Dolar

34,8810

Euro

36,6999

Altın

3.008,29

Bist

10.058,63

Adnan Oktar suç örgütü davasında Al Pacino’lu, De Niro'lu savunma

Adnan Oktar silahlı suç örgütüne yönelik davada ara karar açıklandı. Mahkeme, sanıklardan Paşa Durmuş’un tahliyesine karar verdi. Duruşma 15 Ekim'e ertelendi. Duruşmada ABD ve İsrail ile örgüt arasında irtibat için rol aldığı iddia edilen sanık Ali Sadun Engin'in ifadesi dikkat çekti.

7 Ay Önce Güncellendi

2024-05-21 21:09:04

Adnan Oktar suç örgütü davasında Al Pacino’lu, De Niro'lu savunma

Yaklaşık iki yıl önce gönderildiği Erzurum Dumlu Kapalı Cezaevi'nden şubat ayında alınan Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na nakledilen Silahlı suç örgütü yöneticisi Adnan Oktar'ın yargılandığı davada ara karar çıktı. Mahkeme Paşa Durmuş'un tahliyesine karar verdi.

4'ü tutuklu, 42'si firari 72 sanıklı yeni davanın ilk duruşması yapıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, 21 kişi “mağdur” 9 banka ise “suçtan zarar gören” sıfatıyla yer almıştı. İddianamede örgüte kandırılarak sokulan kadınlara “turnike” adı verdikleri sistematik cinsel saldırıdan, örgüte para kazandırma yöntemlerine kadar birçok örgütsel faaliyete yer verilmişti.

İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Ali Sadun Engin, Paşa Durmuş, Orkun Şimşek ve 4 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmada taraf avukatları hazır bulundu.

Sanık avukatları örgüt merkezinin Anadolu yakasında olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilerek davanın Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesini talep etti. Mahkeme heyeti bu talebi oybirliğiyle reddetti.

"ADNAN BEY TEVRAT'I AÇIP OKUDU"

Hayatının her döneminde suça karşı olduğunu savunan Engin, şunları kaydetti:

"Kimseden maaş almadım. Tam tersi cebimden harcadım. Adnan Bey yazdığı kitaplardan bir kuruş para almadı. İsrail'le köprü vazifesi gördüğüm söyleniyor. Doğruyu anlatmak, kötülükten men etmek anlamında da köprü vazifesi görmüş olabilirim. Biz zaten köprü vazifesi görmeye çalışıyoruz. Filistin'den Müslüman liderleri, hahamları kanalımıza davet ettik, konuşturduk. Adnan Bey onlara Tevrat'ı açtığında savaşta fidye ödemek, özür dilemek helaldir gibi şeyleri anlattı. İsrail hükümeti Mavi Marmara baskınından sonra Türkiye'ye özür mektubu yazdı ve fidye ödedi. Biz sivil toplum kuruluşu olarak böyle bir şeye vesile olduk."

“FAALİYETLERİMİZİN ÜSTÜ KAPATILMAYA ÇALIŞILIYOR”

ABD ve İsrail ile örgüt arasında irtibat için rol aldığı iddia edilen sanık Ali Sadun Engin, hayatının ‘Öncesi' ve ‘Sonrası' olarak ikiye ayrıldığını söyleyerek, “Ben seküler bir ailede büyüdüm. Maneviyattan uzak bir hayat yaşıyordum. Sonra arkadaşlarımla tanıştım. Hayatım değişti. Allah rızası için yaşamaya başladım. 40 yıldır Allah yolunda yaptığımız faaliyetlerimizin üstü kapatılmaya çalışılıyor. Biz karakolun yolunu bilmezdik. Ben ülke ülke gezip herkese hizmetlerimizi anlattım” dedi.

