Hamas Hareketi'nin Gazze'deki lideri Dr. Halil el-Hiyye'nin dün akşam 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu dahil Gazze'de yaşananları ve ateşkes sürecine dair önemli açıklamalarda bulundu.
Dr. Halil el-Hiyye'nin Al Jazeera'ye ekranlarında “Mülakat” özel programında yaptığı açıklamalardan öne çıkan başlıklar:
Halkımıza, toprağında sebat eden, zulüm, zorbalık ve katliamın en şiddetli biçimlerine karşı fedakârlık ve direnişin eşsiz bir örneğini ortaya koyan Filistin halkımıza selam ve saygılarımızı sunuyoruz.
İşgalci İsrail, halkımızı topraklarından sürmek ve Filistin davasını tamamen ortadan kaldırmak istiyordu. Ancak halkımızın direnişi ve sarsılmaz duruşu, Siyonist düşmanın planlarını boşa çıkardı. Aksa Tufanı ve 7 Ekim sonrasında yaşananlar, halkımızın tüm haklarına kavuşmasının gerçek bir önsözü niteliğindedir.
İŞGAL HEDEFLERİNE ULAŞMAKTA BAŞARISIZ OLMUŞTUR
İşgal hedeflerine ulaşmakta başarısız olmuştur. Artık işgalin savaşa geri dönme motivasyonuna sahip olduğunu düşünmüyorum. İki yıl boyunca sürdürdükleri tüm hedefler, halkımızın direnci ve büyük fedakârlıkları sayesinde boşa çıktı.
Gazze, nüfusunun yüzde 10'undan fazlasını şehit, yaralı, esir veya kayıp olarak vermiştir. Bu, son derece ağır ve acı bir istatistiktir.
İŞGAL GÜÇLERİNE SAVAŞA DÖNME BAHANESİ VERMİYORUZ
Bizim tarafımızda savaşa dönülmemesi yönünde güçlü ve yeterli bir irade vardır. İşgale savaşı yeniden başlatması için hiçbir bahane vermiyoruz, verilmemelidir.
Uluslararası toplum –hem halklar hem de resmî çevreler– işgalin savaşa yeniden dönmesine izin vermeyecektir. Ancak, yeniden imarı engellemek, yardımların girişini ve sınır kapısının açılmasını geciktirmek için zaman zaman asılsız ve temelsiz bahanelere sığınarak çeşitli engeller çıkarabilir.
TAAHHÜDÜMÜZE SADIK KALDIK
Ateşkesten 72 saat sonra hem görevdeki hem de yedek askerlerden oluşan 20 işgalciyi teslim ettik ve bu taahhüdümüze sadık kaldık.
İşgalci askerlerin cesetlerinin aranmasında bazı sorunlar yaşanıyor, çünkü işgalci İsrail, Gazze toprağının yapısını değiştirdi. Hatta bazılarını gömen kişiler şehit oldu ya da artık cesetlerin nereye gömüldüğünü bilmiyor. Tüm bu zorluklara rağmen, şu ana kadar işgalci İsrail'e 28 cesetten 17'si teslim edildi ve işgalin sunduğu listeye göre 13 ceset hâlâ beklemede.
Direniş güçlerimiz ve El Kasam Tugayları, gece gündüz ciddi şekilde arama faaliyetleri yürütüyor; herkes bu ciddiyeti teyit edebilir. Kahire'de, arabulucular ve işgalci tarafın bir ekibinin bulunduğu bir operasyon odası mevcut, biz de karşı tarafta özel bir odadayız ve gelişmeleri an be an takip ediyoruz.
CESETLERİN ARANACAĞI YENİ ALANLAR BELİRLENDİ
Mısırlı tarafın ekipman girişine izin verilmesi ve arama alanlarının belirlenmesi konusunda bir anlaşma sağlanmıştı; iki gün önce cesetlerin aranacağı yeni alanlar belirlendi. Tahminime göre yarın bu bölgelerde arama çalışmaları başlayacak; bazı bölgeler işgalin “kırmızı bölge” dediği alanların içinde bulunuyor ve bu süreç Kızılhaç gözetiminde yapılacak.
