Meltem Suat Timeturk Dış Haberler Servisi/Özel
Suriye'nin kuzeydoğusu, ABD'nin bölgedeki en kritik askeri ve siyasi müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Arap aşiret milisleri arasında yaşanan yoğun çatışmaların ardından üst düzey bir diplomatik hareketliliğe sahne oldu. ABD'nin Şam Büyükelçisi ve Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Amiral Brad Cooper ile birlikte Haseki'ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin ana gündemi, SDG lideri Mazlum Abdi ile görüşerek 10 Mart Anlaşması'nın uygulanmasını hızlandırmak ve bölgedeki IŞİD ile mücadeleyi güvence altına almaktı. Bu kritik ziyaret, ABD'nin SDG'nin sadece askeri değil, aynı zamanda Suriye'nin geleceğinde siyasi bir rol üstlenmesi yönündeki desteğini netleştirdi.
Bölgesel gerilimler arasında SDG'nin siyasi geleceği
Tom Barrack'ın Haseki ziyareti, SDG'nin son dönemde Deyrizor, Tişrin ve Rakka hatlarında Şaraa'ya bağlı militan örgütlerle yaşadığı çatışmaların hemen ardından gelmesi nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Bu ziyaret, ABD'nin bölgedeki ana hedeflerini ve SDG'ye biçtiği stratejik rolü yeniden tanımlamaktadır.
- Siyasi entegrasyon ve toprak bütünlüğü vurgusu
Görüşmenin odak noktası, IŞİD ile mücadelenin devamlılığının sağlanmasının ötesine geçerek, SDG'nin siyasi geleceği üzerine yoğunlaştı. Mazlum Abdi'nin sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada öne çıkan maddeler, ABD'nin SDG'ye yönelik uzun vadeli vizyonunu gösteriyor:
Siyasi entegrasyon desteği: Abdi, görüşmede "Suriye'de siyasi entegrasyonu desteklemeyi" amaçlayan konuları tartıştıklarını belirtti. Bu ifade, ABD'nin, Suriye'deki çözüm sürecinde SDG'nin sadece askeri bir güç olarak değil, meşru bir siyasi aktör olarak yer almasını desteklediği anlamına geliyor.
Birleşik Suriye hedefi: Hem Barrack hem de Abdi, "ülkenin toprak bütünlüğünü korumayı" ve "tüm Suriyeliler için birleşik tek bir Suriye" hedefine bağlı olduklarını vurguladı. Bu diplomatik dil, SDG'nin bağımsızlık veya bölünme arayışında olmadığı, ancak Suriye'nin geleceğinde özerk bir yapı içinde siyasi haklara sahip olması gerektiği yönündeki mesajı pekiştirmektedir.
- Çatışmalara yanıt ve "10 Mart Anlaşması"
Barrack'ın ziyareti, Deyrizor ve Rakka çevresindeki çatışmaların hemen ardından gelmesiyle, ABD'nin bölgedeki istikrarı sağlama konusundaki aciliyetini gösteriyor.
Bölgesel İstikrar: Tom Barrack'ın ziyareti, büyük olasılıkla SDG ile yerel aşiretler arasındaki gerilimi düşürmeyi ve ABD'nin bölgedeki operasyonel güvenilirliğini yeniden tesis etmeyi amaçlıyordu. ABD, bu çatışmaların IŞİD'in yeniden canlanmasına yol açabilecek bir güvenlik boşluğu yaratmasından endişe duymaktadır.
10 Mart Anlaşması'nın hızlandırılması: Görüşmede ele alınan 10 Mart Anlaşması'nın uygulanmasının hızlandırılması kararı, SDG kontrolündeki bölgelerde yerel yönetimlerin ve güvenlik güçlerinin siyasi temsiliyetini artırmayı ve etnik/aşiretler arası gerilimi azaltmayı hedefleyen adımların atılacağını gösteriyor. Bu, SDG'ye yönelik Arap bileşenlerinin tepkisini dindirme çabasıdır.
- Trump'ın "Suriye'ye bir şans verin" Vizyonu
Özel Temsilci Barrack, açıklamasında Başkan Trump'ın "Suriye'ye bir şans verin" vizyonuna ivme kazandırdıklarını belirtti. Bu vizyon, ABD'nin Suriye'den tamamen çekilmesi yerine, istikrar ve iş birliğine dayalı bir barış ortamı yaratma arayışını ifade ediyor.
Samimi ve Aktif Rol: Abdi'nin, Trump ve Barrack'ın krizi çözme ve "tüm Suriyeliler için daha iyi bir gelecek elde etme arayışında Suriye halkına karşı samimi ve aktif bir rol oynadığını" söylemesi, SDG'nin ABD'nin diplomatik çabalarına ve uzun vadeli katılımına ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
CENTCOM'un Katılımı: Ziyarete CENTCOM Komutanı Amiral Cooper'ın da katılması, ABD'nin SDG'ye sağladığı askeri ve mali desteğin devam edeceğinin ve bu desteğin bölgedeki IŞİD karşıtı operasyonların omurgasını oluşturduğunun altını çizmektedir.
Sonuç olarak, Haseki zirvesi, ABD'nin SDG'ye verdiği desteğin sadece askeri mühimmat sağlamakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda bölgedeki siyasi istikrarın ve SDG'nin Suriye'nin geleceğinde merkezi bir rol oynamasının temelini atmayı hedeflediğini ortaya koymaktadır. Bu durum, Türkiye'nin bölgedeki güvenlik endişeleri ve Suriye rejiminin otorite talepleri açısından yeni bir diplomatik gerilim noktası yaratma potansiyeli taşımaktadır.
Yorum Yap