DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Güney akım ve enerji jeopolitiğinde Türkiye

2012-01-30 15:41:54
Dünya nüfusunun artması ve teknolojinin gelişmesinin getirdiği hız her yeni güne insanoğlunun artan enerji ihtiyacıyla uyanmasına sebep olmaktadır. Bu ihtiyacın artışını karşılayan en önemli enerji kaynağı ise petrol ve doğalgazdır ki bu kaynaklar ekonomik ve stratejik değerleri dolayısıyla 20.yüzyılın başından itibaren dünyanın her noktasında sürekli olarak sorun teşkil etmiş ve etmeye de devam etmektedir.

Petrol piyasaları geçmişten günümüze geldiği seyir itibarıyla ilginç değişimler yaşamıştır. 70’li yıllarda yaşanan krizler[1] bu piyasanın Batı dünyasında radikal anlamda yapısının değiştirilmesini gündeme getirmiştir. Bu yapısal değişiklik ile başta ABD olmak üzere[2] Batı’nın lehine, üretici ülkelerin ise aleyhine işleyen bir süreç oluşmuştur. Nitekim bu zamandan önce tüketici ülkeler petrol piyasalarına bağımlı ve üretici ülkeler petrol piyasasını belirlerken yapılan değişikliklerle durum tersine dönmüş, üretici ülkeler piyasa üzerinde kontrolünü kaybetmiştir. Stratejik bir araç olarak kullanılan petrol ve doğalgaz, gücü elinde bulunduran egemenlerin hegemonyal davranışlarını daha da güçlendirmiştir[3].

Stratejik değeri artan petrol ve doğalgaz 70’lerde OPEC ülkeleri tarafından, bugün ise petrol ve doğalgaz piyasalarını elinde bulunduran güçler tarafından dış politika ve güç gösteri aracı olarak kullanılmaktadır. 2000’li yıllara kadar AB ülkelerinin alıcı olarak yürüttüğü petrol ve doğalgaz piyasası, arzı yüksek iken fiyatı düşük bir şekilde kullanılmıştır. Ancak 2002 yılından itibaren durum değişmiş ve üretici ülkeler yine belirleyici bir duruma yükselmişlerdir. Ancak özellikle 2000 yılından itibaren Vladimir Putin’in Devlet Başkan olmasıyla Rusya petrol piyasalarında kesin bir şekilde belirleyici olmaya başlamıştır. Çünkü Putin ile başlayan yeni süreçte, Avrasyacılık yaklaşımı temel olmuş, özellikle enerji kaynakları çevresinde bir kimlik oluşturmak amaçlanmış ve bu kaynaklar üzerinde kurulan egemenlik sonucu ABD ve Avrupa’nın ekonomik sistemleri krize sürüklenmeye, siyasi sistemler ise Rusya’ya karşı bütünleşmeye başlamıştır. Aynı zamanda enerjiye yoğun olarak ihtiyaç duymasına rağmen büyüyerek ekonomik bir güç olan Çin’de ABD’yi derinden tehdit eder hale gelmiştir.

Rusya’nın başta Hazar Havzası, Orta Asya ve Kafkasya olmak üzere eski hâkimiyet alanlarında hegemonyasını korumak için sahip olduğu zengin enerji kaynaklarını ve boru hatları ağını dış politika aracı olarak kullanmak ve uluslar arası sistemdeki tek kutuplu anlayışı değiştirmek istemektedir[4]. Bugün özellikle Avrupa’da tüketilen doğalgazın yaklaşık dörtte biri Rusya’dan geldiği için Avrupa’ya giden enerji hatlarının kontrolü Rusya’nın elindedir. ABD ve AB’nin her tür tavrına rağmen Rusya bu vanaları istediği gibi açıp kapatmakta ve gerektiğinde enerjiyi stratejik bir tehdit aracı olarak kullanmaktadır.

