DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Oligarşik güçlerin YSK üzerinden darbesi direkten döndü

2011-04-21 15:44:36

YGS sınavı ile ilgili yaşanan şifreleme olayını bahane ederek DEV-LİS (Devrimci Liseliler) tarafından örgütlenen lise öğrencileri, diğer yandan sol tandanslı sendikaların örgütlediği sağlık sektörü çalışanları sokaklara taşındı. Bunlar yetmiyormuş gibi üstüne üstlük bir de YSK ülkeyi kaosa sürükler mahiyette şok bir karar aldı.

YSK’nın bu kararı; Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Anayasa Mahkemesi’nin “367 Kararı’yla ilgili aldığı hukuk ihlali niteliğindeki ve hukuk bilimcileri tarafından “yargı darbesi” olarak değerlendirilen haksız kararın bir benzeridir. “Eski Anayasa Mahkemesinin yerini şimdi YSK mı aldı” yorumları ile YSK’nın yetki ve kararları tartışılır hale geldi.

Demokrasiyi içine sindiremeyen oligarşik, hukuk dışı güçlerin yönlendirmesiyle mevcut iktidarı engelleyici ve seçim sürecinde ülkeyi bir kaos ve çatışma ortamına sürükleyecek “darbeci” kararları alan YSK, Ergenekon’un son kalesi yakıştırmalarına muhatap olmaktadır.

YSK’nın aldığı bu karar ilk değil. YSK bu karar öncesinde de almış olduğu üç kararla benzer tartışmalara sebep olmuştu. Referandum süresini 60 gün yerine 120 güne çıkaran YSK, Başbakan Erdoğan gurbetçilere; “Siz de seçimlerde oy kullanabileceksiniz” müjdesini verirken, hemen ardından hem de Pazar günü olmasına rağmen aldığı kararla yutdışındaki vatandaşlarımızın oy kullanmasına engel oldu ve bir anlamda Başbakan’ı sabote etti. Son veto kararından biraz öncesinde ise CHP, Ergenekon ve YSK arasındaki paslaşmalar sonucu YSK ince bir ayarla Ergenekon sanıklarından, dışarıda kalan savcı İlhan Cihaner Bey’in, aday gösterilmesini sağladı.

YSK’nın bu vetocu, yasakçı ve engelleyici kararları tek kelimeyle ‘siyasete müdahale’dir. Bu kararlar ülkeyi yeni tartışma ve çatışma ortamlarına sürüklediği gibi Türkiye’nin milletler camiasındaki, hukuk devleti imajına da gölge düşürmüştür.

ESKİ OYUN YENİDEN Mİ

KURULMAK İSTENDİ?

YSK, olayların bu duruma geleceğini bile bile bu kararı alırken, BDP’nin de eksik evrakların sıkıntılara sebep olacağını bile bile hukuken sıkıntılı kişileri aday göstermesinin bir rastlantı olduğunu kabul etmek çok ama çok iyi niyetlilik olur.

YSK sayesinde siyasi dengeleri etkileyecek düzeyde sancılı bir döneme girilmiş olduğu gibi seçim sürecinde ülke gerildikçe geriliyor. Bu kararın hukuki değil siyasi bir karar olduğu artık gizlenemeyecek kadar açıktır. Siyaset bilimcileri “AK partinin kamuoyu yoklamalarıyla tekrar tek başına iktidar olacağı ve seçimden hemen sonra Türkiye’yi yeniden formatlayacak yeni bir anayasa getireceği korkusundan yola çıkarak statükoyu koruma adına hem AK parti iktidarına hem de yeni bir anayasaya engel olmak hedeflendiği anlaşılmaktadır.” şeklindeki yorumlarında yaşananların sebep ve sonuçlarını irdeleyerek dikkat çekmektedirler.

Öncelikle belirtmeliyim ki; YSK bu kararıyla ülkenin çıkmazlara sürüklenmesine sebep olmuştur. Ayrıca bölücü ihanete daha fazla propaganda fırsatı verdiği gibi BDP’nin “Bize siyaset hakkı tanınmıyor. Baskı altındayız” iddialarına bu yasakçı kararıyla destek vermiş oldu. Kısacası; yaşanan olumsuz gelişmelerin baş sorumlusu YSK’dır

Ekranlara yansıyan bu savaşvari olaylar, 31 Ağustos 2010 tarihli bir ses kaydını tekrar hatırlatmış oldu. ‘dailymotion.com’a düşen bu skandal ses kaydında Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan olduğu iddia edilen kişi, iki yüksek yargıca referandumun reddedilmesi için her yolu denediklerini anlatıyordu. Aktan, bunun için Öcalan’a çok ihtiyaç olduğunu belirterek ; “CHP, BDP’yi yanına almalı. Yani Kürtler ‘evet’ derse gidiyor bu iş...” diyordu.

Yol haritasını belirleyen bu ses kaydının son yaşananlarda etkisinin olup olmadığını siz değerli okuyuculara bırakıyorum...

Diğer bir ayıp ise şu;

YSK, AK Parti iktidarı karşıtlığı ile bilinmektedir ve bu kararıyla iktidara büyük zarar vermiştir. Bu yasağın tek mağduru BDP değil AK Parti’dir. Çünkü oligarşik güçlerin güdümündeki malum medya kapılarını ardına kadar bölücü ve Ergenekoncu taraftarlara açarak bu yasak üzerinden AK Parti aleyhine bir karalama kampanyası başlatmıştır.

Muhalefet cephenin ise fırsatçılık yaparak bu kampanyalara destek vermesi siyasi bir istismarcılık ve oportünist bir yaklaşım olduğu kadar siyasi ahlak ve nezaketle de bağdaşır tarafı yoktur.

BDP’ye gelince;

Eğer “Bölücü ihanetin bir parçası ve Ergenekoncu çetelerin taşeronu” eleştirilerinden kurtulmak istiyor ise o zaman bu güçlerin ‘halkın seçtiği iktidarları yönlendirme’ girişimlerine malzeme olmaktan vaz geçmeli ve terör örgütü ile arasına mesafe koymalıdır. İşte, bu yapılırsa BDP’nin özgürlük ve tam demokrasi gibi sözlerinin inandırıcılığı olur...

Unutulmasın ki;

Hükümetin milli uzlaşma çerçevesinde başlattığı açılım ve kardeşlik projelerine BDP engelleyici girişimlerde bulunmamış olsaydı proje hayata geçecekti ve bugün bu yasaklarla yaşanmazdı. Yani bugüne kadar yaşananlar ile halen yaşananlarda ve de yaşanacaklarda BDP’nin de payı vardır.

Çok şükür ki; YSK geri adım atarak eksik evrak düzenlemesine gidilmiş oldu. Ayrıca Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün TBMM Başkanı Sayın Şahin ile BDP eski lideri Selahattin Demirtaş’ı makamına çağırarak konuya el atması krizin aşılması için bir şanstı... Ancak, Demirtaş’ın, Bitlis’te meydana gelen olaylar sebebiyle Cumhurbaşkanı’nın davetine icabet etmemesi bana göre bir talihsizliktir.

Son söz olarak şunu söylemek isterim; Yaşanan bu olaylar hepimize ders olsun ve siyasi farklılıklar yüzünden bundan sonra demokratik açılımlara ve yeni bir anayasanın oluşmasına muhalefet cephesinin engel olma yanlışı tekrarlanmasın..
Görüş Bildir Bizimle Paylaş