“AL PACİNO VE ROBERT DE NİRO'YA HİZMETLERİ ANLATTIM”

Ünlü oyuncu ve müzisyenlere telkinde bulunduğunu anlatan Engin, “İngiliz müzisyen, şarkıcı ve söz yazarı Cat Stevesn ile tanıştık, yeni adı Yusuf İslam, kendisine telkinde bulunduk, İslam'a gelmesi için. Kendisini davet ettik, Adnan Oktar ile tanıştı. Acun Ilıcalı'nın ağabeyi ile beraber bütün Asya'yı beraber gezdik. Oralarda hizmetlerimizden bahsettik. Al Pacino ve Robert De Niro gibi isimlere hizmetlerimizi anlattım. Birebir sohbetimiz var. Ya ben gidiyorum Al Pacino ile konuşuyorum sonra gidiyorum AVM'de kadın mı kovalıyorum. Bu nasıl mantık. Adnan bey yazdığı kitaplardan bir kuruş bile telif almamıştır, alsaydı şu anda milyoner olurdu” dedi.

PAŞA DURMUŞ TAHLİYE EDİLDİ

Savunma yapan tutuklu sanık Paşa Durmuş, “HTS çakışmaları işim nedeniyledir. Verdiğim hizmetler nedeniyle yaptığım görüşmelerden dolayıdır. Adnan Bey'i eserlerinden tanıyorum. Milli şuurumun gelişmesinde çok faydalı oldu bu eserler. Çok ilgimi çektiği için bu camiadan tanıdığımız insanlarla sohbetimiz gelişmiştir. Bir kere Adnan Oktar'ı gördüm” ifadelerini kullandı.

Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti Paşa Durmuş'un tahliye edilmesine karar verdi. Diğer tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilerek duruşma 15-16-17 Ekim tarihlerine ertelendi.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca Adnan Oktar'ın da aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu 42'si firari toplam 72 şüpheli hakkında yürütülen soruşturma kapsamında bin 17 sayfalık iddianame düzenlenmişti.

İddianamede Adnan Oktar, Ulviye Didem Ürer, Tarkan Yavaş ve Alev Babuna'nın aralarında bulunduğu 13 şüphelinin birden fazla kez “Nitelikli cinsel saldırı”, “Çocuğun cinsel istismarı”, “Cinsel taciz”, “Basit cinsel saldırı”, “Nitelikli dolandırıcılık” ve “Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklamak” suçlarından bin 938'er yıldan 2 bin 758 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

59 şüphelinin “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak” suçundan 2.5 yıldan 6'şar yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilirken, bu sanıklardan 27'sinin “Nitelikli cinsel saldırı”, 8'inin ise “Cinsel taciz” suçundan değişen oranlarda hapisle cezalandırılması talep edilmişti. 9 banka ise suçtan zarar gören sıfatıyla iddianamede yer aldı.

Örgütün Yehuda Glick ile görüşmesini anlattı

İddianamede, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Altuğ Revnak Eti'nin, sanık Engin'in İsrail'in eski Likud Partisi Milletvekili radikal haham Yehuda Glick ile bağlantılarını anlatması dikkati çekti.

Eti, ifadesinde, tutuklu sanık Ali Sadun Engin ile örgütsel konferans verdiklerini, bu konferansta "tapınakçılar"dan olan Timothy Hogan başkanlığındaki 9 kişilik ekiple tanıştıklarını söyledi.

Ekibin sanık Sinem Tezyapar tarafından Türkiye'ye getirtildiğini ve yol parası dahil tüm masraflarını örgütün karşıladığını anlatan Eti, "Ali Sadun Engin ve ben bu misafirlere İstanbul'da tarihi mekanları gezdirdik. Gelen Mason ekip, tapınakçıların kuruluş yeri olan Küçük Ayasofya'da bize tapınakçılık hikayesini anlattı." ifadelerini kullandı.

