Dolar

32,3314

Euro

35,0675

Altın

2.308,48

Bist

9.079,97

Türkiye'nin terör örgütü DEAŞ ile etkin mücadelesi

Terör örgütü DEAŞ'a karşı çok boyutlu mücadele stratejisi yürüten Türkiye, örgüte yönelik operasyonların yanı sıra yabancı terörist savaşçılara karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor- Örgütün saldırılarına karşı şehirlerin yanı sıra sınırda da güvenlik önlemlerini her geçen gün artıran Türkiye, DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu'na en güçlü destek sağlayan ülke konumunda bulunuyor- Terö

7 Yıl Önce Güncellendi

2018-03-08 13:10:05

Türkiye'nin terör örgütü DEAŞ ile etkin mücadelesi
SİNAN USLU - Terör örgütü DEAŞ'a karşı çok boyutlu strateji yürüten Türkiye, örgüte yönelik operasyonların yanı sıra yabancı terörist savaşçılara karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyor.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, kökleri 1999 yılına dayanan terör örgütü DEAŞ, 2004'te Irak'ta ortaya çıktı.

İsim konusunda birçok kez değişikliğe giden örgüt, özellikle 2012 yılı sonrasında düzenlediği saldırılarla hem Irak hem de Suriye içinde kontrol altına aldığı alanları genişletme sürecine girdi.

Bu süreçte çekim merkezi oluşturarak çeşitli ülkelerden çok sayıda taraftar toplayan örgüt, büyük oranda istikrarsız bölgede bir arazi şeridini kontrol eden fiili siyasi güç haline geldi.

Öncelikle Irak'ta gerçekleştirdiği saldırılarda bomba yüklü araçlarla intihar saldırıları düzenleme ve hapishanelere baskınlar yapıp mahkumları kaçırma yoluna giden örgüt, intihar eylemlerinin etkisini propagandayla artırma stratejisi izledi.

Tikrit, Tesfırat, Ebu Garip ve Taci hapishanelerine baskınlar düzenleyen DEAŞ, kaçan tecrübeli militanlarla Saddam yönetiminin eski askerlerini saflarına kattı. Böylece örgüt hem adını dünyaya duyurdu hem de hapishaneden kaçanları saflarına katarak güçlendi.

Terör örgütü DEAŞ, 2014'ün ilk aylarından itibaren saldırılarını artırdı ve Irak'ta Felluce, Ramadi, Telafer, Tikrit ve Musul gibi kentlerde kontrolü ele geçirdi.

Irak'ın ikinci büyük kenti olan Musul'un herhangi bir direnişle karşılaşılmadan kısa sürede DEAŞ tarafından kontrol altına alınması büyük yankı uyandırdı.

Dönem dönem Erbil ya da Samarra gibi diğer kentlere de saldırılar düzenleyen örgüt, başkent Bağdat'a 60 kilometre kadar yaklaştı. Hızla büyüyen ve etkinliği artan örgüt, Suriye'deki iç savaşın oluşturduğu hassasiyeti de değerlendirerek bu ülke topraklarına doğru yayıldı.

Suriye bağlamında ise El-Kaide ile ilişkili El-Nusra Cephesi ile bağlarını koparan DEAŞ, daha sonra söz konusu örgütün Suriye'de elde ettiği askeri ve mali kaynaklara el koydu, Suriye'ye gelen yabancı terörist savaşçıları bünyesine kattı. Bu süreçte örgüt, Suriye'de kontrol ettiği alanları genişletmeye başlarken, Rakka ve Deyrizor bölgelerini ele geçirdi.

- DEAŞ ile mücadele

El Nusra Cephesi, yurt içi ve Suriye'de yürüttüğü faaliyetler sonucu Türkiye tarafından terör örgütü olarak nitelendirildi.

Bakanlar Kurulunun, 3 Haziran 2014'te Resmi Gazetede yayımlanan kararıyla "El Kaide il bağlantılı tüzel kişi, kuruluş veya organizasyonlar" arasında yer alan El Nusra Cephesi, Türkiye tarafından terör örgütü ilan edildi.

