Dolar

32,3297

Euro

35,0436

Altın

2.280,79

Bist

8.993,96

Vize krizinin perde arkası: Trump nasıl ikna oldu?

ABD ve Türkiye arasında yaşanan vize krizinin ardından iki ülke arasındaki ilişkiler en sıkıntılı dönemlerinden birinden geçerken arkasındaki detaylar ortaya çıkmaya başladı.

7 Yıl Önce Güncellendi

2017-10-12 08:47:10

Vize krizinin perde arkası: Trump nasıl ikna oldu?

Türkiye ve ABD arasında yaşanan vize krizinin ardında arkasındaki detaylar da ortaya çıkmaya başladı. Trump yönetimi Türkiye'deki göçmen olmayan vize hizmetlerini askıya alma kararını doğrudan yerel personeline yönelik tutuklama ve gözaltı vakalarının bir trende dönüştüğü kaygısıyla aldı. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın ulusal güvenlik ekibinin telkin ettiği bu karara onay vermesinin arkasında kendisinin telefonla konuşmayı bile reddettiği Venezuela Cumhurbaşkanı Maduro'nun Ankara'da ağırlanması ve Türkiye'den İran'a yapılan üst düzey ziyaretlerden duyduğu rahatsızlığın yattığı konuşuluyor. Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Pazar günü krizin patlak verdiği ilk saatlerde kendisiyle görüşmek için mesaj yollayan Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'nu aramak için 3 gün bekledi.

ABD, VENEZUELA VE İRAN İLİŞKİLERİNDEN RAHATSIZ

Hürriyet'te yer alan habere göre, üç hafta önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile New York'taki görüşmesinde ‘şu anda hiç olmadığımız kadar yakınız' ifadesini kullanan ABD Başkanı Donald Trump'ın bu görüşmeden sonra Ankara'nın kendisinin net tavır aldığı Venezuela ve İran'la yakın ilişki içinde olmasından rahatsız olduğu belirtiliyor. Dahası Trump'ın Türk hükümetinden isimlerin 15 Temmuz darbe girişimine ABD'nin destek verdiği yönündeki imalarının sürmesinden de hoşnut olmadığı sızan kulis bilgileri arasında.

BEYAZ SARAY'DAKİ İLK GÜNDEM TÜRKİYE'YDİ

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert'in salı günü vize kararının Beyaz Saray ve Dışişleri'nin koordinasyonunda alındığını açıkladığı saatlerde Başkan Trump Dışişleri Bakanı Tillerson ve Savunma Bakanı James Mattis ile çalışma yemeğini yeni tamamlamıştı. Nauert, Beyaz Saray'daki yemeğin gündemini ‘Türkiye, İran, Kuzey Kore' olarak sıraladı. Washington'ın Ankara'daki Büyükelçi John Bass'e güçlü ifadelerle sahip çıkan açıklamasının Beyaz Saray'da Ankara ile son durumun değerlendirildiği toplantının arkasına gelmesi tesadüf değildi.

İstanbul Başkonsolosluğu'nda ABD Adalet Bakanlığı'nın narkotik birimi Drug Enforcement Agency (DEA) için çalışan Metin Topuz'un tutuklanması karşısında verilecek tepki Beyaz Saray bünyesindeki Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) ve Dışişleri koordinasyonunda hazırlandı. Dışişleri'ne vize hizmetlerinin durdurulması için yeşil ışık yakılmasında Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster ile Yardımcısı Fiona Hill kritik rol oynadı. Bu iki isim 21 Eylül'de New York'taki Trump-Erdoğan görüşmesine de katılmışlardı.

TOPUZ SON OLMAYACAKTI

Kararı hızlandıran faktörlerden biri de yine İstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli olan N.M.C.'nin İstanbul Başsavcılığı tarafından FETÖ davasında ifadeye çağrılmış olmasıydı. Yani ABD Türk kamuoyu öğrenmeden önce N.M.C.'ye gelen celpten haberdardı. Topuz'un tutuklanmasının son olmayabileceği, tutuklama dalgasının gerisinin gelebileceği kaygısı ağır bastı.

