BBC Türkçe'nin haberine göre;
Türk Lirası'ndaki değer kaybıyla birlikte raflardaki ürünlerin fiyatının yükselmeye başlamasının ardından bakanlıklar ve yerel yönetimler çeşitli denetimler başlattı.
Çok sayıda belediye zabıtalarını pazar, manav ve marketlere göndererek fiyat ve stok denetimi yaptı. Ticaret Bakanlığı da Ticaret İl Müdürlükleri kanalıyla 4 bine yakın firmada 69 binden fazla ürün inceledi.
Peki serbest piyasada fiyat artışlarına dair bu incelemelerin yasal temeli nedir?
Fiyat ve stok denetimleri enflasyonla mücadelede ne kadar etkili olabilir? Uzmanlara sorduk.
Ticaret Bakanlığı, Türkiye'deki liberal ekonomik sistemde fiyatların arz ve talep dengesine bağlı olarak oluşmasını tercih ettiklerini, fakat piyasada tam rekabetin sağlamadığı durumlarda kamunun gerekli tedbirleri aldığını söylüyor.
Bakanlığın denetimleri Ağustos ayında yapılan bir yönetmelik değişikliğine dayanıyor.
Yeni 'aldatıcı ticari uygulama' tanımı: Dövizden etkileniyormuş gibi yapmak
Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikle yeni bir "aldatıcı ticari uygulama" tanımı eklendi:
"Girdi maliyeti ve döviz kuru artışı gibi fiyat değişimlerinden etkilenmemesine rağmen bu durumlardan etkileniyormuş gibi hareket ederek tüketiciye sunulan mal veya hizmetin satış fiyatında haklı bir gerekçe olmaksızın artış yapmak."
Elektrik, doğalgaz gibi neredeyse tüm işyerlerinin kullandığı girdilerin fiyatı Dolar'a bağlı olarak artarken işyerlerinin giderlerinin artmaması mümkün mü? Bunun tespiti nasıl yapılabilir?
Ticaret Bakanlığı, 3 bin 974 firmayı denetlediğini ve haksız fiyat artışı yaptığından şüphelenilen 114 firmadan savunma istediğini açıklamıştı.
Bakanlığın BBC Türkçe'ye verdiği bilgiye göre bu firmalar şu anda haksız rekabeti inceleme yetkisi bulunan Reklam Kurulu tarafından inceleniyor.
Şirketlerin haksız bulunması durumunda 6 bin 97 TL'den 69 bin TL'ye kadar para cezası uygulanabilecek. Fiyat artışı yapılan ürünlerde aldatıcı ve yanıltıcı reklam boyutu da varsa verilecek ceza 276 bin 345 TL'ye kadar çıkabilecek.
Ticaret Bakanlığı, tüm belediyelerde zabıta daireleri bünyelerinde Tüketici Hakları Zabıta Amirliği oluşturulması için çalışma başlatıldığını, bu sayede gelecekte zabıtaların fiyat artışlarını denetlemek için daha etkin rol oynayacağını söylüyor.
Uğur Gürses: Denetlemesi zor
Ekonomist Uğur Gürses ise "Girdi maliyeti ve döviz kuru artışı gibi fiyat değişimlerinden etkilenmemesine rağmen bu durumlardan etkileniyormuş gibi hareket etmeyi" denetlemenin ne kadar etkili olacağı konusunda şüpheli:
"Bunu denetlemenin zor olacağını düşünüyorum. Kimin hangi fiyattan alıp sattığını, maliyetinin ne olduğunu bilmek… İşin doğrusu bir tarafta da şöyle bir realite var: Üretici fiyatları maliyetleri yüzde 40-50 seviyesinde arttı yıllık olarak."
Gürses, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı 50 üründe iki aylık yüzde 10 indirim açıklamasının insanların geçimini rahatlayacağını düşünmüyor. "Bunun tamamen sembolik nitelikte olduğunu düşünüyorum" diyen Gürses, indirime giren ürünlerin stokları bittiğinde, yeni ürünlerin üretim maliyetlerindeki artış nedeniyle fiyatların da artmak zorunda kalabileceğine işaret ediyor.
"Bu serbest piyasa koşullarında doğru olmayan, tamamen popülist bir davranış" diyen Gürses, iktidarın bu adımla topluma "biz enflasyonla mücadele ediyoruz" mesajı vermek istediğini, fakat ekonomiden biraz anlayan kişilerin de Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren esnafın da bunu bildiğini söylüyor:
"900 milyar dolarlık bir ekonomide bu tür bir mücadele yoluyla enflasyonu engelleyemezsiniz. Asıl Merkez Bankası işini yapar, bağımsızlığına kamuoyunu ikna edersiniz ve maliye politikasıyla harcamaları azaltırsınız, o zaman enflasyon düşer."
Piyasada fiyatlama davranışının bozulduğunu, kurlar artarken dövizle işi olmayan sektörlerin de fiyat artırdığını belirten Gürses, bunun kalıcı çözümünün polisiye tedbirler değil Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve harcamaları kısmak olduğunu söylüyor:
"Türk Lirası'nı istikrarlı bir yola sokmanız lazım. Bu sağlanmadan enflasyona bir çözüm getirilebileceğini sanmıyorum. Bunu sağlamanın yolu da Merkez Bankası'nın işini doğru yapabilmesi, elinin bağlanmaması. Yoksa perakende tarafındaki yansımasına elinizde sopayla müdahale edemezsiniz."
Prof. Aslanoğlu: Heterodoks politikalar ortodoks politikalarla desteklenmeli
Piri Reis Üniversitesi'nden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı enflasyonla mücadele programının bir mantığı olduğunu, fakat bunun ne kadar uygulanabileceğinin ayrı bir konu olduğunu söylüyor.
Önerilen adımların heterodoks bir politika olduğunu, fiyatların artışının belli bir konsensüsle sınırlandırılmasının iktisat literatüründe olduğunu fakat bunların ortodoks para ve maliye politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:
"Burada önemli olan konsensüstür. Toplum destekliyor mu, iş dünyası destekliyor mu bu önemlidir. (Salı günü açıklanan Enflasyonla Topyekun Mücadele Programı'na) bakarsak iş dünyası desteklediğini söyledi.
"Bundan sonra uygulamayı görmek gerekiyor. Merkez Bankası para politikasını uygular, Maliye Bakanlığı maliye politikasını sıkı uygularsa, iş dünyası da buna destek veriyorsa, biz de tüketici olarak bunu destekleyip buna göre davranırsak bu tutar."
Prof. Aslanoğlu, yılbaşına kadar süreceği açıklanan bu uygulamanın başarılı olması durumunda sonrasında da devam etmesi gerektiğini, böylece fiyat artışı beklentilerinin kırılabileceğini söylüyor.
Türkiye'nin ileri teknoloji üretimine geçmesine dair yapısal değişim programının başarıya ulaşması durumunda kur riskini azaltarak bu hedefe ulaşılmasını kolaylaştırabileceğini aktaran Prof. Aslanoğlu, kurların ve hammadde fiyatlarının artması durumunda ise bu fiyat kontrolü politikasının başarılı olmasının zorlaşacağını belirtiyor.
Serbest piyasada şirketler kendi fiyatlarını belirleyemez mi?
Bu uygulamanın ekonomiye etkileri bakımından farklı görüşler olsa da Tüketici Hakları Merkezi Genel Başkanı Fatih Dinler, fiyat denetimleri ve Berat Albayrak'ın açıkladığı indirimin tüketiciler açısından olumlu sonuçları olduğunu söylüyor.
Peki şirketlerin serbest piyasada ürünlerini istedikleri fiyata satma hakkı yok mu?
Dinler "Olması gereken bu değildi, fiyatların arz talep dengesiyle oluşması gerekirdi ama bu şekilde olmadı" diyor ve ekliyor:
"Yasal olarak bir ürünün fiyatının artmasıyla ilgili denetim yapılması bugüne kadar görülmüş bir uygulama değildi. Türkiye'de ilk defa bir iktidar ürün fiyatlarındaki artışı yasal yollarla baskılayarak engelliyor.
"'Bir ürüne sen niye zam yaptın' diyerek bir ceza verilmesi mümkün değil ama biz şu açıdan olumlu buluyoruz: İç piyasada tüketiciler fiyatları denetleyemiyorsa siyasi baskının, böyle bir gizli el müdahalesinin olmasının anormal karşılanmaması gerekiyor.
"Siyasi baskı yoluyla yasal olarak bir şey yapamadığınız bir fiyat artışını indirmeye çalışmak tüketici açısından olumlu ancak uzun vadede, Avrupa Birliği ve dünya ekonomisi açısından bakıldığında, serbest piyasa ekonomisiyle paralellik sağlamayacak bir durum."
Dinler belli ürünlerde yüzde 10 indirim adımının da olumlu olduğunu söylüyor fakat bu önlemin bir süre boyunca etkili olabileceğini, maliyetler yükselmeye devam ederse fiyat artışlarının devam etmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
NOT: Haberin içeriğine habercilik etiği gereği dokunulmadan verilmiştir. Haberde yer alan yorumlar alıntı yapılan BBC Türkçe'ye aittir.