DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Yaşasın jüristokrasi!

2010-03-14 10:04:00
Sevgili okuyucular, sizce Türkiye’de egemenlik kimindir? Sakın, Anayasa’nın 6. maddesini bana okumaya kalkmayınız. Neymiş efendim? Egemenlik kayıtsız şartsız milletinmiş... Orhan Veli ne
güzel söylemiş:
‘Geç bunları anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem.’

Türkiye’yi kim yönetiyor?
Efendim, sizce Türkiye’yi kim yönetiyor? Hükûmet mi, Başbakan mı, TBMM mi, asker mi, bürokrasi mi? Yoksa, elinde çarpık terazisi, sırtında kara cübbesi, bağlı gözlerinin sol kenarındaki açıklıktan CHP’ye göz kırpan ‘jüristokrasi’ mi? Sahi, sizce Türkiye’deki rejim gerçekten demokrasi mi yoksa militarist
bir jüristokrasi mi?...
Rahmetli Menderes, DP döneminde, “İktidar olduk ama muktedir olamadık” demişti. Yarım yüzyıl sonra, O’nun demokrasi yolunun takipçisi Başbakan Erdoğan da aynı şikâyetleri dile getirmek zorunda kaldı.
Daha önce de bir Pazar yazımda nakletmiştim. Merhum Özal döneminde bir ara siyasetçilerin ve bürokratların bir kısmı pilotluğa heves etmişlerdi. Özellikle Ekrem Pakdemirli bu konuda çok iddialıydı. O günlerde pilot arkadaşım Necdet Diyarbekirli anlatmıştı: Pakdemirli, Necdet’in kaptanı olduğu THY yolcu
uçağının pilot koltuğunda Arabistan çölleri üzerinde uçarken, hostes pilotun kulağına, ‘Kuyruktaki yolcular kusmaya başladılar, aman bir çare bulun’ diye fısıldayınca, Necdet de Pakdemirli’ye, ‘Bak hocam, aşağıda deve kervanı geçiyor’ diyerek uçağı otomatik pilota almış. Pakdemirli, iki saatlik uçuş boyunca uçağı kendisinin kullandığını zannederek levye ile oynamış durmuş. Esenboğa’ya yaklaşınca pilot mecbûren uçağı otomatik pilottan çıkarmış. Bunu gören Pakdemirli, ‘Yaktın beni Necdet!’ diye bağırmış...

Zavallı millî irade!
Efendim, bu memleketin millet iradesine göre yönetilmesi hakikaten çok zor, hattâ imkânsız gibi... 27 Mayıs rezaletiyle başlayan darbeler döneminde, milletin egemenliğini ve kendini yönetmesini engellemek için her türlü tedbir alınmış. Zira, millet iradesine kalsa, hiçbir zaman sandıktan CHP jakobenizminin çıkmayacağı bal gibi biliniyormuş...
1961 ve 1982 Anayasalarında, yasamayı ve özellikle yürütmeyi sınırlamak için her türlü melânet düşünülmüş. Darbe anayasaları, seçilmiş demokratik meclislerin ve hükûmetlerin icraat alanlarını daraltmak için her çeşit engellemeyi getirmiş...
Bir tarafta, Hükûmet’in üzerine dikilmiş ve askerin sözünün geçtiği bir Millî Güvenlik Kurulu ve bu kurulun hazırladığı ünlü kırmızı kitap diye bilinen Millî Güvenlik Siyaset Belgesi; bir tarafta, statüsü tam belirlenmemiş Silâhlı Kuvvetler; diğer tarafta, ‘daimî’ darbe gerekçesi olan ‘TSK İç Hizmet Kanunu’nun koruma kollama, elleme, mıncıklama maddesi...
Sadece bununla kalsa neyse... Hadi, yasama ve yürütmeyi askerle paylaşalım diyebilirsiniz. Nasıl olsa, muhtıralara, bildirilere, açıklamalara, basın toplantılarına, internet namelerine ve de
bilcümle cart curta alıştık.
Lâkin mesele bununla bitmiyor ki... Yüksek yargı metastas yapmış kanser hücreleri gibi, yasamanın ve yürütmenin sahasına tecavüz ediyor. 1961 ve 1982 Anayasalarında, Anayasa Mahkemesi yasama organının (TBMM’nin), Danıştay yürütme organının (Hükûmet/İdarenin ) üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor. Yargı kuruluşu değil de sanki millî iradenin jandarması gibi çalışıyorlar. Üstelik bunu yaparken de CHP ideolojisi istikametindeki oligarşik tahakkümü destekleyecek şekilde faaliyet gösteriyorlar.

