Yeni Şafak yazarı Prof. Öğün, dünyanın ABD ve İsrail'in aşırılıklarını kaldıramayacak hale geldiğini vurguladı.
Öğün, Katar'a yönelik saldırının Ortadoğu'daki savaşlara yeni bir boyut getirdiğini ifade etti.
İsrail sınır tanımıyor. Evvela Tunus'daki SUMUD Filosuna drone saldırısı yapıp bir gemiyi yaktı. Kısa aralıklarla Yemen, Lübnan ve Suriye'deki hedeflerine saldırdı. En son olarak da Katar'ın başşehri Doha'da ABD'nin ateşkes teklifini değerlendirmek üzere toplantı yapan HAMAS üst seviye idarecilerine karşı bir hava saldırısı tertip etti.
BUNDAN SONRA NELER OLABİLİR?
Katar saldırısı Ortadoğu'daki savaşlara yeni bir boyut getirdiğini düşünüyorum.. Bu küçük devlet, tarafların iyi kötü iletişim sağlayabildiği, her geçen gün azalsa da ateşkes ve barış müzâkereleri için ümidin canlı kaldığı kilit yerlerden birisiydi. Bu saldırıdan sonra artık hem hususen Gazze hem daha umumi olarak Ortadoğu için müzâkere kapıları kapandı. Pekiyi bundan sonra neler olabilir?
Evvela bir şeyi tespit etmek lâzımdır. Hiçbir aşırılık ilânihaye devam edemez. Her aşırılık neticede kendisini bitirir. Kanaatimce İsrail için Katar saldırısı sonun başlangıcıdır. Lâkin İsrail sâdece kendisini değil, beraberinde pek çok devleti de çöküşe sürüklüyor. Bunların başında ABD geliyor. Katar saldırısı sonrasında ABD'den gelen izahatlar çocuk mantığını bile doyurmaktan uzak. Çok üzülmüşler(!). Neymiş; İsrail Washington'ı harekete geçtikten sonra haberdar etmiş. Onu durdurmak için zaman bulamamış(!).. Trump Katar Emiri'ni arayarak bunun bir daha tekrarlanmayacağının garantisini vermiş(!).
KATAR NEDEN HABER ALMADI?
Katar ABD'nin koruması altında olan küçük bir devlet. Ortadoğu'daki en büyük ve en mücehhez ABD üslerinden birisinin Katar'da olduğu herkesin malumu. Buna rağmen saldırıdan haberdar değilmiş. Dünya kamuoyunu saf yerine koyan izahatlar bunlar. Ama bu kadarla bitmiyor. Katar'ın HAMAS'ı üst seviye kadrolarını kabul etmesi uluslararası bir garantinin ürünü. ABD bu garantiyi verenlerin başında geliyor. İsmail Haniyye, Reisî'nin cenazesine iştirak etmek için Doha'dan Tahran'a gittiğinde sûikaste mâruz kaldı. O zaman, “keşke kendisi için güvenli olan Katar'ı terk etmeseydi” kabilinden yapılan değerlendirmeleri hatırlıyorum. Bunu yapanlar ne kadar safmış. Meğer Katar da güvenli değilmiş.
İSRAİL VE NEOCONLAR
İsrail faşizmi her şeyi göze almış durumda. Onunla yüzleşme yapmak, onu utandırmak diye bir şey zaten olamaz. Esas üzerinde durulması gereken onun bu çılgınlıklarına ortak olanların hâli. Trump'ın Siyonizmin elinde maşa hâline gelmesi kendisine ağır bir maliyet getiriyor. Hatırlayalım, Trump'ın temel iddiası ABD hegemonyasını ihyâ etmekti. Hegemonya kavramı zor ve rızanın ince dengesi üzerine oturur. Hegemonya sâhibinin açık ara kuvvetinden herkes emindir. Ama hegemonik güç bununla yetinemeyeceğini, kaba güçle ancak bir yere kadar gidilebileceğini bilir. Napolyon'un, “Süngü ile her şeyi yapabilirsiniz; tek bir şey hâriç; üzerine oturamazsınız” dediği rivayet edilir. Hegemonya sahibinin, muhataplarının gözünde bir inandırıcılık, meşrûiyet sağlaması gerekir. Hatta hegemonik bir devamlılık sağlamak için etrafında bir rıza birliği sağlaması, sâhip olduğu güçten daha önceliklidir. İşlerinin en büyük kısmını buna dayalı olarak başarır. Pazı gücünü ise en son çare olarak devreye sokar.
