DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Kapitalizm çöküyor mu?

2008-10-03 02:05:00

Özellikle ABD ve İngiltere'yi etkileyen ve yavaş yavaş bu ülkelerden dünyaya sirayet etme istidadı gösteren finansal piyasalar ve finansal kuruluşlar krizi kapitalizm adını verdikleri bir canavardan nefret eden çevrelere seslerini yeniden yükseltme fırsatı verdi.

Sağcı ve solcu piyasa ekonomisi karşıtları şimdi piyasa ekonomisi ile özdeşleştirdikleri kapitalizmin nihayet çökmekte olduğunu sevinçle ilan ediyorlar. Peşinden, krizi çözmek için devlet(ler)in müdahale etmesine yönelik kuvvetli talepler geliyor. Acaba bu krizlerin sebebi gerçekten serbest piyasalar ve serbest ekonomi modeli mi? Kapitalizm hakikaten ölüyor mu? Devletler bu krizleri çözebilir mi? Bu krizler kapitalizmin yerine yeni ve daha başarılı bir modeli ikame etmenin yolunu açabilir mi?

Önce bir kavramsal netleştirme yapalım. Kapitalizm hem piyasa ekonomisi taraftarlarınca hem de piyasa ekonomisi karşıtlarınca kullanılan bir kavram olmakla beraber bu iki kesim kavrama farklı anlamlar yüklüyor. Piyasacılar özel mülkiyete dayalı rekabetçi serbest piyasa ekonomisine kapitalizm derken, diğerleri sermaye grupları ile iç içe geçmiş siyasi otoritenin kontrol ve güdümündeki ekonomik yapılanmaya kapitalizm adını veriyor. Aynı kavramın birbirinden hayli farklı iki anlama gelmesi elbette anlam karışıklığı ve tartışmalarda kavramsal zorluklar yaratıyor. Bu yüzden, sağlıklı tahlil yapabilmek için, kapitalizmin ana hatları itibarıyla iki türünün olduğunu söylemek gerekir. İlki serbest piyasacı kapitalizm, ikincisi ise crony kapitalizm de dediğimiz devlet kapitalizmidir.

Anglo-saxson dünyasında yaşanan kriz piyasa ekonomisiyle aynı anlamda kapitalizmin krizi olmaktan ziyade devletçi kapitalizmin bir krizidir. Krizin bir anlamda Keynesçi kapitalizmin krizi olduğunu da söyleyebiliriz. Bu kapitalizmde devlet çeşitli araçları -özellikle para ve finans araçlarını- kullanarak ekonominin patronu ve yönlendiricisi rollerine soyunur. İşin tuhafı krizlerin devletin bu rolü yüzünden çıkmasına rağmen her krizde batık şirketlerin (rasyonel ve asalak şekilde) ve sağlam ekonomi bilgisinden mahrum bireylerin (adeta ayaklarına kurşun sıkarak, yani daha fazla vergi ödemeyi zımnen kabullenerek) problemin kaynağını, yani devleti çözüm olmaya çağırmasıdır. Bu talep ve bekleyiş, devletin buna gerçekten muktedir olmasının değil, muktedir olduğuna inanılmasının ve bu inancı besleyen yaygın ve baskın bir ekonomi ve siyaset kültürünün eseridir.

KRİZİN MAHİYETİ VE SEBEBİ

ABD'de birçok mali kuruluş taahhüt ettiği mali yükümlülüklerin altından kalkamamakta veya daha güçlü finansal kuruluşlara satın alma veya birleşme yoluyla eklemlenme veya devlet tarafından kurtarılma peşinde koşmaktadır. İlk olarak mortgage piyasaları denen ipotekli ev kredisi sektöründe işaret veren kriz yavaş fakat emin adımlarla diğer mali kuruluşlara ve bu arada bankalara doğru genişlemektedir.

ABD'deki bu finansal krizin ana sorumlusu 'başıboş' piyasalar, şirketlerin doymak bilmez kâr arzusu veya kapitalizmin kaçınılmaz devrevi kriz yaşama özelliğine sahip olması değildir. Kısaca ve basitçe Amerikan devletinin ekonomi politikalarıdır. ABD yıllardan beridir problem olmaz düşüncesiyle bütçe açığı vermekteydi. Dış politikasındaki saldırganlık, dünyanın jandarması rolüne soyunmanın getirdiği yüksek askerî harcamalar devletin aşırı harcama yapmasına ve dolayısıyla devamlı bütçe açığı vermesine sebep olmakta ve devlet vergileme ve açık finansman yoluyla bu açığı çevirmeyi becerebileceğini düşünmekteydi. Ayrıca, bu ülkede, Keynesyen bir bakışla ekonominin dönmesi hep tüketicilerin devamlı ve gittikçe daha fazla harcama yapmasına bağlanmaktaydı. Bu yüzden faizler düşük tutulmakta ve krediler bollaştırılıp ucuzlatılmaktaydı. Bu müşevvikleri hisseden vatandaşlar ucuz para-bol kredi imkânlarından yararlanarak normalde karşılayabileceklerinden daha fazla harcamayı öğrendiler, zamanla bu davranış kurtulması zor bir alışkanlık niteliğini kazandı ve neredeyse herkes bunu sürdürebilmek için kredi kuruluşlarına borçlandı. Böylece her Amerikalı sırtında bir borç yüküyle gezer hale geldi.