Biz ve direniş güçleri olarak kararlıyız ve hiçbir cesedi bırakmayacağız. Aramaları büyük bir ciddiyet ve sorumlulukla sürdüreceğiz. İşgalci tarafın, Filistin halkına acı vermeyi sürdürmek için bu temelsiz bahanelere sığınmaması gerekir.
HALKIMIZIN İÇİNDEN YETKİN KİŞİLER GAZZE'Yİ YÖNETECEK
Bazı ulusal meseleler sadece Hamas'a ait değildir; bunlar tüm ulusal kesimlere aittir. Farklı Filistinli gruplarla, aralarında Fetih Hareketi'nin de bulunduğu birçok görüşme gerçekleştirdik.
Filistinli gruplarla üzerinde anlaştığımız hususlar, Fetih Hareketi ile vardığımız anlaşmalarla neredeyse aynıdır. Açık bir şekilde, açıklamamızda yer alan birinci maddede belirtilen husus üzerinde hemfikir olduk: Arabulucuların Gazze yönetimini devralması amacıyla kurmayı hedeflediği İdari Komite. Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu isimleri onayladık ve onlara dedik ki, halkımızın içinden yetkin kişilerden Gazze'yi yönetecekleri kişileri seçmekte özgürsünüz. Yönetimi tamamen devretmeye hazır olduğumuzu söyledik ve bu konuda anlaşmaya vardık.
FİLİSTİNLİ TARAFLARLA ANLAŞMAYA VARDIK
Yaklaşık 4 ay önce Mısırlı kardeşlerimize Gazze'den 40'tan fazla, siyasi aidiyeti olmayan ulusal şahsiyetin bulunduğu bir liste verdik ve onlara dedik ki, dilediklerinizi seçin. Bu kişiler, Gazze'deki İdari Komite'ye bağlı bir sivil ve polis gücü oluşturacaklar.
Komite, Gazze'yi tüm meselelerde tamamen yönetecek ve biz Gazze'deki tüm yönetim yetkilerini devredeceğiz. Komite her şeyi yönetecek ve tam yetkiye sahip olacak. Gazze'yi yöneten tam teşekküllü bir idari yapı mevcut ve gelecek komite, bu yapıyı yönetmenin merkezi olacak.
Ateşkesi gözlemlemek ve tarafları ayırmak üzere gelecek uluslararası güçler konusunda tüm Filistinli taraflarla anlaşmaya vardık. Açıklamamızda belirttiğimiz gibi, bu güçlerin görevi sadece tarafları ayırmak, sınırları güvence altına almak ve ateşkesin ihlal edilmemesini sağlamaktır.
ARAP VE İSLAMİ TARAFLARIN ULUSLARARASI GÜÇLER İÇİNDE YER ALMASINDAN MEMNUNUZ
Arap ve İslami tarafların bu uluslararası güçler içinde yer almasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu güçlerin merkezi görevi ateşkesi korumak, izlemek ve sınırları güvence altına almaktır; Gazze içindeki meselelerde herhangi bir görevleri yoktur.
Tüm gruplarla anlaştık ki, yeniden inşa için görevlendirilecek uluslararası yapı, finansmanı sağlamak ve inşaat sürecini denetlemekle yükümlü olacak. Biz bu sürecin hızlandırılmasını istiyoruz.
Ateşkesin sürmesini, yardımların akışını ve yeniden inşanın derhal başlamasını istiyoruz. Uluslararası toplumu ve arabulucuları, inşaatın hızla başlaması için acilen harekete geçmeye çağırıyoruz.
GAZZE'NİN KUDÜS VE BATI ŞERİA'DAN AYRILMASINI KABUL ETMİYORUZ
Gazze ve Batı Şeria'nın tek bir ulusal bütün olduğunu vurguluyoruz. Gazze'nin Kudüs ve Batı Şeria'dan ayrılmasını kabul etmiyoruz. İdari Komite'nin süresi ya Filistin seçimleriyle ya da onaylanmış bir Filistin hükümetiyle sona ermelidir.
