DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Gençlerin Cehennemi Türkiye

2014-10-19 19:15:04


Annemin vefatından duyduğum derin hüznü günlük tutarak dindiren bir çocukluk geçirmiştim. Altı yaşından beri yazmak ile hemhal oldum. İstanbul’a gelince abim ve akrabalarım kitap işi ile meşgul idi. Kader işte beni kitapların arasına attı, sonra kısa sürede ticaret hayatına atıldım. Babı Ali’de matbaa kurdum. Artık kitap ve kitapçılar ile iç içeydim ve ilk kitabım henüz yirmi yaşımdayken yayınlandı. Zaten kitabım yayımlanmadan önce ulusal bir gazeteye yazılar gönderiyordum. Gazetede çıkan yazılarım o kadar beğeni topladı ki, benden her hafta bir iki yazı istemeye başladılar. Üç dört yıl orada yazmaya devam ettim. Sayfanın editörü askere gidince, yerine gelen yeni editör yazılarımı artık yayınlamadı. Bende göndermekten vazgeçtim. Askere alınan abi otuzlu yaşları geçmişti, üstelik evliydi. Birden bire belki hayatı zindana döndü. Oysa ülkeye büyük bir hizmet sunuyordu/sunuyorduk.

Çünkü İmam Hatip Lisesi yıllarımdan beri ülkenin sorunları ile hemhaldım. Bunda okul müdürü Bünyamin Bulut hocamın büyük etkisi vardı. Öyle ki; 28 Şubat döneminde irticai faaliyetler yaptığımızdan dolayı fişlenmiştik. Geçen hafta gazetemizin istişare toplantısında, Gazetenin imtiyaz sahibi; “Bedelli, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı atama talepleri, İdari İktisadi Bilimler atama talepleri ve benzeri konularda neden bu kadar ilgilisin?” diye sordu. Ona şu cevabı verdim; “Bu yaşıma kadar kendim için hiç yaşamadım. Kardeşlerim, annem, babam, akrabalarım için yaşadım ve şimdi vatanım ve milletim için yaşıyorum!” dedim. Gerçekten de öyle, buna şahit olarak Rabbim yeter...


BEDELLİ ÇIKMAZI VE SEÇİMLER

Konu askerlik sorunundan, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına atama beklentilerinden, İİBF atama beklentilerden olan ilgililiğimden açılmışken, özelikle bedelli bekleyen gençlerin son durumu yapılan olumsuz açıklamalar ile vahim bir hal aldı. Zorunlu askerlik yüzünden nice yuvalar dağıldı. Yaklaşık üç yıldır bedelli bekleyen yüz binler var. Çünkü 2011’de çıkan bedelli talepleri karşılamadı. Haliyle gençler yeni bir beklenti içine girdi. Yaklaşan yerel seçimi de vesile kılarak gençler de bir kıpırdama meydana geldi. Biliyorsunuz, insanlar seçim dönemi siyasilerden isteklerini alması daha kolay. Gençlerde bu durumdan faydalanmak istedi. Sosyal medya ise sorunları dile getirmekte önemli bir mecra olmaya hızla yükseldi. Gençler de bu mecrayı kullanarak dertlerini haykırmaya başladı. Bende kervana katıldım, karınca kararınca destek veremeye başladım. Sırf sosyal medya ile yetinmedim. Üst düzey birçok yetkiliyi bu konu için aramaya başladım. Sonra kervana birbirinden değerli isimler katıldı. Bunlar; Sevilay Yükselir, Mahmut Övür, Mehmet Barlas, Mehmet Akarca, Selma Yazıcı, Murat Pösteki, Nevin İpek, Funda Uras, Cebrail Mungan ve destekleyen kişilerin listesi uzayıp devam etti. Yerel seçim öncesi MSB İsmet Yılmaz Nisan ayını işaret ederek gençlere söz verdi. Neyse nisan geçti söz yerine gelmedi. Yukarda saydığım birbirinden değerli isimlere şimdide Ziya Osman Açıkel, Turgay Güler gibi isimler dâhil oldu.

