Dolar

34,8763

Euro

36,7786

Altın

3.047,35

Bist

10.140,43

ANALİZ: 'Alman çocuklar korkudan İslam'ı seçiyorlar'

İslam ve Din Bilimcisi Dr. Phil. Ahmet İnam, Batı'da İslam düşmanlığının Siyonizm tarafından nasıl üretildiğini yazdı.

8 Ay Önce Güncellendi

2024-05-15 13:29:45

ANALİZ: 'Alman çocuklar korkudan İslam'ı seçiyorlar'

Dr. İnam, "Siyonizm, başlangıcından bu yana ırkçı ve mesihçi bir ideoloji olmasına karşın Almanya'da ve Türkiye'de ırkçılık araştırmalarında hak ettiği ilgiyi görmediğini, Siyonizm'in artık ırkçılık ve İslamofobi araştırmalarında ön plana çıkarmanın zamanı geldiğini savundu.

SİYONİZMİN ÜRETTİĞİ İSLAMOFOBİ

BILD gazetesi bugünlerde ne kadar "iyi" olduğunu bir kez daha ortaya koyarak, “Alman çocuklar korkudan İslam'ı seçiyorlar” manşetiyle Siyonizm adına ne kadar "değerli" işler yaptığını bir kez daha gösterdi.

aZZPb9X_460s

BILD gazetesi, Almanya'nın en büyük medya gruplarından biri olan Axel Springer SE yayın grubuna aittir. Axel Springer sadece BILD'ı değil, aynı zamanda Welt gibi başka gazeteleri de bünyesinde barındırıyor. İsmi geçen her 2 gazete de yabancılar ve özellikle de Müslümanlar hakkında ne düşündüklerini popülist, ırkçı ya da kapsamlı genellemelerle defalarca açıkça ortaya koydular ve bu sebepsiz değildir.

Siyonizm üzerine yaptığı araştırma ve yorumlar nedeniyle birçok kez antisemitist olmakla suçlanan ve Bristol Üniversitesi'nden uzaklaştırılan ancak bu karara karşı başarılı bir hukuk mücadelesi veren sosyoloji profesörü David Miller, TRT-World'e verdiği bir röportajda İslamofobi'nin bugünkü halini esas olarak Siyonizm'in şekillendirdiğini iddia ediyor. Siyonizm'in İslamofobik bir ideoloji olduğunu daha önce de biliyor olsam da bugünkü İslamofobi'nin İsrail Başbakanı Siyonist Binyamin Netanyahu tarafından 1979 ve 1984 yıllarında düzenlenen 2 konferansla şekillendirildiğini bilmiyordum. Belki de elimde bu konularla ilgili çok az eser olduğu içindir ki bu iddiayı Almanca literatürde bulamadım. Daha sonra İngilizce literatürde yaptığım araştırmalar sonucunda birkaç kitaba rastladım. Bu çalışmalar Miller'in röportajda da söylediği bilgileri içeriyor. 1980'lerde özellikle 2 konferans o zamandan beri akademik çevrelerde, siyasette ve medyada “İslami terör” hakkında sürekli konuşulmasına katkıda bulundu.

Uluslararası Terörizm Konferansı başlıklı her 2 konferans da Jonathan Enstitüsü tarafından düzenlendi. Jonathan şu anki Netanyahu'nun kardeşidir. Binyamin ve babası bu enstitüyü, komünist Filistinli ve Alman teröristler tarafından kaçırılan Yahudi rehineleri kurtarma operasyonu sırasında bir asker olarak öldürülen Jonathan'ın anısına kurdular. Bu konudaki ilk konferans 1979'da Kudüs'te düzenlendi ve konferansa dönemin başkan adayı ve CIA başkanı George Bush Sr. gibi siyasetçiler ya da “İslami terör” hakkında yazmayı seven İslamofobik Daniel Pipes'ın babası Richard Pipes gibi akademisyenler davet edildi. Konuklar burada Netanyahu'nun Filistinlilere ve tüm Müslümanlara karşı Siyonist çıkarlara hizmet etmenin bir başlangıcı olarak anlaşılabilecek terörizm tanımını dinlediler.

