DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Bal ve ifsad çağı

2008-11-08 08:25:00

 

Her çağın farklı ve birbirinden önemli özellikler vardır. Yaşadığımız yirmi yahut yirmi birinci asrın da çok farklı özellikleri olduğu herkesin malumu. Bu çağa, [bilim, savaş, İnternet, sömürge, enerji, uzay, genetik, endüstri, yapay, ifsad, vb] hangi sıfatı eklerseniz hak ediyor. Ama biz 'ifsad/bozmak' özelliğinden söz edeceğiz. Kuşkusuz sorun çağda değil, insanda?

 

?Rabbinin arıya vahyini düşün: 'Dağlardan, ağaçlardan ve imal edilmiş kovanlarından kendine yuva edin! Sonra her türlü üründen ye ve ardından Rabbinin sana amade kıldığı yollara koyul!'

 

Onların karınlarından, içerisinde insanlar için 'şifa' barındıran farklı renkler ve tatlardan oluşan sıvı (bal) çıkar. Hiç şüphesiz, bütün bunlarda da düşünen bir toplum için mutlaka alınacak dersler vardır.? Nahl Suresi 68-69)

 

Önce arının özelliklerine sonra da insanların bu değeri nasıl ifsad ettiklerine bakalım. Arı, iki aylık ömrü olan minik bir varlık. Bu kısacık ömürde 2 bin kilometre yol kat ediyor. Bu sürede sadece 40-50 gram bal üretebiliyor. Arı, Yüce Yaratıcı c.c.'ün ona verdiği bu altmış günlük ömürde vazifesini fıtratına uygun olarak, eksiksiz yerine getiriyor.

 

Koloniler halinde yaşayan ve dayanışmasıyla insana muhteşem örneklerde sunan arılar arasında sosyal bir yapı vardır. Bir kovanda, bir ana arı, mevsimlere göre sayıları değişse de birkaç yüz erkek arı ile binlerce işçi arı bulunur. Ana arı, günde 1.500?3.000 yumurta üreterek neslinin devamını sağlar.

 

Üstün bir yumurtlama kabiliyetine sahip kılınmış olan ana arı, kovanda devamlılığı ve düzeni sağlıyor. Yumurtaların ve çıkan yavruların bakımı, kovan içinde ve dışında görevli işçi arılarca yapılır. Erkek arılar ise, yeni bir neslin gelişine vesile olmak için, uçuşa çıkarak ana arılarla bir araya gelir.

 

İlkbaharda çiçeklerin salgıladığı değişik renk, terkip ve kokudaki nektar ve olgunlaşan polenler, arılar için zengin bir sofradır. Arılar bal yapmanın yanı sıra bitkilerin yüzde sekseninin tozlaşma ve döllenmesini sağlarlar. Bu görev karşılığında ise besin, polen ve nektar ihtiyaçlarını giderirler.

 

Bir arı, her seyahatin de ortalama yüz çiçeği ziyaret eder. Toplamda beş milyon taneden oluşan ve 20 mg'cık polen toplar. Bu seferi ömrü boyunca her gün tekrarlar ve günlük sefer sayısı beş ile on arasında değişir.

 

Petekteki bir gözeneğin doldurulması için 60 sefer gerekiyor. Arılar, bir kg bal için 12 milyon çiçeği ziyaret ediyor. Ülkemizde yılda ortalama 70 bin ton bal üretilir.

 

Arı, ilk olarak hangi çiçeğe konmuşsa yükünü tamamlayıncaya kadar başka hiçbir tür çiçeğe konmaz. Bu sırada ya nektar yahut polen toplar. İkisini aynı anda toplamaz.


Altıgen şeklindeki peteklerini karınlarının alt kısmına yerleştirilen mum bezlerinden çıkan bal mumuyla inşa ederler. Yapılan mühendislik hesapları, belirli bir sahada yer kaybı olmadan, en az bal mumu kullanılarak, en dayanıklı, en kolay ve en az işçilikle yapılan, en fazla gözün sığdırılabildiği, en uygun şeklin altıgen olduğunu gösteriyormuş. Arıların vücuduna uyumlu olarak yere dik inşa edilen peteklerdeki altıgen prizma şeklindeki gözler, balın akmaması için gerekli en ideal eğim olan yatayla 9-14 derecelik bir açıyla örüyorlar.

 

Bir temizlik abidesi olan arılar, bir şekilde kovana giren ve iğneleyerek öldürdükleri yabancı canlıları, dışarı taşıyamazlarsa, propolis ile onları âdeta mumyalayarak kokuşmalarını ve kovanı kirletmelerini önlerler. Her gün meradan dönen binlerce arı, yuvaya herhangi bir enfeksiyon bulaşmaması için, çok güçlü bir antimikrobiyal tesiri olan propolis ile kovan giriş deliğinde dezenfekte edilerek içeri alır.

