Dolar

34,8680

Euro

36,7266

Altın

3.036,48

Bist

10.058,47

Hindistan’ın, Cammu Keşmir hamlesi ne anlama geliyor?

Hindistan’daki Modi hükümetinin, Cammu Keşmir eyaletinin özel statüsünü sonlandırmasıyla ilgili Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşüne başvurdu.

6 Yıl Önce Güncellendi

2019-08-10 13:32:09

Hindistan’ın, Cammu Keşmir hamlesi ne anlama geliyor?

Modi Hükümeti'nin 5 Ağustos 2019 tarihinde Hindistan Parlamentosu'na sunduğu, Cammu Keşmir Eyaleti'nin özel statüsünü belirleyen Hindistan Anayasası'nın 370. maddesinin kaldırılması yönündeki teklif kabul edildi. Gerilimin tırmandığı bölgede, siyasiler ev hapsinde tutulurken; bölgenin dünyayla iletişiminin kesildiği ve askeri ekiplerin devriyelerinin sıklaştığı belirtildi. Pakistan tarafı ise meseleyi gerekirse Birleşmiş Milletler'e (BM) taşıyacaklarını ifade etti. Konuyu değerlendiren Pakistan Başbakanı İmran Han, kararın iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gereceğini söyleyerek uluslararası toplumu duruma tepki göstermeye davet etti.

Bu gelişmeler ışığında Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Keşmir Sorunu'ndaki güncel durumu tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinden alınan görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Mehmet Şükrü GÜZEL (ANKASAM İsviçre Temsilcisi)

Keşmir Sorunu'nun 70 yıldan uzun bir süredir devam ettiğini hatırlatan Prof. Dr. Mehmet Şükrü Güzel, “Devletler, uluslararası politikadaki gelişmeleri yorumlarlarken kendi çıkarlarına azami düzeyde ulaşabilmenin yollarını ararlar. Bu yüzden de Hindistan'ın Cammu Keşmir'e ilişkin kararı, beklenen bir gelişmeydi. Kırım'ın tek taraflı olarak Rusya'ya, Golan Tepeleri'nin İsrail'e katılması gibi olaylar düşünüldüğünde, Yeni Delhi'nin bu fırsatçı tutumunun sürpriz olmadığı ifade edilebilir.” dedi.

Meselenin Çin boyutuna değinerek Pekin'in sadece bölgedeki yasaların değişmesini değil; bölgenin Ladakh ve Cammu Keşmir olarak iki idari bölgeye ayrılmasını da kabul edilemez bulduğunu belirten Güzel, “Çin, Ladakh kısmına itiraz ettiği gibi, Cammu Keşmir'de yasaların iptal edilmesine de karşı çıkmıştır. Çünkü Ladakh Eyaleti'nin nüfusunun (yaklaşık 300.000 kişi) çoğunluğunu Budistler oluşturmaktadır. Tarihsel açıdan bu bölge, eski Tibet Krallığı'nın toprakları olduğu için Pekin, Ladakh Eyaleti'nin kurulmasına tepki göstermiştir. Diğer taraftan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump'ın Keşmir konusunda arabuluculuk yapmak istediğini açıklaması da dikkat çekicidir. Bu açıklama, ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Hindistan'a destek vereceğinin göstergesidir. Buna karşılık Pakistan'ın hem ekonomik sıkıntıları hem de ABD'yle olan sorunları nedeniyle yapabileceği pek bir şey yoktur.” açıklamasında bulundu.

Konunun Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) gideceğini söyleyen Güzel, “Konu, UAD'de kazan-kazan politikasına tabii tutulacaktır. Hakimler, taraflarca belirleneceği için iki tarafı da kısmen memnun edecek bir sonuç çıkacaktır. Ancak böylesi bir tablo, meseleyi daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Üstelik buradan çıkacak sonuç, tavsiye niteliğindeki bir karar olacağından dolayı hiçbir yaptırım gücü de olmayacaktır.” yorumunu yaptı.

