Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türkiye Maarif Vakfı, Afrika'da geleceğin gençlerini yetiştiriyor

Türkiye Maarif Vakfı'nın çalışmalarıyla Türkiye, uluslararası okul zincirlerinin yaygınlığı açısından dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girmiş durumda. Afrika ile giderek derinleşen ve güçlenen ilişkilere paralel olarak, Türkiye Maarif Vakfının faaliyet yürüttüğü 49 ülkenin 27'si Afrika’da bulunuyor.

3 Yıl Önce Güncellendi

2022-05-29 15:47:15

Türkiye Maarif Vakfı, Afrika'da geleceğin gençlerini yetiştiriyor

Türkiye Maarif Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Üyesi, hukukçu Mahmut Mustafa Özdil, Türkiye'nin Afrika'daki eğitim faaliyetlerini AA Analiz Masası için değerlendirdi.

***

Eğitimin istihdama, istihdam edilenlerin ücretlerine ve ekonomik büyümeye etkileri nedeniyle eğitim politikalarında ekonomik yaklaşımların belirleyici olduğu [1] günümüzde nitelikli eğitime ulaşma hakkı, hem Birleşmiş Milletler 2030 hedeflerinde hem Afrika Birliğinin Ajanda 2063 başlıklı strateji belgesinde, sürdürülebilir kalkınmanın sacayaklarından biri olarak değerlendiriliyor. Türkiye'nin "nitelikli eğitim" alanında küresel çapta sunduğu katkılar ise son 5 yılda göz ardı edilemeyecek bir seviyeye ulaştı. Geçici olarak Türkiye dışında yaşayan vatandaşların eğitim sorunlarına çözüm bulabilmek için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yurt dışında açılan okulların ötesinde, bugün Türkiye Maarif Vakfı, dünyanın 49 ülkesinde bulunan 461 eğitim kurumu ile her milletten 50 bini aşkın öğrenciye örgün ve yaygın eğitim ve barınma hizmetleri sunuyor. En az gelişmiş ülkeler listesinde yer alan ülkelerin 20'sinde eğitim faaliyetleri yürüten Türkiye Maarif Vakfının çalışmalarıyla Türkiye, uluslararası okul zincirlerinin yaygınlığı açısından dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girmiş durumda. Afrika ile giderek derinleşen ve güçlenen ilişkilere paralel olarak, Türkiye Maarif Vakfının faaliyet yürüttüğü 49 ülkenin 27'si Afrika'da bulunuyor.

Elbette Türkiye'nin Afrika'da yürüttüğü eğitim faaliyetleri, Türkiye Maarif Vakfı ile başlamadığı gibi onunla da sınırlı değil. Kuzey Afrika'dan Güney Afrika'ya kıtanın 9 farklı ülkesinde bulunan Yunus Emre Enstitüleri, kıtanın köklü üniversiteleriyle iş birliği içerisinde kurulan Türkoloji bölümleri ve Türkiye çalışmaları merkezleri, İstanbul Teknik Üniversitesinin ilk örneğini Cibuti'de gördüğümüz, mühendislik fakültelerinin kurulması için sağladığı destekler, Uluslararası Sağlık Bilimleri Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmalar, Türk üniversitelerinin Erasmus+ çerçevesinde geliştirdikleri projeler de Türkiye'nin Afrika'daki eğitim faaliyetleri kapsamında anılabilir. Diğer yandan Diyanet Vakfı tarafından uzun süredir başarıyla yürütülen Uluslararası İmam Hatip Liseleri ve Uluslararası İlahiyat programları, TİKA'nın eğitim projelerine sağladığı destekler ve Türkiye Bursları markasıyla Afrikalı öğrencilere eğitim fırsatı sunan Yurtdışı Türkler Başkanlığı bayrak taşıyıcı kurumlar olarak ön plana çıkıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim anlaşmalarıyla bütün bu çalışmaların gerçekleştirilebilmesine imkan sağlamanın ötesinde; mesleki eğitim ve pedagojik formasyon gibi alanlarda sarf ettiği gayretlerle Türkiye'nin Afrika'da yürüttüğü eğitim faaliyetlerine başka boyutlar ekliyor.

2016'da Türkiye Maarif Vakfının kurulmasıyla Türkiye Maarif Vakfı tarafından eğitim kurumları açılan ülkelerde, diğer kurumların faaliyetlerinin kanunen Milli Eğitim Bakanlığının iznine bağlanmasıyla birlikte bütün bu kurumların, ekstra zaman, enerji ve kaynak harcamadan eşgüdüm içerisinde çalışabilmeleri mümkün hale geldi.

