Dolar

32,2560

Euro

35,0784

Altın

2.465,10

Bist

10.319,96

Çifte Mülteciler: ‘Filistinli Suriyeliler'

İsrail'in 1948 yılında bağımsızlığını ilanı, Arap ülkeleriyle yaptığı 1967 Altı Gün Savaşları, 1970 yılındaki Kara Eylül olayları, 1982'deki Sabra Şatilla katliamı... Her seferinde Suriye'ye yönelen bir göç dalgasıyla bu bölgeye yerleşen Filistinliler, yaşamlarını yıllardır Suriye'de sürdürseler de savaştan en çok etkilenen topluluk oldular. Filistinliler 2011 yılında başlayan savaşın küresel rekabet mahalli haline gelmesiyle ikinci kez mülteci olmaya zorlandılar.

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-07-22 14:24:37

Çifte Mülteciler: ‘Filistinli Suriyeliler'

TIMETURK | HABER MERKEZİ

İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) bugün Kadriye Sınmaz'ın imzasıyla "Çifte Mülteciler: Filistinli Suriyeliler" başlıklı bir rapor yayınladı.

Filistinli mülteciler sorununa değinilen raporda, Filistinli Suriyelilerin soyal açıdan çok zor durumd aolduğu ve iki kere mültecilik yaşadıklarına dğeişindi.

İşte rapordan ayrıntılar:

600 BİNDEN FAZLA FİLİSTİNLİ SURİYE'DE YAŞIYORDU

Filistin Merkezî İstatistik Bürosu'na (PCSB) göre toplam kayıtlı Filistinli mülteci sayısı 5,9 milyondur. Fakat gayriresmî rakamlar dikkate alındığında bu sayının çok daha fazla olduğu görülmektedir. Filistinli mülteciler -Filistin toprakları dışında- Ürdün'den sonra en yoğun olarak Suriye'de yaşamaktadır. Resmî kaynaklarda, Suriye'de iç savaş öncesinde yaklaşık 560.000 Filistinli mültecinin yaşadığı yer almakla birlikte gayriresmî kaynaklarda bu sayı 650.000 civarında verilmektedir. Ne var ki 2011 yılında Suriye'de başlayan barışçıl halk ayaklanmalarının iç savaşa dönüşmesiyle burada yaşayan on binlerce Filistinli, bir kere daha mülteci durumuna düşmüştür. Ülkede kalmaya devam edenlerin bir kısmı da ya çatışmalar sırasında hayatını kaybetmiş, yaralanmış ya da kuşatmalar sebebiyle insani ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmiştir.

1949: 95 BİN FİLİSTİNLİ SURİYE2DE RESMİ OLARAK KAYDEDİLDİ

İsrail'in 1948'deki saldırıları sırasında Suriye'ye sığınan Filistinlilerin sayısının 75.000 ila 100.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Suriye Devleti 1949'da yaklaşık 95.000 Filistinli mülteciyi resmî olarak kaydetmiştir.

67 SAVAŞI: İKİNCİ MÜLTECİ DALGASI YAŞANDI ve ÜLKEDEKİ FİLİSTİNLİLER BİR KEZ DAHA YER DEĞİŞTİRMEK ZORUNDA KALDI

İkinci büyük göç dalgası ise “Altı Gün Savaşı” olarak bilinen 1967 yılındaki savaş sonrasında yaşanmıştır. Mısır, Ürdün ve Suriye'nin İsrail'e karşı başlattığı bu savaşta İsrail büyük bir başarı elde etmiş ve Suriye'nin kontrolündeki Golan Tepeleri de dâhil olmak üzere geniş bir bölgeyi işgal etmiştir. Golan Tepeleri'nde yaşayan ve çoğunluğu 1948'de buraya göç etmiş olan 17.000 Filistinli mülteci, bir kez daha Suriye içinde yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Yerinden edilen mültecilerin birçoğu 1948'de kurulan ve halk arasında “Seyyide Zeynep” olarak bilinen Şam yakınlarındaki “Qabr Essit” kampında yaşamaya başlamıştır.

