ABD'de siyah George Floyd'un polis tarafından öldürülmesiyle patlayan protesto dalgası bir haftasını doldururken, Pazar gecesi şiddetli çatışmalar, yağma ve kaos her yerdeydi. Ülke çapında binlerce gözaltı, çok sayıda ölü ve yaralı var.
Siyahi Floyd'un öldürülmesi neredeyse iç savaşı tetikledi, şehirler yakılıp yıkıldı, korona virüs salgını tamamen unutuldu, tüm fay hatları yerinden oynadı.
Başkent Washington'da sokağa çıkma yasağının yürürlüğe girmesinden kısa bir süre önce, gerilim zirveye çıktı. Beyaz Saray yakınlarındaki gösteriler önce barışçıl başladı.
Ancak polisin biber gazı sıkmasıyla ortalık savaş alanına döndü, Lafayette Parkı'nda barikatlar kuran göstericiler polisle kıyasıya çatıştı.
'Siyahların Hayatı Değerlidir', 'Nefes Alamıyorum' ve 'Adalet Yoksa Huzur da Yok' sloganları atan öfkeli protestocular, havai fişek ve su dolu pet şişeler fırlattı.
Bir süre sonra Lafayette Park'ın arka tarafında bulunan tarihi St. John Kilisesi'ne yakın bir yer ve bazı araçlar ateşe verildi, polis tekrar biber gazı kullandı.
Çevredeki binaların camlarını kıran protestoculardan bazıları bir bankanın ATM'sini de havai fişek patlatarak kırmaya çalıştığı gözlendi.
Beyaz Saray yakınlarındaki bir caddede park halindeki bazı araçlar da kundaklandı. Araçların bazıları ters çevrildi, bazıları ateşe verildi.
Başkent Washington'da birçok mağaza yağmalanırken, Beyaz Saray'ın önünde polis barikatının içinde kalan ve halka açık bir tuvalet olan küçük bina da yakıldı.
Aynı caddede bulunan St. John Kilisesi'nin bodrum katında çıkan yangın itfiayi tarafından söndürüldü. Washington Belediye Başkanı gündüz saatlerinde ulusal muhafızların devreye gireceğini açıklamıştı.
Yerel saatle gece 11.00'de sokağa çıkma yasağının yürürlüğe girmesiyle birlikte Washington DC Ulusal Muhafızı da sokağa çıkma yasağını uygulamak üzere devreye girdi. Göstericiler sokağa çıkma yasağından kısa süre sonra dağılmaya başladı.
Başkan Donald Trump, Pazar günü kamuoyu önüne hiç çıkmadı. Washington'da Pazar günü akşam saatlerinde olayların devam ettiği sırada Trump'ın Twitter'dan bir mesaj paylaşmaması da dikkat çekiciydi.
Haberlere göre, Beyaz Saray çevresinde protestoların patlak vermesi üzerine gizli servis ajanları Trump ve ailesini geçmişte terör saldırılarında kullanılan yeraltı sığınağına götürdü.
ABD lideri, yalnızca gündüz saatlerinde protestoculara karşı daha sert müdahale edilmesi gerektiğini savunan muhafazakar yorumcu Buck Sexton'ın Twitter mesajını retweet etti.
TRUMP YERLATI SIĞINAĞINA GÖTÜRÜLDÜ
Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı, New York Times ve CNN televizyonu gibi birçok medya kuruluşu ise, Başkan Trump'ın Cuma gecesi Beyaz Saray önündeki protestolar sırasında yeraltı sığınağında saklandığını bildiriyor.
Beyaz Saray'a yakın Cumhuriyetçi bir kaynağa göre, Başkan'ın genellikle terör saldırısı gibi olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere tasarlanan sığınakta Donald Trump yaklaşık bir saat kaldı.
AP'nin haberine göre bu bilgiyi Trump yönetiminden adını vermeyen bir yetkili de doğruladı.First Lady Melania Trump ve 14 yaşındaki oğulları Barron Trump'ın da sığınağa inip inmediği ise bilinmiyor.
2001'deki 11 Eylül saldırılarında dönemin Başkan Yardımcısı Dick Cheney de bu sığınağa saklanmıştı. Sığınağın bir yolcu uçağının Beyaz Saray'a çakılmasına dayanabilecek kadar sağlam olduğu belirtiliyor.
New York Times'ın adını vermediği bazı Beyaz Saray yetkilileri ise, Trump ve ailesinin Cuma gecesi yaşadıkları deneyim nedeniyle kaygı duyduklarını aktardı.
Aşırı sağcı ABD lideri, beklendiği gibi Floyd cinayetinin ardından da Twitter hesabından skandal mesajlar paylaştı. Daha önce yağmalama olayların başlaması halinde protestoculara ateş açılabileceğini ima eden Trump, Cuma gecesi ise şu ifadeleri kullandı:
"İçeriden tüm olanları izledim. Kendimi daha fazla hissedemezdim. Göstericiler Beyaz Saray'a girselerdi şimdiye kadar gördüğüm en vahşi köpekler ve en netameli silahlarla karşılanacaklardı."
