Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Abdulbasit Sarut ve IŞİD iddiaları

Geçtiğimiz günlerde çatışmalar sırasında hayatını kaybeden Suriyeli muhaliflerden Abdulbasit Sarut'un IŞİD'e katıldığına ilişkin haberler gündeme geldi. Fakat Sarut'un aslında IŞİD ile yan yana gelmediği biliniyor.

6 Yıl Önce Güncellendi

2019-06-12 09:22:02

Abdulbasit Sarut ve IŞİD iddiaları

Yeni Şafak Yazarı Taha Kılınç, geçtiğimiz günlerde Esed rejiminin Hama kırsalında düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden ve Suriye devrimi sırasında seslendirdiği 'neşid'ler sebebiyle "devrimin bülbülü" adıyla anılan Suriye milli takımı eski kalecisi Abdulbasit Sarut hakkındaki iddiaları yazdı.

Kılınç, Sarut'un ölümünden sonra gösterilen üç tepkiye değinerek IŞİD iddialarının gerçeği yansıtmadığını yazdı.

İşte Kılınç'ın yazısının ilgili bölümü:

ABDULBASİT SARUT KİMDİR?

1992'de Humus'un merkezindeki Beyyâda mahallesinde dünyaya gelen Abdulbâsıt Sârût, olayların başlangıcına kadar siyasetle herhangi bir alakası bulunmayan bir gençti. Onu akranlarından ayıran ve sıra dışı kılan şey ise, çocukluğundan beri futbola olan yoğun ilgisinden dolayı, Suriye Genç Milli Takımı'nın kaleciliğine kadar yükselmiş olmasıydı. Bu sayede gençler arasında tanınıyor ve biliniyordu, kendi çapında bir hayran kitlesi de vardı. 2011'in mart ayında önce gösterilere katılmayan ve karmaşadan uzak duran Sârût, rejim kuvvetlerinin silahsız göstericilerin üzerine ateş etmeye başladığını görünce, büyük bir şok geçirdi. Kısa bir tereddüdün ardından o da artık göstericilerle birlikte meydanlardaydı. Kalecilikten ayrılmış, milli takımı bırakmış, safını seçmişti. Beşşar Esed rejiminin, hürriyet ve reform talep eden silahsız ve sivil halkın üzerine kurşun yağdırması, onun için dönüm noktası olmuştu. Kendi kuşağındaki binlerce Suriyeli genç gibi…

SUİKASTLER PLANLANDI, AİLESİ HEDEF ALINDI

Sembol bir isim olması dolayısıyla, onun muhaliflere katılması, rejimin bilhassa dikkatini ve öfkesini çekmişti. Kendisini hedef alan çok sayıda suikast girişimi, askerî operasyon ve bombalı saldırı gerçekleştirildi. Sârût, hepsinden de sağ kurtulmayı başardı, bazılarında ciddi biçimde yaralandı. Rejim, aynı zamanda onun ailesini ve yakın akrabalarını da gözüne kestirmişti. 2011-2014 arasında babası Memdûh ve dört ağabeyi (Velîd, Muhammed, Ahmed, Abdullah) rejim tarafından düzenlenen nokta atışlı saldırılarda öldürüldü. Ayrıca yeğenlerinden ikisi ve dört dayısı da, Esed rejiminin kurbanı oldu. En son geçen yıl, hayatta kalan kardeşlerinden Bessâm, geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Bessâm'ın ölüm sebebi de, yine rejimin bombardımanı sonucu hastaneye zamanında yetiştirilememesiydi.

ÖLÜMÜ ve GÖSTERİLEN TEPKİLER

Abdulbâsıt Sârût'un ölümü, üç ayrı tipte tepkiye neden oldu:

Yakın dostları ve kendisini tanıyıp sempatiyle takip eden Suriyeli muhalifler, arkasından ağıtlar yaktılar. “Devrimin bülbülünün şehadeti”ni dile getiren acıklı metinlerle uğurladılar onu. Annesi Ümmü Velîd'i, Hz. Ömer döneminde İranlılarla yapılan Kâdisiyye Savaşı'nda dört oğlunu birden kaybeden ünlü Arap kadın şair Hansa'ya benzettiler.

Yine kendisini “Suriyeli muhalif” veya “devrim yanlısı” olarak konumlandıran ikinci grupta, Abdulbâsıt Sârût'u “devrim ilkelerine uygun davranmamak”la suçlayanlar yer aldı. Bunlar, 2012-2014 arasında rejimin Humus kentine uyguladığı abluka sırasında ve sonrasında, Sârût'un zikzaklı bir çizgi izlediğini, IŞİD başta olmak üzere bazı gruplarla temasa geçtiğini, halk nezdinde kazandığı sempatiyi makul şekilde kullanmadığını ve bir imkânı heba ettiğini savundular.

En kalabalık kitleyi teşkil eden üçüncü grup ise, direkt biçimde, Esed rejiminin medya kanallarından veya dünya görüşünden beslenenlerdi. Onlar, Sârût'un ölümünü coşkuyla alkışladılar, bir “cihatçının” daha işinin bitirildiğini ilân ettiler, maktul eski kaleciyi “terörist” olarak tanımladılar. Baktıkları nokta -herhangi bir adalet kaygısı gütmeksizin- rejimin penceresi olunca, böylece tepki göstermeleri de gayet normaldi zaten. Olayların sadece değişim isteyen insanların protesto gösterileri şeklinde başladığı, Suriyeli muhaliflerin ilk altı ay boyunca ellerine hiç silah almadığı, rejimin sivil halka ateş açmasıyla işlerin çıkmaza girdiği, hadiselere dışarıdan müdahalelerin tüm bunlardan sonra gündeme geldiği gibi somut gerçekler, elbette umurlarında değildi.

"IŞİD'E HİÇ KATILMADI"

Sârût'un iddia ettikleri gibi IŞİD'e fiilen hiç katılmadığı, Humus kuşatması sırasında kendilerine intihar bombacıları gönderen IŞİD'le birlikte hareket etmeyi reddettiği, ilk dönemler IŞİD de kendisini rejim muhalifi olarak pazarladığı için kısa süreli bir temas kurduğu ancak sonradan kendisini IŞİD'den tamamen ayırdığı gibi ayrıntılarla da ilgilenecek ne vakitleri vardı, ne de istek ve merakları."

(Haberlere gitmek için fotoğrafa tıklayınız)

22_1

1097547

Haber Ara