Dolar

32,4958

Euro

34,6209

Altın

2.477,67

Bist

9.611,97

Trump dünyayı kaosa sürükleyebilir

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-02-07 16:17:20

Trump dünyayı kaosa sürükleyebilir
ABD'de başkanlık seçimlerindeki adayların belirgin olmaya başlamasıyla öne çıkan adaylardan Donald Trump ismi, sanırım, herkes için sürpriz olmuştu. “Hillary Clinton'un kazanması için karşısına böylesi ‘düşük profilli' bir kişiyi aday olarak gösterdiler” kanaatinde olanların arasındayım. Politikadan çok şov dünyasının bir parçası olan Trump ilerlemiş yaşına rağmen kendinden beklenmeyen bir performans gösterdi. Seçim kampanyası boyunca hep ırkçı, ayrılıkçı ve nefret dilini kullandı. Siyonist Yahudiler haricinde herkesi rencide edici kampanyasının sonunda şaibeli de olsa seçiminin galibi oldu.
 
Daha önce de George W. Bush mahkeme kararıyla başkanlık koltuğuna oturmuş ve dünyayı yaşanmaz hale getirmişti. Bush'un silah lobilerinin adamı olduğu belliydi. O da beceriksiz, iş, yol ve yordam bilmeyen, konuşmaktan açız bir kişiydi ama milyonlarca insanın katledilmesine, tecavüze uğramasına ve milyonlarca hektarlık alanın çölleşmesine neden oldu. Böyle bir kişinin enkazı henüz kalkmamışken Bush'tan daha çılgın bir ABD başkanı dünyanın başına ne tür belalar açacağını göreceğiz.     
 
Aslında çak fazla beklemeye gerek kalmadan Trump göreve başladığı ilk haftadan itibaren aldığı kararlar hem ülkesi hem de dünya tarafından eleştirilmeye başlandı. Başkanlığını kabul etmeyen milyonlarca ABD'li sokaklara döküldü. Protesto etti. Sözde özgür ABD protestocuları susturdu. Polis orantısız güç kullandı. Ne hikmetse kimse “ABD'de Demokrasi elden gidiyor” diye manşet atmadı. Ama Trump'tan rahatsızlık duyan milyonlarca ABD'linin olduğu bir gerçek.
 
Trump aslında stratejisini “Benden olanlar ve olmayanlar” üzerine kurguladı. Öyle de yapmaya çalışıyor. Kendine İslam dünyasından bir düşman arıyor. Dikkatleri onun üzerine çekmek istiyor. En geri kalmış bölgede bile köhne de olsa bir hukuk sistemi olur. Trump kafasına göre ülkeyi faşist ve ırkçı argümanlarla yönetmeye başlayınca karşısına derin devletin çıkacağını ve kendisine “dur” denileceğini bekliyordum. Nitekim öyle de oldu. “Hiçbir lider kanunların, anayasanın üstünde değildir ve kafasına göre hareket edemez”. Bu deyimi her fırsatta ABD başka ülkelere hatırlatıyordu. Şimdi hatırlatma sırası bizde.
 
Trump'ın başkan seçilmesini filin zücaciye dükkanına girişine benzetebiliriz. Kırılanları ve etrafı toparlama görevini ilk olarak ülkenin mahkemeleri yaptı. ABD'nin Seattle kentindeki federal bir yargıç, Başkan Trump'ın, nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülke vatandaşlarına getirdiği vize yasağını ülke genelinde durdurma kararı aldı. Trump görevdeki bir ayını henüz doldurmamışken yargı erkiyle karşı karşıya geldi. Daha önce bu aptalca karara itiraz eden Adalet bakanı Vekili Sally Yates'i görevden almıştı. Ancak huysuz ihtiyar geri adım atmıyor. Hala diretiyor. Bu gidişle ABD'de bir darbe beklediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Hukuk savaşları devam ediyor. Bizde izliyoruz. 
 
Trump'ın İslamofobi söylemleri Kanada'da şiddete dönüştü  
Askeri veya yargısal darbe genelde geri kalmış, hukuksuzluğun olduğu ve emperyalistlerin cirit attığı ülkelerde olurdu. Bunları da ABD ve diğer emperyalistler organize ederdi. Şimdi darbe sırası ABD'ye geldi. Trump ya şov yapmayı bırakacak yada ülkesinin kanunlarına uyacak! Uymazsa ülke içerisinde büyük bir kaos ve güven bunalımına yol açacağı için askeri olmasa da hukuki tedbirler alınabilir. İleride neler olabileceğini şimdiden kestirmek zor. Ancak ABD'de başkanın gücünün mahdut olduğunu herkes bilir. Orada lobiler vardır. Ülkenin ve lobilerin çıkarı doğrultusunda karar alırlar. Trump şimdilik Siyonist lobisinin çıkarlarına hizmet ediyor.    
 
İlk telefon görüşmesini Binyamın Netanyahu, akabinde diktatör ve en az Netanyahu kadar eli kanlı Abdulfettah es-Sisi ile yapması Trump'ın önceliğinin neresi olacağı konusunda bize bir fikir vermektedir. Diktatörlerle konuşurken sus pus olan Trump seçilmiş liderlerle konuşurken çirkinleşmeye ve diplomatik temayüllere uymayan davranışlarda bulunmaya başladı. Avustralya başkanıyla yaptığı konuşmayı basına sızdıran, Meksika ve AB ülkeleri ile İran hakkındaki açıklamaların hemen hepsi birer skandal niteliğindedir. Adam ağzına geleni söylüyor. Hukuk veya daha önceki anlaşmalar umurunda bile değil. “Benim dediğime evet diyeceksin” diye diretiyor.  
 
Dünyaya diploması dersi vermeye kalkışan ABD şimdi diplomatik nezaket ve kurallara uyulmaya davet edilmesi güzel bir gelişme. Ancak bu durumdan kendi diplomatları rahatsız olduklarını açıkça dile getirdiler. Başka kurumlarında sesini çıkarması gerekir. Şimdiye kadar sadece Dışişleri ve yargının bir kısmı görevini yaptı. Diğer kurumların sesini ne zaman yükselteceğini merakla bekliyorum. Hani özgürlük ABD için her şey demekti?
 
Trump'ın nefret ve ayrılıkçı konuşmaları Müslüman ve göçmen karşıtı nefret suçlarında büyük artış meydana getirdi. Sadece bir hafta içinde 94 nefret suçu işlendiğini FBİ kayıt altına aldı. İslamofobi söylemleri Kanada'da yankı buldu ve Kuebec eyaletindeki İslam Kültür Merkezine Müslümanlar yatsı namazını kılarken fanatik Hristiyan teröristlerce saldırıya uğradı. Hristiyan teröristler namaz kılan 6 sivil  Müslüman'ı hunharca katletti. Cenazeler toprağa verildiği gün bir başka bölgede Monntreal'daki camiye bu kez taşla saldırı yapıldı ve maddi hasar meydana geldi.
 
Avrupa'da oldukça yaygın olan İslamofobi şimdi şiddet ve söylem olarak Amerika kıtasında yayılmaya başladı. Üstelik bu nefreti körükleyen ABD'nin ırkçı lideridir. Bundan güç alan Fransa'nın ırkçıları yapılacak seçimlerde Marine Le Pen'in seçimi kazanacağını iddia ediyor. Bundan dört ay önce Avusturya'daki sağcı Özgürlükler Partisinin lideri Norbert Hofer az farkla başkanlığı kaybetmesi üzerine gözlerin Avrupa'da artan ırkçılığa çevrilmesi gerektiğine inanıyorum.
 
Avrupa'da artan ırkçılığa dikkat etmek gerekir
Trump gibi AB'de sorunların içinden çıkamıyor. İslamofobi ve ırkçılık yaparak sağ seçmeni yanına çekmek ve iç kargaşa çıkararak başarısızlıklarını gölgelemek istiyorlar. Ekonomik krizleri durduramayan, çevre ve enerji politikalarında tutarlı davranamayan, göçmen sorununu çözemeyen, dünya barışına katkı sunamayan ve lider çıkaramayan ülkeler kaos çıkarmak için nefret dilini kullanmaları aslında kendi sonlarını da getirecek. Ama bunu idrak edecek kapasiteleri yok.   
 
Irkçı söylem ve İslamofobi Avrupa'yı bir ağ gibi örmeye başladı. Hollanda'da aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders gerçek anlamda bir terörist gibi Müslümanlara ve yabancılara saldırıyor. Polonya'da Hukuk ve Adalet Partisi, Macaristan'da Viktor Orban'ın Fidesiz Partisi, Yunanistan'ın Altın Şafak Partisi, İsveç'in aşır sağcı İsveç Demokratları Partisi ve Almanya'nın ırkçı Almanya için Alternatif Partisi gibi hareketler gittikçe oylarını artıyor. Bu gelişmeler Avrupa ve ABD'nin felaketi anlamına gelecek.
 
Avrupa'daki bu ırkçı hareketlerin hemen hepsi Trump'tan etkilenip güçlenme eğilimine girebilirler. Eğer Trump durdurulmazsa bu kaprisli ve ukala tavrını sürdürecek olursa tüm dünyanın çekeceği var demektir. Bakalım ABD'nin derin devleti ne zaman devreye girecek? İslamafobi tutumunda bir değişiklik beklemiyorum. Aksine Büyükelçiliğini İşgal altındaki Kudüs'e taşıyacağını, yasa dışı yerleşim birimlerininyapılmasına hız verileceği, Mısır'ı da yanına alarak İsrail ile birlikte bölgede Müslüman katliamı yapılmak isteneceğini tahmin ediyorum.
 
Ülkemiz ile Trump arasındaki ilişkiler her iki Başkanın konuşmasından sonra belli olacaktır. Obama'nın bıraktığı enkazın devam etmeyeceğini, Ortadoğu konusunda bizim tezlerimize sıcak bakacağına inanıyorum. Ancak İsrail, Mısır ve Filistin konusunda görüş ayrılıklarının olacağını, Suriye konusunda ise ortak bir noktada buluşabileceğimizi tahmin ediyorum. Her ne kadar ortak zeminde anlaşma sağlasak bile Trump'ın en az Rusya kadar güvenilmez olduğunu bir kenara not etmeliyiz.
 
Bölgemizde huzurun olmaması için PKK terör örgütünün uzantısı olan PYD hem Suriye için hem de ülkemize bir tehdit unsuru olarak kullanılacak. Obama yönetimi ağır silah  yardımı yaparken şimdikiler ayni terör örgütüne zırhlı araç vermeye başladı. DEAŞ'ın yerine ikame edilecek yeni örgüt / örgütlere ayni desteğin verileceğini tahmin ediyorum. Trump döneminde DEAŞ yerine daha çok Haşdi Şabi veya bir başka Şii terör örgütünün ismini çokça telaffuz edebiliriz.
 
 
Trump üzerine düşeni veya seçilmek için lobilere verdiği sözleri yerine getirmek için elinden geleni yapacaktır. Bizde şeytanın kim olduğunu, ona uymamak ve onun tuzaklarına düşmemek için üzerimize düşeni yapmalıyız kanaatindeyim.
https//:twitter.com/aslanbalci1

Haber Ara