Rusya, küresel jeopolitik güç dengelerini kendi lehine çevirmek konusunda oldukça akılcı politikalar izlemekte ve ABD başta olmak üzere etkin diğer güçleri askeri olmayan bu alanda zayıf bırakmaktadır. Bu noktada stratejisinin en önemli ayağını doğalgaz ve petrol üretim-satış alanında oluşturuyor. Rusya’nın petrol üretimi 10,1 milyon varile, doğalgaz üretimi ise 2 milyar metreküp/gün seviyesinde bulunuyor[5]. Bu rakamlarla Rusya Arabistan’ın petrol üretimini geçmiş durumdadır ve aynı şekilde doğalgaz konusunda ise dünyada bilinen rezervlere göre Rusya dünya lideri konumundadır.

Doğalgaz, Rusya’nın enerji jeopolitiğinin başat unsuru durumundadır. Gazprom[6] ise Rusya’nın ekonomik, politik ve jeostratejik hayatının tek fenomenidir ve Rusya’da başka hiçbir firma bu derece öneme sahip değildir. Putin, NATO’nun Polonya, Romanya ve Çek Cumhuriyetleri gibi ülkelere yönelmesi ve ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya girmesi için yaptığı girişimleri durdurmak üzere Gazprom’un ekonomik gücünü kullanmıştır. Rusya elindeki doğalgaz kaynaklarını kullanarak Batı Avrupa ile güçlü bağlar kurmanın yollarını araştırmakta ve NATO tarafından çevrelenmenin yaratabileceği potansiyel askeri-stratejik tehdit de bir şekilde etkisizleştirilmek istiyor[7]. Böylece Rusya boru hattı diplomasisini kullanarak değişik odak noktaları oluşturmaya çalışmaktadır. Rusya’nın enerji jeopolitiğinde güçlü bir aktör olarak devam etmesi de bu oluşum çabaları ve boru hattı anlaşmalarıdır.

Kuzey Akım Projesi

Yakın zamanda açılan Kuzey Akım boru hattı projesi Rus doğalgazını Baltık Denizi altından Almanya’ya taşımaya başlamıştır. Almanya ve batısındaki komşularının yararlanacağı bu boru hattı ile Rusya, İngiltere, Fransa ve Hollanda’ya da doğalgaz ulaştırmayı amaçlamaktadır. Proje önemli bir zamanda başlatılmıştır. Çünkü proje hayata geçtiği zamandan önce Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz ihracatının yaklaşık %80’i Ukrayna’dan geçiyordu. Kuzey Akım projesi Rusya’nın Ukrayna’ya olan bağımlılığını azaltmış ve elini güçlendirmiştir. Hatırlanacağı üzere geçmiş yıllarda Moskova ile Kiev arasında oluşan kriz Avrupa ülkelerine enerji sıkıntısı yaşatmıştı. Siyasi istikrarsızlık ve NATO’nun sürekli olarak Ukrayna’nın işlerine karışması Rusya’yı bu hattın güzergâhının işlevini zayıflatmaya mecbur bırakmıştır.

Kuzey Akım’ın Baltık deniz altı güzergâhı jeopolitik aksaklıkları önlemek amacıyla seçilmiştir. NATO yanlısı Ukrayna hükümeti Rusya’nın doğalgaz sevkıyatının Batı Avrupa’ya ulaşmasını önleyerek Rusya’nın Batı Avrupa’ya yaklaşma girişimlerinin altını oymak istemişti ve bu girişimlerin ardında Washington’un desteği bulunuyordu[8]. Kuzey Akım projesi ile Ukrayna’yı köşeye sıkıştırmak dışında Avrupa’nın enerji konusunda çok büyük oranda Rusya’ya bağlı kalmasını sağlamak stratejik bir zafer durumundadır.

Deniz altından geçen hat, deniz yaşamını koruma altına almak amacıyla sıra dışı çevre koruma önlemleriyle birlikte hayata geçirilmiş olsa dahi, Moskova bu projede pragmatist bir tutum sergilemiş ve küresel ısınmayla ilgili endişeleri göz ardı ederek konunun siyasi unsur olarak kendisine sağladığı gücü kullanmayı tercih etmiştir.

