Dolar

32,5938

Euro

34,7271

Altın

2.497,23

Bist

9.524,59

'Türkiye’nin, Karadeniz'deki doğal gaz keşfinin anlamı'

Hakkı Uygur’un İran Araştırmalar Merkezi (İRAM)da yayımlanan, “Türkiye’nin Doğal Gaz Keşfinin Anlamı” başlıklı analiz haberinde, “Ekonomik ve siyasi olarak güçlü bir aktör hâline gelebilmede enerjinin rolü dikkate alındığında bu hamle Türkiye’nin elini güçlendirecek ve ülke artık masaya daha güçlü oturacaktır” denildi.

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-08-30 10:23:11

'Türkiye’nin, Karadeniz'deki doğal gaz keşfinin anlamı'

Hakkı Uygur'un İran Araştırmalar Merkezi (İRAM)da yayımlanan, “Türkiye'nin Doğal Gaz Keşfinin Anlamı” başlıklı analiz haberinde, “Ekonomik ve siyasi olarak güçlü bir aktör hâline gelebilmede enerjinin rolü dikkate alındığında bu hamle Türkiye'nin elini güçlendirecek ve ülke artık masaya daha güçlü oturacaktır” denildi.

İran Araştırmaları Merkezinde (İRAM) Başkan Vekili Hakkı Uygur'un, Türkiye'nin Karadeniz'de keşfettiği doğal gazla ikili analiz haberi şöyle:

Türkiye, son 15 yıllık dönemde İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içerisinde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülke konumundadır. Son on yılda Türkiye ekonomisi ortalama %5 civarında büyüme göstermiş ve bu da ülkenin enerji piyasasındaki talebin ve yatırımların ana itici gücünü oluşturmuştur. Ülke uzun zamandır enerji talep ve ithalat bağımlılığını dikkate almakta ve enerji güvenliğini ülke politikaları içerisinde önceliklendirmeye çalışmaktadır. Bunu da “yerli ve millî” enerji kaynakları ile gerçekleştirmek en büyük hedeflerdendir.

Türkiye bu bağlamda son yıllarda Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de yerli gemileriyle arama faaliyetleri gerçekleştirmekteydi. Küresel bağlamda dikkatler Doğu Akdeniz'e çevrilmişken 21 Ağustos Cuma günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fatih Sondaj Gemisi'nin Tuna-1 olarak tanınan ve keşfin ardından “Sakarya Gaz Sahası” olarak adlandırılan bölgede ilk aşama olarak 320 milyar metreküplük rezerv keşfini açıklaması ile tüm dünya Karadeniz'e kitlendi.
Ülke tarihinin en büyük doğal gaz keşfi olarak nitelendirilen bu keşif, ülkenin bu zamana kadarki bulunan rezervlerinin yaklaşık yüz katı olması hasebiyle bölge dengelerini değiştirebilme açısından oldukça değerli. Ayrıca Enerji Bakanı Fatih Dönmez bulunan gazın teknik kalitesinin yüksek olduğunu belirtmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da belirttiği gibi bu rezervlerin bir başlangıç olduğunu ve yakın gelecekte bölgede yeni keşiflerin beklendiğinin de altını çizmiştir.

Bu keşif, beraberinde ekonomik ve politik birtakım değerlendirmeleri de getirmiştir. İlk olarak ekonomik açıdan değerlendirildiğinde, keşfin ilk etapta ülkenin 7-8 yıllık ihtiyacını karşılayacağı ve toplam 65 milyar dolar civarında bir ekonomik değerinin olacağı tahmin edilmektedir. Yıllardır fosil yakıtlar açısından “fakir” olarak nitelendirilen ülke için kaynağın değeri, ülkenin her yıl enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla 40 ila 50 milyar dolar ödemesi göz önüne alındığında oldukça dikkat çekici. Türkiye'nin ortalama %70 civarında olan enerji bağımlılığında, en yüksek oranın %90-95 ile doğal gaz olması ise keşfin ülke içinde neden bu kadar yankı bulduğunun en iyi yanıtlarındandır. Bu keşif, beraberinde birçok iç tüketim kaynaklı soruyu da beraberinde getirse de iç tüketim ile ilişkili maddi somut getiriler 2023 yılına kadar beklenmemektedir. Ülke ilerleyen dönemlerde ilave keşiflerin yapılması ile birlikte iç tüketimini karşılayacak bir konuma kavuşacak ve dolayısıyla cari harcamaların üzerindeki enerji payının baskısı artık geride kalacaktır.