Zaten en başından beri Ali Deniz, Dr Özgür Niflioğlu, ismen bildiğim Cihan, Caner, Davut, Halil İbrahim, Ali, Tufan, Tamer, Fatih, Ali Yiğit ve birbirinden kıymetli genç kardeşim bu işin ana makarası oldu. Destekler artınca sesleri her taraftan yankı buldu. Yerel seçim öncesi verilen söz yerine gelmedi. Bu sefer Cumhurbaşkanı seçim havasına girildi. Bu sefer de Ak Parti hükümetinden hemen herkes, bedelli çıkacak diye söz verdi. Ama gençler sandığı boykot etmeyi kafasına bir kere koymuştu. Çünkü MSB verdiği sözünü yerini getirmemişti. Gençler artık resmi adım bekliyordu tam bu sırada Ak Kadronun, Ak Davanın lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği söz idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim öncesi; “Gençlerinin yaşadıkları sıkıntının farkındayım, bu işi sıkıştırmayalım ve hele şu seçimi atlatalım ne gerekirse yaparız, bedelli için gereken adımları atarız, atacağız.” Dedi. Bu söz öyle sıradan birinin sözü değildi. Bunun üzerine gençler sandığı boykot etmekten vazgeçti. Seçim bitti, gençler resmi adımı beklerken Milli Savunma Bakanı; “Köşkün ilk işi bedelli” dedi. Gençler iş tamam dedi. Artık yeni bir seçime malzeme olmayacağız diye düşündü.

Fakat gel gör ki 74 gündür adım atılmadığı gibi, halen Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yalanlanmayan ve hepimizin tepkisini çeken olumsuz haberler yayıldı. Haberde Davutoğlu Marmara bölge milletvekilleri ile basına kapalı olarak yaptığı toplantıda; “Bedelli için konjonktür uygun değil, bedelli çıkarsa fakir askere gidiyor, zengin ise parayı basıp kurtuluyor.” Mealine gelecek sözler sarf ettiğini iddia eden haberler çıktı. Davutoğlu’nun bu sözleri doğru ise, kabul edilemez! Çünkü 2011’de peşi sıra şehitler gelmesine rağmen, amacına ulaşmayan “özürlü bedelli yasası” çıktı ve o gün kimse de çıkıp; “fakir askere gidiyor, zengin parayı basıp kurtuluyor!” Demedi/demez! Çünkü biz iman etmiş bir toplumuz vefat eden biri için; “Şuraya gitmeseydi ölmeyecekti!” demeyiz, dediğimiz takdirde dinden çıkarız. Çünkü hepimizin eceli Cenabı Allah tarafından nasıl ve ne şekilde olacağı tayin edilmiştir. Ayrıca bedelli bekleyen gençler zengin vs değil. Öyle olsalardı akranları gibi yurtdışına çıkar belirli bir süre yaşar ve dövizliden faydalanırdı. Davutoğlu’nun açıklaması; gençler tarafından yaklaşan genel seçime meze edileceğiz diye değerlendiriyor. Şahsen bende öyle düşünüyorum. Çünkü TRT’de ki açıklaması da o yöndeydi. Davutoğlu; “Bedelli gündemde olan bir konuydu ama biraz daha üzerinde çalışılması gerekiyor!” dedi. Bu sözlerin anlamı gayet açık, oyalama taktiği ve bu asla doğru değil.

Bende en başından bedelli sorunuyla hemhal olan biri olarak Davutoğlu’nun açıklamasına karşın twitter’da, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal’i örnek vererek açıklama yaptım. Ondan sonra bazılarının haksız eleştirilerine maruz kaldım. Dedim ki, Bilal Erdoğan, şehitlerin ardı sıra geldiği 2009 senesinde dövizli bedelliden faydalandı. Bunu yazmamın sebebi Bilal Erdoğan’ı kötülemek, yaptığını kınamak değil. Amacım zengin/fakir iddiasını çürütmekti. Çünkü bedelli bekleyen gençler zengin değil. Eğer zengin ve imkân sahipleri olsalardı, onlarda Bilal Erdoğan ya da x bir imkân sahibinin çocuğu gibi, Türkiye yerine, eğitimlerini yurtdışında yapar ve gelir en verimli çağlarını çalan zorunlu askerlikten kurtulurlardı. Çünkü gençlerin hayatından on iki ayı çalan bu zorunlu askerlik saçmalığından, başka şekilde kurtulmanın imkânı yok. Evet, saçmalık, çünkü piyade ile değil, teknoloji ile savaşların yapıldığı bir dönemdeyiz. Bilal Erdoğan’da, Anayasanın kendine sağladığı imkânı kullanmakla hayatından on iki ayın çalınmasına engel oldu.


KAYIRMACI ZALİM DÜZENİ YIKACAĞIZ!...

Zorunlu Askerlik, atama, işsizlik mezalimi şöyle dursun, Türkiye mevcut yapısı ile gençler için bir cehennem, çünkü ölen genç, öldüren genç, ötelenen genç, işsiz genç, aç genç, tinerci genç, mağdur genç. Bu işsiz, aç, perişan gençler, üstelik diplomalı. Soruyorum maddem bu gençler, zorunlu askerlikle, işsizlikle imtihan edilecekse okumalarının ne anlamı var? Türkiye’de okumayan gençler, okuyan gençlerden daha şanslı. Okumamış gençler, küçük yaşlarında girdikleri hayat sınavını başarı ile kazananları bir hayli fazla. Fakat okumuş olanlar, 24 – 25 yaşlarından sonra bu hayat sınavına başlıyor. Büyük ümitler ile mezun oldukları bölüm göre iş bulacaklarının hayalini kurarken önlerine önce KPSS engelli, ardından sözlü mülakat engelli çıkıyor. Sözlü mülakat, diğer adıyla malum yandaş alım mülakatıdır. Bu sırf Ak Parti dönemine has bir durum değildir. CHP’li gelince kendi adamlarını alır, Ak Parti gelince kendi adamını, daha öncekiler kendi adamını derken, gençlerin hayatları kararıyor. Liyakatin esas olmadığı, yandaşçılığın, kayırmacılığın esas olduğu bir ülke gerçekten gençler için cehennem çukurlarından bir çukur. Bugün tartışılan paralel yapıda kayırmacılığın bir sonucudur.

CHP belediyesine girmek için başını açmak zorunda bırakılan genç kızlar ile Ak Parti belediyesine girmek için başını kapatmak zorunda bırakılan kızlar arasında bir fark yoktur. İkisi de zalim bir düzenin kurbanıdır. Oysa liyakate göre alımlar yapılsaydı, kimse şekilcilik yapmak zorunda kalmaz. Belirtmek isterim ki; Ak Parti döneminde aidiyetleri sebebi ile işsiz kalan gençlerin vebali çok ağırdır. Fakat Türkiye’de gerek politize olmuş gençler, gerekse fikir çatışması yüzünden bir türlü bir araya gelmeyen gençler, Türkiye Cehennemide alevlerin artmasına sebep oluyor.


EY GENÇLER! ARTIK UYANIN VE İDEOLİJİYİ BIRAKIN!...

Ey gençler! Artık kendinize gelin, gözünüzü açın ve gücünüzün farkına varın! Siz bugün bir araya gelirseniz, gireceğiniz ilk seçimde iktidar olacak kadar kalabalıksınız. Size yutturulan suni gündemlere aldanmayı bırakın. Şekilcilikten kurtulun. Başı kapalı, başı açık, namaz kılan, namaz kılmayan ayrımından sıyrılın. Benim babam CHP’liydi, bende CHP’li öleceğim, benim babam Ak Partili idi, bende Ak Partili öleceğim mantığından vazgeçin. Sizi dinlemeyen hangi siyasi olursa olsun, el ele vererek ona bir şamar attın. Çünkü siz bu ülkenin gerçek ve asli unsurlarısınız. Her seferinde meydanlarda gençlere örnek olarak gösterilen cennet mekân Fatih Sultan Mehmed Han, 21 yaşında koca Osmanlı Cihan İmparatorluğuna Hüküm etti. Fakat gel gör ki; bugün devlet idaresine ancak 25 yaşında vekil olarak girebiliyorsun, vekiller de el kaldırıp, indirmekten başka bir işe yaramıyor. İsveç’te 29 yaşında biri bakan olabilirken, Avrupa da 19 yaşında bir genç milletvekili olabilirken. Cihan Sultanı Fatih Sultan Mehmet han’ın torunları devlet idaresinden öteleniyor.

MHP’li sözcü iki genci yanına alıp, vekil yaşını 25 indiren Erdoğan’a; “Meclisi çoluk çocukla mı dolduracaksın Sayın Erdoğan!” diyor ve iki genç sözünün yanında tepkisizce duruyor. Çünkü gençler ideolojiyle uyuşturulmuş, narkoz yemiş hareketsizler. Gözlerinin içine bakıla bakıla kendilerine hakaret ediliyor, onlarda pişmiş kelle gibi gülümsüyor. Bu ne acı bir tablo, bu ne acınası bir hal, bu bir utanç vesikası. Ey gençler; ideolojiyi bir yana bırakın! Sizleri sokağa döküp birbirine kırdıranlar; villalarında, yatlarında fink atıyor. Kürt, Türk, Laz, Çerkez diye sizleri bölüp zayıflatmalarına izin vermeyin. Onlar kendi çıkarları için bir sağdan, bir soldan öldürdük diyen zihniyetlerdir. Bu cehennemi gelin el ele, birlik ve beraberlik ruhuna girerek cennete çevirelim. Ak Parti, CHP, HDP, MHP vs bir kenara bırakalım. Yetmiş altı milyonun alın terini belirli bir tabakanın yemesine izin vermeyelim. Kaymak takımının oyununa gelmeyelim. Verilen sözleri yerine getirmeyenleri beraber eleştirelim, beraber cezalandıralım. Olaylara ideolojik yaklaşmayalım. Kimse benim kadar Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmez ama Erdoğan sözünü tutmasa onu da eleştiririm. Sizde arkasında gittiklerinizi eleştirin.

Memur alımları liyakate göre yapılsın, 657’ye sil baştan işlevlik gelsin. Memurluk yan gelip yatma yeri olmasın. Meydanlarda verdiği sözü yerine getirmemek anayasal suç sayılsın. Devleti dolandıranlar, haksız kazanç elde eden bakan ve vekiller gasp suçu ile yargılansın. Müebbet ile cezalandırılsın, tüm mal varlıkları hazineye devredilsin. Darbe dönemleri tamamen kapansın. Hak arama Vandallık ile değil, birlik ve beraberlik ruhuna girip sandıkta cezalandırma yoluyla olsun. Halkın çıkarları doğrultusunda hareket etmeyen iktidarlar seçim beklenmeden toplanan imzalar ile alaşağı edilebilsin. Siyasiler bunu da kanun haline getirsin. Türkiye’nin reşit olan vatandaşlarının % 51 imza kampanyasına katılmasıyla hükümetler düşsün. İmza kampanyası ise, referandum şeklinde gözetmenler eşliğinde seçim havasında yapılsın. Başka türlü tam bir demokrasiye kavuşamayız. Önüne gelen Vandallık ile sokağı yakıp yıkmak ile demokrasi getirmeye kalkmasın. Hak arayışı marjinal gruplar tarafından terörize edilmesin. Lütfen gelin el ele “Türkiye Gençlik Hareketi” adı altında birleşelim. Saygılarımla...



Görüş Bildir Bizimle Paylaş