Kararda Irak'taki El Kaide yapılanması içinde yer alan organizasyonlar listelendi ve liste içinde DEAŞ da yer aldı.

DEAŞ ve El Nusra, 2013'ten bu yana terör örgütü olarak kabul edildi.

Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) Aralık 2015'te çıkan ve sonrasında yapılan siyasi görüşmelerde esas alınan 2254 sayılı kararında Nusra Cephesi, DEAŞ ile beraber El Kaide'ye bağlı terör örgütü olarak tanımlanarak, uygulanacak herhangi bir ateşkesin dışında tutuldu.

Rusya ve Türkiye'nin inisiyatifiyle başlatılan Astana sürecinde de bu görüş benimsendi ve DEAŞ ile El Nusra ateşkesten müstesna terör örgütü olarak tanımlandı.

Öte yandan, ulusal yasal içtihatta terör örgütü DEAŞ özeli ve bu bağlamda Yargıtayın ilgili ceza dairesince alınan kararlar da bulunuyor. Bu kararlarda DEAŞ "silahlı bir terör örgütü" olarak addedilirken, ilgili sanıkların "silahlı terör örgütüne üye olma" eylemine istinaden aldığı cezalar onandı.

- DEAŞ'ın Türkiye'deki terör eylemleri

"Selefi ve tekfiri bir anlayış"a sahip terör örgütü DEAŞ, Suriye ve Irak'taki otorite boşluğu, etnik/mezhepsel kaos ve çatışmalı ortamdan faydalanarak bu ülkelerdeki bazı alanları işgal etti.

DEAŞ'ın komşu ülkelerdeki faaliyetleri karşısında hem ülke içi hem de ülke dışında gerekli tedbirleri alan Türkiye'ye yönelik saldırıları DEAŞ'ın kurulmasıyla eş zamanlı başladı.

Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ağırlıklı olarak çok sayıda kişinin bulunduğu, toplumsal fay hatlarını tetikleyebilecek alanlara yönelik canlı bomba saldırıları düzenleyen DEAŞ, ayrıca Türkiye'nin sınır illerine dönük roketatarlı ve havanlı saldırılar da gerçekleştirdi.

Örgüt, Ankara, İstanbul, Gaziantep ve Şanlıurfa başta olmak üzere düzenlediği bombalı eylemlerle ülke içinde kutuplaşma ve karışıklık yaratarak kendisine zemin hazırlama arayışında oldu.

Bunun yanı sıra örgüt, İstanbul Sultanahmet ve Taksim saldırılarıyla "Türkiye'de turistlerin can güvenliğinin olmadığı" algısı oluşturma ve ülkeyi uluslararası kamuoyu nezdinde ekonomik ve siyasi olarak zor duruma düşürme amaçlı eylemler de gerçekleştirdi.

- Uluslararası koalisyona güçlü destek

Terör örgütü DEAŞ ile mücadele için oluşturulan uluslararası koalisyonun önemli bir parçasını teşkil eden Türkiye, "Özgün Kararlılık Harekatı" kapsamında düzenlenen hava operasyonlarına katılımına ilişkin teknik nitelikte bir belgeyi 24 Ağustos 2015'te ABD ile imzaladı.

Bu kapsamda koalisyon uçaklarıyla Suriye'de belirlenen terör örgütü DEAŞ hedeflerine yönelik 29 Ağustos 2015'ten itibaren ortak hava harekatı düzenlenmeye başlandı.

Bunun yanı sıra 2016'nın ağustos ayı içinde DEAŞ'ın kontrolünde bulunan Cerablus bölgesinden, Gaziantep'in Karkamış ilçesine havan topu atılması, yine Gaziantep'teki bir düğün sırasında terör örgütü DEAŞ tarafından düzenlenen intihar saldırısı sonucunda 57 vatandaşın hayatını kaybetmesi üzerine Türkiye, meşru müdafaa hakkını kullanarak operasyon kararı aldı.

- Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları

Terör örgütü DEAŞ'ın ülke içi ve Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden faaliyetlerinin engellenmesine yönelik 24 Ağustos 2016'da Fırat Kalkanı Harekatı başlatıldı.

Türkiye'nin, "sınır güvenliğini sağlamak, terör örgütü DEAŞ'ın ülkeye yönelik tehdit ve saldırılarını önlemek, yerinden edilen Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerine imkan vermek ve harekatın gerçekleştirildiği bölgede huzur ve güven içinde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak" amacıyla başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı 216 gün sürdü. Harekatın, 29 Mart 2017'de düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında sona erdiği duyuruldu.

Harekat kapsamında, Cerablus, Rai, Dabık, Kabasin, El Bab gibi yerleşim yerleri terör örgütü DEAŞ'tan arındırıldı. Harekat sonucu 2 bin 647'si ölü olmak üzere 3 bin 60 DEAŞ mensubu etkisiz hale getirildi.

Öte yandan, terör örgütü DEAŞ ile mücadele kapsamında 15 Kasım 2017'ye kadar yıl içinde iltisaklı 14 dernek kapatıldı, 53 bin 781 kişiye giriş yasağı konuldu ve 5 bin 540 kişi bu kapsamda sınır dışı edildi.

Sonraki dönemde DEAŞ'a yönelik düzenlenen 838 operasyonda, 146 terörist etkisiz hale getirildi. Türkiye'ye giriş yapmaya çalışan 18 bin 500 şüpheli, risk analiz birimlerinin çalışması sonucunda kontrol edilirken, bunlardan 5 bin 41'i geri gönderildi ve 10 eylem gerçekleşmeden engellendi. Güvenlik güçlerince gözaltına alınan 4 bin 765 zanlıdan 739'u tutuklandı.

Fırat Kalkanı Harekatı'nın ardından Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, "Hudutlar ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla Suriye'nin kuzeybatısında Afrin'de, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ'a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş halkı bunların baskı ve zulmünden kurtarmak" amacıyla 20 Ocak 2018 saat 17.00'den itibaren Zeytin Dalı Harekatı başlatıldı. Harekatın başlangıcından bu yana 3 bin 55 terörist etkisiz hale getirildi.

Öte yandan, terörizmin finansmanının önlemesine yönelik çalışmalar da kararlılıkla sürdürülüyor.

- YTS'lerle mücadele

Etkinlik ve kapasitesini giderek arttırarak fiili devlet yapılanması içine giren terör örgütü DEAŞ, yabancı terörist savaşçılar (YTS) olgusundan faydalanıyor.

Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yerinden yabancı uyruklular, Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren radikal terör örgütlerine katılmak amacıyla Türkiye'yi güzergah olarak kullanıyor.

Bu kapsamda özellikle yakın döneme kadar Batı medyasında yer alan haber ve yorumlarda bu duruma dikkat çekilerek, Türkiye'nin bir anlamda YTS'ler için bir ulaşım merkezi haline geldiği birçok kez dile getirildi.

YTS'lerin, Türkiye üzerinden çatışma bölgelerine geçişlerini engellemek amacıyla sınır güvenliğine ilişkin önlemler arttırıldı. Şüpheli görülen kişilere ilişkin risk analizi yapılması için ilgili havalimanları ve otobüs terminallerinde risk analiz birimleri oluşturuldu.

Çalışmalar kapsamında, YTS olma şüphesi bulunan 54 bin kişiye yurda girişi yasağı konulduğu ve yaklaşık 5 bin 600 kişi sınır dışı edildi.

Türkiye, BMGK tarafından YTS'ler ile bu bağlamda bölgedeki aşırı radikal terör örgütleriyle mücadeleye yönelik kabul edilen 2170, 2178 ve 2199 sayılı kararları uygulama konusunda büyük bir hassasiyet gösteriyor.

- DEAŞ ile ideolojik mücadele

Türkiye, terör örgütü DEAŞ'ın selefi/tekfirci ideolojisinin yaygınlaşmasını engellemek amacıyla tüm kurumlarıyla mücadele başlattı.

