Dolar

32,3282

Euro

35,0649

Altın

2.282,13

Bist

8.998,75

Türkiye’yi bize vermek istemiyorlar! Alabilecek miyiz, peki?

6 Yıl Önce Güncellendi

2018-08-19 08:20:07

Türkiye’yi bize vermek istemiyorlar! Alabilecek miyiz, peki?

Dünyanın hâl-i pür melâlini şöyle özetleyebiliriz:

Batılılar, miyop.

Müslümanlar, hipermetrop.

Asyalılar, astigmat.

“Latin Amerika” mı? Adı bile yok!

BÜTÜN DÜNYA BATI'NIN ESERİ BÜTÜN DÜNYA BATI'NIN ESİRİ!

Batılıları “miyop” olarak nitelendirmem, şaşırtıcı gelebilir: Öyle ya, bilim, düşünce, sanat, Batılıların eseri değil mi?

Doğru: Bugün bütün dünyanın kullandığı temel kavramlar ve kurumlar Batılıların eseri: Yaklaşık üç asırdır, yalnızca Batılılar üretiyor, bütün dünya da tüketiyor...

Buradan çıkarılabilecek sarsıcı sonuçlardan biri de şu galiba: Bütün dünya Batı'nın eseri. Ama bütün dünya sadece Batılıların ürettiklerini tükettiği için Batı'nın esiri. En azından zihinsel olarak Batı'nın esiriyiz hepimiz. İstesek de istemesek de, hoşumuza gitse de gitmese de yakıcı ve yıkıcı gerçek bu.

Bunda, sadece Batılıların üretiyor, bütün dünyanın da Batılıların ürettiklerini tüketiyor olmasının en temel nedeni, elbette ki, yaşayan tek uygarlığın Batı uygarlığı olması ve diğer medeniyetlerin tarihten çekilmiş olması.

BATILILARA “MİYOP” MU DEDİN, SEN?

Batılıları, “miyop” olarak tanımlamama takıldığınızı, duyar gibiyim.

Batılılar, tarihte miyop olarak tanımlanmayı hakeden yegâne insanlık tecrübesi, oysa.

Batılıların kendilerini her şeyin merkezine yerleştirmeleri, kendileri dışındaki dünyaya, medeniyetlere değer vermemeleri, “böcek” muamelesi yapmaları, tam bir miyopluk örneği.

Başından beri böyle bu. Greklerden itibaren...

Grekler, Grek olmayan herkesi “barbar” olarak nitelendiriyordu. Grek değilseniz, “barbar”dınız!

Başkasını hiçe sayma davranışı, modern Batılılara Greklerden sirayet etti. Batılılar, dünyayı, “West and the rest” (Batı ve diğerleri) olarak gördüler. Hatta daha da ileri giderek, “uygar-barbar” diye ideolojik bir ayrıma gitmekten bile çekinmediler.

Körleştirici hatta ürpertici bir miyoplaşma biçimidir bu: Batılılar, işte bu miyoplaşma biçimi üzerinden, kendileri dışındaki insanları, toplumları, kültürleri, medeniyetleri, dinleri “barbar” olarak gördüler ve kendilerine “uygarlaştırma misyonu” biçerek, başka dinlere, medeniyetlere, kültürlere ve tabiata saldırmakta, talan etmekte sakınca görmediler.

Hâlâ da görmüyorlar...

Kendilerini efendi, dünyayı da tepe tepe kullanılacak bir köle olarak görüyorlar hâlâ...

O yüzden orman kanunlarının hâkim olduğu, güçlünün haklı ve yaşama hakkı olduğu Darwinyen barbarlığı, uygarlık olarak dayatıyorlar bütün dünyaya hâlâ!

Başkalarına saygı duymayan bir uygarlık, “uygarlık” mıdır, barbarlık mı, siz karar verin artık.

Yarın, 50 yıl, 100 yıl sonra dünya tarihi yazıldığında, Batı uygarlığı, “tarihin en barbar, en miyop uygarlığı” diye yazılacak, bundan hiç kuşkunuz olmasın.