Ölü Doğmuş Proje: Nabucco

Avrupa, enerji konusunda Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak amacıyla çeşitlilik arayışını girmiş, alternatif arayışları içerisinde Nabucco projesine ciddi bir yer ayırmıştı. Nabucco boru hattı Türkiye’den AB ülkelerine doğal gaz taşımak amacıyla yapılması düşünülen uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı projesidir. Proje kapsamında boru hattı Erzurum’da Türkiye-İran Doğalgaz Hattı ile birleşecek ve yine yapımı düşünülen Trans-Kafkas Gaz Hattı ile bağlanarak Türkiye’den çıktıktan sonra terminal ülke Avusturya’ya kadar sırasıyla Bulgaristan, Romanya ve Macaristan’dan geçecek şekilde planlanmıştır. Hattın tam kapasite çalışabilmesi için gereken doğal gaz üretiminin halen İran’a uygulanan ambargo nedeniyle bu ülkeden de sağlanamayacak olması baştan beri hattın geleceği ile ilgili büyük soru işaretleri oluşturmuştur[9].

Avrupa’nın en büyük doğal gaz tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkıyata alternatif olması ve Rusya’nın AB ile artan enerji bağlarını siyasi olarak çevrelemek amacıyla ABD’nin de güçlü desteğini arkasına alarak Avrupa Komisyonu 2002 yılında Nabucco projesini önerdi[10]. Rusya’nın bu alternatife kayıtsız kalması düşünülemezdi. Nitekim öyle de oldu ve 2007 yılının ortalarında Rusya’nın Orta Asya’daki, hattın büyük doğal gaz tedarikçileri olan ülkelerle(Kazakistan, Türkmenistan) büyük miktarlarda doğal gaz alım sözleşmeleri imzalayacağını duyurması ile büyük oranda sekteye uğradığı iddia edildi. Bu hat üzerinde sorun şu ki Nabucco ortaklarının boru hattını doldurmak üzere herhangi bir noktadan doğalgazı güvence altına almaları gerekiyor. Moskova, bariz bir tedarikçi olarak kabul edilen Azerbaycan’dan gelen gazı ustaca kilit altına aldı ve eski Sovyet Cumhuriyeti olan Türkmenistan’dan gelen doğalgaz fazlası da, Gazprom ile olan anlaşmaları çerçevesinde güvence altında bulunuyor[11].

Rusya’nın Gazprom ile Azerbaycan başta olmak üzere tedarik zincirinin en önemli halkalarını kilit altına almış olmasının yanı sıra Nabucco projesinin tasarlandığı günden bu zamana kadar değişen maliyetleri ile ölü doğduğu kanaatini güçlendirmektedir. Yine Türkiye’nin Azerbaycan ile imzaladığı Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı projesinin de(TANAP) Nabucco’yu tarihe gömdüğü düşünülmektedir.

Nabucco projesinde Fransa’nın ortaklığı, projenin birçok sorun ve stratejik oyunundan daha ilginçtir. Gelişen şartlar nedeniyle kurulduğu günden beri ilk defa bu kadar güçlü olan ve dünyaya kafa tutar gibi görünen Türkiye, Fransa’nın –ve dolayısıyla Sarkozy hükümetinin- kendisine karşı olan olumsuz tutumları dolayısıyla Nabucco projesinde yer almasını engellemiş, bu sürece dâhil olmak isteyen Fransa ise Romanya aracılığıyla dolaylı olarak projeye dâhil olabilmişti[12].

Türkiye-Rusya Stratejik İşbirliği Anlaşması: Güney Akım

Türkiye’nin Karadeniz’deki karasularından geçişine ilişkin inşaat izinlerin verilmesiyle Güney Akım projesinin imzaları atıldı. Türkiye’nin imzaladığı bu anlaşmayla Rusya Ukrayna’yı neredeyse tamamen devre dışı bırakacak(Kuzey akımın ardından) önemli bir kazanç elde etmiş oldu.

