Dolar

32,3641

Euro

34,9555

Altın

2.325,56

Bist

9.079,97

'Wilders, Türkiye karşıtı kesimin sözcülüğünü üstlendi'

SETA'nın Hollanda'daki Parlamento Seçimlerini değerlendiren raporundan:- '15 Mart Parlamento seçimlerine gidilen süreçte aşırı sağcı düşünceler ve popülist söylemler ön plana çıkarak Hollanda'daki seçim sürecini tahakkümü altına almıştır'- 'Göçmen karşıtı Geert Wilders ise Türk yetkililerin Hollanda'da da kampanya yürütmesine karşı olan kesimi

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-03-12 18:53:37

'Wilders, Türkiye karşıtı kesimin sözcülüğünü üstlendi'
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından, Hollanda'da 15 Mart'ta yapılacak parlamento seçimlerinde siyasi partilerin söylemlerinin değerlendirildiği raporda, aşırı sağcı düşüncelerin ve popülist söylemlerin ön plana çıkarak Hollanda'daki seçim sürecini tahakkümü altına aldığı vurgulanarak, aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin (PVV) lideri Geert Wilders'in Türk yetkililerin Hollanda'da da kampanya yürütmesine karşı olan kesimin sözcülüğünü üstlendiği ifade edildi.

SETA, "Hollanda Parlamento Seçimleri ve Aşırı Sağın Yükselişi" başlıklı bir rapor hazırladı.

Hollanda'da 15 Mart'ta yapılacak parlamento seçimlerine dair tartışmalarda ön plana çıkan konuların incelendiği raporda, ülkenin siyasi sistemine, seçim sürecinde öne çıkan başlıklara, seçim tahminleri ve muhtemel senaryolara yer verildi.

Fransa, Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde bu yıl kritik seçimlerin yapılacağına dikkat çekilen raporda, Avrupa Birliği'nden (AB) çıkmayı savunan aşırı sağ partilerin sandıktan alacağı sonuçların AB'nin geleceği açısından hayati önem taşıdığı vurgulandı.

Bu süreçte Avrupa'daki ilk seçimin Hollanda'da yapılacağı hatırlatılan raporda, Hollanda'nın diplomatik skandala neden olan, Türk bakanların ülkede vatandaşlarla buluşmasını engelleyen uygulamalarının da destekçisi aşırı sağcı PVV lideri Wilders'in İslam ve mülteci karşıtı söylemlerinin sandığa yansımalarının, AB'nin geleceği açısından önemli olduğu vurgulandı.

- "Hollanda'daki seçim süreci aşırı sağcı düşüncelerin tahakkümü altında"

Hollanda Parlamentosunun Senato ve Temsilciler Meclisinden oluştuğu belirtilen raporda, 15 Mart'taki seçimlerin 150 üyeden oluşan Temsilciler Meclisi için yapılacağı ve 150 koltuktan 76'sını kazanan partinin mutlak çoğunluğu elde ederek hükümeti kurma hakkı kazanacağı hatırlatıldı.

Raporda, sağlık sistemi, emeklilerin durumu ve konut sıkıntısı gibi birçok konu gündemde olsa da ülkedeki seçim sürecine mülteci krizi ve göçmenler konusunun damga vurduğu belirtilerek, "15 Mart Parlamento seçimlerine gidilen süreçte aşırı sağcı düşünceler ve popülist söylemler ön plana çıkarak Hollanda'daki seçim sürecini tahakkümü altına almıştır. Britanya'nın Brexit kararı, Trump'ın ABD seçimlerini kazanması, Avrupa'da yükselen aşırı sağ dalga ve Avrupa'ya gerçekleşen mülteci akını, Hollanda iç politikasını da etkisi altına alarak radikal sağ düşüncelerin etkinlik kazanmasına sebep olmuştur." değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, araştırma şirketi Ipsos'un seçim döneminde seçmenlerin eğilimi üzerine yaptığı araştırmanın sonuçları da paylaşıldı. Rapora göre, katılımcıların yüzde 86'sının Hollanda'nın değerlerinin ve ilkelerinin tehdit altında olduğunu söyledi. Değerlerin ve Batılı kimliğin beş yıl öncesine göre oldukça yara aldığını düşünenlerin yüzde 50'si ise bunun nedeni olarak Batılı olmayan göçmenleri gösterdi.

Araştırmanın, bu düşünce ve kaygıları en fazla PVV seçmeninin taşıdığını ve Hristiyan Demokrat Partisi (CDA), Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) ile 50Plus partilerinden de kayda değer oranda seçmenin bu korkuları paylaştığını ortaya koyduğu vurgulandı.