Afrika tek bir ülke değil

Uluslararası bir okullar zinciri olarak Türkiye Maarif Vakfının Afrika faaliyetleri hem eğitimin içeriğini hem de bu eğitimi mümkün kılacak hukuki ve fiziki zeminin inşasını kapsıyor. Bu alanda başarılı olunabilmesi için farklı düzlemlerde ortaya çıkan bir kısmı evrensel, bir kısmı yerel, farklı sorunlara özgün çözümler geliştirebilmek gerekiyor. Öncelikle, kıtadaki tüm ülkelerin istisnasız üye olduğu Afrika Birliği nezdinde, farklılıklarıyla bütünleşmiş bir Pan-Afrika yaklaşımı kabul görse de Afrika tek bir ülkeden ibaret değil. Öte yandan, yüzyıllardır ince ince işlenen, tarihi ve medeniyeti olmayan, biteviye çöllerden ve balta girmemiş ormanlardan ibaret “muhtaç” Afrika algısının zihinlerden ilanihaye silinmesi şart. Afrikalıların dünyaya sunabileceği olağanüstü zenginlikte katkılardan, utanç verici bir anomali olan sömürgecilik nedeniyle mahrum kaldığımızı unutmadan, eşitler arası bir ilişki kurabilmeyi de öğrenmeliyiz.

Eğitimde kalitenin ve başarının artırılmasına yönelik çok sayıda araştırma, okulların fiziki durumlarının öğrenci başarısına etkisinin çok sınırlı olduğunu söylüyor. Ancak Afrika'da okul çağındaki çocukların yarısından fazlasının, yeterli derslik olmadığı için istese de eğitime erişme imkanı bulamadığı düşünülecek olduğunda, bunun belli bir fiziki “mevcudiyet” olmadan bir anlam ifade etmeyeceği ortadadır. Tek bir ders kitabının yedi öğrenci tarafından paylaşılmak zorunda kalınabildiği bazı Afrika ülkelerinde, öğretmenlere yönelik pedagojik formasyon programları da bulunmuyor. Evde konuşulan dilin çoğu kez okulda öğrenilen "resmi" dilden farklı olması, ülke gerçeklerinden ve ihtiyaçlardan kopuk olarak belirlenmiş sömürge döneminden kalma müfredatın ve öğretim tekniklerinin tek seçenek olarak görülmesi gibi sorunlar da var. Afrika ülkelerinde 90'lı yıllardan bu yana faaliyet gösteren FETÖ iltisaklı okulların da bu ülkelerin eğitim iklimine çok boyutlu zararlar vermiş olduğu unutulmamalıdır.

FETÖ okullarının sonu ve sonrası

Öğrencilerin izleyenlerin hoşuna gideceği düşünülen özelliklerinin her türlü incelikten yoksun bir şekilde sergilendiği bir panayır yerine benzeyen bu okullar, bir yandan örgüte beyin yıkama, insan kaynağı devşirme ve nüfuz ticareti için alan sağlarken bir yandan da yasa dışı para trafiği ve görünür olması arzu edilmeyen diğer faaliyetler için sevimli bir perde vazifesi görüyorlardı. 15 Temmuz'da gerçekler aşikar olunca, FETÖ okullarıyla ilgili tedbirler almaya başlayan ülkelerin sayısı arttı. Bazı ülkeler hiçbir derinliğe ve tutarlı bir eğitim anlayışına sahip olmayan bu okulları kapatmayı tercih ederken, bazıları millileştirdi. Okul ve derslik sayılarındaki açık nedeniyle eğitime erişim hakkının hayata geçirilmesinde güçlükler yaşanan bazı ülkelerde ise okulların kapatılması, hele bir de okulların kapanmasıyla işsiz kalacak vatandaşları hesaba katıldığında hiç cazip bir seçenek olmayacaktı. Dolayısıyla da Afrika ülkeleri sıklıkla, bu okulların FETÖ ile ilişkilerini kesmeyi ve yeniden yeşertilmeleri için güvenilir bir ortak bulmayı tercih ettiler. FETÖ ile bir bağı kalmayan bu okulların, öğrencileri, velileri ve çalışanları herhangi bir zarara uğratmadan Türkiye Maarif Vakfına devirlerinin ve dönüşümlerinin sağlanması Türkiye'nin Afrika'da yürüttüğü eğitim çalışmaları arasında hatırı sayılır bir yer kaplıyor.