20 milyar dolarlık Güney Akım projesi, Avrupa Birliği’nin desteklediği, Kafkas ve Orta Asya doğal gazını Avrupa’ya taşıyan ve enerji konusunda Rusya’ya bağımlılığı azaltacağı düşünülen Nabucco boru hattına rakip görülüyor. Ancak doğu ile batı arasında enerji geçiş hattı olma arzusundaki Türkiye, bu iki boru hattının birbirini tamamlayacağını söylüyor. Ayrıca Güney Akım projesinin ortaklarından Alman Wintershall şirketinden Rainer Seele de diğer boru hatları gibi Güney Akım projesinin Avrupa için hayati önem taşıdığını ve bu projenin Nabucco ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirtti. Seele göre bu iki projenin her ikisinin de farklı amaçları var: “Güney Akım boru hattı, Avrupa’nın güney doğusunun enerji ihtiyacını karşılamak üzere yeni ve güvenli sevkıyat kapasitelerinin oluşturulmasını amaçlıyor. Nabucco ise ilk elde Avrupa için yepyeni bir sevkıyat hattı hedefliyor. Bu durum iki hattın birbirleri ile rekabet içinde olmadığını gösteriyor”[13].

Boru hattının ilk ayağının Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Slovenya, Avusturya ve İtalya’ya doğalgaz sağlaması planlanıyor. Güney Akım hattının ikinci ayağının ise Türkiye, Yunanistan, Makedonya ve Hırvatistan’ın doğalgaz taleplerine karşılık vermesi öngörülüyor. Bu arada Avrupa’da konuya direnç gösteren gruplar mevcut ve bu gruplar Rusya’ya bu derece bağımlı olmanın risklerini gündeme getiriyorlar. Nabucco’nun bir an önce hayata geçirilerek Rusya’nın devre dışı bırakılması şiddetle isteniyor. Bu nedenle olsa gerek Avrupa Komisyonu Rusya’ya Türkmenistan ve Azerbaycan’a Nabucco projesinden vazgeçmeleri için siyasi baskı yapmaması konusunda uyarıda bulunuyorlar.

Türkiye ise uzun süredir ayak dirediği projeye imza atarak stratejik bir tavır gösterdi. Bu tavrın önemli iki nedeni var: Birincisi Fransa’da kabul edilen Ermeni Soykırımı yasasıdır. Fransa bu tasarıyı kabul edince Türkiye Rusya tarafına oynamaya karar verdi. Bunun yanı sıra proje tamamlandıktan sonra Türkiye’ye karşı Avrupa’dan yapılacak bu ve benzeri siyasi oyunlara karşı Türkiye enerji vanalarını koz olarak kullanmayı planlıyor. Ayrıca Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun kalkınmaya başlayan Doğu’yla Türk Hükümetinin irtibatlarını artıracaklarını açıklaması da ekonomik beklentilerin tek yönlü olmasının önüne geçmek için çaba içinde olduklarını ortaya koyuyor. Nitekim Putin’in Avrasya ekonomik birliğinden bahsedip, bu konunun hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etmesi de Türkiye’yi jeopolitik amaçları doğrultusunda alternatifli hale getirmiş oluyor.

İkinci önemli neden ise ekonomi konusunda ciddi bir istikrarsızlıkla karşı karşıya olan Avrupa’yla olan ilişkinin Türkiye’nin de ekonomisine zarara vereceği düşüncesiyle Türkiye, birçok alanda ve farklı coğrafyalarda ekonomik dengeler oluşturmak amacıyla girişimlerde bulunmaya başladı ve Rusya ile hem enerji hem ticaret hem de ekonomik işbirliğini güçlendirmeye karar verdi. Farklı pazarlar ve farklı ekonomik işbirlikleriyle batan ekonomilerin zararından kurtulmak ve değişik alanlara yatırım yaparak zararların telafi edilmesini öngören bu davranış Türkiye’nin uluslar arası alanda elini güçlendirdi. Türkiye’nin stratejik öneme haiz böyle bir konuda Rusya’yla beraber olması Orta Asya profilini de güçlendirmiş ve güçlü bir ülke görünümü vermiştir. Aynı zamanda atılan bu imza AB ve ABD’ye karşı bir güç gösterisi olarak algılanmıştır. Her ne kadar bu son ifadenin konuyu çok açıklamadığı aşikârsa da tamamen akla aykırı olduğunu söylemek zordur.