Yabancı ve İslam karşıtı Wilders'ın popülist söylemlerinin Hollanda siyasetini de şekillendirerek, ana akım partileri etkisi altına aldığı belirtilen raporda, şu ifadeler yer aldı:

"Başbakan ve aynı zamanda Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi Lideri Mark Rutte, inancı gereği kadınların elini sıkmadığı için işe alınmayan bir göçmenin gündeme gelmesiyle ülkede yaşayan göçmenleri hedef almış ve Hollanda'nın değerlerini benimsemeyenlerin gitmekte özgür olduğunu ve kurallara uymayan herkesin defolup gitmesi gerektiğini söylemiştir. Bununla birlikte söz konusu açıklamasının arkasında olduğunu göstermek maksadıyla 'defolup gidin' başlığıyla birçok gazeteye ilan vermiştir."

Özgürlük Partisi'nin aşırı sağ söylemlerinin seçim sürecine damga vurduğuna ve diğer partileri de bu yönde tutum almaya zorladığına işaret edilen raporda, "Ana akım partiler Wilders, İslam ve göçmen karşıtı radikal sağ düşüncelerini eleştirmenin yanında onun söylemlerinden faydalanarak oy kazanma yoluna gitmiş ve bir bakıma söz konusu düşünceleri meşrulaştırma işlevi görmüşlerdir. Hollanda'daki göçmenlere hitap eden sol partiler ise İslam'ın ve göçmenlerin seçim malzemesi yapılmasını engelleyememiştir." ifadesi kullanıldı.

- "Göçmenlerin ve Müslümanların hayat tarzını güvenlik sorunu olarak ele alıyorlar"

Göçmen konusunun Hollanda'daki siyasi partilerin seçim beyannamelerinde nasıl ele alındığına da dikkat çekilen raporda, "Siyasi partiler Hollanda'da yaşayan göçmenlerin, mültecilerin sorunlarını ve Müslümanların hayat tarzlarını uyum sorunu olarak değil, güvenlik sorunu olarak ele almışlar ve bu konuda radikal fikirler ortaya sürerek oy toplamaya çalışmışlardır." değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, Hristiyan Birlik Partisi'nin yeni göçmenlere Hollanda'nın değerlerini kabul ettiklerine dair beyanname imzalatılması gerektiği, Liberal Parti'nin demokrasi karşıtı dini kuruluşların yasaklanmasını savunduğu da vurgulandı. Aşırı sağın bir başka temsilcisi ve Kalvinist bir parti olan Toplumcu Reform Partisi'nin (SGP) terör sebebiyle İslami düşüncelerin yasaklanmasından yana olduğu belirtilen raporda, Özgürlük Partisi'nin Hollanda'nın İslam'dan kurtarılması gerektiğini iddia ettiği de kaydedildi.

- Hollanda'nın Türk bakanlara uyguladığı engeller

Raporda, seçime birkaç gün kala Hollanda gündeminde yer tutan bir başka konunun ise Türk siyasetçilerin Türkiye'deki referandum için Hollanda'daki Türk vatandaşlarla bir araya gelmek istemesi olduğu belirtildi.

Almanya'nın çeşitli bahanelerle Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin referandum konuşmalarını yasaklamasının Hollanda gündeminde de yer tuttuğu vurgulanan raporda, "Göçmen karşıtı Geert Wilders ise Türk yetkililerin Hollanda'da da kampanya yürütmesine karşı olan kesimin sözcülüğünü üstlenmiştir. Wilders Türkiye'de halk oylaması gerçekleştirilene kadar Türk Bakanların istenmeyen kişi (persona non grata) ilan edilmesi ve Ankara'ya güçlü bir mesaj verilmesi gerektiğini söylemiştir." ifadesi yer aldı.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 11 Mart'ta Rotterdam'da düzenleyeceği toplantıya karşı çıktığı hatırlatılan raporda, Hollanda Başbakan Yardımcısı ve İşçi Partisi Lideri Lodewijk Ascher'in ve Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb'in de toplantının nasıl engelleneceğine ilişkin çareler aradığına dikkat çekildi.

- "Oyların bölünmesi koalisyona yol açabilir"

Seçim sürecinde tüm partilerin oy oranlarının birbirine yakın bir görünüme sahip olduğu vurgulanan raporda, "Oyların bu kadar çok partiye bölünmesi birinci partinin kim olduğu önemli olmaksızın beş ya da altı partili bir koalisyonu beraberinde getirecektir." değerlendirmesi yer aldı.

PVV'nin aşırı radikal söylemlerinden dolayı seçim sonrası ortaya çıkacak olan koalisyon pazarlıklarının dışında bırakılacağı öngörülen raporda, bu mağduriyetin bir sonraki dönemde yapılacak olan seçimlerde ise PVV'yi çok daha güçlü bir şekilde birinci parti yapabileceği ifade edildi.




VİDEO HABER

İsrail'in Gazze'de bir vahşeti daha görüntülendi!

Haber Ara