Siyonist İsrail'in tutumu, genel olarak Filistinlileri hedef alarak istememektedir. Eğer dünya İsrail'in talepleri doğrultusunda hareket etmeye devam ederse, bölgede istikrar sağlanamaz.
Kısa bir görüşme için Boitkov ve Kushner ile bir araya geldim; birkaç ay önce ise Boller ile uzun bir görüşmem olmuştu. Görüşmelerde, biz Filistinliler olarak istikrarı savunan taraf olduğumuzu, gasp edilen hakkımızı aradığımızı ve Filistin halkının kendi devletinde diğer dünya halkları gibi yaşamak istediğini söyledik. Sorunumuz yalnızca topraklarımızı işgal eden ve bizi buradan sürenlerle ilgilidir.
Filistin devletini uluslararası hukuk ve dünyaca kabul edilmiş kararlar çerçevesinde istiyoruz. Bölgenin istikrarı için barışçıyız ve savaş ve kan peşinde değiliz. Bu kanın bedelini ödeyen biz ve çocuklarımız oluyor.
AMERİKALI YETKİLİLER, KARŞILARINDA ÜNİVERSİTE HOCASI, MÜHENDİS VE DOKTOR BULDUKLARINA ŞAŞIRDILAR
Amerikalı yetkililer, karşılarında bir grup üniversite hocası, mühendis ve doktor bulduklarına şaşırdılar; bizim hakkımızda söylenen veya bize atfedilen kabul edilemez suçlamalarla örtüşmediğimizi gördüler. Onlara net ve kısaca ne istediğimizi anlattık.
Amerikalı yetkililerden ABD Başkanı Trump'tan bize savaşın sona erdiğine dair teyitler iletildi. Doha saldırıları ve bunun işgalci İsrail için yarattığı büyük başarısızlık, bu benzeri görülmemiş başarısızlık, Siyonist işgal tarihinin en büyük yenilgisi, işgalci varlıkta bir gerilemeye ve uluslararası bir devrime yol açtı.
İŞGALE KARŞI MÜCADELE ETME HAKKINA SAHİBİZ
Biz, işgal altında yaşayan bir halkız ve uluslararası hukuk gereği işgale karşı mücadele etme hakkına sahibiz. Taşıdığımız silah ve tüm grupların silahları, işgalin ve saldırganlığın varlığıyla bağlantılıdır. Bu işgal sona erdiğinde ve Filistin devletimiz kurulduğunda, bu silahlar ve sahipleri devlete devredilecektir.
Bu mesele ve diğer konularda ciddi ulusal tartışmalar ve diyaloglar sürüyor; amaç, Filistinlinin uluslararası hukukla garanti altına alınmış hakkını engellemeyen çözümler ve yaklaşımlar bulmaktır. Ateşkesi koruma taahhüdümüz de hazırdır ve üzerinde anlaşıldığı şekilde buna bağlıyız.
ANLAŞMA HÂLÂ BAŞLANGIÇ AŞAMASINDADIR
Uluslararası güçlerin varlığı ve Gazze'yi yöneten ulusal bir otorite ile bölge güvenli ve huzurlu olacaktır; işgalci buna bağlı kaldığı sürece savaş veya ateşkes ihlali olmayacaktır.
Anlaşma hâlâ başlangıç aşamasındadır. Hâlâ cesetlerin iadesi, yardımın girişine izin verilmesi ve barınma konularını konuşuyoruz. Halkımız hâlâ yerinden edilmiş durumdadır; yolun başındayız. Şu anda istediğimiz, halkımıza acil yardım sağlanması, barınma imkânlarının temini, ateşkesin sürdürülmesi ve tekrar savaşın başlamamasıdır. Ayrıca yeniden inşanın başlatılması, halkımız için hem teşvik edici hem de güven verici olacaktır.
