Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), dünya ekonomisinin “yumuşak inişe” hazır göründüğünü belirterek, küresel büyümenin gelecek yıl yüzde 3,5'e gerileyeceği tahmininde bulundu.
OECD'nin "2018 Ekonomik Görünüm Raporu'nun" ikincisi yayımlandı.
Raporda, dünya ekonomisi için eylül ayında yayınlanan ara rapordaki yüzde 3,7'lik 2018 büyüme tahmini korunurken, 2019'a ilişkin büyüme tahminini 0,2 puan düşürülerek yüzde 3,5'e çekildi.
2020 büyüme tahmini de yüzde 3,5
Kuruluş, dünya ekonomisi için 2020 büyüme tahminini de yine yüzde 3,5 olarak açıkladı.
Avro Bölgesi, Japonya, Çin ve Hindistan'a yönelik tahminlerin aşağı yönlü revize edildiği belirtilen raporda, ABD ekonomisi için bu yıl yüzde 2,9 ve gelecek yıl için yüzde 2,7 büyüme tahmininde değişikliğe gidilmedi.
OECD, G20'ye ilişkin büyüme tahminini aşağı çekerken, bu yıl yüzde 3,8 gelecek yıl ise yüzde 3,7 oranında büyüme öngördü.
Raporda, politika yapıcılarına uluslararası diyalog ve kurumlarda güven ortamını yeniden sağlama çağrısı yapılarak, küresel ticaret ihtilaflarına ilişkin G20 seviyesinde somut adımlar atılması da istendi.
"Küresel ekonomi yumuşak bir inişe hazır görünüyor"
OECD Başekonomisti Laurence Boone, raporda "küresel ekonomi kaba dalgalı denizlerde geziniyor” ifadesini kullanarak, küresel büyümenin güçlü olduğunu, zirveye ulaştığını belirtti.
Küresel ticaretin ve yatırımların karşılıklı gümrük tarifeleri ile yavaşlamaya başladığını belirten Boone, gelişmekte olan piyasaların da sermaye çıkışları ve para birimlerinin zayıflamasıyla karşı karşıya kaldığını kaydetti.
Boone, “2018'de yüzde 3,7 olan öngörülen küresel büyümenin yavaşlayarak 2019 ve 2020'de yüzde 3,5'e düşmesiyle birlikte küresel ekonomi yumuşak bir inişe hazır görünüyor. Bununla birlikte, aşağı yönlü riskler çok ve politika yapıcılar ekonomilerini daha yavaş olsa da sürdürülebilir büyümeye doğru yönlendirmek zorunda kalacak,” ifadesi kullandı.
Ekonomilerde yumuşak inişlerin her zaman “hassaslık” gerektirdiğine işaret eden Boone, özellikle yumuşak inişlerin merkez bankalarının artan oranda gereğine uygun bir şekilde likiditesini azalttığı, piyasaların bazı varlık fiyatlarındaki gerileme ile riskleri yeniden fiyatlamaya başladığı bugünlerde "daha zor" olduğunu vurguladı.
"Çin ekonomisinde sert yavaşlama ekonomileri vurabilir"
Küresel ticaretteki gerilimlerin şirketler için belirsizliği artırarak yatırımların ve küresel değer zinciri üzerinde riskleri artırdığına değinen Boone, şu uyarılarda bulundu:
“Avrupa ve Ortadoğu'da politik ve jeopolitik belirsizlikler arttı. Risk birikimleri küresel ekonomide beklenen inişten daha sert inişlere yol açabilir. Birincisi; ticaret gerilimlerinin daha da artması küresel ticarete ve küresel büyümeye zarar verebilir. Şirketlerin planları ve yatırımları için daha fazla belirsizlik oluşturabilir. İkincisi; finansal sıkılaştırma gelişmekte olan piyasa ekonomilerinden sermaye çıkışlarını hızlandırabilir. Üçüncüsü; Çin ekonomisinde sert bir yavaşlama gelişmekte olan piyasa ekonomilerini vurabilir. Eğer Çin'deki talep şoku küresel hisse senedi fiyatlarında ve daha yüksek küresel risk priminde önemli bir düşüşe yol açarsa bu gelişmiş ekonomileri de vurabilir.”
Türkiye için büyüme oranı tahmini 3,3
OECD raporunda Türkiye için bu yıl öngörülen büyüme oranı yüzde 3,3 olarak yer alırken, gelecek yıl Türkiye'nin geçici olarak yüzde 0,4 küçüleceği tahmin edildi.
Raporda iç güven ve talepteki kademeli toparlanmanın etkisiyle 2020'de büyümenin yüzde 2,7'ye yükseleceği öngörüsünde bulunuldu.
Raporda Türkiye'de enflasyonun bu yıl için yüzde 16,8, gelecek yıl için yüzde 19,5, 2020 yılında ise yüzde 10,7 olarak gerçekleşmesinin beklendiği ifade edildi.
İşsizlik oranının bu yıl için yüzde 10,8 olacağı, 2019'da 12,7, 2020'de yüzde 12,8 seviyesinde gerçekleşeceği tahminine yer verilen raporda, cari açığın Gayrisafi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranının 2018'de yüzde 5,3, 2019 ve 2020'de sırasıyla yüzde 2,9 ve 3,1 olacağı öngörüsünde bulunuldu.
OECD'nin raporunda, Türkiye'de maliye ve para politikasında işletmelerin, hane halkının ve yatırımcıların güvenini yeniden kazanmanın çok önemli olacağına işaret edilerek, merkez bankasının bağımsız kalmasının ve enflasyon hedefine yaklaşıldığından emin olmak için para politikasının sıkı kalmasının sağlanmasının gerekli olduğu ifade edildi.