Şam-Ankara Hattında Yoğun Trafik: Şibani, Kürt Diyaloğu İçin Temasta
Suriye Dışişleri Bakanı Ahmet Şibani, son günlerde dikkat çekici bir diplomasi turuna çıktı. Ürdün'ün başkenti Amman'da, Ürdün Dışişleri Bakanı ve ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ile Süveyda krizinin çözümüne odaklanan üçlü toplantıya katılan Şibani, hemen ardından rotasını Şam ve Ankara'ya çevirdi.

Oluşturma Tarihi: 2025-08-13 20:18:29

Güncelleme Tarihi: 2025-08-13 20:21:07

Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel

Pazartesi günü, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (Rojava) Eşbaşkanı İlham Ahmed ile Şam'da bir araya gelen Şibani, bugün de Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. Bu iki görüşme, hem Suriye içi Kürt meselesi hem de bölgesel güç dengeleri açısından önemli mesajlar içeriyor.

Fransa'dan net mesaj: ABD ile birlikte arabulucu

Fransa Dışişleri Bakanlığı, görüşme trafiğine dair yaptığı açıklamada Washington ile tam koordinasyon içinde olduklarını duyurdu. Paris, Şam ile Kürtler arasındaki görüş ayrılıklarını yakınlaştırmak için çalıştıklarını vurgularken, Kuzey ve Doğu Suriye temsilcileri ile Suriye Geçiş Hükûmeti arasındaki müzakerelere desteğini açıkça ilan etti.

Açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye ordusuna entegrasyonu konusunun ülke güvenliği ve terörle mücadele bakımından “kritik” olduğu vurgulandı. Bu, hem Esad yönetimine hem de Kürt tarafına, uluslararası aktörlerin bu süreci yakından takip ettiği mesajını veriyor.

10 Mart Anlaşması yeniden gündemde

Şam'da yapılan Şibani–Ahmed görüşmesinin merkezinde, kamuoyunda “10 Mart entegrasyon anlaşması” olarak bilinen mutabakat vardı. Bu anlaşma, Suriye geçici hükümeti ile Kürt yönetimi arasında askeri ve idari entegrasyonu hedefliyor.

Görüşmede, anlaşmanın uygulanmasına yönelik sürecin devamı konusunda mutabakat sağlandı. Taraflar, süreci uluslararası denetime açık yerel komiteler üzerinden yürütme konusunda uzlaştı. Ayrıca, askeri çözüm yollarına kapı aralanmaması ve diyaloğun ana araç olması gerektiği vurgulandı.

10 Mart Anlaşması nedir?

Anlaşma, esas olarak üç ana başlık içeriyor:

Askeri entegrasyon: SDG'nin belirli bir takvim ve komuta kademesi içinde Suriye ordusuna bağlanması.

Yerel yönetimlerin yetkilendirilmesi: Kuzey ve Doğu Suriye'deki özerk yönetim yapılarının belli ölçüde korunarak merkezi hükümetle uyumlu hale getirilmesi.

Kaynak paylaşımı: Petrol, tarım ve su kaynaklarının yönetiminde merkezi hükümet ile özerk yönetim arasında belirlenmiş oranlarda paylaşım.

Anlaşma, sahada çatışmasızlık ve ulusal güvenlik açısından kritik bir adım olarak görülse de, hem uygulama sürecinde yaşanan güven bunalımı hem de bölgesel aktörlerin çekinceleri nedeniyle bugüne kadar tam anlamıyla hayata geçirilemedi.

ABD–Fransa koordinasyonu: “İzleyici” değil, “yönlendirici”

Washington ve Paris'in açıklamaları, Batı'nın bu süreçte pasif bir gözlemci olmak yerine aktif arabulucu rolünü benimsediğini ortaya koyuyor. Özellikle SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu meselesinde ABD ve Fransa, iki tarafın da kırmızı çizgilerine temas eden bir ara formül bulunmasında ısrarcı.

Diplomatik kaynaklara göre, ABD'nin önceliği, SDG'nin siyasi özerkliğini tamamen kaybetmeden Şam ile entegre olması; Fransa'nın önceliği ise bu sürecin bölgesel güvenlik ve insani yardımlar açısından bir istikrara dönüşmesi.

Ankara'nın pozisyonu: Yakın takip ve sınır güvenliği

Ankara, PYD/YPG yapılanmasını güvenlik tehdidi olarak gördüğü için bu tür anlaşmalara mesafeli yaklaşıyor. Ancak diplomasi kaynakları, Türkiye'nin bu süreçleri “sıfır temas” değil, “yakın takip” politikasıyla izlediğini aktarıyor.

Hakan Fidan–Şibani görüşmesinde, sınır güvenliği, terörle mücadele ve Suriye'deki siyasi çözüm sürecine dair genel başlıkların ele alındığı öğrenildi. Türkiye, özellikle SDG'nin statüsünün, kendi sınır hattında yeni bir fiili özerk yapıya dönüşmemesi konusunda ısrarcı.

Sahadaki dengeler: “Kırılgan iş birliği”

Sahada durum hâlâ kırılgan. SDG ile Suriye ordusu arasında belirli bölgelerde ortak devriye uygulamaları yapılsa da, güven eksikliği nedeniyle tam entegrasyon sağlanmış değil. Yerel halk, özellikle ekonomik kriz, güvenlik sorunları ve idari belirsizlikler nedeniyle anlaşmadan somut fayda göremediğini dile getiriyor.

Buna karşın, hem Şam hem de Kürt tarafı, bölgesel baskılar ve uluslararası toplumun ısrarı nedeniyle diyaloğu tamamen kesmekten kaçınıyor.

Önümüzdeki dönemde ne bekleniyor?

Diplomasi kulislerine göre, yıl sonuna kadar 10 Mart anlaşmasının uygulama takvimiyle ilgili yeni bir yol haritası oluşturulması hedefleniyor. Bu takvimin, ABD ve Fransa'nın gözetiminde, Ankara'nın güvenlik kaygılarını da dikkate alan bir çerçeveye oturtulması planlanıyor.

Bu çabalar sonuç verirse, Suriye'nin kuzeyinde uzun süredir devam eden belirsizlik, yerini daha kurumsal bir yönetime bırakabilir. Ancak taraflar arasındaki güven sorunu ve bölgedeki çok aktörlü güç mücadelesi, sürecin kırılganlığını koruyacak gibi görünüyor.