Geçtiğimiz yıl Türkiye'nin halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı olarak göreve gelen Recep Tayyip Erdoğan "sıradan bir cumhurbaşkanı" olmayacağını söylemişti. Siyasi gelenekten koparak, partisi AK Parti'nin 7 Haziran seçimlerinde meclis üstünlüğünü kaybedip ardından koalisyon kuramamasıyla bu kez de ülkenin modern tarihinde erken seçim çağrısında bulunan ilk cumhurbaşkanı oldu.
Bu yenilgi Erdoğan'ın her zaman dile getirdiği güçlü icracı başkanlık kararlılığında herhangi bir değişiklik yapmadı. Hatta seçimlere dönmeyi daha cazip bir hale getirdi. 14 Ağustos'taki konuşmasında "Katılın ya da katılmayın, Türkiye'nin rejimi uygulamada değişmiştir" diyerek kendisinin de uzun zamandır istediği anayasanın yeniden yazılmasına gerek kalmadığını ima etti.
Bu duruşunu sağlamlaştırmak icin Erdoğan, tarafsız olması gereken rolünü esnetme yoluna gitti. Muhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na hükümet kurma şansını vermeyip "sivil darbe" sahneleme söylentilerini tetikledi.
Bütün bunlar göz önünde tutulduğunda seçime gitmek bir kumardır. Erdoğan son seçimlerde partisine uyarı ateşinde bulunan seçmenine güveniyor ve onu tekrar iktidara getirceğine inanıyor gibi görünmekte. Başbakan Ahmet Davutoğlu seçim hükümeti kurmakla görevlendirildi. HDP dışında muhalefet partilerinin çoğu katılmayı reddetti. Ülkenin güneydoğusunda bölgesel bağımsızlık savaşçıları* ile silahlı kuvvetler arasındaki çatışmalar devam ederken durum karışık görünüyor. Birçok belediye özerklik ilan ederken, seçilmiş belediye başkanları göz altına alındı. Yetkililer köylerde sokağa çıkma yasağı ilan ederken, yüzden fazla yer "geçici askeri bölge" ilan edildi.
Asker cenazeleri televizyon yayınlarının günlük rutini haline geldi ve duygusallık had safhaya ulaştı. AK Parti milliyetçi oylarını yükseltmeyi hedeflerken yaslı aileler ona karşı durmaya başladı.
Komşu Suriye'deki durum ise başka bir kaygan zemin teşkil etmekte.Türkiye, IŞİD'le mücadele için hava üslerini Amerikan savaş uçaklarına açtı ancak kendi bombalama harekatına koyuldu.
Hedeflenen oy değişiminin gerçekleşmesi ise pek muhtemel görünmüyor.
Diğer taraftan bir zamanlar AK Parti'nin halk desteğinin payandası olan ekonomide durgunluk dikkati çekiyor. Türk lirasında büyük düşüş gözlenirken Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek "Türk lirasının 12-13 yıllık kazancı risk altinda" açıklamasında bulundu.
Erdoğan ise bu çalkantının içerisindeki Türk seçmeninin güvenlik ve istikrar için oy kullanacağına inanıyor. O, bir konuşmasında "Başkanlık sistemi olmadığı için bu ülkede kaos galip gelecektir" demişti. Türk seçmeni 1 Kasım'da attıkları oylarla acılarının müsebbibinin kim olduğunu gösterme şansını elde etmiş olacak.
Aslı "The gambler: The president rolls the dice by calling new elections" başlığıyla Economist dergisinde yayınlanan makale, Melahat Kemal tarafından Timetürk için Türkçe'ye aktarılmıştır.
Yorum Yap