Dolar

32,4375

Euro

34,7411

Altın

2.439,70

Bist

9.915,62

Türkiye'nin İsveç kararı ve NATO'nun savaş planı

Türkiye'nin birçok çatışma bölgesiyle kuşatılmış olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Avrupa ve NATO'nun savaş çığırtkanlığını, ABD'deki başkanlık seçimlerini ve Türkiye'nin NATO içerisindeki konumunu değerlendirdi.

3 Ay Önce Güncellendi

2024-01-29 12:16:08

Türkiye'nin İsveç kararı ve NATO'nun savaş planı

Türkiye coğrafyasının savaşlarla ve her an savaşa dönüşebilecek istikrarsızlıklarla kuşatılmış olduğuna dikkat çeken Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Öğün, "asıl soru"nun üçüncü dünya savaşı çıkması durumunda Türkiye'nin ne yapabileceği sorusu olduğunu hatırlattı...

SAVAŞ VE GERİLİM BÖLGELERİ

Kuzeyimizde Ukrayna-Rusya savaşı devam ediyor. Doğumuzda Ermenistan-Azerbaycan Savaşı'nın külleri daha soğumadı ve henüz kalıcı bir çözüme ulaştırılabilmiş değil. Güneyimiz, Irak ve Suriye, Rusya, ABD, İran unsurlarının dahil olduğu, içine bizim için fevkalade hayatî olan PKK meselesini de alan bir çatışma sahası. Kıbrıs mütemadiyen silahlanıyor ve her an bu kanlı denklemlere dahil edilebilecek bir kıvama getirilmek isteniyor. (ABD Güney Kıbrıs'a uygulanan silah ambargosunu kaldırdı). Gazze savaşı ise Lübnan'ı zorluyor. İran ve Pakistan gerilimi, şimdilik yatışmış görünse de buna dahil oldu. Hindistan, olanca Müslüman düşmanlığıyla donanmış olarak Ermenistan ve eşanlı olarak İran ve İsrail'e verdiği destek ile yakın coğrafyamızda boy gösteriyor. Manzara hakikaten de vahim..

AVRUPA'DA SAVAŞ NARALARI

Gazze savaşı kısa bir zaman için de olsa Ukrayna-Rusya savaşını unutturmuş görünse de yakınlarda yaşanan gelişmeler durumun hiç de öyle olmadığını gösterdi. Baltık'da çok ciddiye alınması gereken bir NATO tatbikatı başlatıldı. Onbinlerce askerin katıldığı bu tatbikat NATO'nun Soğuk Savaş nihayete erdiğinden beri yapılmış olan en kapsamlı tatbikat. Bunu basit bir askerî rutin içinde açıklamak son derecede zor. Tatbikata, saldırgan konsept dönüşümleri ve savaş naraları eşlik ediyor. İsveç, Norveç , Almanya, Polonya ve bilhassa Birleşik Krallık yetkililerinin verdiği beyanatlar büyük hesaplaşmanın yakın olduğu, kamuoylarının geniş çaplı bir savaşa hazır olmaları doğrultusunda. Sadece bu savaşın takvimi hususunda farklı açıklamalar geliyor. En uzak takvim 2025'in sonlarına işaret ediyor. Rusya'nın, Ukrayna'nın “işini bitirdikten sonra” Baltık'a saldıracağına kesin gözüyle bakıyor. Tabiî ki bu bir senaryo. Rusya'nın böyle bir niyeti olmadığı gün gibi aşikâr.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI KİLİTLENDİ

Rusya gibi süper bir gücün Ukrayna'da neden bunca senedir bocaladığı bir merak konusu. Bunu Rusya'nın paslanmış, çürümüş bürokratik yapısına bağlayanlar azımsanmayacak kadar çok. Gelişmiş Batı silahlarını alan Ukrayna ordusunun kendisinden beklenmediği ölçüde dirençli çıktığını ve zaaf içindeki hantal Rus ordusunu durduğunu iddia edenler de var. Hattâ geçen yaz bir püskürtme harekâtı ile Ukrayna ordusunun kesin zaferinin gerçekleşeceğine de inanıldı. Ama öyle olmadı. Savaş kilitlendi. Ruslar Ukrayna ordusunu durdurdu ve doğuda elde ettikleri Dombas bölgesinden geri adım atmadı.