İngiliz The Guardian gazetesi, Trump'ın günlerdir devam eden protestolara karşın halka seslenmediğini ve Twitter üzerinden kışkırtıcı mesajlar göndermeye devam ettiğini aktarıyor.
Los Angeles, San Fransisco, Denver, Miami, Orange County, Atalanta, Chicago, Louisville, Seattle ve Detroit gibi büyük kentler dahil en az 40 şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş durumda. Ancak başkent Washington'ın yanı sıra onlarca şehirde kalabalıklar sokağa döküldü.
New York, Los Angeles, Atlanta, Boston, Las Vegas, Minneapolis, Pittsburg, Santa Monica, San Francisco, Tucson, Tulsa, Seattle, Oklahoma, Long Beach, Chicago ve Denver gibi kentlerde gösteriler vardı.
George Floyd'un öldürüldüğü Minneapolis'te bir tanker sürücüsü aracını otobanda toplanan binlerce protestocunun üzerine sürdü. Tankerin yaklaştığını fark eden protestocular yol kenarına kaçtı.
Saniye saniye görüntülenen tüyler ürpertici olayda şans eseri can kaybı gerçekleşmedi. Öfkeli göstericiler ise hemen araca doğru koştu.
Tankerden inen sürücüyü linç edilmekten bazı protestocular ve polis kurtardı, yaralanan şoför hastaneye kaldırıldı.
California'daki Long Beach ve San Jose şehirlerinde birçok dükkanda yağmalamalar yaşanırken, Indianapolis'teki gösteriler sırasında çıkan çatışmalarda ise iki kişi öldü. Detroit'teki protestolarda ise kurşun isabet eden 19 yaşındaki bir erkek hastaneye götürülürken yaşamını yitirdi.
CNN International, geçen hafta silah seslerinin duyulduğu ve yedi kişinin vurulduğu Kentucky Louisville'de bugün yine silahların patladığını bildiriyor. Resmi açıklamaya göre, Ulusal Muhafızlar ve polislerin yağma olaylarını önlemek için açtığı ateşte bir erkek öldü.
Brooklyn Köprüsü üzerinden Manhattan'a giren kalabalık bir protestocu grup, Union Meydanı'nda polisle karşı karşıya geldi, çıkan arbedede onlarca gösterici gözaltına alındı, bir polis aracı yakıldı.
New York'ta ilerleyen saatlerde ünlü Manhattan semtindeki birçok lüks mağaza göstericiler tarafından yağmalandı. New York'ta hafta sonunda düzenlenen gösterilerde 30 polis yaralanırken, 300 gösterici gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Belediye Başkanı'nın 25 yaşındaki kızı Chiara de Blasio'nun da bulunduğu açıklandı.
Birçok şehirde yağmalamaya karşı bazı iş yeri sahipleri dükkanların kapı ve pencerelerini tahta plakalarla kapattı ancak bu önlemler çoğunlukla bir işe yaramadı.
Bazı kentlerde ise polisler ve göstericiler birlikte hareket etti. New Jersey'nin Camden Bölgesi Polis Şefi Joe Wysocki göstericiler arasında yumruğunu kaldırarak yürüdü.
Michigan'ın Flint Township kasabasında ise Genesee Bölgesi Şerifi Christopher Swanson göstericilerin 'Bizimle yürü' talebine olumlu cevap vererek protestoya katıldı. Büyük takdir toplayan iki olayın görüntüleri sosyal medyada on binlerce kez paylaşıldı.
47 yaşındaki siyah erkek Floyd'un boynuna basarak ölümüne yol açan polis memuru Derek Chauvin, bugün mahkemeye çıkacak. Polis Chauvin'e, 'üçüncü derece cinayet' ve 'taksirle adam öldürme' suçlamaları yöneltilecek.
Ancak Floyd'un ailesinin avukatı, yaşananların 'kasıtlı bir cinayet' olduğunu söylüyor. CBS kanalına konuşan avukat Benjamin Crump, polisin neredeyse dokuz dakika boyunca Floyd'un boğazına bastığını, bu yüzden olayın taksirle adam öldürme değil kasıtlı bir cinayet olduğunu savundu.
Chauvin, Floyd'un hayatını kaybetmesinin ardından görevden alınan dört polisten biriydi. ABD'de sokağa dökülen göstericiler, diğer polislerin de tutuklanıp hapse atılmasını istiyor.
Bütün ülkeyi ateşe veren gösteriler sürerken, ABD bir kez daha kısaca Antifa olarak adlandrılan antifaşist hareketi tartışıyor. Ülke çapına yayılan gösterilerde Antifa da sokaklarda.
Beyaz ırkın üstünlüğünü savunan ve neo-Nazi anlayışını destekleyen aşırı sağcı gruplara tepki olarak oluşan Antifa, ABD'nin muhafazakâr kesimleri tarafından ise 'en az aşırı sağ kadar tehlikeli' olarak tanımlanıyor.
Antifa'nın (Anti-faşist ya da Anti-faşist hareketin kısaltması) kolaylıkla sol eğilimli olarak nitelendirilebilir. Pek çok üye ırkçılık ve cinsiyetçiliğin her türüne ve Trump'ın canlandırdığı milliyetçilik, göçmen karşıtlığı ve Müslüman karşıtlığına güçlü bir şekilde karşı çıkıyor.
