İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hem iç politikada hem de uluslararası arenada artan baskılar nedeniyle giderek daralan bir siyasal alan içerisinde hareket etmeye çalışıyor. Koalisyon ortaklarının çatırdaması, kamuoyu tepkilerinin artması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların baskısı, Netanyahu'yu hem yönetimsel hem hukuki açılardan köşeye sıkıştırdı.
İsrail siyasetinde tarihsel olarak sık rastlanan koalisyon krizleri, 7 Ekim 2023 sonrasında derinleşerek Netanyahu liderliğindeki hükümeti zorlu bir sürece soktu. Ultra-Ortodoks partilerden Şas'ın, Haredilerin askerlikten muaf tutulmasını düzenleyen yasa konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle hükümetten çekilmesi, koalisyonun azınlık durumuna düşmesine yol açtı. Şas'ın ardından Birleşik Tora Yahudiliği partisi üyelerinin de istifası, Netanyahu'nun hükümet içindeki desteğini ciddi şekilde azalttı.
İsrail'de Haredi toplulukları, 1947 yılında yapılan Statüko Anlaşması uyarınca askerlikten muaf tutulmuştu. Ancak yıllar içinde bu muafiyet seküler toplum kesimlerinde tepkiye yol açtı. İsrail ordusunun özellikle Gazze'deki operasyonlarında yükü seküler Yahudilerin taşıdığı algısı ve artan psikolojik sorunlar, toplumsal eşitsizlik tartışmalarını tetikledi. ERAN'ın, 6 binden fazla askerin psikolojik destek başvurusunda bulunduğunu açıklaması ve intihar vakalarındaki artış dikkat çekti.
Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu Başkanı Yuli Edelstein tarafından önerilen yasa üzerinde uzlaşı sağlanamaması, Haredi krizinin koalisyonun taşıyamayacağı bir yük haline geldiğini ortaya koydu. Şas hükümeti desteklemeye devam edeceğini açıklasa da artık teknik olarak azınlık hükümeti pozisyonuna düşen Netanyahu, erken seçim baskısı altında kaldı.
Azınlık hükümetlerinin İsrail gibi parlamenter sistemlerde yasama faaliyetlerini sürdürebilme kabiliyeti oldukça kısıtlı. Muhalefet lideri Yair Lapid, mevcut hükümeti meşruiyetini kaybetmiş bir yapı olarak tanımladı. Anketler, Netanyahu'nun liderliğini yaptığı Likud Partisi'nin oy kaybettiğini gösterirken, Haredi partiler için de erken seçim riskli bir strateji olarak değerlendiriliyor. Buna karşın siyasi baskının hükümeti seçimlere zorlaması ihtimal dahilinde.
Netanyahu'nun Meclis tatili sırasında koalisyonu toparlamak adına stratejiler geliştirmesi bekleniyor. İbranice basına yansıyan bilgilere göre Netanyahu, seçim barajını yüzde 3,25'ten daha aşağı çekmeyi amaçlayan bir yasa hazırlığında. Bu değişiklik, Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich'i Meclis dışında kalmaktan kurtarmayı hedefliyor. 2014 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman tarafından barajın yükseltilmesi yönündeki hamleye destek veren Netanyahu'nun, bugün bu politikayı tersine çevirmeye çalışması dikkat çekiyor.
İsrail'de 2026 yılı tamamlanmadan erken seçim yapılacağı öngörülürken, Likud ile Haredi partiler arasındaki ittifakın geleceği belirsizliğini koruyor. Netanyahu'nun Haredi muafiyeti konusundaki manevraları, artık Likud içinde dahi tartışmalı bir konu haline gelmiş durumda.
İç politikadaki bu krizler, dış politikada yaşanan baskılarla birleşince Netanyahu'nun üzerindeki yük daha da arttı. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında verilen tutuklama kararlarının iptali talebini reddetti. Bu karar, Netanyahu'nun uluslararası hareketliliğini sınırlarken, bazı Batılı ülkelerle ilişkileri de zora sokabilecek nitelikte. Avrupa ve Birleşmiş Milletler düzeyinde İsrail'e karşı artan tepkiler, Netanyahu'nun diplomatik hareket alanını daraltıyor.
Bogota'da düzenlenen Hague Grup toplantısında, İsrail'e karşı altı maddelik diplomatik, hukuki ve ekonomik önlemler üzerinde uzlaşılması, uluslararası düzeyde koordineli bir baskı mekanizmasının oluştuğunu gösterdi. Ayrıca, ABD'de bir federal mahkeme, Trump yönetiminin UCM ile işbirliği yapanlara yönelik yaptırım kararını anayasaya aykırı bularak yürütmesini durdurdu.
Netanyahu'nun uluslararası alandaki destekçileri dahi artık sınırsız bir destek sunamıyor. İsrail toplumunun savaş yorgunluğu, yeniden yükselen protestolar ve sokaklara çıkan asker aileleri, Netanyahu'nun iç kamuoyundaki desteğinin zayıflamasına neden oluyor. Gelişmeler, sadece Netanyahu'nun liderliğini değil, İsrail'in siyasal ve etik yönelimini de yeniden sorgulatır hale geldi.