KARA EYLÜL OLAYLARI: ÜRDÜN'DEN KAÇAN FİLİSTİNLİLER SURİYE'YE SIĞINDI

1970 yılına gelindiğinde bu defa da Ürdün ordusu, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) ülkeden çıkartabilmek için mülteci kamplarını bombalamış ve 10 günlük bu çatışma sürecinde 3.000'den fazla Filistinli öldürülmüştür. “Kara Eylül” olarak anılan bu süreçle birlikte Suriye'ye olan Filistinli göçü daha da artmıştır.

1982 SABRA ve ŞATİLLA: LÜBNAN'DAN KAÇAN FİLİSTİNLİLER SURİYE'YE SIĞINDI

1982 yılında ise İsrail FKÖ'yü Lübnan'dan çıkarmak için Lübnan'ı işgal etmiş ve Sabra ve Şatilla katliamları dâhil gerçekleştirilen saldırılarda birçok Filistinli ve Lübnanlı hayatını kaybetmiştir. Sonuç olarak bu saldırılar da Filistinlileri Suriye ve diğer bölgelere göç etmek zorunda bırakmıştır.

SURİYE, FİLİSTİNLİLERİN EN FAZLA ENTEGRE OLABİLDİKLERİ ÜLKE OLMUŞTUR

Bu süreçte Suriye, göçlerin başladığı ilk yıllardan itibaren mültecilerin koordinasyonunu bir devlet politikası olarak ele aldığı için Filistinli mültecilerin sosyal ve ekonomik açıdan en fazla entegre olabildikleri ülke olmuştur. Suriye'deki iç savaş başlayana kadar buradaki mülteciler diğer ülkelerdekilere nazaran daha rahat bir yaşam sürmüştür.

ENTEGRASYON ve GÖÇÜ DÜZENLEME ÇALIŞMALARI

Ocak 1949'da Suriye İçişleri Bakanlığı bünyesinde mültecilerin isimlerinin, kişisel durumlarının ve meslekleriyle ilgili kayıtların tutularak uygun işlere yerleştirilmeleri ve mültecilere tahsis edilen bağış ve yardımlarla ilgilenilmesi için Filistinli Arap Mülteciler Enstitüsü (Palestine Arab Refugee Institution/PARI) kurulmuştur. Enstitü, 1950'den itibaren hem UNRWA'nın faaliyetlerini denetlemiş hem de birlikte çalışmıştır. Suriye'de mültecilerin yaşadığı kamplar devlet tarafından PARI'ye tahsis edilmiş bölgelere kurulmuştur.

Suriye Devleti Filistinlilerin kamu sektöründe istihdamına izin veren yasayı 1949'da kabul etmiştir. 1956'da kabul edilen 260 sayılı yasa ile de Suriye'deki Filistinlilerin durumu düzenlenmiş ve milliyetleri korunarak iş ve ticaret hakları tanınmış, istihdam ve askerlik gibi konularda yasa önünde Suriye kökenli olanlarla eşit muameleye tabi tutulmalarına karar verilmiştir. Suriye'nin Mısır ile kurduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti (1958-1961) döneminde de mültecilere seyahat belgesi verilmiştir.

SURİYE'DE FİLİSTİNLİLERİN OY KULLANMA ve VATANDAŞLIK DIŞINDAKİ HAKLARA ERİŞİMLERİ VARDI

Suriye'deki Filistinli mülteciler oy kullanma ve vatandaşlık hakkı dışında mülkiyet hakkı, eğitim alma hakkı gibi birçok alanda Suriye vatandaşlarıyla eşit koşullarda yaşamıştır. Dönemsel siyasi gelişmelere bağlı olarak Suriye'deki Baas Partisi'nin Filistinli mülteciler üzerindeki baskısı zaman zaman artsa da buradaki mültecilerin hayat şartları bölgedeki diğer ülkelere göre çok daha iyi olmuştur.

SURİYE'DEKİ FİLİSTİNLİLER SAVAŞTAN ÖNCE NERELERDE YAŞIYORDU?

