Dolar

32,5899

Euro

34,7872

Altın

2.410,48

Bist

9.645,02

Yönetmen Emre Karapınar: 'Belgeselini çektiğimiz insanlar hayatımızda yokmuş gibi yaşamamız mümkün değildi'

'Aile Olmak' belgeselinin yönetmeni Emre Karapınar:- 'Avrupa'da ailesinden mahrum yetişen bir toplum gördüm. Kısmen tecrübe de etmiştim. Ailesinden mahrum yetişen bir insan, merhametten ve sevgiden uzak kalıyor. İşte biz bu mahrumiyeti yaşamış insanların Afrika'da, Irak'ta, Afganistan'da neler yapabileceğine son 20 yıldır şahit olduk'- 'Hayatını çektiğimiz insanlarla bir belgeselci olarak

5 Yıl Önce Güncellendi

2019-12-09 10:50:15

Yönetmen Emre Karapınar: 'Belgeselini çektiğimiz insanlar hayatımızda yokmuş gibi yaşamamız mümkün değildi'
TRT'nin önemli yapımlarından "Aile Olmak" adlı belgesel filmin çekim ekibi, Esenler Belediyesi'nin düzenlenlediği, yöneticiliğini Abdulhamit Güler'in üstlendiği "Bizden Hikayeler" programına konuk oldu.

Dr. Kadir Topbaş Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen programda belgesel ekibi, bütün yıkıcı unsurlara rağmen aile kurumunu ayakta tutmak için mücadele eden annelerin, babaların ve çocukların etkileyici hikayesini ekrana getiren yapıma ilişkin açıklamalarda bulundu.

- "Ekip olarak birçok şeyi Afrika'da öğrendik"

11 bölüm olarak yayınlanan belgeselin yönetmeni Emre Karapınar, hayatının bir kısmının Avrupa'da geçtiğini belirterek, üniversite döneminde İHH İnsani Yardım Vakfı'yla tanıştığını söyledi.

Karapınar, daha sonra 2011'de İHH'yla birlikte Etiyopya'ya gittiğini anlatarak, "Avrupa'da boğulmuştum. Avrupa'dan sonra Etiyopya bana can simidi gibi geldi. Biz Avrupa'dayken varlığın içerisinde yokluğu yaşayan insanlara şahit olduk. Afrika ise yokluğun içerisinde varlığı yaşayan haysiyetli, onurlu insanların kaldığı bir yer. Aslında ekip olarak birçok şeyi orada öğrendik." dedi.

Anne ve babası ayrı olduğu için kendisinin de bir aileden mahrum yaşadığını dile getiren Karapınar, şöyle devam etti:

"Ailenin, anne babanın ne demek olduğunu, yaşadığım hasreti bizatihi kendim hissederek biliyorum. Ama Allah öyle imkanlar sundu ki ailemi kaybetmişken, çok sevdiğim bir dostum kapısını açtı bana. O kapıdan bir girdim, bir daha da 10 yıl çıkmadım. Çünkü o kadar güzel bir aile ortamı vardı ki, beni öylesine içlerine almışlardı ki, o sıcaklığı, o sofrayı hiç unutmadım. Belgeseli takip edenler de bilir, muhakkak her bölümde bir sofra vardır. İşte o sofra benim hiç dahil olamadığım bir sofraydı. Bu duygular ister istemez, birikmiş bir şeyin sonucu olarak belgeselde parçalara bölündü."

- "Coğrafyanın sorumluluğu korkunç bir şekilde omuzlarımıza yük bindirdi"

Karapınar, Avrupa'da yaşadığı dönemde aile yapısına dair izleminlerini aktararak, "Biz merhametin kaynağı olarak anneyi biliriz. Bir çocuk ilk eğitimini, terbiyesini, muhabbeti, sevgiyi, paylaşmayı aileden alır. Dolayısıyla Avrupa'da ailesinden mahrum yetişen bir toplum gördüm. Kısmen tecrübe de etmiştim. Ailesinden mahrum yetişen bir insan, merhametten ve sevgiden uzak kalıyor. İşte biz bu mahrumiyeti yaşamış insanların Afrika'da, Irak'ta, Afganistan'da neler yapabileceğine son 20 yıldır şahit olduk. Milyonlarca insan öldü, katledildi." diye konuştu.