NATO, SAVAŞ ÇIKARMAK İSTİYOR

Kanaatim o dur ki, Ruslar savaşın başlangıcında doğrudan Kiev'i hedeflemişlerdi. Ama kısa bir zaman sonra bundan vazgeçtiler ve Doğu'ya yüklenip Ukrayna topraklarının üçte birini ele geçirmekle yetindiler. Bunun sebebi olarak Ukrayna'nın direnişi gösterildi. Kısmen doğru olabilir. Ama, kayıplarını asla mesele etmeyen Rusya'nın bunda ısrar etmesi ve netice alana kadar saldırması beklenirdi. Öyle olmadı. Esas sebebin, Rusların Ukrayna'yı ezmesi ve tam kontrol altına almasının III. Umûmî Harbi başlatması için NATO'ya bir fırsat vereceğini görmeleriyle alakalıydı. Bu kozu vermemek için savaşı doğuya kaydırdıklarını düşünüyorum. Savaşı çıkarmak isteyen irâde NATO'dan geliyor ve kurguyu yapıyor. Rusların tongaya düşmemiş olması bile onları bu gâyelerinden geri bırakmıyor. Şimdi hayâli olarak Rusya'nın Baltık'a saldıracaklarını kurguluyorlar.

TRUMP'A MİRAS BIRAKILACAK SAVAŞ

Önümüzdeki Kasım ayından gerçekleşecek olan ABD seçimleri bu gelişmelerde hayâtî bir rol oynuyor. Biden ve Neoconlar ellerinde zaman olarak kalan bu on ayı savaşa yatırmış görünüyorlar. Trump'ın muhtemel zaferine başka türlü mâni olamayacaklarını düşünüyor olmalılar. En kötü ihtimâlle, Trump iktidâra gelse bile ona, altından kalkamayacağı bir miras bırakmak istiyorlar. Târihin geri çevrilebilir bir niteliği yok. Kırılan testi tâmir kabul etmiyor; dökülen sular toplanmıyor.

TRUMP TANSİYONU DÜŞÜREBİLİR Mİ?

Sorulması gereken soru şu: Trump, seçimi kazanıp Başkan olsa bile, II. Umûmî Harbin şartlarını oluşturan Biden devrinin yatırımlarını toptan ortadan kaldırabilir mi? Bu ancak dünyâ kapitalizminin yaşadığı sistemik ve yapısal derin krizlerin bertaraf edilmesiyle mümkün olabilir ki bu ihtimâl ki, bana çok zayıf görünüyor. Trump'ın programı ABD'nin dünyadan elini eteğini çekerek kendi içine dönmesini ve üretimini toparlamasına adanmış bir program. Bu programı ABD'yi terk etmiş, pek çoğu Çin'e kaçmış, bugünlerde de gözünü Hindistan'a dikmiş olan olan kritik üretim sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlere kabûl ettirebilmesi çok şüpheli bir konu. Diğer taraftan Biden devrinde tatlı kazançlara alışmış olan savaş ekonomisinin baronlarının kapanmacı bir Trump'dan ne kadar haz edecekleri ayrı bir tartışma konusu olabilir. Trump'dan dünyanın tansiyonunu düşürecek işler beklemenin hamhayâl olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunun ABD'yi var eden hegemonik iddialarını şu ya da bu mikyasta geriletmek manâsına geldiği âşikâr.

TÜRKİYE'NİN İSVEÇ KARARI VE SORULARIN SORUSU

Türkiye Cumhuriyeti'nin İsveç'in NATO üyeliğine karşı çıkarken, çok haklı olarak yükselttiği elini, ağır baskılara mâruz kalarak geri çekmesi ve nihayette NATO'nun isteğini karşılaması çok farklı değişkenler üzerinde tartışma konusu yapıldı; daha da yapılacak. Beni bu tez ve karşıt tezlerin pek çoğu ilgilendirmiyor. Esas üzerinde durduğum husus, kararın Türkiye'nin savaş azim ve kararlılığı gösteren NATO'nun bu azgın süreçlerine dahil etmesi; bölgesel inisiyatif geliştirme kapasitemizi daraltmasıdır. Bu memleket maceracı bir şekilde I. Umûmî Harb'e dahil oldu. Neticeyi biliyoruz. Darmadağın olduk. II. Umûmî Harpten bir şekilde uzak kalmayı başarabildik. Ama halimiz hâl olmaktan çıktı. Şimdi yaklaşan ve azımsanmayacak kadar büyük bir tehlikeye dönüşen III. Harb-i Umûmi karşısında Türkiye ne yapacak? Üzerinde titizlikle durulması gereken soru budur?

Haber Ara