ABD yönetiminin temel beklentisi personeline yönelik hukuki süreçlerin şeffaf olarak işletilmesi ve en nihayetinde serbest bırakılmaları. Amerikalı yetkililer Topuz'un serbest bırakılmasını vize hizmetlerinin yeniden başlaması için bir önkoşul olarak telaffuz etmekten de kaçınsa da Ankara'dan en azından güveni yeniden tesis edecek adım bekliyor. Nauert ‘Tutuklu personelimizi avukatlarıyla görüştürmek iyi bir başlangıç olabilir' dedi.

Türk tarafı ise vize meselesiyle Türk mahkemelerin aldığı tutuklama kararları arasında bir bağ kurulmasını reddediyor. Türk yetkililer ‘Bizim için iki konu tamamen ayrı. Hukuki süreçlerle ilgili bir dayatma olamaz. Böyle bir önkoşul kabul etmeyiz' diyor.

İki ülke diplomatları arasında krizi aşmaya yönelik temaslar ilk andan beri sürüyor ancak ‘hükümetten hükümete' temas ancak üç gün sonra gerçekleşebildi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Pazar günü daha krizin ilk saatlerinde ABD'li mevkidaşı Tillerson'a telefonda görüşme talebini iletmişti. Ancak Tillerson Çavuşoğlu'nu aramak için üç gün bekledi. Tillerson'ın görüşmeyi geciktirmesinin arkasında Büyükelçi John Bass'in Türkiye'de hedef haline getirilmesinden duyduğu rahatsızlığın yattığı konuşuluyordu. Daha da önemlisi ABD tarafı siyasetçiler arasında görüşme gerçekleşmeden önce Türkiye'de tutuklu personeline ilişkin net tavrını kamuoyunda kayda geçirmeyi tercih etti.

WASHİNGTON ANKARA'DAN DELİL BEKLEDİ

ABD Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert Amerikan ve Türk Dışişleri Bakanları Rex Tillerson ile Mevlüt Çavuşoğlu arasında Çarşamba günü gerçekleşen telefon görüşmesine ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada Washington'ın Türk mahkemelerince tutuklanan ABD konsolosluklarında görevli Metin Topuz ve Hamza Uluçay'a yöneltilen suçlamalar konusunda Ankara'dan delil beklediği vurgulandı.

Sözcü Nauert'in açıklaması şöyle:

‘Bakan Tillerson Türkiye'deki misyonlarımızda çalışan Türk vatandaşlarının ile bir grup Amerikan vatandaşının alıkonulmasından duyduğu derin kaygıyı iletti. Türk hükümetinin bu kişilere yönelik suçlamalarının şeffaf olmasının önemine ve hükümetin bu suçlamaların arkasındaki delilleri sunması gereğine vurgu yaptı. İki bakan ABD'nin tutuklamalarla ilgili kaygılarının giderilmesi için yakın temas içinde olması hususunda mutabık kaldı'.

BASS'IN YERİNE ATAMA KONUŞULMUYOR

ABD yönetiminin hafta sonunda Türkiye'ye veda edecek olan John Bass'in yerine yeni bir büyükelçi gönderme aşamasına ne zaman geleceği ise ayrı bir muamma. Bass'in Afganistan'a tayin edildiğinin açıklandığı temmuz ayında Ankara'ya gönderilecek büyükelçi için kariyer diplomatı Daniel B. Smith'in ismi bir süre dolanıp gündemden düşmüştü. Trump yönetimi vize krizi patlak vermeden hemen önce kariyer diplomatı yerine siyasi bir atama yapma noktasına gelmişti. Ancak vize krizinin Türkiye'ye yeni büyükelçi atamasını geciktirmesi muhtemel. Bugün bir isim belirlense bile yeni elçinin kongre tarafından onaylanıp gönderilmesi en az 2-3 aylık bir süreç ki Washington'da bugün kimse bunu konuşmuyor bile.

 

Haber Ara