Ancak isimlerinin işaret ettiği gibi, Antifa daha çok sol politikaları desteklemek yerine aşırı sağcı ideolojiyle mücadele etmek üzerine kurulu. Ana akım solun tersine, seçimleri kazanmak veya yeni kanunların yürürlüğe konması için geleneksel araçlarla güç kazanmanın peşinde değiller.
Antifa, hükümete de kapitalist sisteme de karşı. Yöntemleri ise sıklıkla anaakım sol hareketlerden ziyade anarşistlerle bağdaştırılıyor. Antifa mala zarar verme ve bazen fiziksel şiddet olmak üzere militanca protesto yöntemlerine yönelebiliyor.
Aşırı sağ gibi, dünya çapındaki Antifa üyeleri farklı grupların bileşiminden oluşuyor, ancak en aktif olan gruplar ABD, İngiltere ve Almanya'da bulunuyor. Almanya'daki hareket 1932 yılında, hızla yükselen Nazi partisine karşı koyacak aşırı solcu militan bir grup oluşturmak üzere kuruldu.
Hitler'in parlamentonun kontrolünü sağlaması üzerine 1933 yılında dağıldı ve Berlin Duvarı'nın çökmesinden sonra 1980'lerde neo-Nazilere yanıt olarak yeniden ortaya çıktı.
Başkan Trump'ın seçilmesi, Black Lives Matter (Siyahların Yaşamları Değerlidir) hareketi ve farklı anarşist gruplar ile ilişkili olan Antifa hareketi için bir mihenktaşı niteliğinde gibi görünüyor.
Anti-faşist ve anarşist, 'It's going down' (Çöküyor) isimli haber sitesini yönetenlerden James Anderson'a göre, Trump'ın seçilmesinden bu yana siteye ilgi arttı. 2015'te günde 300 kez tıklanan internet sitesi, bugün 10 ila 20 bin arasından tıklanıyor.
Charlottesville'de Cumartesi günü meydana gelen olaylardan sonraysa, sitenin Twitter hesabı 2 bin yeni takipçi kazandı. Trump'ın seçilmesinden bu yana ilgi artmış olabilir. Ancak Antifa'nın kaç aktif üyesinin olduğunu bulmak imkansız.
şırı sağcılar gibi, Antifa'nın bileşenleri de sıkı bir örgüttsel yapıyla birbirine bağlı değil. Reddit'in yanı sıra Twitter ve Facebook gibi sosyal medya ağları üzerinden organize oluyorlar.
Üç yıl öce ABD'nin Virginia eyaletindeki Charlottesville kentinde Amerikan İç Savaşı dönemindeki ayrılıkçı Konfederasyon ordusunun generallerinden Robert E. Lee'ye ait heykelin kaldırılması planına karşı aşırı sağcılar sokaklarda gösteriler düzenlemeye başlamıştı.
Aşırı sağcı gruplara karşı, Antifa da sokaklara çıkmış ve karşı gösteriler düzenlemişti. Farklı saflardaki gruplar karşı karşıya gelmiş, aşırı sağcı gruplardan bir kişi arabasını Antifa ve diğer solcu grupların üzerine sürmüş, çıkan olaylarda bir protestocu ölmüştü.
ABD lideri Trump, o günlerde 'Charlottesville'deki şiddetten iki tarafın da sorumlu olduğunu' söylediğinde eleştiri oklarının hedefine oturmuştu. Trump, yürüyüşü organize eden aşırı sağcıları açıkça kınamayı ihmal ettiği gerekçesiyle sert biçimde eleştirilmişti.
Trump dah sonra ise Ku Klux Klan, beyazların üstünlüğünü savunanlar ve neo-Naziler'i kınaması yönündeki baskılara boyun eğdi. Ancak pek çok muhafazakâr, Antifa adlı aşırı solcu oluşumun da yaşanan şiddet olaylarında sorumluluk sahibi olduğunu düşünüyor.
Eleştirenler, medyanın, sırf beyazların üstünlüğünü savunanlarla ve onların nefret söylemine dayalı ideolojileriyle mücadele ettikleri için Antifa'nın uyguladığı şiddeti mazur gösterme eğiliminde olduğunu savunuyorlar.
Antifa, uzun süredir sağ eğilimli internet siteleri ve muhafazakâr kişiler arasında popüler bir konu haline gelmiş durumda. Amerikalı, muhafazakâr blog yazarı ve yorumcu Erick Erickson, "Antifa ve beyazların üstünlüğünü savunanlar aynı paranın iki yüzü gibiler. Charlottesville'de hayatını kaybeden kişi, bir neo-Nazi yüzünden öldü ancak Antifa yüzünden de onlarca kişi kanlar içinde kaldı" diyor.
ABD Başkanı Trump da Minneapolis'de başlayıp ülke geneline hızla yayılan sokak gösterilerinin ardından Antifa'nın 'terör örgütü' ilan edileceğini açıkladı.