Politika boyutu göz önüne alındığında, ülke uzun zamandır enerji çeşitliliğini artırma ve bunu kendi imkân ve kabiliyetleri ile gerçekleştirme hedefleri doğrultusunda bir enerji politikası yürütmektedir. Bu keşif, ülkenin enerji politikalarındaki istikrarın en önemli sonucunu oluşturmuştur. Ayrıca Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının (TPAO) derin sondaj konusunda uluslararası enerji firmaları ile rekabet edebilecek boyuta ulaştığının da somut örneğidir demek mümkün. Millî imkânlar kullanılarak böyle bir keşfin gerçekleştirilmesi ilerleyen keşiflerin hızlandırılmasında önemli bir motivasyon sağlayacaktır. Tüm bunlar aynı zamanda uluslararası iş birlikleri ve yatırımlara da katkı sağlayabilir. Hâlihazırda yurt dışında da faaliyet gösteren TPAO gibi kuruluşların öneminin de daha da artacağı açıktır.

Tüm bunlar Türkiye için enerji merkezi olma hedeflerinde sağlam adımlardır. Aynı zamanda bu adımlar tüm dünyada çeşitli yankılar uyandırmıştır. Özellikle Doğu Akdeniz konusunda Türkiye ile ihtilaf içerisinde olan Yunanistan ve AB ülkelerinin gündeminde âdeta bomba etkisi yaratmıştır. Öte yandan bu başarı, dost ve müttefik diğer ülkeler tarafından ilgiyle karşılanmış ve Filistin Lideri Mahmud Abbas gibi çeşitli ülkelerin yetkilileri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayarak kutlamada bulunmuşlardır.

Savunma sanayisindeki başarıları da göz önünde bulundurulduğunda enerji sektöründeki bu başarı ile birlikte ülkenin küresel ve bölgesel bağlamda daha güçlü bir konuma yükseleceği ve özellikle Doğu Akdeniz konusunda hamlelerin daha da keskinleşeceği bir sürece girmekteyiz. Enerji Bakanı Dönmez'in bazı ülkelerin Türkiye'nin bu faaliyetlerinden hoşlanmadıklarını hatta arama gemisinde yer alan üçüncü ülke vatandaşlarına baskıda bulunduklarını söylemesi söz konusu faaliyetlerin ve keşfin stratejik önemini ortaya koymaktadır. Uzun yıllardır müttefikleri tarafından görünmez yaptırımlara maruz kalan ülkenin her bir başarılı adımında odakların rahatsızlıkları oldukça belirgin. Ancak ülke bu başarılı sürece ulaşmak için oldukça zor şartlardan geçti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır.” sözünden de yola çıkarak zorlu ve belirli bir süreç isteyen bu tarz teknik çalışmalar bazı tarafları rahatsız etse de istikrarlı bir şekilde devam edeceği su götürmez bir gerçektir.

Ekonomik ve siyasi olarak güçlü bir aktör hâline gelebilmede enerjinin rolü dikkate alındığında bu hamle Türkiye'nin elini güçlendirecek ve ülke artık masaya daha güçlü oturacaktır. Özellikle başta Suriye ve Libya olmak üzere bölgesel bazı politikalarda sorunlar yaşadığı Rusya ve bir ölçüde İran ile önümüzdeki yıllarda sona erecek anlaşmaları yenileme hususunda Ankara'nın daha az istekli olacağı ya da bu ülkelerle daha kısa vadeli anlaşmaları tercih edeceği öngörülebilir. İki ülke ile olan enerji iş birliği nedeniyle sürekli ABD'nin baskısı altında olan Ankara'nın bu yönde atacağı adımlar ABD ile yaşanan gerginliğin azalmasında da etkili olabilir. Şüphesiz birçok senaryo olsa da Türkiye'nin bağımsız bir enerji gücüne sahip olması ve eşsiz jeopolitik konumu düşünülünce birçok aktörün, ülkenin küresel piyasalardaki yerini tekrardan gözden geçirmesi gerekecektir.

Kaynak: İramcenter

türkiye, akdeniz, karadeniz, fatih, doğal gaz, enerji

Haber Ara