İşte Timeturk yazarımız Murat Ergüven'in o yazısı;
Merhaba Değerli Okurlarım,
Geçtiğimiz hafta “Faiz İndirimi Etrafında Şekillenen Denge Arayışı: TCMB'nin Temmuz 2025 Kararının Çok Boyutlu Analizi” başlıklı yazımda, Merkez Bankası'nın faiz indirimi kararını küresel ve yerel gelişmeler, enflasyon beklentileri ve piyasa algısı üzerinden ele almıştım. Bu hafta, o yazıda değindiğim önemli bir başlığa odaklanıyorum: Makroihtiyati önlemler ve TL'nin geleceği.
Türkiye ekonomisi Temmuz 2025'te yeni bir para politikası evresine adım attı. Peki, bu düzenlemeler TL'yi tasarruf ve yatırım aracı olarak yeniden güçlendirebilir mi? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte arayalım.
Makroihtiyati Önlemler Ne Anlama Geliyor?
Makroihtiyati önlemler, finansal sistemi sarsıntılara karşı korumak için bankalara getirilen kurallardır. Sözgelimi, bankaların kredi dağıtımını veya mevduat yapısını düzenleyerek ekonomide denge sağlamayı hedefler. Temmuz 2025'te Merkez Bankası'nın aldığı kararlar, TL'ye geçişi hızlandırmayı ve finansal istikrarı güçlendirmeyi amaçlıyor:
- Kur Korumalı Mevduat'ta (KKM) zorunlu karşılık oranı %33'ten %40'a yükseltildi.
Bankalar topladıkları KKM için Merkez Bankası'nda daha fazla kaynağı tutmak zorunda. Bu da KKM'yi bankalar için daha maliyetli hale getirerek cazibesini azaltıyor. - TL mevduatlarda faiz alt sınırı politika faizine göre %50'den %40'a indirildi.
Böylece bankalar, TL mevduata daha esnek faiz oranları sunarak vatandaşın TL'ye yönelmesini kolaylaştırıyor. - Bankaların TL mevduat hedefi %60–65'e çıkarıldı.
Bu bankaların topladıkları mevduatın büyük bir kısmını TL'de tutmasını zorunlu kılarak dövizden TL'ye geçişi hızlandırıyor.
Unutulmamalı ki, bu önlemlerin özünde KKM'nin tasfiyesi ve TL'ye dönüş stratejisi bulunuyor. Bu adımlar, TL'yi ekonominin merkezine yerleştirme hedefini net biçimde ortaya koyuyor. Peki bu hamleler sahada nasıl bir etki gösterecek?
KKM'den TL'ye Geçiş
Hatırlanacağı üzere, Kur Korumalı Mevduat (KKM), Aralık 2021'de döviz kurlarındaki sert yükselişi frenlemek için devreye alınmıştı. Amacı, vatandaşın döviz yerine TL'ye yönelmesini sağlamaktı. Diyelim ki, kur yükselirse devlet oluşan farkı karşılayarak TL'yi cazip hale getiriyordu. İlk etapta KKM, döviz talebini frenledi ve TL'ye bir süreliğine nefes aldırdı. Ancak zamanla eksikleri ortaya çıktı:
- Bütçeye ağır bir yük getirdi.
- Enflasyonu düşürmede etkisiz kaldı.
- TL'ye kalıcı güven oluşturmak yerine geçici bir çözüm sundu.
Yeni düzenlemelerle KKM'nin cazibesi azaltıldığı, buna karşılık TL mevduatın öne çıkarıldığı görülüyor. Diyelim ki, Ankara'da yaşayan Fatma Hanım birikimlerini KKM'de tutuyordu. Ancak yeni düzenlemelerle TL mevduatın faiz avantajını görünce tercihini TL'den yana kullandı. Benzer şekilde, İstanbul'da bir işletme sahibi olan Mehmet Bey, şirketinin nakit akışını TL mevduata yönelterek maliyetlerini düşürdü.
Öne Çıkan Rakamlar (2025 Yazı)
- 2023'te KKM büyüklüğü 3,4 trilyon TL iken, 2025'te 1,6 trilyon TL'nin altına geriledi. → KKM'nin çözülüşü hızlandı.
- TL mevduatların toplam mevduat içindeki payı %55'ten %62'ye yükseldi. → TL mevduat yeniden güç kazanıyor.
- 2021'de yurtiçi mevduatların %65'i döviz cinsindeyken, 2025'te bu oran %38'e düştü. → Dolarizasyon geriliyor.
Bu tablo, yeni stratejinin yönünü net biçimde ortaya koyuyor.
TL'nin Geleceği: Üç Rolde Değerlendirme
TL'nin gelecekte hangi rolü üstleneceği kritik bir soru. TL'nin gelecekteki rolü, ekonominin seyrini belirleyecek Bu rolü üç başlıkta inceleyelim:
Yüksek enflasyon ve değer kaybı, TL'yi uzun vadeli birikim aracı olmaktan uzaklaştırdı. Vatandaşlar birikimlerini korumak için döviz, altın veya gayrimenkule yöneliyor. Ancak enflasyonun kalıcı olarak düşmesi ve öngörülebilir politikalar, TL'yi yeniden tasarrufların güvenli limanı haline getirebilir.
TL cinsinden tahvil, borsa veya girişim yatırımları, güven ortamı olmadan cazip hale gelmiyor. Yabancı yatırımcılar da kur riski nedeniyle temkinli. Küresel gelişmeler bu noktada kritik. Sözgelimi, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımları ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerinde baskı oluşturuyor. Türkiye'nin makroihtiyati önlemleri, bu baskıyı dengelemeyi ve TL'yi yatırım aracı olarak güçlendirmeyi amaçlıyor.
Günlük hayatta TL hâlâ güçlü. Maaşlar, ödemeler ve vergiler TL ile dönüyor. Ancak büyük ölçekli ticari işlemlerde dövize kayış, TL'nin bu rolünü sınırlıyor. Yukarıdaki veriler, TL'nin işlem aracı olarak gücünü koruduğunu, ancak tasarruf aracı rolünü kazanmak için daha yol kat etmesi gerektiğini gösteriyor.
Güven Olmadan Denge Mümkün mü?
Makroihtiyati önlemler, teknik olarak kritik bir rol oynuyor. Ancak piyasa güveni olmadan bu düzenlemeler kalıcı bir değişim sağlayamaz. TL'ye itibar kazandırmak için makroekonomik dengelerin korunması, bağımsız kurumların güçlendirilmesi ve öngörülebilir politikalar şart. Meselâ, enflasyonun kalıcı olarak düşmesi, vatandaşın TL'ye güvenini artırabilir ve dövize olan talebi azaltabilir.
Son Söz: TL'nin Geleceği Bizim Ellerimizde
Alınan kararlar, teknik bir düzenlemenin ötesinde. Çok daha geniş bir mücadelenin parçası ve daha derin bir arayış söz konusu: TL'nin gelecekteki rolünü belirleme mücadelesi.
Merkez Bankası'nın son adımları, TL'yi güçlendirmek için önemli bir fırsat sunuyor. Ancak bu adımların başarısı, teknik düzenlemelerin ötesinde piyasa güvenine ve toplumsal algıya bağlı. TL, yalnızca günlük işlem aracı olarak mı kalacak, yoksa yeniden tasarruf ve yatırım aracı olarak güçlenecek mi? Bu sorunun cevabı, makroihtiyati önlemlerin etkisi kadar hepimizin ekonomiye duyduğu güvenle şekillenecek.