Dolar

32,5993

Euro

34,7973

Altın

2.495,14

Bist

9.483,67

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan'dan öğretmenler için açıklama

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, öğretmenlerin yaşadığı güncel sıkıntılarla ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-05-13 22:57:16

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan'dan öğretmenler için açıklama
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, öğretmenlerin yaşadığı güncel sıkıntılarla ilgili olarak açıklamalarda bulundu.

Pandemi süreci ile ilgili alınan tedbirlere dikkat çeken Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, devletin aldığı tedbirler sonrasında salgının şu an için kontrol atına alındığını, ancak tehlikenin geçmediğini aktardı. Aşı bulunana kadar 11 Mart tarihinden öncesine dönülmesinin mümkün olmadığını aktaran Geylan, 'yeni normal' olarak adlandırılan hayatın başlayacağını bildirerek, "11 Mart'tan önce olduğu gibi sosyal hayatımıza dönmemiz mümkün değildir. Tedbirlerle hayatımızı sürdüreceğiz. Bazı uzak doğu ülkeleri salgını kontrol altına aldıklarını söyleyerek, rehavete kapıldılar ve ikinci dalgayı yaşadılar. Dolayısıyla yeni normal dönemde rehavete kapılırsak, tedbirlerde gevşeme olursa, ikinci dalgayı yaşayabiliriz. Devletimizin üç aydır ortaya koyduğu tedbirler ve vatandaşlarımızın kendi sosyal hayatlarından kısıtlamaya giderek bu tedbirlere uyması neticesinde elde ettiğimiz başarının heba edilmemesine dikkat etmemiz lazım. Ticari hayatın kontrollü şekilde başlaması, sosyal hayatın yeniden rayına sokulması anlamında alınan tedbirleri yüksek dikkatle sürdürmeliyiz."

Rehavete kapılmayalım, tedbiri elden bırakmayalım

Sokaklardaki artan kalabalığı değerlendiren Geylan, "Kalabalık sokaklar rehavetin yansımasıdır. 'Bana bir şey olmaz' anlayışı çok ilkel bir düşüncedir. Bütün vatandaşlarımız dikkatli olmalıdır. Korona virüs ne yaşa, ne sağlık durumuna bakıyor. Gencecik insanlar bile yoğun bakımda yatıyor. Dolayısıyla devlet yetkilileri, bilim insanları bir telkinde bulunuyorsa bunu sorgulamayalım, ikazlara riayet edelim. Emin olun bütün ikazlar önce toplum sağlığı içindir. Biliyorsunuz AVM'ler açıldı. Artık AVM'ler önceden olduğu gibi bir sosyal yaşam alanı olarak görülmemelidir. İnsanlar ihtiyaçlarını çok hızlı bir şekilde giderip AVM'lerden ayrılmalıdır. Sosyal yaşam alanlarımız açık alanlar olmalıdır. Korona virüs tedbirleri kapsamında hafta sonları sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. 16-19 Mayıs tarihleri arasında da 4 günlük sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Nitekim bayramda da benzer bir kısıtlama yapılabilir. Tüm bunların faydasını görüyoruz. Dolayısıyla ihtiyaç oldukça bu kısıtlamaların devam etmesi faydalıdır. Bir kez daha tekrarlıyorum: Rehavete kapılmayalım, tedbiri elden bırakmayalım" ifadelerini kullandı.

Sağlık dışında her şeyin telafisi var

Okulların açılması konusunda ki kaygılarını dile getiren Geylan, okulların 1 Haziran'da açılması durumunda 18 milyon öğrencinin ve 1 milyonu aşkın eğitim çalışanının risk altında olacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Keşke bir an önce pandeminin etkilerinden kurtulsak, hayatımız normale dönse, okullarımız açılsa, sosyal ve ticari hayatımız eskisi gibi olmaya devam etse. Ancak bugünden baktığımızda şu an için mümkün görünmüyor. Bilim insanları, toplum içerisinde 36 bin hayali taşıyıcı olduğu ifade ediyor. Sınıfların çok kalabalık olduğu, sosyal mesafenin korunmasının mümkün olmadığı, öğretmen ve öğrencilerin yanı sıra okul bahçesinde velilerin de olacağı göz önüne alındığında okulların açılması durumunda alınan tedbirlerin heba edileceğini düşünüyorum. Mutlaka Bilim Kurulu her ihtimali titizlikle değerlendiriyor ve gerekli uyarıları yapıyordur. Kamu yönetiminin bu uyarılara dikkat edeceğine inanıyorum. Ancak bu noktada şu hususa da dikkat çekmek istiyorum. Kurumlarımız asla bir 'normalleşme yarışı'na girmesinler. Emin olun ki, hiç kimse, mesela Milli Eğitim Bakanlığı'na 'Ey Milli Eğitim Bakanlığı, ne kadar beceriksizsin, normalleşmeyi sağlayamadın, okulları açamadın' diye bir eleştiride bulunmaz. Öncelik, toplumumuzun ve çocuklarımızın sağlığıdır. Sağlık dışında her şeyin telafisi vardır."