Ladakh Eyaleti'nin Budist çoğunluğa sahip olması hasebiyle Sri Lanka ve Myanmar'dan da destek mesajları geldiğini söyleyen Güzel, “Önceleri Keşmirliler hem Hindistan hem de Keşmir vatandaşıydı. Üstelik Hindistan vatandaşları bile, Keşmir'e gelip buradan toprak alamıyordu. Yeni Delhi “Hindulaştırma” politikası uygulamaktadır. Ülkede 8 tane Cammu Keşmir benzeri özerk statüde olan eyalet vardır. Bu eyaletler, Doğu'daki eyaletlerdir. Bahse konu eyaletlerin Hindistan'ın Cammu Keşmir kararına nasıl tepki verecekleri önemlidir. Zira bu karar, ülkede Pandora'nın Kutusu'nun açılmasına yol açabilir.” şeklinde konuştu.

Yeni Delhi'nin bu kararı almasının sebeplerini de değerlendiren Güzel, “Hindistan, Keşmir Vadisi'nde tıkanmış vaziyettedir. Üst düzey emekli bir Hindistanlı subay yaptığı bir konuşmada, bugün Cammu Keşmir'de bir referandum yapılsa, %68'e %32 şeklinde Hindistan'ın galip geleceğini belirtmişti. Bölgeyi neden ikiye ayırıp Ladakh Eyaleti'ni kurdukları sorulduğunda ise gelecekte yapılacak bir referandumun en kötü senaryosuna bile hazırlık yaparak Budistleri yanlarında tutmak istediklerini söylemişti. İki tarafın anlaşamadığı en önemli nokta ise Pakistan tarafından desteklendiği söylenen silahlı güçlerin Afganistan üzerinden Hindistan'a geçmeleridir. Zaten gerginliğin uzun yıllardır devam etmesinin nedenlerinden biri de budur.” açıklamasında bulundu.

Yeni Delhi'nin bölgeye yatırım yapmayı planladığını ifade eden Güzel, “İki taraflı anlaşmaların sonuca ulaşmamasından ve tarafların birbirlerini suçlamasından dolayı Hindistan, bölgeye çeşitli yatırımlar yaparak terörü engellemeye çalışacaktır. Çünkü Keşmir Vadisi'nde yoksulluk vardır. Devlet yatırımları yetersizdir. Bu nedenle de Hindistan, yabancı sermayeyi bölgeye çekmek istemektedir. Cammu Keşmir konusunda atılan adım, bunun bir ön hazırlığı şeklinde yorumlanabilir.” dedi.

Güzel, “Sorun, geçici 370. madde sorunu değildir. 26 Kasım 1948 tarihinde Cammu Keşmir Kralı, Hindistan'a kaçarak yardım istemiş ve bir anlaşma yapmıştır. Yaptığı anlaşmanın 4. ve 6. maddeleri, 370. maddenin kökenini oluşturmaktadır. Pakistan'ın resmi devlet tezi  370. Maddeye dayanmaktadır. Oysa bu konu, BM Antlaşması'nın 73. maddesiyle alakalıdır. Ancak bunu ispatlamak hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Zira böylesi bir durumda, gerginlik daha da yükselecek, İslam Dünyası'nda bölünmeler gerçekleşecek, Çin BM'de gürültü çıkaracak; fakat Rusya sessiz kalacak ve ABD krizi kontrolü altına almaya çalışacaktır.” yorumunu yaptı.

Uluslararası politikada gürültü çıkarma geleneğinin bulunduğunu söyleyen Güzel, “Bir devlet, bir şey yaptığı vakit, diğerleri de görevleri ve prosedür gereği gürültü çıkarırlar. Sonrasında ise olay kapanır. Günümüzde Yemen, Suriye ve Libya gibi ülkelerde yaşananlar incelendiğinde, Cammu Keşmir'deki kontrollü gerginliğin fazla büyütülecek bir mesele olmayacağını söylemek mümkündür.” dedi.