Suriye'de 2011'de başlayan iç savaştan önce Filistinli mültecilerin yaklaşık %71'i, üç tanesi UNRWA tarafından resmî olarak tanınmayan toplam 12 kampta, gerisi de şehirlerde yaşıyordu. UNRWA, resmî olarak tanımadığı kamplar da dâhil olmak üzere toplam 12 kampta yaklaşık 560.000 mülteciye eğitim, sağlık ve mesleki rehabilitasyon hizmeti sağlıyordu.

SURİYE SAVAŞI VE FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER

Suriye'de Mart 2011'de çatışmaların başlamasından sonra, maddi imkânı elverişli olanlar ve meslek sahibi (doktor, öğretmen gibi) Filistinli mülteciler, önce bulundukları yerlerden ülke içinde daha güvenli bölgelere göç etmiş, sonrasında da birçoğu ülke dışına çıkmıştır; fakat daha yoksul olan mülteciler ya son anda bulundukları yerleri terk etmiş ya da savaşın ortasında kalmıştır.

Savaş sebebiyle en az 122.000 Filistinli mülteci komşu ülkelere ve bazı Avrupa ülkelerine göç etmiştir. Suriye'de hâlihazırda %31'i çocuk olmak üzere 438.000 Filistinli mülteci bulunmaktadır. Bunların %60'ı ülke içinde en az bir defa yerinden edilmiştir. Filistinli mülteciler de Suriyeliler gibi öldürme, yaralama, keyfî tutuklama, işkence, zorla yerinden edilme gibi hak ihlallerine ve “savaş suçu” kapsamına giren eylemlere maruz kalmaktadır.

“Suriye'deki Filistinliler Eylem Grubu” Mart 2011-Haziran 2019 tarihleri arasında Suriye'deki çatışmalarda, cezaevlerinde ve göç yollarında en az 3.626 Filistinli mültecinin öldüğünü/öldürüldüğünü bildirmektedir. %75'i kuşatma altında tutulan Yermük Kampı'nda olmak üzere 1.977 mülteci de kamplarda öldürülmüştür. Ölenlerin 1.212'si hava saldırılarında, 604'ü (34'ü kadın) hapishanelerde maruz kaldıkları işkenceler neticesinde, 311'i keskin nişancılar eliyle, 205'i ise açlık ve tıbbi yetersizlik sebebiyle hayatını kaybetmiştir.

Savaştan önce Suriye'deki Filistinlilerin bir kısmı UNRWA'dan yardım alırken önemli bir kısmı kendi ihtiyacını karşılayabiliyordu. Ancak savaşla birlikte bu durum değişmiş ve mültecilerin %95'i sürekli insani yardıma ihtiyaç duymaya başlamıştır. Özellikle Yermük, Beit Sahem, Guta, Deraa gibi kuşatma altındaki ulaşılması zor bölgelerde yaşayan 13.500 kişi, çok ağır şartlar altında hayatta kalmaya çalışmaktadır.

SURİYE'DEKİ YERMÜK KAMPI: FİLİSTİNLİLER İÇİN "KÜÇÜK FİLİSTİN"

Filistinli mültecilerin “Bizim küçük Filistin'imiz” dedikleri ve Suriye'deki Filistinlilerin başkenti gibi görülen Yermük Kampı, savaş döneminde en çok zarar gören yerlerden biri olmuştur. 1957 yılında kurulan kampın nüfusunun 2011 yılında 160.000 olduğu belirtilmektedir. Esad rejiminin kamptaki Abdulkadir Huseyni Camisi'ne saldırmasından sonra muhaliflerin kampa girmesi üzerine, rejim güçleri Haziran 2013'te kampı kuşatma altına almıştır. Kuşatmayla birlikte kampta yaşayan mültecilerin sayısının 30.000'lere kadar gerilediği bildirilmiştir. Eylül 2014'te rejimin kampın suyunu kesmesiyle kuşatma zirve noktasına ulaşmıştır. Nisan 2015'te ise kampın kontrolü DAEŞ'in eline geçmiştir. Muhalifler ve rejime bağlı güçler tarafından kampa giden yollar kapatıldığı için buğday, şeker, pirinç gibi gıda maddelerinin ve yakıtın kampa girmesi engellenmiş ve kamptaki yaşam hızla daha da kötüleşmiştir. 2014 yılında ise kamp nüfusunun 18.000'lere kadar gerilediği bildirilmiştir. Kuşatma altındaki kamptan çıkamayan Filistinli mülteciler arasında açlık sebebiyle ölümler yaşanmıştır.