Kissenger gibiler bunu iyi bilirlerdi. Gelin görün ki 1970'lerin sonlarından itibaren ABD'de Kissenger ekolü aşağılanarak ve alay edilerek tasfiye edildi. Bunu yapanlar neoconlardı. Arkalarına Yahudi sermayesini, yedeklerine ise siyonizmi de alan neoconlar tam bir dar görüşlülük ile gücün her şeyi halletmeye yeteceğini iddia ettiler. Elyevm bu devam ediyor. Hâsılı, ABD burada kendisini aklayamaz. Netanyahu bir arıza olmaktan ziyade neocon yoldan çıkmışlığın bir uzantısıdır.
“ABD'YE GÜVEN KALMADI: DURDURACAK GÜÇ İÇERİDE…”
Trump bir zihin yanılsaması olarak çıktı sahneye. Paleocon temaları kullanıyordu. Herkes neocon zihniyeti tasfiye edeceğini; bu sûretle de dünyanın daha istikrarlı bir evreye geçeceğini bekledi. Hâlbuki Trump tam tersini yaptı. Daha Beyaz Saray'daki koltuğuna oturur oturmaz Grönland'ı, Kanada'yı gözüne kestirdiğini ilân etti. Avrupa'ya sırtını döndü. Şu aralar Venezüella'yı muhasara ediyor. Sağa sola savurduğu tehditkâr ifadeleriyle ve yürürlüğe soktuğu gümrük tarifeleriyle dünya devletlerinin ve uluslarının nefretini kazandı. Aklınca Hindistan ve Rusya'yı Çin'den koparacağını zannetti. Ama beklediği olmadı. Çin, Rusya ve Hindistan birbirlerine biraz daha kenetlendiler. (Dahası Kuzey Kore gibi bir çılgın devleti yanlarına alıp, ABD'nin başına belâ etmeye hazırlanıyorlar. Men dakka dukka.. İsrail nasıl bir beter böcekse, Kuzey Kore de o derecede bir beter böcek).. “Yatırımlarınızı ABD'ye yapın” diye çağırdığı şirketlerin fabrikalarını bastı. Güney Koreli Hundai fabrikası bunun son kurbânı oldu. Japonya ve Avrupa devletleri artık ABD'ye inanmıyor ve güvenmiyor. Hâsılı, Trump, bırakın neocon çizginin hâricinde olmayı, onun en keskin yüzünü temsil ediyor.
Bu kadarla bitmiyor. Orduyu sokağa indiriyor. ICE sokaklarda terör estiriyor. ABD'de adı konmamış bir iç savaş tırmanıyor. Trump karşıtı gösteriler hızla yayılıyor. Ekonomiden ise kötü haberler geliyor. İşsizlik rakamları ve enflasyon oranları büyüyor. Ciddî ciddî stagflasyon tehlikesinden bahsedenler var..
Evet ABD ve İsrail'in zıvanadan çıkmış hâllerini dünya taşıyamıyor. Ama ne hazindir ki bunu durdurmak için fazlaca bir şey yapılamıyor. O zamân bu aşırılık fenomenlerini durduracak bir şeyler kaldıysa, o da içeriden; yani ABD'nin ve İsrail'in içinden gelecektir. Katar'da yaşanan aşırılık bunun fitili olabilir. Temellendirmekte zorlanıyorum, ama gâliba içerilerde bir şeyler pişiyor…