 

Ana arı yaşlılık, sakatlık, genetik anormallikler gibi herhangi bir sebeple vazifelerini yapmakta, koloniyi sevk ve idare etmekte yetersiz kaldığında, arılar ya oğul vererek performansı düşen ana arıyı kovan dışına atmakta yahut öldürerek yerine yenisini yetiştirir. Her ana arının feromon kokusu farklıdır. Bir ailedeki arılar, kendi ana arılarını, yuvalarını ve ailenin diğer fertlerini bu koku ile tanır. Arılar bu koku sayesinde başka kovanlara yönelmediği gibi, şaşırarak kovanlarına girmeye çalışan yabancı arılara da giriş izni vermez. (Arılara ait bilgiler Prof. Ferat Genç'in 'Arılar hakkında her şey' adlı makalesi ile Mustafa İslamoğlu'nun Hayat Kitabı Kur'an adlı mealinden alınmıştır)

 

Arıların hikâyesi böyle... Kur'an-ı Kerim'in 16. suresi olan 'Nahl', bal arası yahut hurma ağıcı demektir. Hasan Tahsin Feyizli, Feyzü'l Furkân adlı mealinde birçok müfessir ve âlimin bu surede geçen 'şifaün' lafsının belirsiz geldiği için 'bal her hastalığa şifadır' şeklinde tercüme ettiklerini belirtiyor.

 

Ramazan Bayramı'nda bir yakınımı ziyarete gitmiştim. İkram edilen lokum ve şekerleri kabul edemeyeceğimi ifade ettim. Bayramda içeriği konusunda emin olmadığım şüpheli ürünleri tüketemediğimi bildirdim. Bu vesileyle bir başka şehirde şekerleme tesisinde çalışan ve o an orada olan yeğenim ile sektörle ilgili sorunları konuşma imkânı doğdu. Bu konuşmadan ilginç bilgiler edindim. Çoğu bildiğimiz şeylerdi ancak yeni bir ifsad bilgisi aldım.

 

Son kullanım tarihi seçmiş şekerleme ürünleri imha edilmesi gerektiği halde, imha edilmediğini, bazı üreticilerin bu ürünleri yeni ürünlerin hammaddelerine karıştırarak yeniden piyasaya sürdüklerini;

 

Özellikle büyük üreticilerin bu ürünleri imha etmeyip, çok ekonomik bir fiyata devrettiklerini;

 

Bunları toplayan bazı firmaların, bu ürünleri öğüterek toz/kristal hale getirdiklerini;

Bu öğütme işini yapan firmanın en büyüğünün Tuzla civarında olduğunu 'arı yemcisi' olarak herkes tarafından bilindiği;

 

Bu tozların ise 'arı yemi' adıyla bal üreticilerine satıldığını ve arılara şeker yerine yedirildiğini;

 

Son zamanlarda ise birçok lokum ve pekmez üreticilerinin bu ürünleri alıp glikoz yahut şeker niyetine ürünlerinde kullandığını öğrenince, bayram bana bayram olmaktan çıktı.

 

Geçtiğimiz günler bir televizyon programında bir Gıda Derneği başkanının

'Tarım Bakanlığı elinden geleni yapıyor' açıklamasını söylediğimde yeğenim acı acı güldü. 'Bu durumdan Tarım Bakanlığı'nın haberi var mıdır?' soruma, 'bilmemesi mümkün olabilir mi?' sorusu ile cevap verdi.

 

Tüketicinin sorumlu bakanlıklardan memnun olmamasına karşın üreticilerin temsilcilerinin ise neden memnun olduğu galiba şimdi daha iyi anlaşılıyor.

 

Bu insan nasıl bir yaratık ki, fıtratı ifsadla memurmuş gibi çalışıyor? Üstelik bunu küçük bir menfaat karşılığında yapıyor. Demek ki sorun çağda değil insanda. Ama bu çağın insanını başka nasıl anlatmalı?

 

Eskiden arı, saf balmumundan on günlük bir çalışmayla peteğini yapardı. İnsanoğlu petrolden elde edilen parafini keşfetti. Artık balın peteği bile petrolden?

 

Eskiden balın sadece şeker içerip içermediğine bakardık. Maalesef şimdilerde sadece şeker yedirilmiş bal bile muteber... Artık balda bile petrol varsa? Geçtiğimiz yıl arkadaşlarımızla bir bal paketleme tesislerini gezme imkânı bulmuştuk. İçeride gördüklerimizi anlatıp midenizi bozarsak bize kızmayın. Gezdiren gıda mühendisini olanları kanıksaması alışılmış bir meslek sendromuydu? Sahi burası bu ülke nasıl bir ülke? İnsanlık sizce nereye koşuyor?

 

 

 

Görüş Bildir Bizimle Paylaş