Düşüş başlasın, Batı uygarlığı gücünü yitirmeyegörsün, bütün dünyada hâkim olan Batıya karşı duyulan aşağılık kompleksi çözülecek, bitecek ve, geçmişi geçtim, sadece bir asırda Batılıların insanlığa karşı, tabiata karşı, hakikate karşı işlediği cinayetler çarşaf çarşaf orta yere serilecek...

ASYA NEDEN ASTİGMAT?

Asyalıları “astigmat” olarak niteledim; çünkü Asyalılar, hem kaynaklarıyla irtibatlarını kopardılar, dinleri fosilleştirildi, bitirildi; hem de kültürlerinin kalıntılarının sunduğu imkânların da katkısıyla kapitalizm tarafından uyutulma, yutulma ve yok olma sürecinin eşiğine fırlatılmış durumdalar.

Asyalıların gelişi, Batılıları bir süreliğine de olsa, rahatsız edecek olsa bile, son kertede, kapitalizmi yeniden üretmekten başka bir işe yaramayacak.

Asya'nın devleri Çin'in, Hindistan'ın, Japonya'nın gelişi, Asya medeniyetlerinin dirilişi değil, nihâî olarak sönüşü, tükenişi, bitişi anlamına gelecek...

İnsanlık tarihine muazzam katkılar sunmuş, incelikli, derinlikli Asya medeniyetlerinin tarihten silinişi, bütün insanlık adına ürpertici aslında.

HAZİNE'NİN ÜZERİNDE OTURMAK!

Müslümanlara gelince...

Müslümanları “hipermetrop” olarak niteledim; çünkü Müslümanlar köklü, diri, kuşatıcı bir hazinenin üzerinde oturuyorlar ama bu muazzam ve muazzez hazinenin farkında bile değiller. Müslümanların, özellikle de bu toprakların çocuklarının üzerinde oturdukları hazine, ilâhî kaynakla irtibatı bozulmamış, insanı ve insanlığı yeniden kendine getirip kendinden geçirecek, insanlığın susuzluğunu giderecek hakikat pınarlarından kana kana içirecek bir hazine...

Kaynaklarımız sağlam ama biz çürüğüz.

Kaynaklarımızla sağlam ilişkiler kurmaya başlayacak kadar toparlanıp kendimize geldiğimizde, biz yeniden geldiğimizde, emperyalistler defolup gidecekler: Hakikat ateşi karşısında mum gibi eriyecekler...

Ama önce bizim kendimize gelmemiz, kendimiz olmamız, yolumuzu çizmemiz ve yola koyulma iradesi ortaya koyacak köklü maddî ve manevī hazırlıkları, dalga-kıracak ve dalga-kuracak diriltici yolculukları yapmamız gerekiyor elbette...

Yükümüz ağır, yükümlülüğümüz büyük.

O yüzden büyük sorunlarla imtihan olunuyoruz.

Bu imtihanı verebilmemizin yegâne şartı, sekülerleştikçe, dünyevîleştikçe çürüdüğümüzü, fenâ hâlde çözüldüğümüzü görebilmemiz ve bu ürpertici çürümeyi, yok edici çözülmeyi önleyecek köklü önlemleri -eğitimden gençliğe, şehircilikten medyaya kadar- vakit daha fazla geç olmadan alabilmemiz...

Türkiye, içerden ele geçirildi; bütün kurumları, sömürgeci / seküler kafayla tepeden dizayn edildi...

Ekonomisini, kültürünü, sanatını, hâriciyesini teslim aldılar; ülkeyi zihnen Batı'nın müstemlekesine dönüştürerek bizi celladımıza âşık ettiler; bizi bize yok ettirecek kadar ileri gittiler!

Türkiye'yi bize vermek istemiyorlar... Ama alacağız... Evet, alacağız da, nasıl alabileceğimizi biliyor muyuz, gereğini yerine getirebiliyor muyuz, peki? Asıl mesele bu, şimdi.

Haber Ara