ABD hükümetleri ekonomik hayatın kanunlarına tabi olmak yerine kredi kuruluşlarına garantiler verdiler. Böyle olunca bu kuruluşlar hem suni şekilde büyüdüler hem de gerek müşterileri gerekse bu kendileri rasyonel ve hesaplı iktisadi davranıştan uzaklaştı. Ev sektöründe ve tüketimde balon şişmeler oldu. ABD devletinin bu ekonomik politikaları ülkede sermaye tahsis sürecinin müşevviklerini çarpıttı ve sonunda reel ekonomide problemler yarattı. Reel ekonomideki problemler asıl sorun ama onların tam olarak görülmesi zaman alacak. Her zaman olduğu gibi ikincil sorun daha çabuk fark edildi ve daha çok dikkat çekti. Bu, finansal piyasalardaki krizdi. Kredi kuruluşları bir süre sonra müşterilerinin yüksek risk sınırına ulaştığını görünce frene basmak zorunda kaldı, ama artık çok geçti.

Yaşananlar ABD'nin şimdiye kadarki ekonomi politikasını ciddi biçimde gözden geçirmesi, hatalarından ders alması ve daha sağlam politikalar uygulaması gerektiğini göstermektedir. Krizi hiçbir acı yaşamadan ve hiç dönüşmeden geçiştirmenin imkânı yoktur. Devletler Tanrı değildir, bu tür krizlerin acısız çözülmesini sağlamaya güçleri yetmez. Süper devletler de buna dâhildir. Devletlerin bu tür krizlerde deva olma adına yapacakları müdahaleler hiçbir şekilde problemi çözmez. En iyi ihtimalle biraz erteler ve fakat bu sefer ileride daha şiddetli bir şekilde yeniden ortaya çıkmasına sebep olur. ABD'de yaşanan da budur. Trilyon dolarlık müdahaleler finansal krizi ve reel ekonomideki zamanla fark edilecek asıl krizi çözmeye yetmeyecektir. ABD'de batan mali kuruluşlara yenileri eklenecek ve diğer bazı şirketler de krizden payına düşeni alacaktır. Çözüm daha uzun zamanda ve ekonominin kendi dinamiklerinden gelecektir.

DEVLET PARA TEKELİ OLMAMALI

Aslında bu krizi, daha temel bir sorunu gündeme getirmek için bir fırsat olarak kullanmak da mümkün. Bu sorun, devletin genel olarak ekonomideki ve özel olarak para piyasalarındaki yeri ve rolüne ilişkindir. İlkini başka yazılara bırakıp ikincisine dönelim. Bilindiği üzere bugün para basma yetkisi devletlerdedir. Altın standardı da ortadan kaldırıldığı için devletler keyiflerince para basabilmektedir. Keza, merkez bankaları aracılığıyla devletler faiz hadlerini belirlemekte ve kredi piyasalarını yönetmektedir. Yaşanan problemin asıl kaynağı budur. Devletlerin para basma yetkisi ellerinden alınmalı ve piyasa aktörlerine bırakılmalıdır. Devletlerin kredi piyasalarını kontrol etmesine de izin verilmemelidir. Devletlerin para meselelerinde insanları en çok kandıran ve kazıklayan kuruluşlar olduğu unutulmamalıdır. Devletlerdeki, vatandaşları aldatmak için kullanılacak numaralar bitmez tükenmez. Mesela enflasyonist devletler evimizde baş tacı ettiğimiz hırsız daimi misafirler gibidir.

Ne var ki, maalesef, gidiş bu istikamette değildir. Tam tersine, devletlerin bu işe kurtarıcı olarak müdahale etmesi ve piyasalara para akıtması istenmektedir. Yazının başında da vurguladığım gibi bu tuhaf bir taleptir. Zehir zaten devletlerin devletçi ekonomi politikalarıdır. Bu zehrin panzehirinin ise daha fazla devlet müdahalesi olduğu sanılmaktadır. Oysa asıl sorun para piyasaları değildir. Sorun reel ekonomidedir

ZAMAN

 

Görüş Bildir Bizimle Paylaş