Sanık Engin'in, Adnan Oktar ve mason ekiple birebir yaptığı görüşmelere katıldığını, İsrail ve dünyada dini anlamda en güçlü haham organizasyonu olan Sanhedrin Meclisi ile Oktar'ın talimatı üzerine "Bacılar Grubu" aracılığıyla bağlantıya geçtiklerini aktaran Eti, yine masrafları örgütçe karşılanan ve aralarında Ben Abrahamsın ile Yesheyahu Hollander'in de bulunduğu 8 kişilik ekibe İstanbul'da tarihi ve kendileri için kutsal olan yerleri gezdirdiklerini kaydetti.

BM toplantısına katıldılar

Oktar'ın bu ekiple toplantılar yaptığı ve sonrasındaki süreçte sanık Engin'in davetli olarak örgütten birkaç kişiyle İsrail'e gittiği bilgisini veren Eti, ifadesine şöyle devam etti:

"Orada önce Sanhedrin ekibi aracılığıyla siyasette söz sahibi olan Likud Partisi Milletvekili Yehuda Glick ile tanıştırdılar. Yehuda Glick de siyasiler ile tanıştırdı. Sanhedrin ekibi ise dindar olan Shas Partisine yakındı. Likud Partisi İsrail'de o dönem ana muhalefet partisiydi. Shas Partisi ise her zaman yüzde 10 oy oranına sahip dindar bir partiydi."

Eti, Sanhedrin ekibinin daha sonra örgüt elemanlarını ABD'deki Ortodoks Yahudiler ile bağlantıya geçirdiğini ve bu sayede kendisinin ve Engin'in New York'taki Birleşmiş Milletler Merkezi'nde toplantılara katılma imkanı bulduğunu belirtti.

Örgütün sözde Ankara sorumlusu olduğu bildirilen sanık Ayfer Gökmenli'nin bazı milletvekilleri, siyasiler ve yazarlarla Adnan Oktar'ın vekili olarak görüşmelere katılıp lobi faaliyetleri yürüttüğü bilgisi de iddianamede yer aldı.

İddianamede, sanığın ayrıca şahsi evini örgüt evi olarak kullandırdığı ve eşinin ölümünden sonra mal varlığını örgüte devrederek örgütü fonlamayı amaçladığı tespitinde bulunuldu.

Örgütten ayrılan kişi "şüpheli" oldu

İddianamede, örgütten 2017'de ayrılan ancak soruşturmaya konu olaylarla ilgili dönemde örgütte yer aldığı gerekçesiyle soruşturulan Ceylan Özgül'e de "şüpheli" olarak yer verildi.

Aynı örgütten ayrılan Ümit Kurucu ile evli olan Özgül'ün, soruşturma safhasında pişmanlığını dile getirip kendi iradesiyle teslim olması, örgüt içindeki kişiler ve örgüt yapılanmasıyla ilgili bilgiler vermesi, verdiği bilgilerin örgütteki konum ve faaliyetlerine uygun nitelikte faydalı bilgiler olması nedeniyle, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandırılması talep edildi.

İddianamede, firari sanıklardan Emre Çalıkoğlu'nun ailesiyle yaşadığı için evinde kasa bulundurduğu, örgüte ait paraların bir kısmını bu kasada tuttuğu, maddi durumunun iyi olmasından dolayı örgütte güven sağladığı anlatıldı.

Örgüt yöneticisi Adnan Oktar tarafından örgüte gelen paraları saklamakla görevlendirilen Çalıkoğlu'nun örgütte "İmam Kardeşler" olarak adlandırılan grupta yer aldığı kaydedilen iddianamede, sanığın, Oktar'ın talimatı doğrultusunda, askerlik yapmak istemeyen örgüt üyelerinin durumlarıyla alakalı çözüm bulunması konusuyla ilgilendiği aktarıldı.

AİHM'den kazandığı tazminatı örgüte aktardı

İddianamede sanığın, Oktar'ın da aralarında bulunduğu bir grup örgüt üyesinin 1999'da gözaltına alındıklarında işkence gördükleri iddialarıyla ilgili dönemin emniyet görevlileri hakkında açılan dava kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) şikayette bulunduğu ve kazandığı tazminatı "infak" adı altında örgüte aktardığı kaydedildi.