NETANYAHU'NUN YAZISI

Bu ilk konferansta “İslami terörizm” henüz konferansların ve tartışmaların ana konusu olmasa da bu durum 1984 yılında Washington'da düzenlenen ikinci konferansla değişti. Bu konferansa yine siyaset, akademi ve medyadan tanıdık yüzler katıldı. Katılımcılar arasında Reagan yönetiminden Dışişleri Bakanı George Shultz gibi siyasetçiler, Lord Chalfont gibi İngiliz siyasetçiler, Bernard Lewis, Paul Johnson ve Elie Kedourie gibi akademisyenler ve Claire Sterling ve Arnaud de Borchgrave gibi çeşitli yazar ve gazeteciler vardı. Bu konferans siyaset ve medya çevrelerinde de büyük yankı uyandırdı. Konferansın içeriği daha sonra Netanyahu tarafından "Terörizm: Batı Nasıl Kazanabilir?" (Terrorism: How the West Can Win) adlı editör çalışmasında yayınlandı.

SİYONİZMİN ETKİSİ

Edward Said, çok satanlar listesine girecek olan bu kitapla ilgili olarak, kitabın İslam konusunda uzman akademisyenlerin “başka herhangi bir alanda olsa en kötü ırkçılık ya da beceriksizlik olarak değerlendirilecek” makalelerini içerdiğini vurguladı. Bu ikinci konferansta, “Terörizm ve İslam Dünyası” konulu oturum özellikle dikkat çekiciydi, çünkü bu oturumda ve daha sonra kitapta, “İslami Terörizm” ırkçı ajandasının zemini inşa edildi. Özellikle Bernard Lewis, bu oturumda sözde “uzmanlığını” kullanarak İslam'ı siyasi bir ideoloji olarak resmederek, Hz. Muhammed'in hayatını kendi beceriksiz ve Siyonist iddialarına alet etti. "Hz. Muhammed siyasi bir devlet kurmuştur, dolayısıyla İslam siyasi bir ideolojidir. Bu nedenle “İslami terörizm”den söz edilebilir, ancak "Hıristiyan” ya da “Yahudi terörizmi”nden söz edilemez." iddiasında bulunuldu. Bu iddiada bazı İncil peygamberlerinin aynı zamanda “devlet adamı” olduğu gerçeği elbette sinsice göz ardı edildi. Bu ikinci konferanstan bu yana sözde “İslami terörizm” ile ilgili yayınlar, belgeseller, raporlar ve basın açıklamaları programlı ve sistematik bir şekilde desteklendi ve yayıldı. Özellikle Netanyahu'nun Amerika'dan daha büyük bir destek alacağı için çok sevindiği ve ilk açıklamasında "çok iyi oldu" dediği 11 Eylül saldırısından sonra, bu konuda dünyanın dört bir yanından gelen “akademik” yayınlar aşırı hızlandı.

Leeds Üniversitesi'nden Sarah Marusek tarafından yapılan bir araştırma, Siyonizm'in İslamofobi'nin yayılmasında ne kadar güçlü bir şekilde temsil edildiğini gösteriyor. İslamofobi ağlarını finansal olarak destekleyen bilinen 60 yardım kuruluşundan 45'i İsrail'in işgal politikasına ve yasadışı yerleşimlere verdikleri destekle biliniyor. Bu kuruluşların 2009-2013 yılları arasında bu amaçla 169 milyon dolar bağışta bulunduklarından bahsediliyor.

"NEHİRDEN DENİZE KADAR" SLOGANI

Bu da bizi Axel Springer'e geri getiriyor. Welt-Gazetesi “From the River to the Sea (Nehirden Denize kadar) sloganını İsrail karşıtı bir slogan, “İsrail devletinin ortadan kaldırılması için bir kod” ilan ederken, Springer Medyasına ait İsrailli reklam portalı Yad2'yi tam da bu sloganla yasadışı yerleşimlerin reklamını yapmak için kullanmakta hiçbir sorun görmüyor. Yani bir yandan gazeteleri WELT ve BILD ile İslamofobik ve Filistin karşıtı haber ve raporlar yayımlarken, daima koro çocukları gibi “İslam kötüdür” şarkısını söyleyen sözde İslam uzmanları istihdam etmekten geri durmuyor. Bunun yanı sıra “İslamcı terör” konusunu daima gündemde tutan gazeteler Almanya'da İslamofobi'nin yayılmasına büyük katkıda bulunuyorlar, ancak İsrail'deki yasadışı kolonyal yerleşimleri desteklemekte hiç problem görmüyorlar.

