Gazeteci-yazar Yusuf Kaplan, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde (İZÜ) düzenlenen "Nizam'ül Mülk Bin Yaşında Sempozyumu"nda "Bin Yılı İnşa Eden Nizam'ül Mülk" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
İçinde yaşanılan çağın anlaşılamaması durumunda medeniyetlerin ve insanların başkaları tarafından tanımlanma gibi bir sorunla karşı karşıya kalacağını dile getiren Kaplan, "Anlayamadığınız bir çağı değiştirme iddiasında bulunamazsınız. Bizim yaptığımız şey bu. Biz sürekli tanımlanıyoruz. Tanırsanız tanımlamaya başlarsınız. Biz çağı ve kendimizi tanımadığımızı bilmiyoruz. Zihnimizin çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüştüğünün farkında değiliz." diye konuştu.
Kaplan, sürekli tanımlanmanın yanı sıra başkalarının kavramlarıyla düşünmenin de önemli bir sorun olduğuna dikkati çekerek, medeniyetin kurulması için kendi kavramlarımızla yola çıkmamız gerektiğini söyledi.
"Aynı ruh üzerinden medeniyet yürüyüşü devam edebilir"
Birinci medeniyet krizinin Batı'da Kurtuba'nın, Doğu'da ise Bağdat'ın düşüşüyle başladığını ifade eden Kaplan, şöyle devam etti:
"1326'da Kurtuba düşünce İslam medeniyetinin Batı cephesi düşüyor. 1258'de de Bağdat'ın düşüşüyle Doğu cephesi düşüyor. Müslümanlar bu dünyadaki her şeylerini kaybediyorlar. Bu dünyaya ilişkin her şey. Kurtuba'nın düştüğü 1326'da başka bir hikaye başlıyor. O tarihte Bursa fethediliyor. Bursa Osmanlı'nın ruhudur, İstanbul ise bedenidir. Selçuklu'nun, Nizamülmülk'ün ve Gazali'nin ektiği tohumlar üzerinden hem zahirde hem de batında tezahür ettiği bir şehirdir Bursa. Bursa, insandır. Bursa, Medine'nin tezahür ettiği bir şehirdir. Bursa'nın dışına baktığında kendi içinizi görebilirsiniz.
Burada taze bir hikaye başlıyor. Bu da İslam medeniyetinin havzalar medeniyeti olduğunu gösteriyor. Medeniyet felsefesi açısından bizim önümüzü açacak küçük ip uçlarından biridir. İslam medeniyeti dışında hiçbir medeniyet havzalar medeniyeti değildir. Bu İslam medeniyetine özgüdür. Hikaye bir yerde bitebilir ama başka bir yerde başlayabilir. Bu çok önemlidir. Aynı ruh üzerinden medeniyet yürüyüşü devam edebilir."
"Büyüklüğü, kurduğu eğitim sisteminde gizli"
Nizamülmülk'ün büyüklüğünün, kurduğu eğitim sisteminde gizli olduğunu vurgulayan Yusuf Kaplan, konuşmasında şu açıklamalarda bulundu:
"Bir adamı yetiştirmek için 100, 200, 300 sene çırpınır. Bir eğitim sisteminin 200, 300 senede insanlığın önünü açacak bir kişiyi yetiştirmesidir amaç. Gazali, 4 asırda çıktı. Kant, kaç asırda çıktı? Bu işin şakası yok. 12-13. yüzyıldan başlatın. İşin ilginç tarafı, Nizamülmülk, Gazali, Melikşah gibi insanlara özellikle ihtiyaç duyulmasının nedeni vardır. Gazali, gelen tehlikeyi gördü. Hazırlık yaptılar. Nizamülmülk temelleri attı. Nizamülmülk eğitime o kadar yatırım yapıyor ki, etrafında fitne peşinde koşanlar onu sultana şikayet ediyor. Melikşah 18 yaşında tahta geçtiğinde onun gölgesinde nefes alıp veriyor ve devleti yönetiyor. Buna rağmen Nizamülmülk'ten hesap soruyor. Şikayet edenler, 'Biz eğitime yapılan masrafla İstanbul'u fethedebiliriz.' diyorlar. Nizammülmülk ise sultana 'Ben sana gece orduları yetiştiriyorum. İlim, fikir, zikir ve ruh orduları... Manevi ordular... Bu ordularla maddi ordularında fethedemediğin yerleri fethedebilirsin.' diyor. Şu an Türkiye'nin şiddetle ihtiyacını duyduğu şey de bu. Eğitim, tarihinin en kötü durumunu yaşıyor."