumadan önce de temelleri düşünülen, ona göre aksiyon geliştirilen bir model planlaması olduğunu görüyoruz. Kur korumalı ile birlikte resmen duyurulmuş oldu.

Türkiye Ekonomi Modeli, önümüzdeki yıllarda Türkiye ekonomisini nereye taşır? Yeni yüzyılda neler hayal ediyorsunuz?

Çok doğru. 2020 yılında Türkiye'nin enerji ithalatı 28 milyar dolar, bu seneye baktığınız zaman yaklaşık 100 milyar dolar. Yani 70 milyar doların üzerinde bir ilave enerji ithalatı var. Dolayısıyla aslında çok iyi bir rüzgâra denk gelmiştik. Turizm gelirleri hariç olmak üzere, enerji bizi biraz zorladı. Biraz da Türk ihracatçısı ihracat fiyatlamasında geç kaldı. Mesela ben size küçük bir örnek vereyim: Bir Alman şirketinden mal alıyoruz. Bir baktık, 6-7 ay evvel gelen faturada bütün toplamın altına ‘ilave enerji maliyeti' diye yüzde 7'lik bir maliyet kalemi eklemiş. Biz Türk ihracatçısı olarak bunu yapamadık, yapmadık. Tabii Avrupa'daki resesyon da belki bizi biraz engelledi.

MAKİNE TEÇHİZAT YATIRIMI 12 ÇEYREKTİR BÜYÜYOR

Açıkçası ben hiç ümitsiz değilim. Çünkü 2022'de azalsa bile, özellikle 2020 ve 2021'de Türkiye'nin ithalatının içinde makine ve teçhizat yatırımları çok iyiydi. Yani aslında çok uzun zamandır 3 yıla yakındır, 12 çeyrektir sürekli büyüyor. Bence bu, Türkiye'nin görülmeyen bir avantajı. Türk iş dünyası makine ve teçhizata yatırım yapmaya devam ediyor. Bu konu bizim umut katsayımızı artırıyor açıkçası. Türkiye'nin dış ticaretteki payı yüzde 1'in üzerinde.

SORUNLU 3 ALANA DİKKAT

2023'te enflasyon dışında mücadele alanı olarak gördüğünüz neler var?

İş dünyasının üç mücadele alanı var kısa vadede. Birincisi; özellikle yurt dışı fiyatlama konusundaki olası zorluklar. İkincisi; EYT ve onun doğuracağı riskler. EYT'de sadece kıdem tazminatı riski değil; kadroları kaybetme, işin sürdürülemez hale gelmesi en büyük risk bence. Mali tarafında sesimizi yükseltiyoruz ama esas en büyük risk organizasyonel olanı. Üçüncü olarak da döviz kurunun beklentilere uygun, enflasyonla paralel seyir izlememesi durumunda özellikle ihracatçının fiyatlama ile ilgili bir endişesi var.

SANAYİCİNİN ENERJİ MALİYETİ AZALTILMALI

Doları 20-22 TL'den hesap yapanların bugün gelinen nokta itibariyle sıkıntı yaşadıkları bir durum var mı?

Ticaret ve Sanayi Bakanlarımızla görüşmelerimizde gündeme getirdiğimiz en önemli konulardan bir tanesi de elektrik ve doğal gaz fiyatları. Akaryakıtta varil fiyatına bağlı olarak, hızlı bir düzenleme yapılıyor, ama elektrik ve doğal gaz fiyatında da mutlaka sanayi üzerindeki yük azaltılmalı. Şu anda bizde 22 sent olan kilovatsaat elektrik, Bangladeş ve Pakistan'da 8-9 sent. Mutlaka elektrik kilovatsaat fiyatını ve doğalgaz metreküp fiyatını makul bir şekilde aşağı doğru çekmemiz lazım.

Bu ihracatçının fiyatlamasını kolaylaştırır. Dövizin daha az artışına katkı verebilir. İhracatımızı azaltmaz, ithalatımızı tetiklemez. Enflasyona katkı verir. Sadece maliyet unsuru olarak değil; psikolojik katkısı da olacaktır. Bunu gelin 30 Aralık'ta yapın, 1 Ocak'a girerken referans fiyatımız daha aşağıda olsun. 2023'e çok daha umutla gelelim.

PARAYI TOPRAĞA YATIRMAKTAN KURTULMALIYIZ

Yeni yılda Türkiye'nin önünde hangi fırsatlar var? İş dünyası hevesli, makine ve teçhizat yatırımlarının arttığını söylediniz. OSB'lerde yer bulma sorunu devam ediyor mu?

OSB konusunda Türkiye'nin kangren bir yarası var. Bir konuyu aşmamız lazım. Türkiye'nin şu anda toplam sanayi alanları, toplam yüzölçümünün yüzde 0.36'sı kadar. Almanya'da bu oran yüzde 4.4. Toplam arazinizin binde 3.6'sı sanayi alanıysa ve ben sanayici olarak elimdeki kapitalin en az 3'te 1'ini toprağa yatırmak zorundaysam; İstanbul'da, Kocaeli'nde, Bursa'daysam yüzde 50'sini toprağa yatırmak zorundaysam bu çok verimsiz bir tablo. Köln'de bile yatırım yapan bir Türk'e Köln Belediyesi sıfır bedelli bir arazi veriyorsa, İstanbul'u geçin Kocaeli'nde, Bursa'da, Çorlu'da hala dönüm başına 400 bin dolarları konuşuyorsak ya da 25 dönüm bir fabrika yeri için araziye 10 milyon doları, daha ilk dakikada vermek zorunda kalması büyük verimsizlik. Avrupa ve dünya aritmetik büyürken, bizim geometrik büyümemiz lazım. Bunun için de farklı bir şeyler yapmamız lazım. Yani şu anda Türkiye'de yatırımcının toprağa para yatırmaktan kurtulması lazım.

BÖYLE BİR HAMLE TÜRKİYE'Yİ UÇURUR

Sanayi arsasında toprağa yatırdığımız 3'te 1'i, biz yüzde 33'ten yüzde 3'e düşürsek yatırımlarımız 66'dan 96'ya çıkacak. Yani kendi içinde yüzde 50 artacak. Tek bir hamleyle bunu anlatmak zorundayız. Yani kimse ‘burada çevreye zarar verelim, ağaçları keselim' demiyor. Ama bütün bu konulara hassasiyet gösteren Avrupa'da eğer bu oran bizim 10 katımızsa, biz bundan geriye gidemeyiz. Mutlaka devletin çok hızlı bir şekilde bunun önünde koşması lazım. Çok hızlı bir şekilde OSB'leri büyütmemiz için yeni sanayi alanları açmamız lazım. İşletme sermayesi olarak kullanmamız lazım. Bunu yaparsak yatırım kabiliyetimiz çok basit bir aritmetikle yüzde 50 artar. Onun için benim talebim hükümetimizden önümüzdeki 2023 için bu konuda çok hızlı ve keskin bir adım atması. Milli gelirle toprakların ne kadarı sanayiye açıldığı tamamen korelasyon içinde. Yani sanayi arsası yüzdesel olarak ne kadar çok artıyorsa, milli geliriniz de o kadar artıyor.

Haber Ara