Rusya Güney Akım’ı tamamlayıp doğalgaz sevkıyatını başlattığında ABD ciddi bir jeopolitik yenilgiye uğramış olacaktır. Nitekim Türkmenistan ve Azerbaycan’ın üzerindeki Rusya etkisiyle Nabucco’nun da ya hayata geçemeyip ortadan kalkması ya da finansal krizin yaşandığı bu dönemde yapımına uzun bir süre başlanamayacak olması bu yenilginin faturasının ne kadar ağır olacağının açık bir ifadesidir. Rusya’nın Güney Akım’ı ile ABD’nin desteklediği Nabucco arasındaki mücadeleye rağmen, bu noktada Türkiye, AB ve komşuları arasında enerji kavşağı gibi yeni bir role soyunarak imzaladığı Güney Akım projesiyle elindeki tüm kozları Nabucco’dan yana yatırıp enerji konusunda zarar görmekten kendisini kurtarmayı hedeflemiştir.

Çeşitli enerji nakil hatlarının oluştuğu günümüzde, sadece doğalgaz ve petrol değil hidrojen transferleri gibi değişik nakil hatlarının da göbeğinde bulunan Türkiye, kendi stratejik konumunun farkında olarak bu oyuna dâhil olmaktadır. Ayrıca ABD ve AB partnerliğinin yanı sıra başta Rusya olmak üzere birçok ülkeyle de partnerliklerini zenginleştirerek, sadece verilen görevleri yerine getiren bir figüran olmaktan çıkıp uluslar arası arenada en güçlü aktörler arasında olmaya başlamıştır.

Dipnotlar:

1973 Arap-İsrail savaşı, OPEC ülkelerinin petrol ambargosu, İran Devrimi ve devrimden hemen sonra başlayan Irak-İran savaşı gibi çeşitli olaylar krizlere sebep olmuştur.

2 27 Kasım 1973 tarihinde ABD Başkanı Nixon, petrol ürünlerinin fiyatını, üretimini ve satış koşullarını kontrol altına alan Acil Petrol Kanununu imzalayarak bu süreci resmen başlatmış oldu. 11 Şubat 1974 tarihinde ise ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Bağımsızlık Projesini açıklamıştı. Bu projeyle amaçlanan enerjide dışa bağımlı olmayan bir ABD’iydi.

3 Piyasalar bu şekilde kontrol altına alındığı için ABD nin okyanus ötesi bölgelerde sadece petrol ve doğalgaz kaynaklarını ele geçirmek için askeri operasyonlar yaptığı düşüncesi anlamını yitirmektedir.

4 Botaş, 2010 Yılı Sektör Raporu, s.18-19; http://www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Sektor_Raporu_BOTAS_2010.pdf

5 http://www.ekonomihaberyorum.com/rusyanin-petrol-uretimi-rekora-yaklasti/

6 http://www.europeanenergyreview.eu/data/docs/Viewpoints/Putin%20and%20Gazprom_Nemtsov%20en%20Milov.pdf

7 Turquie Diplomatique, Aralık 2011, s.8-9.

8 F. William Engdahl, Ukraine Geopolitics and the US-NATO Military Agenda: Tectonic Shift in Heartland Power--Part I; http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=18128

9 Bu konuda ABD’nin projenin geleceğine ait iyimser bakışı bile bu olumsuzlukları kaldırmaya yetmemiştir. Bu arada 1 Temmuz 2012 den itibaren İran’a ambargo uygulayacağını deklare etmesi enerjide bu kadar dışa bağımlı olan AB’nin stratejik bir hata yaptığı izlenimini veriyor. O tarihe kadar AB muhtemelen konuya yumuşak bir çözüm bulmak zorunda kalacaktır. Dolayısıyla, diğer ambargo projeleri gibi bu ambargo da İran’a karşı uygulanması zor bir hal alacaktır.

10 Bu proje ismini Verdi’nin Nabucco operasından almıştır.

11 F. William Engdahl, Russia's High Stakes Energy Geopolitics: Nord Stream, the huge Russian-German pipeline project, began delivering gas to the EU http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=27653 ; Turquie Diplomatique, Aralık 2011, s.8-9.

12 http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=648267

13 http://www.yerbilimleri.com/guney-akim-boru-hatti/
Görüş Bildir Bizimle Paylaş