Tutuklu sanıklardan Erol Şimşek'in, kendisine yüklü miktarda miras kalan örgüt üyelerinin mal varlıklarının örgüte aktarılması noktasında faaliyet gösterdiği belirtilen iddianamede, sanığın özellikle Kazakistan'da olmak üzere yurt dışında örgüte finans sağlayan şirketler kurup, örgüt içi para transferini yönettiği ifade edildi.

İddianamede "Adliye İmamı" olarak anılan sanıklardan Fatih Kılıç'ın, örgütün hukuki işlerini takip eden ve ana dosyada yargılanan Gülcan Karakaş'a ait avukatlık bürosunda faaliyet gösterdiği, ayrıca örgütle ilgili dosyalarda görevli yargı ve emniyet mensuplarını araştırmakla görevli olduğu, sanığın verdiği bilgiler itibarıyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması gerektiği bildirildi.

Askere gitmek istemeyenler Rusya ve Cezayir'deki şirketlere gönderildi

Firari sanıklardan Harun Özyaşar'ın örgüt adına Rusya'da faaliyet gösterdiği kaydedilen iddianamede, örgüt içerisinde vakti gelmesine rağmen askere gitmek istemeyen kişilerin Rusya'ya gönderildiğinde sanığın şirketinde çalıştıklarına işaret edildi.

Firari sanık Tufan Gürlek'in ise örgüt içerisinde "Yasin" olarak bilindiği ve "evrim" konferanslarında konuşmacı olarak bulunduğu iddianamede yer aldı.

İddianamede, sanığın örgüt adına Cezayir'de faaliyet gösterdiği, vakti gelen ancak askere gitmek istemeyen örgüt üyelerinin Cezayir'e gönderildiklerinde bu sanığın şirketinde çalıştıkları belirtildi.

Sanığın örgüte yönelik gerçekleştirilen operasyon tarihinden itibaren firari konumda olduğu ve Cezayir'de güncel faaliyetlerine devam ettiğinin değerlendirildiği kaydedildi.

İddianamede, firari sanık Hasan Basri Güner'in, örgüt üyelerine farklı basın yayın organlarında görev aldırarak, örgütten ayrılan ya da örgüte karşı olan kişilere karşı karalama faaliyetleri gerçekleştiren grup imamı olduğu bildirildi.

Örgütün 1990'da giriştiği yapılanmada ilk imamlarından biri olan sanığın, örgüt faaliyetinden tutuklu kişilerin itirafçı olmalarını engelleme, dışarıdaki örgüt sempatizanlarının motivasyonunu koruma ve örgütün çözülmesini önleme çalışmaları yaptığı kaydedilen iddianamede, sanığın bir adreste örgüt ideolojisini aktarmak amacıyla dersler verdiği anlatıldı.

İddianamede, Oktar ile özel diyalog kuran sanığın örgüte finans sağlaması için Oktar tarafından Çin'e gönderildiği, örgütsel talimat kapsamında kıyılan imam nikahlarını organize ettiği ve örgüte ait "Tedbir Evi"nin liderliğini yaptığı bilgisi verildi.

Firari sanıklardan Hüseyin Cenk Yavaş'ın, Oktar'a düzenlenen ilk operasyon sonrası gazeteciler, politikacılar, yazarlar, bürokratlar, vakıf ve derneklerle görüşen ve kamuoyu oluşturmaya çalışan ekipte yer aldığı ve örgüt adına Dubai'de faaliyet gösterdiği iddianamede yer aldı.

İddianamede, örgüt üyelerinden Oktar Babuna tarafından kanser hastalığı sebebiyle başlatılan ve sonraki dönemde amacı dışında kullanıldığı tespit edilen kan kampanyasında yurt dışına çıkarıldığı tespit edilen kanların sanığın refakatinde götürüldüğü belirtildi.