YERMÜK KAMPINDA SAVAŞIN YANSIMALARI

Yermük Kampı'ndaki Filistinli mülteciler savaş öncesinde Suriyelilerle eşit koşullarda yaşadıklarını ancak çatışmaların başlamasından sonra güvenlik tehdidi olarak algılanmaya başladıklarını anlatmaktadır. Yermük Kampı'nda ve bölgede yaşanan gayriinsani koşullarla ilgili kayıtlara geçen pek çok tanıklık bulunmaktadır. Örneğin savaş öncesinde Yermük Kampı'nda yaşayan Muhammed, eşi ve çocuklarının yoğun hava saldırılarından etkilenmeleri sebebiyle onları Ürdün'e göndermiş, krizin bir yıl içinde son bulmasını umarak kendisi onlarla birlikte gitmeyerek Suriye'de kalmış. Kuşatma başladığında 105 kilo olan Muhammed, bu süre zarfında 41 kiloya kadar düşmüş. Hayatta kalabilmek için kuş bacakları ve etrafta bulduğu otlardan yemiş, kampın suyu kesildiği için tuzlu su içmek zorunda kalmış. Bazı kişilerin kedi ve köpek eti yediğine şahit olduğunu söyleyen Muhammed, kuşatmanın rejim tarafından bir silah olarak kullanıldığını ve Yermük'te en az 200 kişinin açlıktan öldüğünü anlatmıştır.

YERMÜK KAMPIN ŞU AN NE DURUMDA?

Yaklaşık beş yıldır Esad rejimi ve bağlı İran milis güçlerinin kuşatması altında olan Yermük Kampı'nda hâlihazırda 3.000 sivilin yaşadığı tahmin edilmektedir. Buradaki insanlar, bir yandan kuşatmanın getirdiği zor hayat şartlarıyla mücadele etmeye çalışırken bir yandan da Esad rejimi ve Rusya'nın hava saldırılarından korunmaya çalışmaktadır.

SURİYE'DE KALAN FİLİSTİNLİLER

Bugün Suriye'deki yaklaşık 438.000 Filistinli mülteci, UNRWA'nın sağladığı yardımlarla hayatta kalmaya çalışmaktadır. UNRWA ayrıca dokuzu resmî, üçü gayriresmî olmak üzere toplam 12 kamptaki 104 okulda 47.585 öğrenciye eğitim hizmeti sağlamakta; 26 birincil sağlık merkezi ve 5 toplum rehabilitasyon merkezinde Filistinlilere sağlık hizmeti vermektedir. Suriye'deki Filistinli mültecilerin hayatta kalabilmek için bağımlı hâle geldikleri UNRWA, mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için 2018 sonunda 220 milyon dolara ihtiyaç duyduğunu açıklamıştır.[14] Fakat ABD'nin UNRWA'ya yaptığı yardımları tamamen kesmesi, kurumun yardım faaliyetlerini ciddi şekilde etkilemiştir. Bu durum, defalarca yer değiştirmek zorunda kalan Filistinli mültecilerin hayatını daha da zorlaştırmaktadır.

GÖÇ EDEN FİLİSTİNLİLER

Suriye'de kalan Filistinli mültecilerin yaşam koşulları gittikçe kötüleşirken Suriye dışına çıkmayı başaranlar da gittikleri yerlerde yeni sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. 122.000 civarında Filistinli mülteci 2011'den sonra farklı rotalar üzerinden Suriye dışına çıkmıştır. Coğrafi zorunluluklar sebebiyle yoğun olarak sırasıyla Lübnan ve Ürdün'e gitseler de oldukça tehlikeli deniz yolculuklarını göze alarak Avrupa'ya gidenlerin sayısı da kayda değer seviyededir.

