Dolar

42,5231

Euro

49,6009

Altın

5.763,16

Bist

10.918,51

ANALİZ: İsrail'e kim 'dur' diyecek? Türkiye-İsrail çatışır mı?

Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsünde Öğretim Üyesi ve İRAM Başkanı Doç. Dr. Serhan Afacan, Suriye'nin güneyinde bulunan Dürzilerin kışkırtılmasının ardından yaşanan çatışmalar ve İsrail'in Şam'ı bombalaması sonrası yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

5 Ay Önce Güncellendi

2025-07-24 23:25:37

ANALİZ: İsrail'e kim 'dur' diyecek? Türkiye-İsrail çatışır mı?

İsrail'in Suriye'de provokatif politikalar takip ettiğini işaret eden Dr. Afacan, bu durum üzerine Türkiye'nin Suriye'ye destek açıklamaları ve İsrail'e yönelik uyarılarının ardından ortaya çıkan gerginliği değerlendirdi.

Dr. Afacan'ın, “İsrail'in provokatif Suriye politikası” başlıklı analizinden önemli bir bölüm:

İsrail'e kim “dur” diyecek?

İsrail'in son tutumu Washington'ı bile rahatsız edecek kadar sorumsuz ve makuliyetten uzak bir noktaya evrildi. Hatırlanacağı üzere, ABD Başkanı Donald Trump, Netanyahu'nun 7 Nisan'daki Beyaz Saray ziyareti esnasında Suriye konusunda Türkiye ile İsrail arasındaki sorunları çözebileceğini ama bunun için Tel Aviv yönetiminin makul olması gerektiğini belirtmişti.

Barrack'tan İsrail açıklaması

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack da son gelişmelere ilişkin 21 Temmuz'da verdiği bir röportajda, ülkesinin Suriye hükümetine olan desteğini vurguladıktan sonra İsrail'in, Suriye'nin güçlü bir merkezi devlet tarafından kontrol edilmesindense ülkeyi “parçalanmış ve bölünmüş” görmeyi tercih ettiğini söyledi. Bu uzun süredir Türkiye'nin dile getirdiği ve önü alınması gereken bir pozisyondu.

Hakan Fidan'dan uyarı

Bu açıklamalardan bir gün sonra 22 Temmuz'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, El Salvador Dışişleri Bakanı Alexandra Hill ile düzenlediği ortak basın toplantısında, İsrail'in çevresinde istikrarlı bir ülke görmek istemediği için Suriye'yi bölmeyi amaçladığını ve Netanyahu'nun çıkarlarının Orta Doğu'nun kaosa sürüklenmesinde yattığını belirttikten sonra Türkiye ve bölge ülkelerinin buna izin vermeyeceğinin altını çizdi. Bakan Fidan ayrıca İsrail'in kışkırtmalarına gelen unsurlara da, bu türden kaosları kendileri için küçük ve taktik fırsatlar bilmemeleri uyarısında bulunarak şu ifadeleri kullandı:

“Bu küçük taktik başarıları atarken büyük bir stratejik faciaya gittiğinizi her zaman aklınızda tutun. Her zaman için başkasının ortaya koyduğu bir oyundan size bir fayda olmayacağını hatırlayın.”

MSB'den, Suriye'nin destek talebi açıklaması

23 Temmuz'da ise Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Suriye yönetiminin Türkiye'den ülkenin savunma kapasitesini güçlendirmek ve başta DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele etmek amacıyla resmi destek talep ettiği açıklandı. Bu açıklama, daha önce Şam yönetimine yardım etmeye hazır olduğunu belirten Ankara'nın bu talebe hangi spesifik şekillerde yanıt vereceği belli olmasa ve iki ülke arasındaki süreç henüz bir savunma anlaşmasını içerecek stratejik işbirliği noktasında bulunmasa da İsrail'e verilmiş açık bir mesaj niteliği taşıyor.

MGK açıklaması

Ancak Ankara, bir yandan Şam ile ilişkilerini güçlendirirken diğer yandan da Suriye'nin istikrara kavuşma sürecini ve İsrail saldırganlığının arz ettiği tehdidin öncelikli olarak bölgesel bir konu olduğuna vurgu yapıyor. Daha önce birçok kez altı çizilen bu husus, 22 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından şu ifadelerle tekrar vurgulandı:

“Gazze'de soykırım ve işgali sürdüren İsrail'in, Filistin'in yanı sıra Suriye, Lübnan ve Yemen'e yönelik sistemli saldırılarının ve yayılmacı emellerinin Orta Doğu'daki barış çabalarını sekteye uğrattığı belirtilmiş; mesuliyet mevkiindeki uluslararası aktörlerin, İsrail yönetiminin politikalarından kaynaklanan risk ve tehditlerin bertaraf edilmesi hususundaki sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.”

Nitekim 17 Temmuz'da Suriye'de ateşkes sağlanmasının ardından Türkiye, bölgenin 10 Arap ülkesiyle birlikte altına imza attığı ortak bildiride İsrail'in Suriye'ye yönelik mükerrer saldırılarını kınadı ve “Suriye'nin güvenliğinin ve istikrarının, bölgesel güvenlik ve istikrarın temel unsuru ve ortak bir öncelik olduğunu” teyit etti. Bu noktada kritik soru İsrail'in saldırganlığını sürdürüp sürdürmeyeceğidir.

İsrail arkaik tutumunu değiştirir mi?

Netanyahu, İran'a saldırı başlattığı 13 Haziran'da “Orta Doğu'nun çehresini değiştiriyoruz” demişti. Bu politikayla, bölgeyi kendisi açısından daha güvenli hale getireceğini savunan İsrail, elindeki gücü sistemsiz ve bilinçsiz şekilde kullanıyor. Batılı devletlerin uzun süredir sergilediği tavır da Netanyahu'nun cüretini artırıyor ve onu daha da saldırganlaştırıyor.

Uzun yıllardır bölgedeki kaoslardan en olumsuz şekilde etkilenen ve PKK terörünü tasfiye etme amacı taşıyan kritik bir süreç yürüten Ankara, bu saldırganlığı soğukkanlılıkla bertaraf etmeye çalışsa da Tel Aviv yönetiminin bölge üzerindeki hegemonik iddiaları işleri içinden çıkılmaz hale getirebilir.

Türkiye ile çatışmak istemediklerini söyleyen Netanyahu, Dışişleri Bakanı Fidan'ın son uyarılarının ardından Suriye ve bölgenin genelindeki saldırgan ve genişlemeci tutumunu sürdürmesinin bunu gittikçe daha zor hale getirdiğini bilerek hareket etmek durumunda. Netanyahu Hükümeti'nin İsrail içindeki bazı muhalifleri de bu noktaya vurgu yaparak, süper güç olma hülyasına kapılmanın fiili ve potansiyel risklerine işaret ediyor.

Dahası kriz yorgunu Orta Doğu coğrafyasındaki bütün devletler istikrardan yana tavır alırken İsrail'in kaostan beslenen arkaik tutumunda diretmesi onu daha güvenli hale getirmeyecek. Bu nedenle İsrail'in makul davranması gerekiyor ve görüldüğü kadarıyla Trump yönetiminin Netanyahu'yu çekmeye çalıştığı yer de bu.

AA

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Mevsim normalleri değişti, ayılar hâlâ uyanık

Haber Ara