Diyanet İşleri Başkanlığınca, personel bu konuda bilgilendirilerek terör örgütü DEAŞ'ın Türkiye'de taban bulmasının önüne geçildi.

Diyanet İşleri Başkanlığınca, dini hassasiyet ve kavramların terör örgütlerince suistimal edilmesine karşılık, cihat, fetih, ganimet, esir, şirk, mürted, tekfir, tebdi, tadlil, halife, mehdi ve şehitlik gibi bazı kavramların nasıl söylem malzemesi haline getirildiğini açığa çıkaran ve doğru anlamlarını ifade eden çalışmalar yapıldı.

Başkanlığa bağlı Din İşleri Yüksek Kurulunca, terör örgütü DEAŞ'ın faaliyetlerine yönelik "DAİŞ'in Temel Felsefesi ve Dini Referansları Raporu - 2015" ile "Dini İstismar ve Tedhiş Hareketi DEAŞ - Ekim 2016" isimli çalışmalar gerçekleştirildi.

- DEAŞ ile uluslararası mücadele

Terör örgütü DEAŞ, 2013'te "Irak El-Kaidesi" adı altında, BMGK kararları uyarınca oluşturulan terör örgütleri yaptırım listesine alındı.

Bunun yanı sıra ABD'nin, terör örgütü DEAŞ'ı ilk olarak 2004'te "Yabancı Terörist Örgütler" listesine "Irak El-Kaidesi" adıyla dahil ettiği, 2014'te ise örgütün anılan terör örgütleri listesindeki adı "Irak ve Levant İslam Devleti" şeklinde yer aldı.

Ayrıca Aralık 2015'ten itibaren daha önce "El-Kaide Yaptırım Listesi" olarak isimlendirilen El-Kaide bağlantılı kişi ve gruplara yönelik liste "DEAŞ ve El-Kaide Yaptırım Listesi" şeklinde değiştirildi.

İngiltere özelinde DEAŞ, 2014'te müstakil bir terör örgütü olarak kabul gördü. DEAŞ ile mücadele bağlamında Eylül 2014'te ABD öncülüğünde oluşturulan DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu'nun başlattığı "Özgün Kararlılık Harekatı"nın faaliyetleri sonucunda 2017'nin ortalarından itibaren örgütün denetiminde bulundurduğu alanların büyük bir bölümü geri alındı.

Özellikle Musul ve Rakka'da sağlanan başarıyla örgüt bir anlamda dağılma aşamasına geldi.

Ayrıca YTS olgusu, BMGK'nin Suriye ve Irak'taki DEAŞ, El-Nusra Cephesi ve El-Kaide ile bağlantılı aşırılıkçı-radikal terör örgütlerine ilişkin 15 Ağustos 2014'te kabul ettiği 2170 sayılı BMGK kararında ilk defa adlandırıldı.

YTS'ler, 24 Eylül 2014'te kabul edilen 2178 sayılı BMGK kararında ise "terör eylemleri işlemek, planlamak ya da terör eylemlerine hazırlık yapmak veya katılmak ya da silahlı çatışmalarla bağlantılı olanlar da dahil olmak üzere, terör eğitimi almak veya vermek amacıyla ikamet ettikleri veya vatandaşı oldukları devletten başka bir devlete seyahat eden kişiler" olarak tanımlandı.

Kararın ardından DEAŞ ile uluslararası alanda mücadele kapsamında YTS'lere yönelik idari ve hukuki düzenlemelere ağırlık verildi. Terör eylemlerine katılma amacıyla çatışma bölgelerine seyahat etme niyetinde olan YTS'lerin ülkelerinden çıkışlarına engel olacak tedbirler geliştirildi. Aynı şekilde ülkelerine dönen YTS'ler hakkında da terörizme ilişkin suçlara istinaden hukuki soruşturma ve kovuşturmalar açıldı.

Ülkelerine dönen YTS'lerin düzenlediği terör ve şiddet eylemleri de söz konusu tehdidin önemini somut şekilde ortaya koydu.

Haber Ara