Suriye'deki savaş ortamından kaçarak Lübnan'a sığınan Filistinli mültecilerin sayısı, UNRWA'nın yayımladığı resmî rakamlara göre 29.145'tir (%41'i çocuk); fakat resmî olmayan kaynaklar bu sayının 50.000 civarında olduğunu bildirmektedir.[16] Bu insanların %95'i güvensiz gıda tüketmektedir. Filistinli mülteciler arasındaki işsizlik oranı %52,5; yoksulluk oranı ise %89'dur. UNRWA, Lübnan'daki “Filistinli Suriyeli” mültecilerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yaklaşık 46 milyon dolarlık fona ihtiyaç olduğunu açıklamıştır.

LÜBNAN'IN AÇIK KAPI POLİTİKASI

Suriye krizinin başlangıcında Lübnan da Türkiye gibi açık kapı politikası uygulamış ancak 2014 yılının yaz aylarından itibaren Suriye'den gelen mültecilerin ülkeye girişini sınırlandırmaya çalışmış ve ekim ayından itibaren de açık kapı politikasını terk etmiştir. Lübnan hükümeti ülkeye gelen mültecilerin kalıcı olmasını istemediğinden mülteciler için “kamp kurmama” kararı almıştır. Suriye'den Lübnan'a giden mültecilere yönelik kamp kurma ve insani yardım faaliyetlerini BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar ve bağışçılar gerçekleştirmiştir. Yeterli kamp alanı olmaması ve yüksek kira fiyatları, mültecilerin barınmalarını zorlaştırmaktadır. Ayrıca ülkedeki eğitim dilinin Fransızca ve İngilizce ağırlıklı olması da çocukların eğitime katılımlarını ve eğitim başarılarını olumsuz etkilemektedir. Kısacası, gerek Filistinli gerekse Suriyeli mülteciler açısından yaşam koşullarının en zor olduğu göç ülkesi Lübnan'dır. Bu durumun en temel sebebi, Lübnan'ın devlet hafızasında, 15 yıl süren iç savaşta ve İsrail'in Lübnan'ı işgalinde Filistinli mültecilerin varlığının etkili olduğuna inanılmasıdır. Suriye krizi öncesinde Lübnan'da yaklaşık 500.000 Filistinli mülteci yaşıyordu. 20'ye yakın etnik topluluk ve dinî mezhebin bulunduğu ülkede nüfusun yaklaşık %10'unu oluşturan Filistinliler, Lübnan siyasi çevreleri tarafından zaten kırılgan olan ülkedeki yapı açısından tehdit olarak görülmektedir. Sayıları 1 milyona yaklaşan Suriyeli mültecilere yönelik bahsi geçen arka planla hareket eden Lübnan hükümeti, mülteciler için sistemli bir politika hayata geçirmemekte ve özellikle Suriye'den gelen Filistinli mülteciler burada çifte önyargı ile karşılaşmaktadır.

SURİYE'DEKİ FİLİSTİNLİLERİN GÖÇ ETTİĞİ BİR DİĞER ÜLKE: ÜRDÜN

Ürdün de Lübnan gibi bir göç tecrübesine sahiptir fakat Lübnan'dan farklı olarak mültecilere yönelik daha sistemli bir yöntem geliştirmiştir. Ürdün yönetimi BM ile iş birliği içinde, ülkesine gelen mültecileri kamplara ve şehir merkezlerine yerleştirmiştir. Başlarda Ürdün de açık kapı politikası uygulamış ancak 2016 yılı Haziran ayında DAEŞ'in sınır kasabası Rukban'a saldırısı sonrasında Suriye sınırını kapatmıştır. Sınırda biriken Suriyeliler burada yeni bir kamp oluşturmuş olsalar da Ürdün yönetimi bu kamp alanıyla ilgili sorumluluk kabul etmemektedir. Ürdün, Suriyeli mültecilere kapılarını açmış olmakla birlikte, ülkedeki yoğun Filistinli nüfusun daha fazla artmasını istemediği için Suriye'den gelen Filistinli mültecilere karşı son derece temkinli davranmakta hatta Filistinli mültecileri çoğu kez sınırdan geri çevirmektedir.

