Aşı konusunda şanslıyım, diyor.
"Şifa olsun inşallah, hangisini yaptırdın?" diye sorunca da coşkuyla "Alman aşısı" diyor.
Aşı sanki Mercedes tarafından üretilmiş, VW'ye bağlı ekipler tarafından kurulan soğuk zincir içinde Türkiye'ye aktarılmış ve BMW çalışanı hemşireler tarafından koluna vurulmuş gibi bir hali var.
Gülüyorum tabii.
"Alman aşısı deme ona, basbayağı ABD şirketi" deyince ben, şöyle bir sarsılıyor...
"Üstelik Merkel bile onu değil de AstraZeneca'nın vektör aşısını oldu."
Omzunu silkiyor, sonra "Merkel zaten Alman ama benim seyahat edebilme şansım bu aşıydı" cevabını veriyor.
İlk önce zihinler hamur gibi yoğruluyor, uygulamalar ardından geliyor dediğim şey bu işte!
Neden Bağdat Caddesi, Etiler-Ulus ve Bebek tayfası hemen Pfizer-BioNTech için kendilerini aşı kuyruklarına attılar sanıyorsunuz?
Avrupa'ya gidecekler ve bunun Çin, Rus aşılarıyla olmayacağına inanıyorlar.
Anlayacağınız...
Aşı pasaportu olsun mu, olmasın mı; olacak mı, olmayacak mı tartışması işin köpüğü...
Birçok sosyal kesim, aşı pasaportu fikrini çoktan "satın aldı" bile...
Satılınca alınıyor.
Çünkü günümüz insanı özgürlük diye bunu öğrendi; gelecek umudunu seyahat etme özgürlüğü üzerinden canlı tutuyor.
Nitekim "Büyük sıfırlama" planları için pandemiyi kaldıraç olarak kullanan Davosçular (World Economic Forum) hemen global bir anket yaptırdı.
Sonuç...
İnsanların üçte biri aşı pasaportunun zorunlu olması ve uygulamanın 2021 sonunda mutlaka başlatılması gerektiğini düşünüyormuş.
Olay çoktan bitmiş yani...
Uygulama başlatılmazsa, şaşarım.
Şimdi ister misiniz, bazılarının sadece Brezilya, Çin, Endonezya gibi ülkelere, bazılarının da AB ve ABD'ye seyahat edebildiği bir "düzen"e geçelim!..