Keşmir'deki son duruma da değinen Güzel, “Şu anda bölgede sokağa çıkma yasağı uygulanıyor. Önemli politikacıların gözaltına alındığı biliniyor. Klasik bir teori vardır. Bu teoriye göre, 4 ay boyunca kontrol altında tutulan insanların politik motivasyonları düşmektedir. Şu anda Hindistan da bunu yapmaya çalışmaktadır. Birkaç gün içerisinde, insanların zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için belli saatlerde sokağa çıkmalarına izin verilecektir. Ayrıca iklim şartları nedeniyle Ekim ayından itibaren Keşmir'in hava koşulları değişecektir. Bu sebeple de protestoların aşamalı olarak sona ereceği öngörülebilir. Ancak genel durumda değişen bir şey olmayacaktır.” açıklamasında bulundu.

Son olarak bölgeye yabancıların yatırım yapması amacıyla çıkarılan teşvik yasasının incelenmesi gerektiğini dile getiren Güzel, yaşananlardan sonra kimlerin bölgeye yatırım yapacağının önemli olduğunu söyleyerek açıklamalarını sonlandırdı.

Dr. Haşim TÜRKER (BAAM Akademik Koordinatörü)

Konuya ilişkin yaptığı açıklamada Dr. Haşim Türker, “Han'ın ABD'ye gerçekleştirdiği resmi ziyaretin üzerinden iki hafta bile geçmedi. Buna rağmen 5 Ağustos 2019 tarihinde Yeni Delhi Hükümeti, Cammu Keşmir Eyaleti'ne tanıdığı tüm ayrıcalıkları ortadan kaldıran bir yasayı milletvekillerinin onayına sundu ve yasa kabul edildi. Hindistan'ın attığı bu adım ve büyük güçlerin rekabeti kapsamında oluşan uluslararası konjonktür, çözümü yakın vadede imkânsız görülen Keşmir Sorunu'nu ‘kronik çözümsüzlük' noktasına taşımıştır.” ifadelerini kullandı.

Yaşanan gelişmeleri ABD ile Çin arasındaki güç mücadelesi üzerinden yorumlayan Türker, “Olayın arka planında farklı durumlar vardır. Han'ın Trump'a yaptığı Keşmir Sorunu'na arabulucu olması yönündeki teklif, ABD Başkanı tarafından olumlu karşılanmış; fakat Yeni Delhi yönetimi, bu karara karşı çıkmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere Yeni Delhi, sorunun çözülmesini istememektedir. Öte yandan Çin ve ABD yönetimleri de Hindistan'ın aldığı Keşmir kararına güçlü bir tepki göstermemiştir. Bu da her iki süper gücün de Keşmir Sorunu'nun çözülmesini istemediklerini göstermektedir.” dedi.

Çin ile Pakistan arasındaki münasebetlerin olumlu bir seyre sahip olduğunu ifade eden Türker, Kuşak-Yol Projesi kapsamında önemli limanları bulunmasından dolayı Pekin'in İslamabad'a büyük önem verdiğini belirtti. Türker, “İki ülke arasındaki sağlıklı ilişkiden taraflar oldukça memnundur. Buna karşılık ABD, Hindistan'ı Çin'in çevrelenmesi ve bölgedeki gücünün dengelenmesi açısından mühim bir partner olarak görmektedir. Afganistan'daki barış görüşmelerinin olumlu gidişatı ise önümüzdeki günlerde ABD'nin Pakistan'a olan ihtiyacının azalacağına işaret etmektedir.” yorumunu yaptı.