Yüksek yargı mı, siyasî parti mi?
Efendim, Yargıtay Başkanı Gerçeker’in ‘yargının kuşatıldığı’ iddiasına çok güldüm. Hay, sen çok yaşa e mi adaşım! Yahu, yasamanın ve yürütmenin önünü öylesine tıkamışsınız ki, ne milletvekilleri, ne bakanlar, ne de bürokrasi adım atabiliyor.
Rahmetli Öztürk Serengil’in ‘abidik gubidik’ dümeni yüksek yargıda tıkır tıkır işliyor. Sistem çok basit aslında... Askere darbe yaptırıp yeni anayasa hazırlatarak zorla oylamaya sunacaksın. Bu arada yüksek yargının yetkilerini arttırıp yasama ve yürütmeninkileri kısacaksın. Darbeci bir generali ya da CHP’li bir yargı bürokratını Cumhurbaşkanı yapacaksın. Cumhurbaşkanı adamın olduğu için hep aynı ideolojik zihniyetteki yargıçları yüksek yargıya seçecek. Bu arada ‘al gülüm, ver gülüm’ yöntemiyle adamlarını HSYK’ya seçeceksin, onlar da seninkileri yüksek yargıya gönderecek...

Oh ne âlâ memleket!...
TBMM’nin çıkardığı kanunları CHP Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettirecek; idarenin tasarruflarının da CHP jakobenizmi Danıştay’da icabına bakacak...
Bu arada, iktidar partisi gene de adam olmazsa, yalçın bir kayaya çarpar. Yargıtay Başsavcısı oturur bilgisayarının başına; internetten muhteşem iddianameler hazırlayarak partinin
kapatılmasını ister...
Bakınız en iyisi şöyle yapalım: Yüksek yargı mensuplarına siyaset yasağını kaldıralım. Böylece yüksek yargı organları siyasî partiler olarak örgütlensinler. AYMP, YP, DAP ve HSYKP kurulsun. Ancak, bunun için yapılacak anayasa değişikliğini CHP istemeyecektir. Zira, kendi tabanına yeni rakipler çıkacağını düşünecektir.

Allah belediyenizi versin!
Sevgili okuyucular, niyetimiz yargı kuruluşlarını ve yargıçları üzmek değil ama şu uygulamalara bir bakınız da söyleyiniz, buna ‘hukuk mu, guguk mu’ denir:
* Okuduğunu anlayan, akıl, mantık sahibi ve iyiniyetli herkesin kabul edeceği, AYM’nin 367 saçmalığına ne dersiniz?
* 411 oyla kabul edilen
anayasa değişikliğini, anayasayı ihlâl ederek iptal eden AYM kararına ne dersiniz?
* AK Parti’nin lâikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu şeklindeki AYM kararına ne dersiniz?
* Danıştay’ın, YÖK’ün meslek liseleri katsayısı hakkındaki -önceki kararının aksine- yürütmeyi durdurma kararına ne dersiniz?
* Danıştay’ın, Ankara Belediyesi’nin taşıma ücretleriyle ilgili tasarrufunu durdurma kararına ne dersiniz?
Ben hepinizin yerine söyliyeyim bari. Allah belediyenizi versin!... Yoksa, Anayasa Mahkemenizi, Yargıtayınızı, Danıştayınızı mı demeliydim?...
Allah bu milleti sizin iz’anınıza ve insafınıza terk etmesin!...

Görüş Bildir Bizimle Paylaş