İŞGALCİNİN ANLAŞMAYA UYMASI, HER ŞEYİN GAZZE'YE GİRMESİNİ GEREKTİRİR
Esirler meselesi son derece ulusal bir meseledir. Tüm esirlerin çektiği acıların sona ermesini ve bu anlaşma çerçevesinde serbest bırakılmalarını umuyorduk, ancak şartlar buna engel oldu. Yine de esirlerin durumu ve özgür bırakılmaları, Filistinli liderlerin gündeminde kalacaktır.
İşgalci İsrail, esir hareketinin önde gelen birçok ismine veto koydu; bunlar arasında kardeşimiz Marvan Barghouti, Ahmed Saadat, Abbas el-Sayyed, Hasan Selameh ve diğer kahramanlar ve esir hareketinin simge isimleri bulunmaktadır.
İşgalcinin anlaşmaya uyması, her şeyin Gazze'ye girmesini gerektirir. Anlaşmaya göre, Ocak ayı anlaşması çerçevesinde her gün en az 600 tır girmelidir; oysa Gazze'ye her gün 6000 tır gerekmektedir, 600 değil.
Kardeş arabuluculardan, Gazze'ye her şeyin sınırsız şekilde girişine izin vermelerini talep ediyoruz. İşgalci, bugün yardımları engellemek ve sınır kapısını açmamak için cesetleri bahane göstermektedir; tüm bunlar anlaşmaya aykırıdır.
7 EKİM İŞGALİN MEŞRU VE DOĞAL SONUCUDUR
7 Ekim, 77 yıldır topraklarımızda devam eden işgalin ve en basit meşru haklarımızın bile verilmemesinin doğal sonucudur. İşgalci israil, Filistin halkının varlığını tam bir şekilde reddediyor, Kudüs'ü Yahudileştiriyor, kurbanlar sunuyor, Mescid-i Aksa'yı bölmek ve ele geçirmek için sözde yasa çıkarıyor, Gazze'yi 19 yıl boyunca abluka altında tuttu ve Filistin halkının tüm liderlerini ve direnişini hedef alan geniş bir saldırıyı hazırlıyordu.
EL-AKSA TUFANI, NAZİ-SİYONİST SUÇ ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU ORTAYA KOYDU
El-Aksa Tufanı, halkımızın acılı bir şekilde şehitler, yaralılar, esirler ve yıkılan evler ve mülkler vermesine rağmen Filistin meselesini yeni bir aşamaya taşıdı. Bu süreç, on yıllardır kendini süsleyerek göstermeye çalışan Siyonist varlığın aslında insan haklarına inanmayan bir Nazi-Siyonist suç örgütü olduğunu ortaya koydu.
Dünyada Siyonist varlığa karşı bir bilgi ve duygu devrimi vardır. Bu büyük bir çaba gerektiriyordu, ancak El-Aksa Tufanı bunu başardı. Biz burada durmak istemiyoruz; suçlarından dolayı yargılanmasını, Filistin devletinin kurulmasını ve mültecilerin geri dönüşünü istiyoruz. O zaman dünya ve Filistin halkı, acılar ve kayıpların boşa gitmediğini anlayacaktır; bunların etkisi olmuştur.
İŞGALE KARŞI MÜCADELE ETMEKTEN BAŞKA BİR YOL YOKTUR
Batı Şeria yasadışı yerleşim, ilhak ve işgal altında ve halkımız ağır bedeller ödüyor. İşgale karşı mücadele etmekten başka bir yol yoktur.
Halkımızın bu acıları yaşamaya devam etmesini istemiyoruz. Onun güvenli ve istikrarlı bir şekilde yaşayacağı, hepimizin güvende olacağı bir devlete sahip olmasını istiyoruz. Halklar hakkını talep ederken acılara rağmen yolundan dönmez. Biz, Gazze ve Batı Şeria'da ve direniş olarak, en değerli varlıklarımızı; çocuklarımızı ve liderlerimizi feda ettik.
Kaynak: Timeturk