Trump'ın yaptığı ‘Pakistan'ın Keşmir için bir savaşa girmeye niyeti olmadığı' tespitinin Hindistan'ı cesaretlendirdiğini öne süren Türker, “Bahse konu olan gelişmelerden de anlaşılacağı gibi ABD, Hindistan'ın yanında yer alacaktır. Bu hamle, sayıları 200 milyonu aşan Hindistan Müslümanlarının ülkelerine olan aidiyetlerini zedeleyecektir. Dolayısıyla Keşmir bağlamında daha büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır. Hindistan'ın toprak bütünlüğünü zedeleyecek bu krizin sonuçları Hint-Pasifik bölgesinde istikrarsızlığa sebep olacaktır. Konunun barışçıl bir şekilde çözülebilmesi için her türlü yol denenmelidir.” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

Dr. Barış ADIBELLİ (Araştırmacı-Yazar)

Hindistan'ın Cammu Keşmir Eyaleti'nin statüsü konusunda aldığı kararın bölgeye barış yerine kaos getireceğini söyleyen Dr. Barış Adıbelli, “Hindistan, bir kumar oynamaktadır. Zira Yeni Delhi yönetiminin Keşmir'in özerklik statüsüne son vermesi, bölge jeopolitiği açısından ciddi bir endişe yaratmıştır.” ifadelerini kullandı.

Adıbelli, “Keşmir'in ayrıcalıklı statüsü, bölgede çoğunluğa sahip olan Müslümanlarda, bir gün Keşmir'in bağımsız olacağı umudunu canlı tutmaktaydı. Bu durumun farkında olan Yeni Delhi, yaptığı bu hamleyle, söz konusu umudu ortadan kaldırmıştır. İlerleyen süreçte Hindistan, Keşmir'i ilhak ederek kendi topraklarına katma yoluna gidebilir.” dedi.

Bölgedeki mevcut duruma da değinen Adıbelli, “Şu anda Keşmir'de sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Birçok önemli isim ev hapsinde tutulmaktadır. Yoğun bir askeri baskı vardır. Tüm bunların Pakistan'ı, Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşayan Müslümanları ve bölgedeki diğer Müslümanları kışkırttığı bilinmektedir. Yeni Delhi'nin bu tarz politikalarla bölgede istikrarı, barışı ve güvenliği sağlaması mümkün değildir. Özellikle de Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin önderliğindeki Hindu Milliyetçisi Bharatiya Janata Party/Hindistan Halk Partisi (BJP), son dönemde bölgede attığı adımlarla tehlikeli bir sürece zemin hazırlamıştır. Olası bir Hindu-Müslüman çatışması, iki nükleer güç olan Yeni Delhi ile İslamabad arasında savaş yaşanmasına neden olabilir. Tabi bu da nükleer savaş tehlikesini ortaya çıkarabilir.” şeklinde konuştu.

Adıbelli, “Bugüne kadar İran ve Kuzey Kore uluslararası politikanın gündemini nükleer tehditlerle meşgul ederken; şu aşamadan sonra ortaya çıkacak olan yeni nükleer tehdit Pakistan ile Hindistan'dan gelecektir. Üstelik İran, henüz nükleer teknolojiye sahip değildir. Kuzey Kore'nin de Çin ve Rusya gibi ülkelerin otoritesini aşarak nükleer gücünü kullanması düşünülemez. Ancak Pakistan ve Hindistan'ı hiçbir ülke engelleyemez..” yorumunda bulundu.

Hindistan'ın Keşmir'de attığı adımın, düşünülmeden atılmış bir adım olmadığını ifade eden Adıbelli, “Hindistan'ın buradaki amacı, sadece Keşmir özelinde değerlendirilmemelidir. Hindistan, Kuşak-Yol Projesi kapsamında Çin ile Pakistan arasındaki yakın ilişkiden de rahatsızdır. Geçtiğimiz aylarda gündeme gelen Belucistan Sorunu'nda da Yeni Delhi'nin rolünün olduğu öne sürülmüştür. Önemli limanlara ev sahipliği yapan Belucistan; Hindistan, Pakistan, Çin ve hatta ABD açısından oldukça stratejik bir yer olarak değerlendirilmektedir. Belucistan'daki ayrılıkçı güçlerin arkasında ise Hindistan istihbaratının olduğu iddia edilmektedir. Yani son aylarda yaşanan problemlerin çoğu, Hindistan ile Pakistan arasındaki sürtüşmeden kaynaklanmaktadır. Unutulmaması gereken bir diğer mesele de iki ülkenin de Şangay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) üye olduğudur. Bu da bölge güvenliğini temel felsefe olarak kabul eden ŞİÖ'nün iki üyesinin savaşın eşiğine geldiğini göstermektedir. ŞİÖ, bu meselenin çözümünde aciz kalmıştır. Dolayısıyla bu durum, ABD'nin işine yaramıştır.” diyerek değerlendirmelerini sonlandırdı.