Son 5 yılda, 16 Afrika ülkesindeki 118 FETÖ iltisaklı okul, ilgili ülkelerin talepleri doğrultusunda Türkiye Maarif Vakfına devredildi. Devir süreçlerinin hiçbir sorun yaşanmadan tamamlanması ve devir sonrasında okulların hem akademik başarılarının hem fiziki standartlarının gözle görülür bir şekilde yükselmesi, kıtada Türkiye'ye duyulan güvenin sağlamlaşmasına neden oldu. Ancak bütün faaliyetlerin yalnızca buna indirgenmesi ve bu eksende değerlendirilmesi de gerçek resmi yansıtmayacaktır.

Zorlu sorulara özgün cevaplar

Türkiye Maarif Vakfı farklı kültürler arasında karşılıklı bir etkileşim sağlamayı, eşit ilişkiler kurmayı, farklılıkları zenginlik olarak gören bir anlayışı yerleştirmeyi ve eğitim süreçlerine katılan tüm aktörlerin bilgiye ulaşmalarına ve yeniden üretmelerine olanak sağlayacak dinamik bir eğitim iklimi oluşturmayı hedefliyor. Türkiye Maarif Vakfı okullarının en büyük katkısı; yerel şartlar ve sahici ihtiyaçlar ekseninde şekillenen özgün eğitim yaklaşımı olacaktır. Bu özgün yaklaşımın temelinde, gerçek ihtiyaçlara cevap verecek ve ülkeden ülkeye değişen şartlara uyum sağlayacak, ancak sağlam bir öğrenen profiliyle standardını koruyan, dinamik bir müfredat tasarımı yer almaktadır. Öğrencilere liseden sonra yüksek öğretimlerine diledikleri yerde devam etmelerine, dünyanın diledikleri bir köşesinde diledikleri gibi bir hayat inşa etmelerine imkan tanıyacak güçlü bir eğitim verilirken, öğrencilerin akıllı, vicdanlı, iradeli ve aktif bireyler olarak kendi tarihsel ve kültürel kimliklerine sahip çıkmaları ve kendi özlerine yabancılaşmamaları önemsenmektedir. Bu çerçevede Türkiye Maarif Vakfı okullarında, öğrencilerin iyi bir fen bilimleri ve matematik eğitiminin yanı sıra yaşadıkları dünyayı daha iyi kavrayabilmeleri için sağlam bir sosyal bilimler eğitimi almaları sağlanmaktadır. Ayrıca kendi anadilleri dışında Türkçeyi ve İngilizce yahut Fransızca gibi bir başka yabancı dili iyi seviyede öğrenmeleri, eğitim süreçlerinin yeni teknolojilerle desteklenmesi ve okullarda kültürel farklılıklara saygının hakim kılınması amaçlanmaktadır.

Buna ek olarak, faaliyeti yürüten özel bir eğitim kurumu olsa da eğitimin daima kamu hizmeti niteliği taşıdığı göz önünde bulundurulmakta ve faaliyet gösterilen ülkelerde Eğitim Bakanlıkları başta olmak üzere bütün resmi makamlarla yakın iş birlikleri geliştirilmektedir. Bu kapsamda, kamusal sorumluluğun bir yansıması olarak kaliteli bir eğitime ulaşma imkanı bulamayan fakat yüksek potansiyeli olan çocuklar, çeşitli burs ve destek programlarıyla desteklenmektedir.

Öğrencilere yüksek akademik standartlar kazandırmanın yanı sıra, kendi ülkelerinin kaderinde söz sahibi olacak bir bilinç ve özgüven aşılayabilmek için okulların tek yönlü ve durağan bilgi aktarım merkezleri olmaması gerekir. Öğrencilere kendi potansiyellerini keşfedip gerçekleştirebilecekleri uygun bir zemin sunulabilmesinin de çok önemli olduğu kanaatindeyim. Dünyanın bize çok uzak bir köşesinde, bizden çok farklı bir hayat yaşadığını vehmettiğimiz ama esasen bütün biricikliği içinde tıpkı bizim öz çocuklarımız gibi acıkan, koşturan, anne babasıyla çatışan, babaannesini özleyen, terli terli su içerse hastalanacağından endişe edilen bir çocuk, haydi ismini de verelim, Fatimatou; kendisini gerçekleştirebileceği o güvenli zemini bulduğunda, tıpkı bizim öz çocuklarımız gibi, belki kurtaracağı bir hayatla, bulacağı bir ilaçla, belki yazacağı bir şiirle, çekeceği bir filmle, belki keşfedeceği bir gezegenle, bitireceği bir savaşla, dünyanın kaderini değiştirebilir.

[1] M. Özer, "Eğitim, Eşitsizlikler ve Ekonomi", Eğitim Politikalarında Sistemik Uyum'un içinde, İstanbul, 2021, s. 34-41

[Mahmut Mustafa Özdil, Türkiye Maarif Vakfının Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Üyesi]

* Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir

Haber Ara