Henüz yere çarpmadı ama çarptığında duyacağınızın garantisini verebilirim. Zaten duymayan kalmayacak. Çünkü buradan da Batı arındırılırsa, ‘da', Azerbaycan-Ermenistan'dan sonra ortaya çıkan hijyendir, ‘artık sadece Pasifik'e bakabiliriz'e kalacak iş…
Peki, öyle olur mu?..
Muamma çok. Amerikalılara bakarsanız, her ağızdan Kabil'e ömür biçiyorlar ve bunu şehvetle yapıyorlar…
Amerikan istihbaratının, Afgan başkentinin düşmesi için belirlediği zaman aralığı 90 ila 120 gündü. Hatta geçtiğimiz Çarşamba Ruslar'a sordular, “CIA'in tahminlerine güveniriz” cevabını aldılar!..
Alay elbette; “20 yıldır Afganistan'ın içine.. düştüğü durumun sorumlusu bilmeyecek, kim bilecek”e getirdiler…
Sonuç, Taliban'ın ülke genelinde ele geçirdiği alanın hızla artması, Afgan hükümetinin üst üste vilayet merkezlerini kaybetmesi vaka.. Öte yandan ABD'nin, ‘düştü düşüyor' söylemi küresel kamuoyunu yönlendiriyor ve bunun bir amacı olmak lazım…
Son olarak, NATO Müttefik Kuvvetler eski Yüksek Komutanı James Stavridis'in, “bu noktada Kabil'in önümüzdeki 30 ile 60 gün içinde düşmesi ihtimali yüzde 80 görünüyor” (13/08) sözlerini, sürenin nasıl ‘eridiği' konusunda uyarıcı sayabiliriz…
Sayabiliriz ama herkes aynı fikirde mi?..
Almanya Dışişleri Bakanı Haiko Maas şöyle diyor; “Kabil'in bahsedilen sürede Taliban'ın eline geçeceği tahmini en kötü senaryo. Taliban'ın Kabil'e ilerleyişiyle ilgili farklı analizler var. Çünkü Taliban Kabil konusunda farklı bir strateji izliyor. Bu yüzden tavrıyla ilgili yargıda bulunmak güç olur”…
İlginç…
Amerika'nın, ‘Kabil'i tutun' politikalarının, ülkedeki ‘savaş lordlarını' bir araya getirecek sinerji üreteceği beklentisi, kestirmelerin en naif olanı. ‘Ağa denklemleri'ni eksiksiz bilen bir kişi bile var mıdır, bilinmiyor. Şablonu tekrarlıyorlar; “Afganistan'da savaş ağalarını satın alamazsınız! Ama kiralayabilirsiniz”!..
Bu yüzden ABD'nin ülkedeki güçleri Taliban'la korkutarak birleştirme projesi var ise bu kimsenin görmek istemeyeceği kadar kanlı iç savaş anlamına gelir ayrı konu, yürümez başka konu. ‘Washington'un istediği bu' diyenler de var.
Kafa karıştırıcı olan sadece bu değil; Rusya ve Çin'in Taliban'la ilişkisi de öyle; kendi ifadeleriyle, ‘radikalizmin yukarı çıkmasından', Orta Asya-Kafkaslar'a kadar sıçramasından kaygılı olan Moskova, sınırdaki kimi ülkelerle askeri önlemler alırken, ‘sen gel hele şöyle' deyip koridor loşluğunda sorduğunuzda Taliban için o kadar kötü konuşmuyor hatta yeğ tutuyor!..
Çin ondan da ileri…
Pekin, alenen, resmi ağızlarından Taliban'la ilişkilerinin kötü olması için sebepleri olmadığını söylediği gibi, örgütle açık ve resmi ilişkiler kuruyor, toplantılar düzenliyor. Daha ileri, Afganistan'ın Çin'e dokunan ucuna milislerini sokuyor!..
ABD ise Perşembe günü kendini iyice belli etti; büyükelçilik personelinin büyük kısmının tahliyesine karar verdi ve Kabil Havaalanı'na bunun için 3000 asker indireceğini duyurdu. Ülkedeki vatandaşlarına da, “oradan hemen çıkın” uyarısı gönderdi…
Akıbeti henüz belirsiz olsa da Türkiye'nin istekli olduğu anlaşılan müstakbel misyonu için bu karar ne anlama geliyor? Çünkü havaalanının güvenliği, ülkedeki yabancı misyonun varlığını sürdürmesi için şart görülüyordu. ABD giderse, arkası sökün eder. Kaldı ki, Kabil'in düşmemesi de o şartlardandı!..
Pakistan ayrı bahis.. Kabil yönetimi İslamabad'a haylidir kızgın. Taliban'ın beslenmesi ve yönetilmesinden onu sorumlu görüyorlar ama etkisini kırabilecek güç yok. Pakistan, son olarak Savunma Bakanı Hulusi Akar'a, ‘Taliban'la görüşün, biz de elimizden geleni yapalım' dediler. Yaparlar da. Taliban özelinde ‘mekânın sahibi o'…
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Hatta belki benim bile onların lideri durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir” sözleri de aynı bağlamın uzamı…
Fakat bir kör nokta var; ‘ … onların lideri durumunda olacak olanı' ifadesi garip. Konuşmanın insicamı içinde düşmüş cümle sayabilirsiniz ama-doğrusu şu kadarken: ‘liderlerini'-fazlasıyla dikkat çekiyor…
Bu da bizi nehrin daha güçlü ama gizli koluna sürüklüyor…
Ankara'nın bu kadar kaotik bir ortamda, hedef ve şartlar istikrarlıymış gibi yolunda devam etmesi, ‘Kabil düşse de düşmese de acaba Ankara orada kalacak mı” merakına getiriyor…
O zaman ‘büyük resim' diye piksel analizi yapanların kafasına harita rulosunu vurmamız gerekecek; Taliban kendi başına hükümet kursa veya Afgan hükümeti ile bir tür koalisyon inşa etse de-ki somut bilgi var; Doha'da Afgan hükümet temsilcilerinin Taliban'a ateşkes karşılığında iktidarı paylaşabiliriz' teklifi götürmesi-Batı için yüksek risk ortaya çıkacak…
Taliban'ın Batı ile ekonomik ilişkilere muhtaç olduğu, tanınmak istediği, bunları yaşamsal gördüğü için bazı adımları atmayacağı kabulü çökecek.
Böylesi bir durum Batı'nın etkisi ne olursa olsun, Batı'dan arındırılmış bir son bölgenin ortaya çıkması ihtimali yaratır. Önceki parçanın Kafkasya olduğu anımsandığında, ABD'nin sahadan sürülmesi yolunda en bitirici taşın devrilmesi anlamına gelecek?!
Türkiye, koalisyon, Pakistan hattı.. Artı, İran, Rusya, Çin, Türkiye gibi oyuncuların sınırda ve içeride olduğunu düşünürsek bu ihtimalden Batı'nın korkmaması imkânsız. Geriye bir İngiltere kalır. Sonuçları güney sınırımızda işimize de yarayabilir!..
YeniŞafak