Gazeteci-Yazar Cemile Bayraktar'ın, Şarkul Avsat'ta yayımlanan “Suriye'de çok ortaklı göstermelik seçim” başlıklı makalesinde “Sadece faşist, diktatör rejimler göstermelik seçimlerle oldukları yerde kalmıyor, uluslararası kurumlar da göstermelik varlıklarıyla dünyadaki mevcut politikaların meşru olduğuna inanmamızı istiyor.” diyor.
Cemile Bayraktar'ın makalesini tam metni şöyle:
İster diktatörlükte yaşayın ister demokrasilerde, iktidarlar çok farklı sistemlerde olmalarına rağmen “seçim” üzerinden göstermelik de olsa bir meşruluk arayışına girerler. Hatta gayrı meşru rejimler bu noktada meşruluk arayışlarını daha fazla arttırmak için göstermelik de olsa seçime girerler… Bazen tek adayın/tek partinin seçim yaptığını bile görürsünüz. Bu aslında bir seçim değildir sadece “meşru olduğunu” göstermenin yoludur. Ama aslında bu durum en basit ifadeyle, gözünüze baka baka yalan söylenmesi, hile yapılmasıdır.
Suriye'de yaklaşık 9 yıldır devam eden bir iç savaş var. Bu savaşta 585 bin insan hayatını kaybetti. 2 milyon kişi yaralandı. Binlerce insan yerinden edildi. Beşşar Esed yönetimi 9 yıldır mütemadiyen kendi vatandaşlarını kimyasal silah da dahil olmak üzere her türlü vahşi yolla katletti, katletmeye devam ediyor. Tabi bunlar yaşanırken zindanlarda uygulanan insanlık dışı muameleler, tecavüzler de devam etti. Aslını isterseniz Suriye Savaşı başlamadan önce de bir diktatörlük ve muhaberat rejimi olan Suriye'de, her türlü insan hakları ihlalleri yaşanıyordu. Göreve gelir gelmez, babasına oranla daha değişim yanlısı bir politika oluşturacağının sinyallerini veren, Batı'da eğitim almış Beşşar Esed, herhangi bir yenilik yapmadığı gibi babasından daha katı ve daha kanlı bir yönetim modeli tercih etti.
Ayrıca hemen bir not düşelim; Esed'in Batı ile buzları eritecek politikalar izleyeceğini, demokratik adımlar atacağını söylemesi bile Esed'i “anti-emperyalist olduğu gerekçesiyle savunan” bir takım mezhepçilerin Esedciliğini, Şebbihacılığını önleyemedi.
Diğer önemli not; Esed'in bu katliamları ve komşu ülkelere yönelik saldırılarını yalnız yapmadığı, İran ve Rusya'nın yoğun desteğini aldığı bilinen bir gerçek. Batı'nın emperyalist politikalarını “insan haklarına aykırı” bulduğu için eleştirip, emperyalizm karşıtlığı yapanların, Suriye'de insan hakları kıyımı yaşanırken emperyalizme rahmet okutacak zulümleri işleyenlerin yanlarında olmaları da bu meseledeki acı gerçeklerden bir diğeri.
Suriye'de durum böyleyken, iç savaş devam ederken üçüncü kez seçim yapıldı. Tabi seçim gibi halkın iradesinin sonuçlarının arandığı bir kavram, Suriye'deki seçimlerin mahiyetini açıklamakta yetersiz. Çünkü Esedlerin Baasçı partileri Suriye'ye çöktüğünden beri Suriye'de olması gerektiği gibi, seçim kavramının tam karşılığı olan bir seçimin yapıldığı vaki değil. Elbette bu son seçimde de bu gelenek değişmedi.
Halkın/seçmenin olmadığı, ülkenin birçok kesiminde sandığa gidilmeyen, sandığa gidilen bölgelerde silahlı Baasçı muhaberat elemanlarının cirit attığı bir seçimden bahsediyoruz. Katılımın ne kadar olduğundan bile bahsedemiyoruz çünkü seçimlerle ilgili katılım oranı gibi bir bilgiye ulaşmak bile mümkün değil.
Suriye'deki seçimin demokrasiden uzak olmasının tuhaflığı bir yana seçimlerin birçok gayrı meşru unsuru da meclise sokması gerçeği gözümüzün önünde duruyor… İran destekli Fadıl Varde, savaş suçu işleyen milislerin yöneticileri, IŞİD ve YPG unsurlarına bağlı yapılarla şaibeli, suç sayılacak yasa dışı ticaret yürüten Hüsam Katırcı, savaş suçu işleyen Şebbihalar… hepsi meclise girmiş durumda…
Çok garip şekilde dünyanın uluslararası kurumlarından tutun da insan hakları örgütlerine kadar hepsi için Esed rejimi tüm meşruluğunu yitirmiş durumda ancak özellikle BM'de etkili olan Çin ve Rusya eliyle ittire kaktıra da olsa Esed rejimini meşru bir aktörmüş gibi göstermeye çalışıyor.
Suriye'de her anlamda meşruluğunu yitirmiş bir rejim, göstermelik, kendisini dahi inandıramadığı bir seçimle meşrulaşmaya çalışırken, aynı zamanda kendisine bağlı gayrı meşru unsurları da meşrulaştırmaya çalışıyor.
Suriye iç savaşı devam ederken, Suriyeliler Suriye'de her gün savaş, yokluk, maddi imkansızlıklar gölgesi altında hayatta kalmaya çalışırken, dünyanın her yerinde Suriyeli sığınmacılar ayrımcılık ve nefret suçlarından tutun da mülteci teknelerinde açık denizde ölüme terk edilirken, sığındıkları kamplarda çok zor şartlarda yaşam mücadelesi verirken, Esed Rejimi ve destekçilerinin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerekirken çok ortaklı ve göstermelik bir seçimle oldukları yerde kalmaya devam etmesi ve bu seçimin de maalesef “seçim” olarak konuşulması, Suriye konusunda tüm dünyanın insanlık adına yapması gerekenlerin hiçbirisini yerine getirmediğinin göstergesi olarak karşımızda duruyor. Esed göstermelik seçimle olduğu yerde kalmaya devam ediyorsa bunda etkili olan durumlardan biri de BM'nin göstermelik olarak orada durabilmesidir. Yani sadece faşist, diktatör rejimler göstermelik seçimlerle oldukları yerde kalmıyor, uluslararası kurumlar da göstermelik varlıklarıyla dünyadaki mevcut politikaların meşru olduğuna inanmamızı istiyor. Oysa durum bunun tam tersi bir mahiyette, tüm çıplaklığıyla karşımızda duruyor.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak verilmiştir. Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir.
Kaynak: https://turkish.aawsat.com/