Firari sanık İbrahim Özçelik'in örgüt adına lobi faaliyetleri kapsamında tarikat ve cemaatlerle görüşmeler yaptığı bilgisine yer verilen iddianamede, sanığın örgütte "Çelikçi İbrahim" olarak anıldığı aktarıldı.

İddianamede, sanığın, devlet tarafından el konulmasına karar verilen Maye Grup Çelik Sanayi Şirketi'nin dolandırıcılık suçu kapsamında kalan eylemlerine katıldığı anlatıldı.

Sahte taşıma evrakıyla ülkeye sokulan çelik boruların gümrükten çıkarılarak sanığa ait depoya götürüldüğü ve buradan piyasaya sürülerek düşük bedelle satılıp elde edilen kaynağın örgüte aktarıldığına dikkat çekildi.

İddianamede, elebaşı Adnan Oktar'ın, A9 TV'nin RTÜK'e bağlı olmadan yayın yapılabilmesinin sağlanması amacıyla "Reji İsmail" olarak anılan firari sanık İsmail Gülsunar'a talimat verdiği, sanığın çözüm olarak Kosova'da kanal açma fikrini sunduğu, bunun için Kosova'ya gönderildiği fakat daha sonra kanal açma fikrinden vazgeçildiği belirtildi.

Firari sanık Muhammet Cihat Gündoğdu ile ilgili bölümde, bir kişinin sanık hakkında "Örgütün şu andaki sosyal medya üzerinden yürüttüğü karalama faaliyetlerinin başında firari yönetici İbrahim Seral Köprülü ve Cihat Gündoğdu bulunmaktadır. Bu kişilere Mehmet Akın yardım etmektedir." şeklinde ifade verdiği kaydedildi.

İddianamede, Adnan Oktar'ın özellikle Suriye Mason Locasıyla yaptığı görüşmelere diğer örgüt üyeleriyle birlikte sanığın katılım sağladığı, Mason locasına mensup kişileri Türkiye'de ağırlama görevini üstlendiği ifade edildi.

Firari sanık Mustafa Üstün'ün örgüt yöneticisi ve üyelerinin tutuklanması sonrası özellikle duruşma günlerinde örgüt üyelerinin duruşmaya katılabilmeleri için araç temin ettiği, yiyecek, içecek, kıyafet gibi ihtiyaçların taşınmasında rol aldığı, sosyal medya üzerinden de örgütü övücü paylaşımlarda bulunduğu iddianamede yer aldı.

Miras örgüte aktarılsın diye sahte evlilik

İddianamede, firari konumda bulunan Neşe Tuncer'e babasının ölümünden sonra yüklü miktarda miras kaldığı, bu mirasın örgüt içine aktarımını sağlamak amacıyla örgüt yöneticisi İbrahim Tuncer ile sahte evlilik yaptığı tespitinde bulunuldu.

Sanığın bu şekilde örgütü finanse ettiği, 30 yıla yakın süredir örgüt elebaşı Adnan Oktar'ın yanında bulunduğu ve günlük şahsi işlerini de yaptığı belirtildi.

İddianamede, firari sanık Oben Karatepe'nin örgüt içerisindeki para transferinde etkin rol aldığı ve her ay düzenli olarak, örgüt adına kurulan ve örgütün finans kaynağını oluşturan şirketler aracılığıyla örgüte para aktardığı, Adnan Oktar'ın emriyle İstanbul'da "yaratılış" konulu "Yaşamın ve Evrenin Gerçek Kökeni" isimli üç konferans düzenlediği bildirildi.

Yurt dışındaki paraları, şirketler üzerinden Türkiye'ye aktardı

İddianamede, sanık Orkun Şimşek'in kendisine yüklü miktarda miras kalan örgüt üyelerinin mal varlıklarının örgüte aktarılması noktasında faaliyet gösterdiği, özellikle Dubai'de olmak üzere yurt dışında örgüte finans sağlayan şirketler kurup örgüt içi para transferini yönettiği ve Kazakistan'daki şirketlerden elde edilen geliri Dubai'deki şirketi aracılığıyla Türkiye'ye aktardığı bilgisine yer verildi.