Aydın NURHAN (Emekli Büyükelçi)

Modi'nin diğer liderler gibi ılımlı ve statükocu bir kişiliğe sahip olmadığını belirten Emekli Büyükelçi Aydın Nurhan, “Kendisinin en dikkat çekici özelliği farklılık yaratmak istemesidir. Ancak Hindistan Başbakanı'nın sorunların çözümü konusunda farklılık yaratmak istemesi sıkıntılara neden olmaktadır. Cammu Keşmir merkezli gelişmeler de bu açıdan incelenmelidir. Keşmir, kanayan bir yaradır. Buradaki sorunu, böyle adımlar atarak çözmek mümkün değildir. Çünkü Hindistan çok fazla kırılma noktası bulunan bir ülkedir. Ülkeyi bir arada tutan şey ise demokrasidir. Eğer demokrasiden uzaklaşılırsa, Keşmir'de başlayan olaylar tüm ülkeye yayılacak ve çeşitli kırılmalar yaşanacaktır. Dolayısıyla Hindistan, hatalı bir politika izlemektedir.” ifadelerini kullandı.

Meseleyi Pakistan özelinde de değerlendiren Nurhan, “İslamabad ile Yeni Delhi arasındaki problem yapay bir sorundur. Çünkü iki taraf da aynı kültürün çocuklarıdır. Bölgedeki devletleşme süreçlerinde, tıpkı Kıbrıs ve Hong Kong'daki gibi, ortada kirli bir kılçık bırakılmıştır. İki ülkeyi birbirine düşüren konu budur.” dedi.

Türkiye'nin söz konusu olaydaki rolünü de yorumlayan Nurhan, “Pakistan, kimlik sorunundan dolayı geri adım atmayacaktır. Hindistan ise egemenlik alanı konusunda ısrarcıdır. Bundan dolayı Pakistan'ın taviz vermesi ihtimal dahilinde değildir. Lakin Hindistan taviz vermeyi kabullenebilir. Askeri güç açısından değerlendirildiğinde Hindistan, Pakistan'dan üstündür. Türkiye-Pakistan ve Türkiye-Hindistan ilişkileri düşünüldüğünde ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Hindistan'la olan ilişkilere bir hayli önem verdiği görülmektedir. Bu nedenle de Türkiye, süreci yumuşatmak amacıyla Pakistan lehine adımlar atabilir. Aksi takdirde Ortadoğu'dan Güney Asya'ya doğru ilerleyen bu tehlikeli yangın, ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden de tansiyonun düşürülmesi gerekiyor.” açıklamasında bulundu.

Tüm dünyayı korkutan bir diğer konunun da mikro-milliyetçilik olduğunu vurgulayan Nurhan, “Mikro-milliyetçilik; Hindistan'ı, Pakistan'ı ve hatta Rusya'yı etkileyebilecek bir meseledir. Son günlerde Hong Kong'da yaşananlar bile, mikro-milliyetçiliğin yükselişe geçtiğini göstermektedir. Dünyada pis oyunlar oynanıyor. Modi de Trumpvari duruşuyla bu gerilimin tırmanmasına neden oluyor. Bu yüzden de uyguladığı politikalara dikkat etmesi gerekiyor.” diyerek değerlendirmelerini sonlandırdı.

https://ankasam.org/yeni-delhinin-cammu-kesmir-hamlesi-ne-anlama-geliyor/

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara