Dolar

32,5874

Euro

34,8578

Altın

2.495,97

Bist

9.668,37

'Ya Trump 'Kılıçdaroğlu’nu tanıyorum' derse, ne yaparız?'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Venezüella'da yaşananlara ilişkin “Yarın Türkiye’de de, ‘Ben sizi tanımıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu kabul ediyorum’ derse ne yapacağız?' dedi.

6 Yıl Önce Güncellendi

2019-01-29 09:57:28

'Ya Trump 'Kılıçdaroğlu’nu tanıyorum' derse, ne yaparız?'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Venezüella Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'yu ülkenin 'geçici devlet başkanı' olarak tanımasına tepki gösterdi.

Milliyet'ten Ömer Yılmaz'ın haberine göre Bahçeli, "Eğer ABD Venezuela'daki gibi yarın Türkiye'de de, ‘ben sizi tanımıyorum, Kemal Kılıçdaroğlu'nu kabul ediyorum' derse ne yapacağız? Risk burada. Biz de buna rıza göstermeyeceğiz. Bunlara rıza gösterirsek Türkiye'nin de başına bela olurlar" dedi.

Bahçeli, İstanbul ziyareti dönüşü mola yerinde bazı gazetecilerle sohbetinde özetle şu mesajları verdi:

Ben diyorum ki; artık her türlü düşünce insanı, farklı ideolojiye sahip bilim insanları, ülke yöneticileri, ‘insanlığın huzuru'nu sağlayabilecek bir siyasal projeye hazır olmalı. Bu proje insanlığın huzurunu sağlasın. Barıştı, demokrasiydi, şuydu buydu bunlar alt söylemler. Ne yaparsanız yapın demokrasi adına yapılıyor ve demokrasi adına yapılan bir müdahalede kan akıyor, darbeler yapılıyor.

'İSTEMESE DE İÇ SAVAŞ'

21. yüzyılın sonuna doğru yaklaşırken bir ‘insanlığın huzuru' projesi nasıl olacak? Burada ABD'ye gelişi güzel bir misyon yükleyemezsiniz. Eğer rejim ve bazı temel kavramlarla çatışan bir yönetim oluşmuş ise o zaman dünyadaki küresel güçler, demokrasinin gelişmesine, demokratik kültürün artmasına ve demokrasi yoluyla iktidarların yeniden yönetilmesi veya yönlendirilmesine fırsat tanıyan gayretler içerisinde olmalıdır. Ama Venezuela'da, ‘ben seni değil bunu tanıyorum' diyor. Her iki taraf da sokağa çıkıyor. Ne olacak? (İç savaş mı?) İstese de istemese de olacak. ABD burada netice alırsa ne olacak? İnsan hakları, demokrasi, self determinasyon açısından sorgulanması lazım. Bir ülkeye değişik yöntemlerle müdahale veya uluslararası yasalar açısından sorgulanması lazım. Kendisi gibi seçimle gelmiş olanları katledecek bir politika takip ediyor. Bu yanlıştan insanlığı, ülkeleri kurtarmak lazım.

'TRUMP 'KILIÇDAROĞLU' DERSE NE YAPARIZ?'

(Türkiye için Maduro'nun yaşadığı gibi bir risk görüyor musunuz?) Bir cümle söyleyeceğim başlık atacaksınız. Başlığa gelelim: Eğer ABD, Venezuela'da Maduro'nun karşısındaki bir muhalefete, ‘ben bundan sonra seni tanıyorum' der, buna da Türkiye rıza gösterir, komşu ülkeler, Avrupa ve AB rıza gösterir ise yarın Türkiye'de de, ‘Ben sizi tanımıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu'nu kabul ediyorum' derse ne yapacağız! ‘Kemal Kılıçdaroğlu'nu görevlendirdim ben bu konuda' dediği zaman CHP'nin üst yönetimi Maduro için söylemedikleri sözleri bundan sonra nasıl kullanacaklar? Risk burada. Ne yapacağız? Trump bunu istedi diye CHP'liler sarı gömlekliler mi, kırmızı gömlekliler mi yoksa başka bir şey mi sokağa döküldü, biz de buna rıza mı göstereceğiz? Diyelim ki Trump sabah kalktı; baktı ki hava bulutlu, şiddetli hortumlar var. Onun tesiri altında kaldı. Twit'in başına geçti, ‘Türkiye'de Kemal Kılıçdaroğlu'nun ülke yönetimine geçmesinde Amerika ve Türkiye menfaatleri açısında fayda görüyoruz. Yönetim değişsin Kemal Kılıçdaroğlu olsun' dediği taktirde ne yapacak CHP'liler? Kemal Bey bu söylediklerime alınganlık göstermemeli. ‘Hepimiz birlikte milli bir duruş sergilemeliyiz' demeli.

(Onun için mi sürekli beka vurgusu yapıyorsunuz?) İşte biz bunların hepsini bir beka meselesi olarak görüyoruz. Bir tane çok ince akıllı, o da bizim karşımıza zeka sorunu olarak çıkıyor. Hadi diyelim ki muhalefeti çok yoğun olarak sokağa taşıdı. Trump, Muharrem İnce'yi mi görevlendirecek?

Siyasi hayatımızda, 12 Eylül'de herkesin üzerinde olumsuz kararları bulunan bir kişinin (12 Eylül dönemi Savcısı Nurettin Soyer) evladını sen İzmir'e aday gösteriyorsun? Bu ismi ülkücü kimliği taşıyan hiç kimse kabul edemez. Onu belediye başkanı olarak görmez. Devrimci olan hiç kimse bunu kabul edemez. Kim kabul edebilir, 12 Eylül'ün bir avuç yandaşı bunu kabul eder. ABD'ye veya başka bir ülkeye kaçan savcılar var mesela Zekeriya Öz. Türkiye'ye gelse, FETÖ'nün bir partisi olmasa hangi parti alıp bunu aday gösterebilir. Böyle şey olur mu? İçişlerine karışamayız, istediğini yapar da siyaseten baktığınız vakit herhalde kime ne hizmet ediyorlar?

Siz kalkacaksınız 12 Eylül'ü yargılayacaksınız, apoletlerini sökeceksiniz. Sonra belli bir döneme geleceksiniz. Hepsi hayatlarını kaybetmiş hakkın rahmetine kavuşmuş insanlar. Onlara karşı önemli duruşlar sergilediniz. Şimdi kalkıyorsunuz onların savcısının oğlunu aday yapıyorsunuz. Bunun izah edilmesi lazım. Kim izah edecek? Çok konuşan Manisa Milletvekili (Özgür Özel) izah edemez. Ama Atatürkçü, Kemalist, CHP geleneğini, fikrini samimiyetle savunan, demokrasiden yana tavrını koyan insanların bunu sorgulaması lazım. Devrimci hareketin mensupları var. Onlar nasıl kabul edecek? Sadece ‘benim savcım Nurettin Soyer değildi' mi diyecek? Peki darbenin bir başka savcısı seni sorguladı ve ağır cezalar verdi, idam etti. İsmi Nurettin Soyer olmadı diye onun oğlunu kabul edeceksin, öbürünü bilmem ne yapacaksın? Türkiye'nin esas bu karmaşayı çözmesi lazım. Bu gidişat sağlıklı bir gidişat değil.

Haber Ara