Sanık Şimşek'in "turnike" sistemine girecek kadınları tespit ettiği değerlendirmesine yer verilen iddianamede, kadınların kimlerle görüşeceklerine karar verdiği, özellikle örgüt yöneticisi Adnan Oktar ile tanıştırdığı, dönem dönem kadınların kaldığı evlerden sorumlu olduğu, örgüt içi deşifrenin önlenmesi amacıyla özellikle turnike sistemine giren kadınlara örgütsel yemin ettirdiği belirtildi.

İddianamede, firari sanık Tahsin Akkaş'ın "Aslan" kod adını kullandığı, kendisine ait silahları bulunduğu, örgüt içerisindeki diğer üyelerle arasında silah devri yaptığı kaydedildi.

Akkaş'ın yurt dışı işlerden sorumlu "imam" olduğu değerlendirilen iddianamede, ayrıca Oktar'ın kişisel ihtiyaçlarını karşıladığı, yurt dışından A9 TV'ye gelen mankenlerden sorumlu grupta yer aldığı, Kazakistan, Suudi Arabistan ve Rusya'da örgüte finans sağlamak amacıyla bulunduğu belirtildi.

İddianamede, sanığın her ne kadar firari olsa da avukatlar vasıtasıyla örgütten ve yargılama safahatından bilgi aldığı ve güncel olarak eylemlerine devam ettiği aktarıldı.

Sanık Tuğba Yılmaz'ın reklam ajansı görünümündeki şirket vasıtasıyla örgüte uygun olduğunu düşündüğü kadınlarla iletişim kurduğu ve belli bir dönem güvenlerini kazanınca örgüt üyesi erkeklerle buluşmalarını sağladığı anlatıldı.

Sanığın, örgütün siyasilerle olan görüşmelerinde ve siyasi lobi kapsamındaki faaliyetlerinde yer aldığına işaret edilen iddianamede, bulunduğu "Kız Kardeşler" grubunun finans sorumlusu olduğu, örgüt evlerinde örgüte üye kadınların kaldığı, örgüt tarafından ihtiyaçlarının karşılandığı ve örgüt içerisinde "Türkan" lakabını kullandığı ifade edildi.

İddianamede, sanık Yılmaz'ın örgütteki kadınlar dışarı çıkacağı zaman örgütsel teamül gereği "şahit" adı altında onlara eşlik ettiği ve örgütün ana çatı dosyasında ismi geçen şüphelilerle operasyon anına dek, olağan akışa uymayan çok sayıda görüşme trafiği olduğu belirtildi.

Firari durumdaki Uğur Örmen'le ilgili değerlendirmelere yer verilen iddianamede, sanığın "yabancı kızlar imamı" olarak görev yaptığı, örgüte ait evlerde kalan kadınlarla ilgilendiği ve bu evlerin ihtiyacını giderdiği bildirildi.

İddianamede Örmen'in örgütsel saikle ve Oktar'ın talimatıyla Aylin Örmen ile örgüt içi evlilik yaptığı, evli çiftlerin konutunda örgütsel toplantıların daha rahat yapıldığı, olası polis baskınında evdeki kişilerin misafir olarak lanse edildiği kaydedildi.

Sanığın konsolosluklarla lobi faaliyeti yürüttüğü belirtilen iddianamede, Oktar'ın kitabını konsolosluklara hediye ettiği ve bir dönem örgütün karargahı olarak kullanılan villanın kira sözleşmesinin üzerine yapıldığı, dolayısıyla şüphelinin örgüt içerisinde güven veren örgüt üyelerinden olduğu anlatıldı.

Milliyet, AA

SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara