DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Beşar’a ‘Git’ diyemiyorsanız, ‘Gel’ deyin

2011-04-25 19:52:59

Beşar Esad kendisine “Biraz gevşet” diye telkinde bulunanların sözünü gerçekten dinliyor mu?
Dinlermiş gibi yapıyor. Yarım asırlık “olağanüstü hal”i kaldırırken öyle... Gevşetiyor.
Mamafih gevşetmenin, miadı dolmuş diktatörlüklere faydası olmayacağı bir yana... Beşar Esad, gevşetirmiş gibi yaparken öldürüyor. Çünkü gevşetme taktikleri, onu ve rejimini artık hiçbir biçim altında istemeyen halkının da gevşemesi sonucunu vermiyor.
“Arap Baharı”nın Suriye’ye gelmesinin üzerinden altı hafta geçtikten sonra, en büyük rejim karşıtı gösteriler geçen cuma yapıldı. Olağanüstü halin kaldırılmasından bir gün sonra...
Sözde gevşeten rejim, gevşemeyenleri öldürdü. Rejimin sokak milisleri ve keskin nişancıları cuma günü tüm ülkede 100’den fazla can aldı. Cumartesi günkü cenaze törenlerinde de sürdü cinayetler. Sadece iki gün zarfında tüm bu altı hafta boyunca öldürdüklerinin yarısı kadar insanı öldürdüler.
Beşar Esad ve rejimine sadece “gevşet, reform yap” demek faydasızdır. Ayrıca, hiçbir bölgesel güvenlik ve istikrar mülahazası bu rejimi belirsiz bir süre daha yaşatma isteğine haklı gerekçe oluşturmaz.
Suriye nüfusunun en fazla yüzde 15’ini meydana getiren Nusayri azınlık bu baskı rejiminin toplumsal tabanını ve gövdesini oluşturuyor. Kolonyalizm sonrası dönemden kalma bir azınlık rejimidir bu... Ve artık Arap Ortadoğu’nun içine girdiği köklü değişim ortamında bu rejimin orta vadeye teşmil, izole bir geleceğinin olabileceğini tasavvur etmek güçtür.
Baas rejiminin devamında hayati çıkar algılayan güçler bellidir. Bunların başında İran gelmektedir. Baas’ın Suriye’si, İran ve Lübnan’daki Şii Hizbullah’la birlikte Ortadoğu’daki radikal mihveri oluştururlar.
Suriye, İran’ın doğu Akdeniz’e politik güç ve nüfuz aktarımında kullandığı karasal istasyondur. Dolayısıyla, Suriye’nin Sünni çoğunluğun katılımıyla yönetilmekten ziyade bir Nusayri azınlık rejimi olarak kalmasında İran’ın stratejik çıkarı vardır.
Lübnan’daki Hizbullah için de öyle... Baas’ın Suriye’si, Hizbullah’ın stratejik müttefikidir ve baş finansörü, baş tedarikçisi ve ağabeyi İran’la kara bağlantısının alternatifsiz halkasıdır.
İran başta olmak üzere bu güçlerin Şam rejimi statükosunun ne pahasına olursa olsun korunması için ellerinden geleni yapmaları beklenir.
Türkiye’nin ise Suriye’de olanlara sessiz kalmak gibi bir lüksü olamaz. Yoksa dünyaya Baas rejiminin ömrünü uzatmak istermiş görüntüsünü vermek gibi bir hataya düşülmüş olur. Bu imajı yansıtmak, daha önce başka durum örneklerinde olduğu gibi Türkiye’nin Suriye bahsinde de İran ve Hizbullah’la bir paralelde buluştuğu izlenimini doğurur.
Oysa bakınız, komşumuz Suriye’de kan gövdeyi götürürken, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AKP iktidarın sözcüleri suspus olmuş durumdalar. Ses çıkaran yok.
Dün öğlen saatlerine kadar, Dışişleri’nin sade suya tirit, yasak savmak kabilinden yapıldığı belli olan, önceki günkü son derece yumuşak açıklaması dışında, Suriye’deki katliama karşı kayda geçen bir “itiraz” duyulmamıştı Ankara’dan.
Oysa işler daha fazla çığırından çıkmadan Suriye’deki rejim değişikliğini kolaylaştırıcı tedbirleri düşünmek ve uygulamak gerekmiyor mu?
Geçen ay “Brüksel Forumu”nda Profesör İlter Turan’ın Arap rejimlerinin değişimi hususunda dile getirdiği bir görüşü anımsadım. “İktidarı bırakmak diktatörler için kabul edilebilir hale getirilmeli” demişti. Doğru... Onlara hapis ya da idam dışında başka seçenekler de sunulmalı. Türkiye bu konuda neden bir şeyler yapmasın?
Mübarek’e “Git” dediniz, Bin Ali’ye “Git” dediniz ve fakat anladık ki Beşar’a “Git” diyemiyorsunuz.
Madem bu diktatöre “Git” diyemiyorsunuz, o zaman “Gel” deyin bari...
Beşar buraya gelmeye ikna edilirse, Suriye’nin başından gitmiş olacaktır; değil mi ama?
Beşar için yegâne sürgün mekânı Tahran idi. Şimdi kendisine bir de Ankara seçeneği sunulsa, Şam’dan ayrılmanın günü geldiğinde hangisini tercih eder acaba? Kolaylaştırmak gerekir.
Geçenlerde Ankara’da bir düşünce kuruluşunda yapılan bir toplantıda Dışişleri kökenli bir siyasetçi “Suriye meselesini yönetemezsek Türkiye’nin bütün bölgesel iddiası sıfırla çarpılır” demişti. Yalan mı?
Görüş Bildir Bizimle Paylaş