Öğretmenler hazır kıta değil

Öğretmenlerin kamu yöneticilerinin yönetme arzusunu tatmin edeceği hazır kıtalar ya da angarya işleri yükleyebilecekleri joker kamu çalışanları olmadığını bildiren Geylan, "Bilindiği gibi ilk vakanın ortaya çıkmasının ardından 20 Mart'ta okullara zorunlu ara verildi ve MEB uzaktan eğitimi hayata geçirdi. Öğretmenlerimiz şu anda öğrencilerimizin öğrenme motivasyonunu korumak ve devam ettirmek anlamında gerçekten yoğun bir gayret gösteriyor. Şu anda her bir öğretmenimiz, yüz yüze eğitim sürecinden çok daha fazla mesai harcıyor. Bu süreç devam ederken, öğretmenlerimiz aynı zamanda kaymakamlıklarımızın oluşturduğu Vefa destek gruplarında da gönüllü olarak kendi sağlıklarını da riske ederek görev alıyorlar ve devletimizin şefkat elinin vatandaşımıza dokunmasını sağlıyorlar. Ama buna rağmen bazı mülki amirler ve kamu yöneticileri, yıllardır şahit olduğumuz garip davranışları sergilemeye devam ediyorlar. 'Okullar tatil edildi, öğretmenler evlerinde yan gelip yatıyor, hiçbir iş yapmıyor' gibi bir algıya kapıldılar ve adeta ne kadar angarya iş varsa öğretmenlere yüklüyorlar. Öyle bir noktaya geldik ki, muhtarların ya da belediyelerin yapacağı bir takım faaliyetleri dahi öğretmenlerimize yüklüyorlar. Öğretmenler bir takım kamu yöneticilerinin yönetme arzusunu tatmin edeceği hazır kıtalar değildir ya da bir takım angarya işleri yükleyebilecekleri joker kamu çalışanı değildir. Yıllardır şahit olduğumuz bu arazlı anlayıştan bıktık artık" ifadelerini kaydetti.

Rize Ardeşen'de görevli öğretmenlerden birinin yaşadığı bir olayı anlatan Geylan, "Rize'nin Ardeşen ilçesinde polis memuru olduğunu iddia eden birisi öğretmeni telefonla arayarak, kendisine otogarda nöbet görevi verildiğini söylüyor. Arayan kişinin polis memuru olduğunu nereden bileceksiniz. Ayrıca kamu çalışanlarına resmi bir görevin nasıl tebliğ edileceğinin usulü vardır. Dolayıyla öğretmenimiz tedirgin oluyor ve şube başkanını arayarak yaşananları aktarıyor. Şube başkanı da ilçe milli eğitim müdürünü arıyor. İlçe Milli Eğitim Müdürü böyle bir görevden haberi olmadığını ifade ediyor. Tabi bu olayın üzerine öğretmenimiz o göreve gitmiyor. Ardından da Kaymakamlık tarafından öğretmenimize kınama cezası verildiği bildiriliyor. Bu nasıl bir anlayıştır?" ifadelerini aktardı.

Rize'de yaşanan olayla ilgili Milli Eğitim Bakanlığının kayıtsız kalmamasını, öğretmenlerin her önüne gelenin elinde oyuncak olmasına ve öğretmeni ara eleman gibi gören kamu yöneticilerine müsaade edilmemesini isteyen Geylan, öğretmenlere hak ettikleri değerin verilmesini isteyerek, şu ifadeleri kullandı:

"Öğretmen sahipsiz değildir. Öğretmene değer vereceksiniz. Türk Eğitim-Sen olarak her zaman şunu söylüyoruz, 'Öğretmene verdiğiniz değer aslında çocuklarınıza verdiğiniz değerdir' Çünkü, çocuklarımızla velilerimizden daha çok öğretmenler ilgileniyor. Çocuklarımızın kişiliğini, kariyerini öğretmenlerimiz şekillendiriyor. En kıymetli varlığımız olan çocuklarımızı ellerine teslim ettiğimiz öğretmenlere lütfen değer verin. Milli Eğitim Bakanlığı'na da çağrıda bulunuyorum, Yaşananlara müdahale edilmeli ve öğretmenlerimizin her önüne gelenin elinde oyuncak olmasına müsaade edilmemelidir' Şunu herkes bilsin ki, çocuklarımızın öğrenme süreci ile ilgili kaygı düzeyi en yüksek olan kesim öğretmenlerdir. O halde bırakın öğretmenler işini yapsın. Pek tabi ki öğretmenlerimiz, devletimizin ve milletimizin ihtiyacı olduğunda her türlü görevin altına değil elini, gövdesini koymaya hazırdır. Öğretmenler zaten her zaman gereğini yapıyor. İşte görüyorsunuz: Vefa gruplarında görev alanların yüzde 80'i öğretmenlerdir. Karşı çıktığımız husus, kamu görevlileri içerisinde öğretmenlerin hazır kıta olarak görülmesidir. Bu sadece bugünün değil her zaman muhatap olduğumuz bir tutumdur. Biliyorsunuz, pandemi sürecinde duruşmalara ara verildi. Soruyorum size, hangi mülki amir şimdi çıkıp hangi savcıya, hakime, avukata paketi dağıttırır ya da otogarda kimlik kontrolü yapmasını ister? Aklına bile gelmez. Ama yıllardır bu tür bir faaliyet olduğunda, bir karşılama töreni olduğunda ya da yeni icat proje hayata geçirildiğinde ilk akla gelen öğretmenlerdir. Dolayısıyla öğretmenlere karşı var olan bu arazlı yaklaşımı, kamu görevlileri içinde öğretmenleri hazır kıta olarak gören bu anlayışı kınıyorum."

Haber Ara