2008 büyük finansal krizinin ardından en büyük finansal kriz olarak gösterilen ABD merkezli üç büyük bankanın iflası tüm dünyada panik havası estiriyor. Krizin Avrupa bankalarına sıçraması dünya gündemini bir anda alt üst etti.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Hasan Böğün, önceki krizlerin maliyetinin ABD dışındaki ülkelere yüklendiğini belirtirken, son krizle ilgili olarak "ABD, krizleri ihraç edemeyince kendi içinde yaşıyor" tespitinde bulundu.
Böğün'ün "Banka batışları ve kriz" başlıklı yazısı:
ABD'de bir hafta içinde önce Silvergate Bank, arkasından Silicon Valley Bank (SVB), arkasından New York merkezli Signature Bank (SB) isimli üç banka iflas etti. 10 kadar yerel Amerikan bankasının daha iflas etme olasılığı bulunduğu ileri sürülüyor.
Finans sektörü, iflaslar Amerikan ekonomisinde 2008'deki gibi büyük çaplı ve derin sarsıntılara yol açacak mı, sarsıntılar Avrupa'yı da etkileyecek mi endişesi içinde. İngiltere'nin en büyük bankası HSBC SVB'nin İngiltere kolunu satın aldı. Avrupa'da, enerji bağlantılılar başta olmak üzere bir dizi şirket, enkazları kamu maliyesinin üstüne yıkılarak tasfiye edildi. Avrupa'daki çöküntünün derinliği, Ukrayna kahramanlık destanı kuru gürültüsü dinince ölçülebilecek.
MERKEZ EKONOMİLER
Korkunun ecele faydası yok. Kapitalizm krizler sistemidir. Kriz esas, iki kriz arasındaki görece istikrarlı dönem geçicidir. Kriz, eskilerin deyişiyle “sermayenin temerküzü” biçimidir. Birkaç büyük mali sermaye grubu, hem mali hem reel Amerikan ekonomisinin bütününü bu yolla ele geçirecek. Süreç, toplam varlıkların yarısından fazlasını elinde tutan yüzde 1 içinde de işleyecek. En alttakilerin en fazla zarar gördüğü kademe kademe yıkım...
Sorulması gereken soru şu: 20 yıl önce krizler daha çok ve daha sık “kenar” denilen gelişmekte olan ekonomilerde olurdu; şimdi neden “merkez” ekonomilerde oluyor?
Öyle ya 1990'ların 10 yılı içinde Rusya krizi, Arjantin'den başlayan Latin Amerika krizi, Endonezya'dan başlayan Uzakdoğu krizi, 1994 ve 1999 Türkiye krizleri vs... Bu krizlerin tamamı, özellikle ABD'nin kendi ekonomik sorunlarını, mali sermaye operasyonlarıyla gelişmekte olan ekonomilerin üstüne yıkmasının sonucunda patladı. 2000'lerin ortalarından itibaren durum değişti. Krizler daha çok ABD, Avrupa ve Japonya gibi merkezlerde çıkıyor. Neden?
‘YAYILMA ETKİSİ'
Uluslararası Para Fonu IMF'nin 31 Ocak'ta açıkladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nda ilginç bir bulgu var. IMF, bu yıl yüzde 5.2 oranında büyüyeceğini öngördüğü Çin ekonomisinin öteki ülke ekonomilerine etkisini matematiğe dökmüş. Buna göre, Çin ekonomisindeki her fazla bir puanlık büyüme, geri kalan ekonomilere yüzde 0.3 oranında olumlu etki yapıyor. Buna “yayılma etkisi” diyor IMF. Çin ile ekonomik ilişki ne kadar çoksa, yayılma etkisi o kadar yüksek.
Buradan ekonomistlerce üzerinde daha çok çalışılması gereken bir tez çıkıyor: Çin ekonomisi, gelişmekte olan ekonomileri, ihracat ve ithalatlarına istikrar kazandırarak, mali sermaye operasyonlarına maruz bırakmayarak bir biçimde krizlerden bağışık yapıyor. Somut örnek Rusya. Bu durum, özellikle ABD'nin kendi krizlerini gelişmekte olan ekonomilerin üzerine yıkmasını önleyici etkide bulunuyor. ABD, krizleri ihraç edemeyince de kendi içinde yaşıyor. İşte günümüzün temel dinamiği!
Cumhuriyet