UNRWA'nın 2018 sonu verilerine göre; Suriye'deki savaştan kaçarak Ürdün'e sığınan Filistinli mültecilerin sayısı 17.719'dur. Bu rakamın %52'sini kadınlar, %44'ünü de çocuklar oluşturmaktadır. Buradaki Filistinli mültecilerin hemen tamamı insani yardıma ihtiyaç duymakta, %30'u ise son derece savunmasız bir durumda yaşamaktadır. UNRWA Ürdün'deki Filistinli mültecilere gerekli yardımı ulaştırabilmek için toplamda yaklaşık 10 milyon dolara ihtiyaç duymaktadır. Kayıt dışı mülteciler düşünüldüğünde gerçek mülteci sayısının ve insani yardım ihtiyacının çok daha fazla olduğu ortadadır.

ORTAK SORUN: HİÇBİR ÜLKEDE GEÇİCİ KORUMA STATÜSÜ DAHİ ALAMIYORLAR, KİMLİKSİZLER

Suriye'deki savaştan kaçarak Ürdün, Lübnan, Türkiye, Irak gibi çevre ülkelere sığınan “Filistinli Suriyeliler”in ortak sorunlarından biri de gittikleri ülkelerde geçici koruma statüsü almakta yaşadıkları zorluktur. Bugün ne Filistin'den ne de Suriye'den vatandaşlık belgesi alabilen Filistinli mültecilerin elindeki Suriye hükümeti tarafından geçmişte verilmiş belgeler de birçok yerde geçerli sayılmamaktadır. Suriye'den göç eden Filistinli mültecilerin seyahat belgeleri Türkiye'de de geçerli sayılmadığı için, buraya girişlerde de kaçak yollara baş vurmaktadırlar; ayrıca diğer Suriyelilere tanınan sığınmacı statüsüne kavuşamadıkları için de eğitim, sağlık, iş gibi birçok imkândan faydalanamamaktadırlar.

TÜRKİYE'DEKİ DURUMLARI

Filistinli mülteciler kendi özel durumları sebebiyle Türkiye'de de “sığınmacı” ya da “mülteci” statüsü alamamaktadır. Ürdün'de de ülke nüfusunun hâlihazırda önemli bir kısmını oluşturdukları için devlet daha fazla Filistinli mülteci almak istememekte ve Suriyeli mültecileri kabul ederken Filistinlilere sınırlarını kapatmaktadır. Ayrıca Lübnan'ın çalışma ve kamp kurma izni vermemesi; Mısır'ın yardım almalarını zorlaştırması gibi sebeplerle Filistinli mülteciler kendilerini Ortadoğu'da güvende hissetmemektedirler. UNRWA sözcüsü Christopher Gunnes'in ifadesiyle “korunmasızların korunmasızı” olan Filistinli mülteciler çareyi Avrupa'ya göç etmekte bulmaktadır. Suriye savaşından sonra savaş bölgesinden Avrupa'ya göçen Filistinli mülteci sayısının en az 80.000 olduğu belirtilmektedir. Son derece zorlu koşullarda gerçekleştirilen bu tehlikeli yolculuklar sırasında da yüzlerce mülteci hayatını kaybetmiştir.

EN BÜYÜK ZORLUKLARI: RESMİ BİR VATANDAŞLIKLARININ OLMAMASI

Suriye'deki savaştan kaçarak çevre ülkelere giden Filistinli mültecilerin en büyük sorunu, herhangi bir ülkeye ait resmî vatandaşlık belgelerinin bulunmamasıdır. Bu sebeple göç ettikleri ülkelerde koruma statüsü alamayan ve kaçak durumda yaşayan Filistinli mülteciler için BM nezdinde özel bir komite kurularak Siyonist işgalle vatanları ellerinden alınan Filistin halkının mağduriyetini hafifletecek bir Genel Kurul kararının çıkarılması için girişimlerde bulunulabilir; bu süreçte Filistinli mültecilerin mağduriyet yaşadığı ülkeler de kendi içlerinde yasal bir düzenlemeyle bu sorunu çözümleyebilir. Böylelikle Suriye'den farklı yerlere göç eden Filistinli mültecilerin eğitim, sağlık, istihdam gibi temel haklardan daha kolay faydalanmaları sağlanabilir.

* Ara başlıklar editör tarafından eklenmiştir. Raporun orijinalinde yer almamaktadır.

Haber Ara