Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İnat, "dünyanın herhangi bir köşesindeki herhangi bir vatandaşını korumak için derhal harekete geçen Amerika" imajının yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde, "içeride on binlerce insanını korumaktan aciz Amerika"ya dönüştüğünü söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın koronavirüs pandemisi karşısındaki kriz yönetim performansının, Kasım 2020 başkanlık seçimlerini ciddi bir şekilde etkileyeceği belirtiliyor.
Trump'a yönelik en büyük eleştirilerden biri, salgını ciddiye almayıp tedbir konusunda gecikmesi. Trump yönetiminin ocak ayından itibaren istihbarat birimleri tarafından sık sık uyarıldığı, buna rağmen tedbirlerin alınmadığına ilişkin ABD basınında yayımlanan haberler de Trump'a yönelik eleştirlerin artmasına neden oluyor.
New York ve New Jersey eyaletlerindeki hastanelerde yoğun bakım ünitelerinin yetersizliği, test kiti, maske ve diğer tıbbi malzemelerin üretiminde yaşanan yavaşlık, ABD ve Trump yönetiminin küresel salgındaki başarısızlığını dünya kamuoyunun önüne sererken, ABD'yi de salgının "yeni merkez üssü" yaptı.
Trump kendisine yönetilen "başarısız" eleştirilerine karşılık Hazine'nin musluklarını açtı. Ayrıca kongreden 2 trilyon dolar civarında bir ekonomik yardım paketinin çıkarılması için Cumhuriyetçiler ve Demokratların birlikte çalışmasını destekleyerek prim yapmaya çalıştı. Ancak artan vaka ve ölüm sayıları nedeniyle dozu sertleşen eleştirileri, devasa ekonomik paket de engelleyemedi. Trump ise yapılan eleştirileri kendine karşı bireysel siyasi saldırılar olarak nitelediriyor.
New Jersey Monmouth Üniversitesinin 8 Nisan 2020'de açıkladığı ankete göre Trump'ın virüs karşısında iyi iş çıkardığını düşünenlerin sayısı mart ayında yüzde 50 iken nisan ayında bu sayı yüzde 46'ya düştü. Trump'ın salgında kötü performans gösterdiğini söyleyenlerin yüzdesi ise yüzde 45'ten yüzde 49'a yükseldi. Cumhuriyetçilerin yüzde 87'si Trump'ı başarılı bulurken bağımsızların yüzde 45'i ve Demokratların yalnızca yüzde 16'sı iyi iş çıkardığını düşünüyor.
Ankette halkın Trump'ın rakibi Joe Biden'ı koronavirüs krizini yönetmekte Trump'tan önde görmesi de kayda değer. ABD merkezli CNN Televizyonu'nun 3-6 Nisan tarihleri arasında yaptığı ankette ise Demokrat başkan aday adayı Biden, ülke genelinde Trump'a karşı yüzde 53'e yüzde 42 önde.
Dünyanın teknolojik açıdan en gelişmiş ülkesi, dünyanın "süper gücü" olarak nitelendirilen ABD, tarihindeki en dip noktalardan birini yaşıyor. Trump yönetiminin krizde neden başarısız olduğu, salgına neden bu kadar hazırlıksız yakalandığı Amerikan kamuoyunda ve dünyada büyük bir şok yaşanmasına neden oldu.
Bununla beraber ABD'nin tarihin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıya olduğuna dair çok ciddi uzman görüşleri de var. Aynı zamanda kasım ayında yapılacak seçimlerde Trump'ın yeniden seçilip seçilmeyeceği ciddi bir soru işareti olarak gündemdeki yerini koruyor.
Birçok akademisyen ve uzman, ABD'nin artık süper güç olma özelliğini kaybettiğini, hatta ABD hegemonyasının sonunun geldiğine dair yorumlar yapıyor.
Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İnat, ABD ve Trump yönetiminin salgındaki başarısızlığına, koronavirüs sonrası dünya düzeninde ABD'nin nasıl konuşlanacağına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
"ABD'DE İNSANLAR ÖLÜME TERK EDİLDİ"
Prof. Dr. İnat, ABD Başkanı Donald Trump hükümetinin koronavirüs salgını yüzünden yaşanan krizi kötü yönettiğini, New York'da toplumun en zayıf kesimlerini oluşturan huzur evlerindeki yaşlılar, evsizler ve dar gelirli insanların salgın karşısında devletin desteğini arkalarında göremediğini söyledi.
Ülkede salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 80 bini geçtiğini hatırlatan Prof. Dr. İnat, "Özellikle New York'daki durum, bu konuda Avrupa'da en kötü performansı gösteren İtalya ve İspanya'dan çok daha ciddi. ABD'de insanlar ölüme terk edildi, hastanelerde yeteri kadar yoğun bakım yatağı olsaydı binlerce kişi bu konudaki yetersizlikler nedeniyle hayatını kaybetmezdi." diye konuştu.
