Dolar

34,8656

Euro

36,5986

Altın

3.047,76

Bist

10.058,47

ANALİZ: Batı’daki devlet ırkçılığı ve ultra laiklik

Uluslararası ilişkiler uzmanı Bercan Tutar, Avrupa’da Fransa ile öne çıkan ‘yabancı düşmanlığı’ ve alınan başörtüsü karşıtı kararlardan hareketle Avrupa’nın siyasi/kültürel altyapısına dair değerlendirmede bulundu

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-07-22 14:02:28

ANALİZ: Batı’daki devlet ırkçılığı ve ultra laiklik

Batı'daki devlet ırkçılığının yeni biçimi: Ultra laiklik

Demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü ve serbest ticaretin havariliğini yapan Batı dünyasının neo-liberal ve kapitalist değerlerle yüklü 'piyasa uygarlığı' isimli transatlantiği, gücünü kaybeder kaybetmez hemen ırkçılık limanına demirledi.

Gün yok ki Avrupa ülkeleriyle Atlantik'in öte yakasındaki ABD ve Kanada'dan batılı yaşam tarzını, kültürel değerleri ve laikliği koruma bahanesiyle Müslümanların ve diğer göçmenlerin en temel insani ve dini özgürlüklerini ayaklar altına alan sistematik bir 'devlet ırkçılığı' vakasına şahit olmayalım.

Fransa, Avusturya ve Almanya'da çıkarılan 'İslam yasaları' bu ülkelerdeki Müslümanlara yönelik devlet terörünün yeni formu olarak uygulanan devlet ırkçılığının her geçen gün sistematik hale geldiğinin işaretidir.

Bunun son örneği Avrupa Adalet Divanı'nın 15 Temmuz 2021'de verdiği kararla Avrupa Birliği'ndeki şirketlerin çalışanlarının başörtüsü takmasını yasaklayabileceğine ve başörtülülerin işten atılabileceğine hükmetmesi oldu.

Kuşku yok ki bu karar insan ve kadın haklarına saldırının önünü açarken dini özgürlükleri yok sayan sistematik ırkçı uygulamalar için de emsal olacak.

İslam ülkelerini Taliban, DEAŞ, El Kaide, Boko Haram ve Eş Şebab gibi örgütler bahanesiyle işgal eden Batı emperyalizmi şimdi de ülkelerindeki Müslüman ve göçmenlerin can güvenlikleri dâhil bütün insani haklarını 'laikliği koruma' bahanesiyle yok sayıyor.

Bu bağlamda Batı dünyası nazist, ırkçı ve faşist köklerine yöneliyor. Hatta bir bütün olarak Avrupa'nın ilkel ortaçağ zihniyeti geri dönüyor.

Irkçı hareketler giderek merkezdeki siyasi partileri sahneden silmeye başladı. Bir zamanlar marjinal görülen faşist ve neo-nazi gruplar bugün Batı'daki siyasetin ana aktörlerine dönüşmüş durumda.

Buradaki temel sorun Batı dünyasının halkları ve yönetimleriyle beraber zenofobik ve İslamofobik terörü de geçen 'heterofobik' diyebileceğimiz 'her tür farklılığa düşman' bir aşamaya gelip dayanmasıdır.

Dolayısıyla bırakın Müslümanlarla göçmenleri, sosyo- ekonomik sistemleri temelden sarsılan Batılı devlet ve toplumların birbirlerine bile tahammülleri kalmamış durumda.

Nitekim en ufak bir sorunda dahi farklı kesimler birbirini 'Hitlercilikle' itham ediyor.

Yabancılar için 1980'lerde adaptasyon, 1990'larda entegrasyon politikalarını devreye sokan Batı dünyası 2000'lerden sonra ise asimilasyona geçti. Şimdi ise yok etme siyaseti devrede. Asimile olanları bile istemiyor.

Bu yüzden başta Müslümanlar olmak üzere farklı olan herkese karşı 'ultra ırkçılığa' dayalı bir 'heterofobik' siyasi ve kültürel soykırım uygulanıyor.

Batı'da hem kana ve ari ırk yaratmaya dayalı Nazi anlayışı hem de burjuva ırkçılığı olan sosyal Darwinizm yeniden sistemleşiyor. Artık devlet ırkçılığının yeni sancağı olarak her yerde fanatik laikliğin göndere çekildiğini görüyoruz.

Bu da bize Güney Afrika ve İsrail gibi ırkçı ve soykırımcı rejimlerin Batı için gelecekte birer norma dönüşeceğini gösteriyor.

Günümüzün neo-nazileri şimdiden ülkelerindeki Müslümanlarla diğer yabancılara birer Filistinli muamelesi yapıyor. Daha tehlikeli olanı ise başını Fransa'nın çektiği Batı'daki bu ultra laik devlet ırkçılığının bir salgın gibi dünyanın diğer ülkelerine de yayılmasıdır.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara