Dolar

32,3158

Euro

35,0931

Altın

2.296,68

Bist

9.041,61

Trump Arap liderler için 'değerli müttefik' ama yanılıyorlar...

Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'da misafir araştırmacı Hüseyin Abdül-Hüseyin AA için kaleme aldı:

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-02-15 15:13:22

Trump Arap liderler için 'değerli müttefik' ama yanılıyorlar...

TİMETURK | HABER MERKEZİ
ÇEVİRİ: ÖMER ÇOLAKOĞLU


ABD Başkanı Donald Trump'ın düşman listesinin en tepesinde Müslümanlar bulunuyor. Trump seçim kampanyası sırasında bütün Müslümanların ABD'ye girişinin yasaklanması ve Amerikalı Müslümanların fişlenmesi için bir veritabanı oluşturulması çağrısında bulunmuştu. Fakat görevine resmen başladıktan sonra, seyahat yasağını, nüfuslarının çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu yedi ülkeyle sınırlı tutarak Müslümanlara gösterdiği saldırgan tutumu yumuşatmış oldu; bu hareketini ise "detaylı güvenlik soruşturması" önlemi olarak nitelendirdi.

Büyük ölçüde aşırı sağcı Hıristiyanlardan oluşan bir seçmen bloğuna sahip olan Trump'ın, Müslümanların hepsine karşı bu denli saldırgan tutum takınıyor olması anlaşılabilir bir durum.

ARAP YÖNETİCİLER ŞAŞIRTIYOR

Ancak, Hıristiyanlar ve Yahudiler de dahil olmak üzere milyonlarca AmerikalI, Trump'ın Müslümanlara yönelik seyahat yasağını protesto ederken, sadece birkaç Müslüman Arap idarecinin yasağa yönelik destek açıklamasında bulunması ya da böyle bir yasak yokmuş gibi davranmış olması gerçekten şaşırtıcı.

ARAP ÜLKELERİ İKİ GRUBA AYRILMIŞ DURUMDA

Müslümanların Trump'la ilgili bölünmüşlüklerini anlayabilmek için, Arap ve Müslüman dünyasındaki bölünmelere değinmek lazım. Arap ülkeleri başlıca iki kampa ayrılmış durumda: Birinci kamptakiler, İslami hareketlerin siyasete iştirak edip seçimlere katılmasına müsaade ederken, diğer kamptakiler siyasi İslamı toptan yasaklayarak bu partileri engelliyor.

2011'deki Arap Baharı'nı ve Mısır ile Tunus gibi ülkelerde İslamcı partilerin iktidara gelişini takip eden yıllarda, İslamcı partilere karşı olan kamp, evvela yönetimdeki otokratlarla, sonra da Mısır örneğinde olduğu gibi, muhalefetin İslamcılardan iktidarı geri almayı başardığı zamana kadar askeri veya laik muhalefetle saf tuttu. Bu Müslüman Arap ülkeleri, kendi ülkelerindeki İslamcı partileri yasaklamakla kalmadı, üstüne, Arap Birliği ve Körfez Ülkeleri Konseyi gibi bölgesel organizasyonlarda da bu partilerin terörist olarak tanımlanması için lobi faaliyetlerinde bulundular.

KUVEYT'İN ARABULUCULUK ÇABALARI

Kuveyt gibi tarafsız kalan birkaç ülke ise, bu iki kampın arasında arabuluculuk çabaları başlattı. Gerçekten demokratik yollarla seçilmiş bir meclisi ve hükümeti olan az sayıdaki Arap ülkesinden biri olan Kuveyt, İslamcıların aday listesi oluşturmasına izin veriyor ve adaylar bu sayede seçimlere katılabilmenin ötesinde, genelde mecliste büyükçe bir parti grubu elde ediyorlar. Kuveyt, ülkedeki İslamcılara suçlu muamelesi yapamayacağını açıklayarak diğer Arap başkentlerine, siyasete katılmasına müsaade edilmesi gereken ılımlı İslamcılarla, hem fikri temelde hem de savaş alanında kendileriyle mücadele edilmesi gereken radikalleri bir tutmama çağrısında bulundu.

BİLHASSA İHVAN...

Ancak, Kuveyt'in bu iki yakanın arasına köprü olmaya yönelik arabuluculuk çabaları başarısız oldu. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de nihayet İslamcı grupları yasakladı ve bu grupların partilerini, en başta da Müslüman Kardeşleri (İhvan) terör örgütleri listelerine ekledi. Mısır'da ordunun Müslüman Kardeşler'le irtibatlı hükümeti devirmesiyle de Kahire, Riyad ve Abu Dabi'yi takiben Müslüman Kardeşler'i ve diğer birçok İslamcı grubu yasa dışı ilan etti.

SUUDİLERİN "SÜNNİ AYRIMCILIĞA" KAPI AÇMA STRATEJİSİ

Sünni siyasi İslamın üstüne gitmek, BAE ve Mısır gibi ülkeleri kaçınılmaz bir şekilde Şii İran ve onun müttefiklerine, ama özellikle de Beşşar Esed'e ve Lübnan Hizbullahı'na büyük çapta yaklaştırmış oldu. Fakat İran'ın bölgedeki baş düşmanı olan Suudi Arabistan, İranlılarla aynı çizgiye düşmüş olmaktan büyük rahatsızlık duydu. Bu rahatsızlıktan dolayı da Riyad, Sünni İslamcılığa yönelik tutumunu yumuşattı, zira Lübnan Hizbullah'ı gibi Şii örgütleri ve Irak'ın İran yanlısı milislerini, radikal Sünni gruplar kadar ciddi bir tehdit olarak görüyor.

İslamcıların siyasete katılmasına izin veren ülkelere gelince, aralarında Katar, Türkiye ve Tunus var; Mısır da, seçilmiş hükümetin askeri bir darbeyle devrilmesinden önce bu gruba dahildi.

ARAPLAR İÇİN TRUMP "DEĞERLİ MÜTTEFİK"

Mısır ve BAE gibi, siyasi İslamı hükümetlerine karşı bir varlık tehdidi olarak gören Müslüman Arap yöneticiler Trump'a baktıklarında, onda değerli bir müttefik görüyorlar. Trump'la, başkanlık koltuğuna daha resmen oturmadan önce New York'ta bir araya gelen ilk lider, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi oldu. Emirliklerden bir işadamı, büyük ihtimalle yeni seçilmiş Amerikan başkanının teveccühünü kazanabilmek için, Trump'a 2 milyar dolarlık bir yatırım ortaklığı teklifinde bulundu. Müslüman Arap kesimin Trump'a böylesine hayranlıkla bakması ve kendi Müslüman kardeşlerine karşı onunla ortak bir dava gütmenin mümkün olabileceğine inanmaları, bu hükümetlerin en isabetsiz politika tercihlerinden biri olabilir.

YANILIYORLAR...

Bu Müslüman Arap yetkililer, Trump'ın başının sadece siyasi İslamla hoş olmadığına inanıyor; halbuki Trump'ın ılımlı Müslümanlarla radikallerin arasındaki farkı dahi bilmiyor olması kuvvetle muhtemel. Trump (bizatihi dine atfen kullanılan) 'İslamî' ile (siyasi İslam'a atfen kullanılan) 'İslamcı' kelimelerinin arasındaki farkın ne olduğunu da söyleyemez. Size söyleyemeyeceği diğer bir şey ise Müslüman Araplarla Müslüman olmayan Arapların arasındaki farktır. Nitekim kısa süreli seyahat yasağı ilk uygulandığında, bir Amerikan havaalanına henüz inmiş bulunan Suriyeli bir Hıristiyan aile gerisin geriye Şam'a gönderildi.

Trump'a ve onun gündemini belirleyen ekibe göre Müslümanlar, Araplar, Türkler ve İranlılar arasında gerçekte hiçbir fark bulunmuyor. Trump ve yandaşları Müslüman Araplarla gayri-Müslim Araplar, Müslüman İranlılarla gayri-Müslim İranlılar arasında da bir fark göremiyorlar. Fertleri uzun bir zaman önce ABD'ye göç etmiş olan İran Yahudisi bir aile de Trump'ın yasağı mahkemelerce henüz yürürlükten kaldırılmadan önce indikleri havaalanında gözaltına alınmıştı.

DANIŞMANLARI...

Yani Trump'ın "iyi bir Müslümanla" "kötü bir Müslümanı" birbirinden ayırabileceğini düşünen Arap yöneticiler yanılmış olabilir. Trump'ı yönlendirenler danışmanlar, kendileriyle yapılmış mülakatlara ve geçmişteki beyanatlarına bakılacak olursa, dünyayı fertlerden değil, ulusların oluşturduğu kapalı gruplardan oluşmuş görüyorlar. Bu danışmanlara göre "iyi milletler" ve "kötü milletler" var. Özellikle Batılı Hıristiyanların oluşturduğu medeni milletler ve özellikle Müslümanların ve Çinlilerin oluşturduğu "medeniyetsiz" milletler var.

Trump'ın Müslümanların ABD'ye girişini yasaklamasının ardında yatan nüansları bilenler, bu yasağın aslında Müslim ya da gayri-Müslim olsun, göçmen akışını tamamen durdurmayı hedefleyen daha kapsamlı bir politika için zemin yoklama çalışması olduğunu anlarlar.

ABD'deki Müslüman göçmenler ve mülteciler, dünyanın her yanından, özellikle de doğu ve güney Asya'dan gelen göçmenlerin oluşturduğu selin içinde adeta sadece bir damlayı temsil ediyor.

Trump'ın danışmanlarından bazıları, mesela Hintlilerin Silikon Vadisi'ndeki teknolojik işlerde -Amerikalıların bu pozisyonlardan olması pahasına- yüksek maaşlarla istihdam edilmesine öfkelenmiş görünüyorlar. Tekrar edecek olursak; bu danışmanların kafasındaki dünya, uluslara bölünmüş durumda: Bu görüşe göre de Hintliler Hıristiyan uluslara gösterilen saygıya layık değil.

Trump'ın, büyük ölçüde kendilerine 'Gelenekçi' diyenlerce tahrik edilen dünya görüşünün kaynağı faşist düşüncedir. Trump'ın siyaseti -ve şayet öyle bir şey varsa, ideolojisi- öncelikle Amerika'ya, ikinci olarak da dünyanın geri kalanına yönelik bir tehdit. Bu da şu anlama geliyor: Kısa vadeli siyasi kazanımlar elde etmek için Trump'ın bir müttefik olarak görülmesinin, yanlış kaynaklardan beslenerek oluşturulmuş bir politika olduğu ortaya çıkabilir. En sevmediği grup olan Müslümanlarla işi bittikten sonra Trump'ın, bu Müslümanlardan kurtulmasına yardım eden diğer Müslümanların peşine düşmesi an meselesi olabilir ve Trump, Müslümanlarla işi bittikten sonra Çinlilerin, Hintlilerin (veya danışmanlarının Batı'dan daha aşağı bir medeniyet seviyesinde gördüğü herhangi bir milletin) üstüne yürüyebilir.

Haber Ara