Belgeselde küçük bir aile yapısından ziyade insanlık ailesini ele almaya çalıştıklarına dikkati çeken Emre Karapınar, projenin tohumlarının ise 2015'te Bangladeş'te atılmaya başladığı bilgisini verdi.

Karapınar, işine sadece bir yönetmen olarak bakmadığının altını çizerek, "İHH ile farklı ülkelere yaptığımız seyahatler, bizi o coğrafyalara bir şekilde hemhal kıldı. Gidiyorsunuz, dünyanız değişiyor. Yani hayatını çektiğimiz insanlarla bir belgeselci olarak muhatap olmadık. Coğrafyaların sorumluluğu korkunç bir şekilde omuzlarımıza yük bindirdi. Saçlarımız ağardı. Artık o insanlar hayatımızda vardı ve yokmuş gibi yaşamamız mümkün değildi." dedi.

Belgeselde çok fazla manzara görüntülerinin yer almasına rağmen insanların manzaradan ziyade hikayelere odaklandığını ifade eden Karapınar, belgeselde yer alan "Bu dünyayı kalbi kırık çocuklar değiştirecek" cümlesi kapsamında vermek istedikleri mesaj noktasında çok iyi geri dönüşümler aldığını belirtti.


- "Hiçbir zaman görüntünün hikayenin önüne geçmesini istemedik"

Görüntü yönetmeni Fatih Bacağıkırık da belgesel çekimlerinde ilk önce araştırma yaptıklarını ve arazi şartlarını incelerdiklerini belirterek, şunları anlattı:

"İnsanların hangi şartlarda nasıl yaşadıklarına şahit olduk. Mesela Afrika'da çok fazla ağlayan insan görmedim, tam tersi mutlulardı ki biz çoğu zaman onlardan güç alıyorduk. Çekimler konusunda da ekipman olarak her türlü imkana sahiptik. Fakat araziye çıktıktan sonra mevzunun sadece teknikten ibaret olmadığını anlıyorduk. Bakıldığı zamanda belgesele çok fazla teknik imkanlar kullanılarak, görsel şovlar yapmadık. Tamamen o insanlık duygusu aktarılmaya çalışıldı. Yani hiçbir zaman görüntünün hikayenin önüne geçmesini istemedik."

Bacağıkırık, belgesel kapsamında Türkiye'nin yanı sıra Moritanya, Moğolistan, Suriye, Çat, Afganistan, Tanzanya, Filipinler ve Endonezya'da çekimleri gerçekleştirdiklerini söyleyerek, "Belgeselin finalini Avrupa'da bir ülkede yapmayı planlıyorduk. Daha sonra farklı olaylar ve çeşitli bağlamlardan dolayı finali Türkiye'de yaptık." ifadelerini kullandı.

Belgeselin kurgu şefi Abdülhamit Hacıhasanoğlu ise bazen bir günde sadece 2, 3 planı kurguladıklarına işaret ederek, "Olayın, yaşanan hayatın haricinde bir şeyi öne çıkarmak istemedik. Bazen hızlı, bazen de çok uğraştığımız zamanlar oldu kurguda. Bir de belgeselin 3 dilde kurgusunu duyguları tam olarak verebilmek adına ayrı ayrı yaptık." şeklinde konuştu.

Her bir bölümünde farklı ülkelerde aileleri için elinden geleni yapanların hayatına odaklanan belgesel, Rumman Yapım tarafından hayata geçirildi.

Metinlerini Abdullah Kibritçi'nin yazdığı, 154 kişinin destek verdiği belgeselde, İHH İnsani Yardım Vakfı, THY ve TİKA gibi kurumların da katkıları bulunuyor.






Haber Ara