"BEYAZ SARAY SALGINI HAFİFE ALDI"
Prof. Dr. İnat, ABD'nin krizi yönetme konusundaki başarısızlığının ana nedeninin Beyaz Saray'ın salgını hafife alması ve ekonomiyi öncelemesinden kaynaklandığını belirterek, şöyle devam etti:
"Hükümet tedbirler alma konusunda geç kaldı. Salgının yayılmasını önleyecek kısıtlamaların gecikmesi hastalığın hızlı bir şekilde yayılması ve hastanelerin kapasitelerinin yetersizliği sorununu doğurdu. Ayrıca Amerikan sağlık sisteminin yapısı nedeniyle birçok insanın sağlık hizmetlerine erişiminde yaşanan sorunlar da hastaların erken evrede tedavi edilmesinin önüne geçti.
Dünyanın herhangi bir köşesindeki herhangi bir vatandaşını korumak için derhal harekete geçen Amerika imajı, salgında gösterdiği kötü yönetimle tamamen sarsıldı. Dünyanın süper gücü imajından içeride on binlerce insanını korumaktan aciz Amerika imajına sert bir geçiş oldu. Üstelik başka ülkeler vatandaşlarını salgından koruma konusunda çok daha başarılı bir performans sergilerken ABD'nin düştüğü bu durum salgın sonrası uluslararası sisteme dair işaretler de veriyor."
"ABD SALGINI YÖNETME KONUSUNDA ACİZ KALDI"
Washington yönetiminin kriz sırasındaki kötü performansının ABD'nin küresel liderliği açısından doğuracağı sonuçlara da değinen Prof. Dr. İnat, "Aslında salgın öncesinde ABD'nin küresel liderliğine meydan okuyan ülkelerin varlığıyla birlikte uluslararası siyasal sistem giderek çok kutuplu bir görünüm almaya başlamıştı. Amerikan yönetimi, böylesine bir küresel tehdit karşısında gerek krizin iç siyasete gerekse küresel siyasete dair boyutunu yönetmek konusunda başarısız kaldı." görüşünü dile getirdi.
Prof. Dr. İnat, ABD'nin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altındaki önemli bir kurumu etkili bir şekilde devreye sokmak yerine bu örgüte ödemelerini durdurma kararı alarak DSÖ'yü tamamen Çin'in nüfuzuna terk ettiğini vurguladı.
Salgındaki başarısızlığın, Washington'un artık küresel liderlik rolünü yerine getiremediğinin açık göstergesi olduğunu savunan Prof. Dr. İnat, şöyle devam etti:
"Trump'ın 2016'daki seçim kampanyasındaki 'America first' (Önce Amerika) sloganı da zaten ABD'nin küresel sisteme onun kurumlarıyla liderlik etmek yerine kendi yolunu seçeceğinin göstergesiydi. Böyle bir kriz zamanında, krizden çıkma konusunda dünyaya liderlik yapması gereken ABD'nin, bırakın dünyaya liderlik yapmayı, kendisinin kriz içerisinde debelenip durması, bütün dünya ülkelerinde onun liderliğinin sorgulanması sonucunu doğuracaktır. Onun liderliğine meydan okuma konusunda en fazla öne çıkan Çin'in, krizi yönetme konusunda ne kadar başarılı olduğunu göstermeye yönelik algı çalışmaları da Başkan Trump'ı rahatsız ettiği kadar endişelendiriyor da. Pekin yönetiminin, İtalya ve İspanya gibi ülkelere yardım ederek, salgının başladığı Vuhan kentini yeniden turizme açarak göstermeye çalıştığı başarılı ülke algısı, Çin'in yeni küresel lider olarak ABD'nin yerini almak istediğinin bir göstergesidir."
Prof. Dr. İnat, krizi yönetme konusunda başarılı olduğu algısı oluşturmaya çalışan Almanya gibi ülkelerin de post-korona dönemde uluslararası siyasal sistemde daha fazla rol oynamaya ve özellikle de Batı dünyası içerisinde ABD'nin bırakacağı boşluğu doldurmaya çalışacağını belirtti.
Prof. Dr. İnat, şunları kaydetti:
"Ancak bunun için Berlin'in öncelikle salgın yüzünden yaşanan kriz nedeniyle AB içerisinde oluşan hayal kırıklıkları ve öfkeyi iyi yönetmesi gerekiyor. Post-korona dönemde ABD'nin küresel liderliğinin ne yöne evrileceğini belirleyecek en önemli faktör ise yine Washington'un bundan sonraki süreçte krizin özellikle küresel boyutunu yönetme konusunda atacağı adımlar olacaktır. Eğer Amerikan yönetimi, şimdiye kadar ki başarısız kriz yönetimini sürdürürse, uluslararası siyasal sistemin yapısı açısından önemli bir dönüşümün eşiğinde olabiliriz."