YAHUDİ EV HIRİSTİYAN IRKÇILIK OLARAK SİYONİZM

Siyonizm sadece Yahudi-ırkçı bir ideoloji değil, her şeyden önce Hıristiyan-ırkçı ve Mesihçi bir ideolojidir. Yahudi Siyonistlerden önce bile Hıristiyan "kardeşleri" bu ideolojiyi kurarak filizlenmesine izin verdiler. Neden “kardeşler” kelimesi tırnak içinde? Siyonizm'in farklı Evanjelik ve Yahudi doktrinlerini sonuna kadar düşünürseniz, her 2 grubun da nihai hedefleri için birbirlerini sömürdükleri ve aldattıkları hemen anlaşılır. İster Demokrat ister Cumhuriyetçi olsun, Amerikan başkanları İsrail'i Yahudilerin iyiliği için değil, Hıristiyan “bin yıllık krallığı” için destekliyorlar, fakat önce Büyük İsrail kurulmalı, dünyadaki tüm Yahudiler orada olmalı ve Mesih gelmelidir. Kimin Mesih'inin geleceğine bağlı olarak ya tüm Yahudi olmayanlar ya da tüm Hıristiyan olmayanlar öldürülecektir. Bu bazı okuyuculara saçma hatta komplo teorisi gibi gelebilir, ancak bu tür kurtuluş ya da yok oluş fikirlerine inanan oldukça fazla sayıda güçlü insan var. ​​​​​​​Bunlar arasında Ronald Reagan, George W. Bush ve aynı zamanda kendisini açıkça Siyonist olarak tanımlayan mevcut Amerikan Başkanı Joe Biden da bulunuyor.

Axel Springer'in aynı niyetlere sahip olup olmadığını söyleyemem, ancak aynı kalıplar "İslam kötüdür, İsrail her şeyden üstündür" söylemiyle ortadadır. Axel Springer tüm çalışanlarına "Yahudiler ve Almanlar arasında uzlaşma" taraftarı olduklarını ve "İsrail halkının yaşamsal haklarını" desteklediklerini imzalattı. Bugün yayınevinde hala geçerli olan bir ilke budur. Ve şu anki Üst Yönetici (CEO) Mathias Döpfner'e göre Filistin yanlısı bir duruşu olan herkes istifa etmelidir. Nazi rejimi altında kariyer yapan ve Nazi propagandasından ortaklaşa sorumlu olan Springer'in gerçekten vicdani çatışmalar yaşayıp yaşamadığını ve Almanlar ile Yahudilerin uzlaşması için İsrail'i tek taraflı olarak destekleyip desteklemediğini de bilmemiz mümkün değil. Ancak ruhani evini Hıristiyan Siyonist bir cemaat olan “Aziz Mary Kardeşliğinde” bulduğu gerçeği biliniyor. Medya grubunun şu anki CEO'su Mathias Döpfner de Hamas'tan ve "İslamcı fanatizmden" bahsederken "Yahudi olmayan bir Siyonistim" itirafıyla İsrail'e tek taraflı desteğini çok açık bir şekilde ilan etti. “İslamcı Fanatizmden” bahsederken ayrım yapmaksızın tüm Müslümanları kastediyor. Aynı zamanda tüm Filistinli anneleri, intihar bombacılarını "üreten makine“ olarak nitelendirdi ve Siyonizm'in neyi temsil ettiğine dair tek bir kelime dahi etmedi. Sonuç olarak, Hıristiyan ya da Yahudi Siyonistlerin fanatizmi hakkında tek bir kelime dahi edilmiyor.

Döpfner'in mektubu, özellikle de konferansların ırkçı ve Siyonist gündemi bugün de etkisini sürdürdüğü için iki "Uluslararası Terörizm" konferansından gurur duyabilecek olan Netanyahu tarafından pekala yazılabilirdi. Siyonist fikirlere göre barışçıl değil kana susamış olan “Mesih” gelene kadar bu nefret mesajlarının gelecekte de etkili olmaya devam edip etmeyeceğini göreceğiz.

Kaynak: AA

Haber Ara