TİMETURK-ANALİZ
Son dönemde İsrail'in Gazze'ye yönelik topyekûn yeni bir saldırı başlatacağına dair haberler sıkça gündeme gelirken, bu haberlerin bir yönüyle dünya kamuoyunun ve özellikle Batılı ülkelerin tepkisini ölçmeye dönük bir test olduğu yorumları yapılıyor.
İki yıla yaklaşan Gazze'deki soykırım saldırıları sürerken, açıklanan büyük operasyonun neyi değiştireceği sorusu öne çıkıyor.
Saldırıların ilk aylarında yok edilmesi hedeflenen Hamas'a bağlı Kassam Tugayları, varlığını ve gücünü korumaya devam ediyor. Bu tespit, İsrail ve Batılı analizlerde de yer buluyor.
Batı medyası, ilk aylarda Gazze'de mevcut yüzlerce kilometrelik yer altı tünellerine ilişkin harita analizleri, takip eden haftalarda ise bazı tünellerin imha görüntülerini paylaşmıştı.
Buna rağmen Gazze'deki şartlar, hedefine ulaşamayan işgal ordusunun açıkladığı sözde başarıların iç yüzünü kısa sürede ortaya çıkarıyor.
Geçtiğimiz hafta İsrail medyasında paylaşılan bir haberde, İsrail'in eski Savunma Bakanı Yoav Gallant, ordunun "Philadelphia Koridoru"nda bulduğu iddia edilen ve "derin tünel" olarak anlatılan yapının aslında yalnızca basit bir su kanalı olduğunu itiraf etti.
İsrail'in savaş tamtamları arasında “zafer” vaadleri sürerken, devasa bir makine halinde yüklendiği Gazze'de kesin bir zafer elde edemeyeceği, olsa olsa “mağlubiyet duygusu” yüklü sözde bir zafer ilanında bulunulacağı şimdiden tahmin edilebilir.
Kassam Tugayları ise, önceki direniş dönemlerindeki tecrübesini katlayarak çok farklı ve nitelikli raporlar servis ederken, psikolojik üstünlüğünden herhangi bir şey kaybetmediği anlaşılıyor.
Geçtiğimiz yıl İsrail saldırılarına karşı “uzun sürecek bir savaş hazırlığı” içerisinde olduklarını duyuran Kassam Sözcüsü Ebu Ubeyde'nin, bugün bakıldığında bahsettiği hazırlığın İsrail saldırılarının yoğunluğuna rağmen esaslı olduğu doğrulanmış görünüyor.
Kassam, geçtiğimiz aylarda İsrail tarafının ateşkes anlaşmasını bozarak yarım kalan takas sürecinde de moral ve disiplin bakımından gücünü koruduğunu gösterdi.
Rehinelerin teslim sürecinde arkasına Filistin halkının büyük desteğini alan Kassam, her teslim törenini zafer şöleni gibi sergiledi.
Bu tablo, İsrail kurmay kadrolarını öfkelendirirken, aynı günlerde ateşkes anlaşması defalarca çiğnendi.
Filistinlilerin Kassam lehine verdiği ateşli destek ve sevgi gösterisi ise İsrail destekçisi Batı medyasının sansürüne rağmen dikkatlerden kaçmadı.
İsrail ordusu, ateşkes anlaşmalarını defalarca çiğneyip katliamlarına devam ederken duyurulan “yeni aşama” için on binlerce yedek askerin göreve çağrıldığı bildirildi.
Ancak 7 Ekim'den bu yana zaten sahada dönüşümlü olarak çatışmalara katılan yedek askerlerle hangi adımlar atılırsa atılsın “sonucu değiştirecek” herhangi bir emare göze çarpmıyor.
Yedioth Ahronoth gazetesinin geçtiğimiz Şubat ayında paylaştığı bir haberde, İsrail Savunma Bakanlığının yılbaşında askerlerin psikoterapi alması için başlattığı programa başvuruların sayısının 170 bine ulaştığı kaydedilmişti.
Sadece bu veri, İsrail ordusunun karadan, denizden ve havadan gece-gündüz süren bombardımanlarına rağmen tüm planların çürük bir psikolojiye yaslandığını gösteriyor.
Bunun yanında, İsrail medyasına konuşan askeri uzmanlar arasında süren ordunun eğitim düzeyinin yeterliliği tartışmasına da son verilemiyor.
Gazze'den dönen askerlerin tekrar cepheye geri dönmek istemediği yönündeki açıklamaları, intihar eden asker sayısındaki artış, “Gazze Kasabı” lakaplı Netanyahu'yu hedef alan protestolarda asker adaylarının da boy göstermesi, bazı askerlerin ortak açıklamada bulunarak genelkurmayı ve bazı generalleri hedef almaları İsrail ordusunun ruh halini ortaya koyuyor.
Kassam Tugayları'nın geçtiğimiz gün paylaştığı videoda, bir rehinenin İsrail bombardımanında tahrip edilen tünelin çökmesi sonucu toprak altından kurtarılmasının ardından verdiği mesaj dikkat çekiciydi:
"Netanyahu'nun ya da koalisyondaki bakanlardan birinin oğulları burada olsaydı savaş çoktan bitmiş ve hepsi evlerine dönmüştü."
Aynı esirin şu sözleri, Gazze'de İsrail saldırılarından korunmuş -şimdilik- 59 esirin canının Tel Aviv'in umurunda olmadığına inandığını ortaya koyuyor:
"Netanyahu, size 'bu bir psikolojik savaş' diyecek. Ben size gerçek psikolojik savaşın ne olduğunu söyleyeyim. Gerçek psikolojik savaş benim içimde. Yaşadığım bu durum."
İlan edilen “yeni ve topyekün saldırı” planının ne tür yenilikler taşıdığına dair merak yüklü bir tartışma beklenmiyor çünkü Gazze, benzersiz yoğunlukta ve her türlü saldırı yollarına başvurularak zaten dümdüz edilmiş durumda…
Hazırlık içerisinde olduğu belirtilen ordunun Gazze'de yeni kayıp ve hezimetler yaşayacağı ise şimdiden beklenebilir.
7 Ekim'den önce olduğu gibi sonrasında da İsrail tarafında beklenen, Filistinlilerin Hamas'ı hedef alıcı bir tepki ve protesto gösterisine rastlanmadığı gibi, Hamas'a yüklenen tek bir ses ve görüntü bile kaydedilmedi.
Bu da şimdiye kadarki tüm savaş ve direniş dönemlerini kesintisiz kılan, Filistinlilerin emsalsiz moral gücünü ve ahlaki üstünlüğünü hala koruduğunu delillendiriyor.
Teknik ve maddi şartlar ne ölçüde kıyaslanırsa kıyaslansın, insanlık söz konusu olduğunda kazananın daima Filistin olduğu ve bundan böyle de öyle olacağı zaten kabul ediliyor.
Google, Meta, Microsoft gibi küresel şirketlerin yapay zeka destekli teknolojik üstünlüğünü emrine alıp dünyanın gözü önünde soykırım suçunu işleyen İsrail'in yaptıkları, aynı şirketlerin teknolojisinden faydalanan insanların da vicdanındaki yarayı derinleştirmektedir.
Bu yara, özellikle Batı toplumlarındaki boykot bilincini daha önce görülmemiş ölçüde yaygınlaştırmış ve zaman içinde İsrail destekçisi bazı şirketleri şaşırtıcı zarar açıklamaları yapmak durumunda bırakmıştır.
Sosyal medyada devam eden boykot çağrılarına katılımda ilk zamanlarda göze çarpan çekimserliğin ortadan kalktığı, boykotları savunan ünlü sayısındaki artışla birlikte milyonların cesaretini topladığı gözlemleniyor.
7'den 70'e aç veya tok karnına şehit olmaya hazır olduğunu söyleyen Fililstinliler karşısında sözün bittiği, “ölümün konuştuğu” Gazze yeryüzünden silinmiş olsa da, dünyanın huzurunu ve milyonların geleceğini tehdit eden düşmanlığıyla İsrail, içinde boğulacağı nefreti körüklüyor.
Trump'ın Gazze ile ilgili vaadleri, ateşkes beklentisini yıkan tutumu ve İsrail'e verdiği destek hiçbir gerçeği gizleyecek güçte görünmüyor.
Kendini ispatlamış bir direnişin elinden, uydulardan en hassas radarlara kadar desteklenmiş yüksek donanımlı İsrail tanklarını imha olmaktan kimse kurtaramazken, yeni plan da hangi aşamasıyla gerçekleşirse gerçekleşsin, çarpışmaların “kavrulmuş topraklar” üzerinde (İsrail'in 7 Ekim sonrası saldırı planının adı) ve göğüs göğüse yaşanması kaçınılmazdır.
Gazze'nin çıplak gözle izlenen kaderi, direnişin gücünü yakından gören İsrail'in tüm planlarını boşa çıkarmaktan, yaşadığı hezimeti büyütmekten, işgal ettiği topraklarda yaşayan gasp ve soykırım yanlıları arasında korku ve huzursuzluğu derinleştirmekten başka sonuç vermeyecek net bir çizgi halinde takip edilmektedir.
Cumali Dalkılıç
Yorum Yap